Tekardıç’ın yeniden Başkan seçildiği 10. Olağan Genel kurul
sonrası oluşan yeni yönetimde; Mahmut Bozlar, Kenan Ataç, Özgür Güler, Ahmet
Suna, Birgül Bahşi ve Hasan Tulasoğlu gibi isimler yer aldı. Genel kurul
sonrası gazetemize açıklamalarda bulunan Başkan İsmail Tekardıç, “Eğitim Sen ,
1960’larda TÖS ve İLK-SEN’in açtığı, 1970’lerde TÖB-DER’den TÜM-DER’e kadar
uzanan yaygın bir dernekleşme hareketi ile yeniden sahneye çıkan, 1980’lerin
ikinci yarısından itibaren kendisini tekrar görünür kılan bir çığırın ve
geleneğin bugünkü taşıyıcısı, ifadesi ve mirasçısıdır” dedi.
Eğitim-Sen’in kısa kesintiler dışında kamu emekçileri
sendikal hareketinin öncüsü ve sürükleyicisi olmayı başardığını kaydeden Şube
Başkanı İsmail Tekardıç, Eğitim-Sen’in; Türkiye’nin son 40-50 yıllık tarihi
boyunca toplumsal muhalefetin ana bileşenleri arasında ilk sıralarda yer alan
bir etkililik ve süreklilik sergilediğini söyledi.
Eğitim-Sen’in Kapıkulu zihniyetini büyük ölçüde yıktığını,
kamu emekçilerini dönüştürdüğünü, onların mücadele ve örgütlenme kapasitelerini
açığa çıkardığını belirten Tekardıç, “15 Temmuz darbe girişimi karşısında ‘Ne
Darbe, Ne OHAL’ diyen KESK’ in şahsında tüm emek alanı sus pus hale getirilmek
istenmektedir. Hukuksuz bir şekilde sendikalaşmadan, sendikal faaliyetlerden
dolayı emekçilerin açığa alındığı, emekçilerin ihraç edildiği, İş Güvencemizin
kaldırıldığı, sözleşmeli kölece çalışmanın dayatıldığı, örgütlemenin önündeki
engellerin büyütüldüğü, her gün yoksullaşmanın arttığı, tüm muhalefettin
baskılandığı bu dönemde Eğitim sen demokratik ve hukuksal mücadelesini vermekte
kararlıdır” dedi.
Bu ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimlerinin önünde her
zaman zorlu süreçler, çetin mücadeleler olduğunu en iyi bilenlerinin Eğitim Sen
üyeleri ve KESK’liler olduğunu dile getiren Tekardıç, şöyle konuştu: “Çünkü
KESK, güçlünün hukukuna karşı her zaman ezilen, dışlanan, ötekileştirenlerin,
haklının yanında saf tutmuştur. Bizler, sendika kurma girişimlerinin ve kamu
emekçilerinin toplu sözleşme hakkının, ‘yürürlükteki mevzuata aykırı’ olduğunun
iddia edilerek yasaklandığı dönemlerde kamu emekçilerinin ilk toplu
sözleşmesine imza atanlarız. Eğitim Sen; çözümsüzlüğe itilen her sorun
karşısında en yüksek sesle tek çözümün ortak akıl, demokrasi, toplumsal uzlaşı
ve barış olduğunu bir kere daha ifade eder. Ortadoğu’ya ‘Demokrasi götürüyoruz’
diyen emperyalist güçlerin, Ortadoğu’yu, komşularımızı ve dünyayı, kendi
siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçları çerçevesinde dizayn etmek
istemeleri sonucu; yine emperyalist güçlerin
2011’den beri yarattığı şiddetli çatışma ve savaş sonucunda Irak ve Suriye’deki
halkları, inançları, kimlikleri, mezhepleri, yani farklılıkları üzerinden
ayrıştırarak, kadınların tecavüzüne, çocuk istismarına, 500 bin insanın
ölümüne, tarih, kültür, doğa ve kentlerin, yaşam alanlarının ortadan
kaldırılmasına neden olmuşlardır.”
Açıklamasında Gandhi’nin; “Yemin ederim ki, Dünyanın bütün
toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez” sözünden alıntı yapan Başkan
İsmail Tekardıç, şu ifadelere yer verdi: “Darbeyle ve darbecilerle mücadele
etmek iktidarın en doğal hakkıdır. Fakat darbeyle mücadele adı altında kamuyu
tamamen tasfiye ederek, piyasacı bir biçimde kamuyu yeniden yapılandırmak,
zaten sınırlı hale gelmiş olan kamu emekçilerinin iş güvencesi tümden ortadan
kaldırmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle
üyelerimize, sendikalarımıza ve konfederasyonumuza dönük baskı, OHAL ve
KHK sisteminde yerini adeta tümden tasfiye etme girişimine dönüşmüş durumdadır.
OHAL’in ilanından itibaren 103 bin kamu emekçisi, 33 bin eğitim emekçisi, 4 bin
811 bilim adamı, işi, emeği, çalışma hakkı gasp edilerek hiçbir mahkeme kararı
olmadan görevlerinden ihraç edilmişlerdir. Bu ihraçlardan bin 489 eğitimci
Eğitim-Sen üyesi arkadaşlarımızdır. Bu üyelerimizin hepsi sorgusuz sualsiz
hiçbir mahkeme kararı olmadan ihraç edilmiştir. İlimiz Kahramanmaraş’ta ise 63
Eğitim-Sen üyesi ihraç edilmiştir. bu ihraçların hiçbir hukuki dayanağı yoktur
Kurum amirlerinin ve idarecilerin keyfi tutumlarının da bu ihraçlarda etkili
olduğu açıktır. Bu keyfiyeti uygulayanlar, Adalet ve hukuk önünde elbet bir gün
hesap vereceklerdir. O zaman bu kavramların bir ülke için ne kadar önemli olduğunu
elbet kavrayacaklardır. Yıllardır sendikal eylemlerimizden rahatsız olan ve
siyasi komplolarla, örgütlü gücümüzü dağıtmak isteyen darbe fırsatçısı mülki
amirler ve yandaş sendika işbirliği ile hazırlanan listeler, MEB tarafından
onaylanarak illere gönderilmektedir. Hükümet ve siyasal uzantılarının kamuoyu
desteğini almak için, yalan beyan ve iftiralarla açığa alınan eğitim
emekçilerini hedef göstermesi kabul edilemez.”
Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve açığa alınan
bütün kamu emekçileri görevlerine iade edilmeleri gerektiğini söyleyen
Tekardıç, şunları kaydetti: “Ülkemizin ve eğitimin temel sorunlarını çözmek,
demokratikleşme adımları atmak, hukukun gerçek anlamda üstün olduğu demokratik
bir yapı oluşturmak ihtiyacı ortada dururken; toplumsal ve siyasal konsensüs
sağlanmadan, toplumla tartışılmadan, büyük oranda kuvvetler ayrılığı
gözetilmeden, yasama, yürütme, yargı yetkilerini ‘tek merkezde toplayarak’,
kamuda iş güvencesini kaldıran, örgütlenme hakkını daraltacak, 12 Eylül yasası
gibi baskıcı, antidemokratik bir anayasaya dokunmayan, temel hak ve
özgürlükleri daraltacak olan yeni anayasa 16 Nisan’da halk oylamasına
sunulacak. 16 Nisan’da iktidarın son iki yılda yürütmüş olduğu politikalar
oylanacak. Ancak ne yazık ki, 16 Nisan Referandumun içeriğini bağımsız
tartışacak hiçbir platform ve basın, yayın organı bulunamamaktadır. Halkın bu
süreci anlayacağı, tartışacağı, ortak akıl yürüteceği ve hür iradesi ile karar
verebileceği güvenli bir ortam, hukuki bir zemin sağlanmalıdır. Bu referandum
sürecinde toplumsal kesimleri cepheleştirmeden, ayrıştırmadan sonuca gitmek
ülkemizin uzun vadeli çıkarına olacaktır.”
16 Nisan’da meselenin sadece bir Evet veya Hayır referandumu olmaması gerektiğine işaret eden Eğitim-Sen Kahramanmaraş Şube Başkanı Tekardıç, şu açıklamalarda bulundu: “Bu referandumda nerede duracağını bilmek; 16 Nisan referandumunun, ülkemizin demokratik, laik yaşamına, hukukun üstünlüğüne, adalet, millet iradesinin korunmasına, eşit yaşam eksenine, toplumsal barışa, ‘yarına güvenle bakabilmeye’ yapacağı katkıları bilmektir. KESK, dünden bu güne temel hak ve özgürlükleri geliştirmeyen, iş güvencesini sağlamlaştırmayan, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmayan, kamu çalışanlarının haklarını büyütmeyen, 12 Eylül darbesi mirasından kalan antidemokratik yasaları rafa kaldırmayan, demokratik, özgür, eşitlikçi olmayan, hiçbir anayasayı kabul etmeyecektir. Eğitimde, demokratik, eşitlik, bilimsel, parasız ve laiklik ilkesinin uzaklaştırılmaya çalışılması, Türkiye’deki eğitimi daha da geriye götürmektedir. Bu eğitim sistemi ile çağın ihtiyaçlarına yanıt verecek nesiller yetiştirmek mümkün olamayacaktır. Türkiye’de eğitim sistemi, ilkokuldan başlayarak üniversite sonrasına kadar, kelimenin tam anlamıyla sınav merkezli hale gelmiştir. Eğitim sistemimiz, öğrencileri eğitmek, onların çok yönlü olarak gelişmelerini sağlamak yerine her yıl milyonlarca öğrencinin girdiği merkezi sınavlara hazırlayan bir yapıya bürünmüştür. Toplumun büyük çoğunluğu ise içeriği boşaltılmış, bireye nitelik sağlamayan, çağın ihtiyaçlarını karşılayamayan, yetersiz eğitim sürecinden geçirilmektedir.” Bütün toplumlar için esas olanın; demokratik, katılımcı, bilimsel, eşitlikçi ve adaletçi bir kültür inşa etmek olduğunu bildiren Tekardıç, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü: “Hiç kuşkusuz ki, bunun yolu da demokratik, bilimsel ve laik eğitimden geçmektedir. Demokratik, bilimsel ve laik eğitimin yaygın olduğu toplumlar, inanç gruplarının birbiri üzerinde baskı kurmadan inancını özgürce yaşadığı, etnik kimliklerin ve kültürlerin baskı altına alınmadığı, farklı olanların eşit haklar temelinde yaşadığı gerçek anlamda özgür toplumların oluşumunu sağlayacaktır. Tarihe not düşüyoruz: Eleştiriler ve öneriler dikkate alınmazsa eğitimdeki düşüş katlanarak devam edecektir. Eğitim sistemimiz; herkes için eşit ve nitelikli eğitim anlayışı temelinde, baştan aşağı yeniden düzenlenmelidir. Değerli, Konuklar, arkadaşlar Eğitim Sen ve konfederasyonumuz KESK, Türkiye emekçileri ve demokrasi mücadelesi açısından tarihinin en aydınlık sayfalarında yer alacaktır. Bu süreç Cumhuriyet tarihinin en zorlu süreçlerinden biridir. Baskılara rağmen süreci birlik, dirlik, güçlü bir özveri ile karşılayan ve mücadele yolunda duran tüm şube yürütme kurulu üyelerimizi canı gönülden, alkışlıyor ve teşekkür ediyorum. Bu günlerde iş yerinde, ilçede, şubede, merkezde sorumluluk almak, muhteşem bir vicdana sahibi olmakla ancak açıklanabilir. Bu günlere sahip çıkmak Türkiye’de, Ortadoğu’da, dünyada halkların ördüğü kardeşlik ve barış duvarlarına sahip çıkmaktır. Bu günlere sahip çıkmak, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmaktır. 10 Ekim Ankara Garında, ‘demokrasi, barış’ dediklerinde bedenleri patlatılan 101 fidanımıza sahip çıkmaktır.” (HABER-FOTO: KENAN ONARAN)
YORUMLAR