Duygusal zindeliği yüksek çalışanların istekli, yeterli,
inisiyatif kullanabilen, sınırlarını koruyan, destek almaya ve vermeye açık,
takdir ve teşekkürün önemini bilen kişiler olduğu görülüyor. SiZe Bütünsel
Yaklaşım Kurucu Ortağı ve Uzman Psikolojik Danışman Zeynep Balcı, çalışma
ortamında duygusal zindeliği arttırmak için neler yapılacağı konusunda önemli
tavsiyelerde bulunuyor.
Fiziksel
zindeliğin hayatımızdaki önemi giderek artarken, en az onun kadar önemli olan
duygusal zindelik (wellness) fikri çoğunlukla ihmal ediliyor. SiZe Bütünsel Yaklaşım Kurucu Ortağı
ve Uzman Psikolojik Danışman Zeynep Balcı duygusal zindeliği; kişinin
duygularını fark etmesi, anlaması, kabul etmesi, stresini ve stres sırasındaki
duygu durumunu yönetmeyi başararak kendini iyi hissetmesi olarak tanımlıyor. Olumlu
ya da olumsuz tüm düşünce, duygu ve davranışlarımıza özen göstermemizin önemini
vurgulayan Balcı, bu özenin duygusal zindelik kavramından ayrı düşünülemeyeceğinin
de altını çiziyor.
Balcı,
“İş hayatında duygulara yer yok!” inancının ne kadar yanıltıcı ve sınırlayıcı
bir algı olduğunun yavaş yavaş anlaşılmaya başlandığına değinerek, duyguların
iş hayatındaki karar verme süreçlerine direkt olarak etki ettiğini özellikle
belirtiyor. Balcı’ya göre kişiler arası ilişkilerde duygularımızı yönetme tarzımızın
reaktif yerine proaktif bir biçime dönüşebilmesi de duygusal zindelikten
geçiyor.
Çalışanların Duyguları
Performanslarını Düşürebilir
İş
hayatındaki stresten bahsederken çalışanların birbirleri üzerinde yarattığı
olumsuz etkilerin de mutlaka işin içine katılması gerekiyor. İş yeri yönetimi
konusunda uzman olan Dr. James K. Harter’ın 2010 yılında yaptığı bir çalışmada,
çalışanların duygularının performanslarına direkt etki ettiği görülüyor. Yine
iş yerindeki duyguların çalışanlar üzerindeki etkilerini araştıran Yönetim
Profesörü Sigal Barsade, “Duygusal Bulaşma” kavramından bahsediyor ve
çalışanların birbirleri üzerindeki etkisinin ciddiye alınması gereken bir konu
olduğunun altını çiziyor. 1997'de Bond Üniversitesi Yönetim Profesörü Cynthia
Fisher, "İşteki Duygular: İnsanlar Neyi Düşünüyor, Nasıl Ölçelim?"
adlı çalışmasında, iş yerinde yaşanan en yaygın olumsuz duyguları; engellenme,
endişe, öfke, beğenmeme, hayal kırıklığı ve mutsuzluk olarak sıralıyor.
Barsade’nin
çalışmalarına göre; çalışanların ruh durumu, duyguları ve genel eğilimleri; iş
performansı, karar verme, yaratıcılık, ciro, takım çalışması, müzakereler ve liderlik
üzerinde doğrudan etki ediyor. Bunlar ve buna benzer çalışmalar; duygusal
zindeliği yüksek çalışanların, istekli, yeterli, inisiyatif kullanabilen,
sınırlarını koruyan, destek almaya ve vermeye açık, takdir ve teşekkürün
önemini bilen kişiler olduğunu gösteriyor.
Duygusal Zindeliği Artırmak İçin
Neler Yapabiliriz?
“Duygusal
zindelik, kişinin güven, saygı, bağlılık duygularını uygun bir şekilde ifade
ederek iletişim kurmasını destekler. Çalışanlar duygularının farkında olduğunda
ve duygularını nasıl kullanacaklarını öğrendiklerinde, hatalarını kabul
etmeleri ve hatalarından öğrenmeleri kolaylaşmaktadır.” ifadelerinde bulunan Zeynep
Balcı, çalışma ortamında duygusal zindeliği arttırmak için 9 önemli tavsiyede
bulunuyor.
•
Stresi yönetmeyi öğrenin.Değiştiremeyeceğiniz ve kontrol edemeyeceğiniz durumları kabul etmek ve
değiştirebileceğiniz durumlarda ise stresi yaratan durumu nasıl
farklılaştırabileceğinizin yollarını aramak, stresi yönetebilmek için atabileceğiniz
ilk adımlardır. Paylaşın, yardım isteyin veya uzak durun. Bu üç yöntemden
hangisi sizin durumunuza uygun ise onu seçin. Olaylara ve kendinize dışarıdan
bakabilmek, duygunuzu adlandırmak, zorlayıcı duygularınızın etkisini azaltır.
Yoga, Tai-chi, pilates, masaj, yürüyüş, doğada vakit geçirme, meditasyon,
mindfulness pratikleri, nefes egzersizleri ve müzik dinlemek size yardımcı
olacaktır. Bedeninizi rahatlatacak aktiviteleri de hayatınıza katabilirseniz
stresinizi yönetmek konusunda yolun büyük kısmını kat etmiş olursunuz.
•
Dengenizi koruyun.İş hayatında yaşanan olumsuzlukların hepimizin dengesini az ya da çok bozduğu
ortada. Güne başlarken yapacağımız planlamalar, listeler, gerçekçi hedefler,
zaman yönetimi, öncelikler belirlemek, yardım istemek ve çevremizdeki kaynakları
etkin kullanmak dengede kalmamızı destekleyecektir. Hep çalışmak ama hiç
eğlenmeyip dinlenmemek olmaz. Kendi ihtiyaçlarınız için de zaman ayırmayı
unutmayın! Hayatınıza farklı aktiviteler ve insanlar katmak dengeli bir hayatı
destekler.
• Pozitif düşünün ve konuşun. Olumsuz düşündüğümüz zaman düşünülen olumsuz durumu
yaratmak için tüm yaşam sanki harekete geçiyor. Olaylara nasıl bir bakış açısı
ile yaklaştığınızı fark edin ve olumlu taraftan bakabilmek için bilinçli çaba
harcayın. Olumsuz bir zihin asla size olumlu bir hayat vermez. Olumsuzu fark
etmek, eksiği görmek her zaman daha kolaydır. Çevrenizdeki kişilerle
ilişkilerinizde olumlu kelimeler, ifadeler kullanmaya özen gösterin. Merhaba
demek, gülümsemek, teşekkür etmek sihirlidir unutmayın. Siz olumlu olduğunuzda
çevrenize yaydığınız enerji ve ışığınız çok çekici ve güvenilir olacaktır,
deneyin.
• Kendinizi olduğu gibi kabul edin. Her zaman doğru olanı, en iyisini, mükemmeli
yapamayız. Bazen hayatımızda hatalar, eksiklikler de olacak ki bundan
kaçamayız. Hatalardan öğrenmek önemlidir. Hatayı ne kadar hızlı bir şekilde
kabul ederseniz, çözümünü de o kadar hızlı bir şekilde yaratabilirsiniz. Hata
başkalarını içeriyorsa, onlarla mümkün olan en kısa sürede konuşmaya dikkat
edin. Sorunu ertelemek, daha fazla stres yaratabilir. Böyle zamanlarda yanlış
yaptığınızı kabul etmek, belki kendinizle dalga geçmek ve devam etmek
önemlidir. Gülmeyi seçin, özellikle de kendinize. Araştırmalar, kahkahanın
bağışıklık sisteminizi artırabileceğini, ağrıyı azalttığını, bedeninizi
rahatlattığını ve stresini azalttığını gösteriyor.
• Her şey değişir. İş hayatındaki değişiklikleri kabul etmeyi öğrenin. Değişim kaçınılmazdır ve büyüme
için çok değerli fırsatlar sunar. Değişime direnç çok enerji alır ve sizin
sinirli ve üzgün hissetmenize neden olabilir. Gündüz olur, gece olur, doğarız
büyürüz, ölürüz, acıkırız bir şeyler yeriz doyarız. Bazı olumsuzluklar, acılar
geçmeyecekmiş gibi gelebilir. Geçeceğine dair umudunuzu hiç yitirmeyin, her
zaman tünelin sonundaki ışığı bekleyin.
• Yardım edin, yardım alın.İş hayatınıza şükran, dayanışma, paylaşım ve umut duygularını besleyecek
farkındalıklar katın. Zorlandığınızda yardım isteyin. Zor zamanlarda nasıl
hissettiğiniz hakkında birisiyle konuşun. Bu kişi dost ya da profesyonel bir
kişi olabilir. Depresif ya da endişeli hissetmek utanç verici değildir; ancak
yardım almayı reddetmek bir sorundur. Paylaşınca acı da mutluluk gibi
değerlidir.
•
Duygularınızı serbest bırakın.Duygular gelip geçicidir. Öfke, korku gibi bizi en çok zorlayan duygular
hayatta kalmamız için oluşur. Öfke ve kızgınlık hissettiğinizde bunu fark edin,
kabul edin ve bu duygunuzu en etkin şekilde nasıl ortaya koyacağınızı seçin. Bu
seçiminizden sonra bırakın duygunuz geçip gitsin. Kendinize ve çevremizdekileri
şefkatle yaklaşmak çok büyük hediyeler içerir.
•
Sınır koyun.Hayır demeyi öğrenin. Halledebileceğinizden fazlasını yapmaya kalkışırsanız,
yalnızca sinirli ve stresli olursunuz. Birisi sizden yapamayacağınız ya da
istemediğiniz bir şey yapmanızı isterse, kendi tarzınızda hayır demeyi seçin.
En azından durumunuzu açıklayın, yardım isteyin ya da sorular sorarak
karşınızdaki kişinin tam olarak neyi, ne zaman istediğini anlamaya çalışın.
Eğer yapmayacaksanız nazikçe ama net bir şekilde yapmayacağınızı açıklayın.
Stres, kaygı ve depresyon, daha çok başkaları için yaptıklarımızı kontrol
edememekten ortaya çıkar.
• Pozitif psikoloji ile ilgilenin. Son yıllarda üzerinde birçok araştırma yapılan bu
alan, olumlu duyguların sağlığımız üzerinde ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir. Belki pozitif psikoloji ile ilgili bir kitap alarak ilk adımı
atabilirsiniz.
YORUMLAR