Rapora ilişkin Kahramanmaraş Halk Sağlığı Müdürlüğü’nden
yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İntiharla ilişkili
stigmatizasyon, intiharın ‘tabu’ oluşu, ailelerin utanması ve bazı ülkelerde
uygulanmakta olan yasal cezalar intiharların gizlenmesine yol açıyor. Güvenilir
ölüm kayıtları tutmaktaki eksiklikler de bunlara eklendiğinde gerçek intihar
rakamının daha yüksek olması muhtemeldir. Kesin rakamı tam olarak belirlemek
mümkün olmayabilir ancak her intihar bir hayatın trajik şekilde kaybıdır ve beraberinde
geride kalan yıkılmış aileler, arkadaşlar, tanıdıklar bırakır. Bu sebeple,
intihar bireyin yalnızca kendisini değil ailesini, sosyal çevresini ve toplumu
etkilediğinden önemli bir halk sağlığı problemidir. Dolayısıyla Dünya Sağlık
Örgütü’nün geliştirdiği sağlık politikaları içinde intiharı önleme çalışmaları
bir hedef haline gelmiştir. Dünya üzerinde tüm ölümlerin yüzde 1.8’i intihar
sonucunda gerçekleşmektedir. İntihar oranı ülkemizde her ne kadar batı ülkeleri
ile kıyaslandığında daha düşük görünse de son 40 yılda yüzde 50 artış
göstermiştir, bu ciddi artış dikkat çekilmesi gereken bir durumdur. Son
yıllardaki istatistik verilerine bakıldığında dikkat çeken diğer bir durum
intiharın gençler ve genç erişkin nüfusta artış gösterdiğidir. 15- 24 yaş arası
gençlere bakıldığında intihar hızının yüz binde 6’nın üzerine çıktığı
görülmektedir. En yüksek hız 8.07 ile 80-84 yaş arasında erişkinler olarak
saptanmış olsa da Türkiye’de nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda vaka
sayısı olarak genç intiharları çok daha fazladır. [u2]Tüm intiharların yaklaşık
yüzde 25’i 15-24 yaş arasında gerçekleşmiştir. Cinsiyete göre bakıldığında
erkek intiharlarının, 15 yaş altı intiharlar hariç tüm yaş gruplarında kadın
intiharlarından daha fazla olduğu gözlendi. En yüksek yaşa özel intihar hızının
erkeklerde 80-84 yaş grubunda, kadınlarda ise 15-19 yaş grubunda olduğu
görüldü.”
İntihara girişiminde bulunan insanların en az yüzde 70’inin
girişimde bulunmadan önce niyetlerine dair bazı ipuçları verdikleri belirtilen
açıklamada; şunlar kaydedildi: “Yaşadıkları olumsuzluklar, mutsuzluk,
çaresizlik, umutsuzluk içerisinde genellikle anlaşılabilmek ve yardım alabilmek
için çağrılarda bulunurlar. Ailelerden, arkadaşlardan ve profesyonellerden
yardım arayışına girilen bu dönemleri saptayabilmek, ipuçlarını yakalayabilmek
ve sonrasında bu kişilere destek ve anlayış sunuyor olmak onlar için hayat
kurtaran bir eylem haline gelebilir. Yalnızlığın intihar riskini arttırdığı ve
kuvvetli kişilerarası ilişkilerin intihara karşı koruyucu olabildiği
unutulmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütüne
göre her yıl dünya çapında 800 bin kişi intihar sonucu hayatını kaybetmektedir
ki bu her kırk saniyede bir insan anlamına geliyor. Bunun 25 katı kadar da
intihar girişiminde bulunmaktadır. Acı dalgasının etkisi, intiharla yakınını
kaybetme sonucu yas tutan veya canına kıymaya çalışan bir yakına sahip olan
oldukça çok insan olduğu anlamına gelir. Ve bu, intiharın önlenebilir olmasına
rağmen gerçekleşmektedir. Dünya İntiharı
Önleme Günü’nün 2016 yılı temasını da oluşturan şu üç kelime Bağlantı kurma,
iletişim ve önemseme intiharı önlemenin odak noktalarıdır.”
İntihar nedeniyle sevdiği birini kaybeden ya da intihar
girişiminde bulunmuş kişilerle kurulan destekleyici iletişimlerin intiharı
önleme çabalarının daha ileri götürülmesinde çok önemli olduğu vurgulanan
açıklamada şöyle devam edildi: “Bireysel intiharın her biri farklı olmasına
rağmen çıkarılması gereken ortak bazı dersler vardır. İntiharın eşiğinde olan
kişiler, onları koruyan ya da hayatı kutsayan bir hareket tarzı seçmelerine
yardımcı olan olay ve koşulların karmaşık etkileşimini anlamamıza yardım eder.
İntiharla bir yakınını kaybeden veya intiharın eşiğindeyken destek görmüş bir
kişi, insanın bu yolculukta nasıl daha ileriye taşındığına dair bir iç görü
sağlayabilir. Sadece intihardan etkilenen kişilerin sayısı müthiş bir iletişim
ağı oluşturur. Tabi ki bu iletişimler iki yönlü olmalıdır. İntihardan sonra
kişinin yas tuttuğu ve kendisinde intihar duyguları olduğu çoğu zamanda bu
kişilerin desteğe ihtiyacı vardır. Onları gözetmek ve iyi olduklarını kontrol
etmek büyük bir fark yaratabilir. Sosyal bağlılık intiharda koruyucudur, bu
yüzden bağlantısız hale gelmiş bir kişi için orada olmak hayat kurtarıcı bir
hamledir. Resmi ya da gayri resmi desteklerle onlarla bağlantıda olmak intiharı
önlemeye yardımcıdır. Bireyler, kurumlar ve toplumun tümünün burada bir
sorumluluğu vardır. İntiharla mücadelede açık iletişim hayati önem
taşımaktadır. Çoğu toplumda intihar sessizlikle örtülür veya kısık tonlarda
konuşulur. Bu konudaki mitleri ve bunu çevreleyen damgalamayı ortadan kaldırmak
için diğer sağlık sorunları gibi intiharı da tartışmamız gerekir. Tabi ki
bugüne kadarki çalışmalara yeterli dikkatin verilmediği ya da bununla intiharı
normalleştirmeyi istediğimiz söylenemez. İntihara karşı savunmasız olan
kişilerle etkili iletişime geçmesi için diğer insanların donanımlı hale
getirilmesi intiharı önleme stratejilerinin önemli bir parçasıdır. İntihar
konusunu açmak güçtür ve bu tür konuşmalardan genellikle kaçınılır. Ancak
yardımcı olan bazı ipuçları vardır. Bunların çoğu, şefkat ve empati göstermek
ve yargılamadan dinlemekle ilgilidir. Aşırı intihar düşüncesi boyutunda olan
kişiler sıklıkla başkalarıyla duyarlılıkla yürütülen görüşmelerden bu durumdan
kurtulmak için yarar gördüklerini söylemektedir.”
Medyanın intiharı önlemede önemli bir role sahip olduğu
kaydedilen açıklamada şu hususlara dikkat çekildi: “İntihar haberlerinin bazı
veriliş şekilleri (örneğin öne çıkan ve belirgin hikayeler) intihar oranlarının
yükselmesi ile ilişkili bulunurken bazı veriliş şekillerinin ise (örneğin
intihar krizlerini betimleyen) intihardan koruyucu etkisi olduğu
gösterilmiştir. Dünyadaki tüm bağlantı ve iletişimler nihai bileşen olmadan
etkili değildir. Bu bileşen önemsemedir. Bu konuda politika yapıcılar ve
planlayıcıların yeterli önemi göstermesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca,
klinisyenlerin ve hizmet sunucuların da buna yeterince önem vermesi gerekir.
Toplumların da yüksek riskli olabilecek kişileri tespit etme ve destek olma
konusuna yeterince önem vermesine ihtiyaç duyulmaktadır. En önemlisi, bizim
kendimizin konuyu önemsediğimizden emin olmamız gerekir. Zorluk içinde olan
kişilere dikkat etmek ve hikayelerini kendi istedikleri tarzda ve kendi
temposunda anlatmalarına izin vermek durumundayız. İntihardan etkilenmiş
kişilerin bu konuda bize öğreteceği çok şey vardır.”
YORUMLAR