"Enflasyondaki kalıcı iyileşme faiz hadlerindeki
kalıcı düşüşün de bir yansıması olmuştur. Kur ve enflasyon riskinin azalmasının
ardından Merkez Bankasının, para politikasında isabetli adımlar atarak,
politika faizinde 750 baz puan indirime gitmesi de piyasadaki iyimserliği
artırmıştır"
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, "Geçtiğimiz yıl,
Ağustos ayında ülkemiz maalesef çok ciddi bir kur atağı ile karşı karşıya
kaldı. Yurt dışı kaynaklı kur spekülasyonları, ülkemize yönelik siyasi bir
müdahale amacı taşıyordu. Çok şükür o süreçte milletçe yine güçlü bir duruş
sergiledik ve ekonomik istikrarı kısa süre içinde yeniden sağladık." dedi.
Arslan, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO)
Başkanlığınca bir tesiste düzenlenen 4. Uluslararası Tekstil Zirvesi Galası'nda
yaptığı konuşmada, 2008 Dünya Ekonomik Krizi'nin ardından dünya ekonomisinin
sürdürülebilir bir ivme kazanamadığını belirtti.
Uluslararası ticaretin istikrar kazanması, yatırım,
istihdam ve ekonomik büyümenin artması yönündeki tüm girişimlere karşın, dünya
ekonomisinin, büyüme hedeflerinin gerisinde kaldığını anlatan Arslan,
"Trump döneminde Çin ile ticaret savaşları başlatan ABD'nin, ithal
ürünlere karşı vergi artırma politikası, uluslararası ticaretin dengelerini
tamamen değiştirmiştir. İngiltere'nin AB'den ayrılma (Brexit) süreci siyasi
belirsizlikleri daha da artırmış, küresel jeopolitik gerilimlerin ve enerji
fiyatlarının yükseldiği görülmüştür."
diye konuştu.
Bu gelişmelerin neticesinde IMF'nin Temmuz ayında
yayımlanan Küresel Ekonomik Görünüm raporunda, küresel ekonomik büyüme
tahminini 2019 yılı için yüzde 3,2'ye kadar geri çektiğini ifade eden Arslan,
yatırımlar ve tüketici talebinin tüm dünyada hızla düştüğünü, şirketlerin ve
hane halkının uzun vadeli harcamalardan kaçındıklarına şahit olduklarını
kaydetti.
"Ticari ve teknolojik gerilimler arttığı ölçüde,
yatırımcı algısının bozulması ve küresel yatırımların azalması muhtemeldir.
Küresel büyümenin bu ölçüde düşmesi, gelişmekte olan ülkeleri bir süre daha
etkileyecektir." değerlendirmesini yapan Arslan, şöyle devam etti: "Ancak
inanıyorum ki başta Almanya olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki daralmanın bir an
önce aşılması, ihracatımıza büyük katkı verecektir. Finans piyasalarındaki
göstergeler de geleceğe dair olumlu beklentilerimizi destekler niteliktedir.
Küresel çapta değişen risk algısı, merkez bankalarının likiditeye yaklaşımını
önemli ölçüde etkilemiştir. Merkez bankaları son dönemde, 2008 küresel ekonomik
kriz sonrası uyguladığı para politikalarına geriye dönüş olarak
nitelendirilebilecek adımlar atmak zorunda kalmıştır. Aralarında ABD Merkez
Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankasının (ECB) da bulunduğu 47 merkez bankası
bu yıl içinde farklı dönemlerde faiz indirmiştir. Temmuz ayında 11 yıl sonra
ilk kez faiz indirimine giden FED’in Eylül ayında yeni bir indirimle fonlama
faizini yüzde 1.75- 2.00 aralığına indirdiğini birçoğumuz takip ettik. Eylül
ayı başında mevduat faiz oranlarını 10 baz puan indirerek, yüzde eksi 0,50'ye
çeken ECB'nin de gelecek ay varlık alım programına tekrar başlayacağını
öğrendik."
Arslan, henüz birkaç sene öncesine kadar çok kabul
görmeyen negatif faiz fikrinin, bugün Euro Bölgesi ve Japonya başta olmak üzere
gelişmiş ülkelerde uygulanır hale geldiğine işaret etti.
Gelişmekte olan piyasaların, uluslararası yatırımcılar
için vazgeçilmez birer yatırım alanları olduğunun unutulmaması gerektiğini
vurgulayan Arslan, bu gelişmelerin, bankaların uluslararası piyasalarda
finansman kaynaklarına erişimine olumlu katkı sağlayacağını, firmaların krediye
erişimini de artıracağını kaydetti.
Arslan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Geçtiğimiz
yıl ağustos ayında ülkemiz maalesef çok ciddi bir kur atağı ile karşı karşıya
kaldı. Yurt dışı kaynaklı kur spekülasyonları, ülkemize yönelik siyasi bir
müdahale amacı taşıyordu. Çok şükür o süreçte milletçe yine güçlü bir duruş
sergiledik ve ekonomik istikrarı kısa süre içinde yeniden sağladık. Ekonomik
istikrarımızın temel stratejisi, Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından
geçtiğimiz yıl uygulamaya alınan Yeni Ekonomi Programı'dır (YEP). Dengelenme,
Disiplin ve Değişim kavramları bu programın ana hatlarını çizmektedir. YEP,
sıkı para ve maliye politikalarıyla tüketici enflasyonunu 2020 sonu itibarıyla
yeniden tek haneli oranlara çekmeyi hedeflemektedir. Bu program sayesinde,
ekonomimizin yabancı tasarruflara bağımlılığı kalıcı olarak azaltılacaktır.
YEP, cari açığın milli gelire oranının yüzde 3'ün altına gerilemesini sağlayacaktır."
Hazine Destekli Kefalet Sistemi çerçevesinde son bir
yılda "KOBİ Değer Kredisi", "KOBİ Değer Kredisi-2",
"İleri, Verimli, Milli Endüstri (İVME) Finansman Paketi" ve
"Ekonomi Değer Kredi Paketi" gibi farklı çözümler sunulduğunu anlatan
Arslan, ekonomi yönetimlerinin asli hedefinin, piyasadaki likiditeyi koruyarak
hem işletmelerin mevcut yatırımlarını korumalarını sağlamak hem de teknolojiye
dayalı üretimlerini artırmak olduğunu belirtti.
"TÜRKİYE
EKONOMİSİNE GÜÇ KATAN BİR KURUMDUR"
TÜFE enflasyonunun Ağustos ayı itibarıyla yüzde 13,5
oranına iyileşerek maliyet baskısının azaldığını gösterdiğini vurgulayan
Arslan, TÜFE enflasyonunun da yeniden tek haneli seviyelere yaklaşmakta
olduğunu kaydetti.
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, şöyle devam etti: "Enflasyondaki
kalıcı iyileşme faiz hadlerindeki kalıcı düşüşün de bir yansıması olmuştur. Kur
ve enflasyon riskinin azalmasının ardından Merkez Bankası'nın, para
politikasında isabetli adımlar atarak, politika faizinde 750 baz puan indirime
gitmesi de piyasadaki iyimserliği artırmıştır. Bankamız, iş dünyasına verdiği
destekle kuruluşundan bu yana Türkiye ekonomisine güç katan bir kurumdur.
Halkbank her daim, esnaf ve KOBİ'nin bankası unvanına yakışan adımlar atmıştır.
Bankamızın finans piyasalarını hızlı ve gerçekçi verilerle analiz edebilen
teknik becerisi, geride bıraktığımız süreçte de piyasa koşullarını gözeten yeni
ürünler hazırlayabilmemizi sağlamıştır."
Bankalarının ikinci çeyrek sonunda, nakdi kredilerini de
içeren toplam kredilerini geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 20,1
artırarak, 377,6 milyar liraya taşıdığına dikkati çeken Arslan, aktif
büyüklüklerinin de aynı dönemde yüzde 23,2 artışla 429 milyar liraya ulaştığını
belirtti.
Nakdi krediler içinde KOBİ kredilerinin payının yüzde
40,5 olarak gerçekleştiğini, yılın ilk yarısında, KOBİ kredileri alanındaki
pazar payının da yüzde 17,5'e yükseldiğini kaydeden Arslan, "Bu yüksek
performansa dair verilerimizi, tekstil sektörü özelinde ayrıca açmak
lazım." dedi.
Arslan, şu görüşlerini paylaştı: "2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Bankacılık sektöründe Tekstil ve Tekstil Ürünleri sektörüne yönelik 87 milyar lira nakit ve 32 milyar lira gayri nakit olmak üzere toplam 119 milyar lira kredi hacmi bulunmaktadır. Bankamızın tekstil ve tekstil ürünleri sektörüne kullandırmış olduğu kredi tutarı ise 7,7 milyar lira nakit, 5,1 milyar lira gayri nakit olmak üzere, toplam 12,8 milyar liradır. Yani bankamızın tekstil ürünleri sanayine kullandırılan nakit kredilerdeki payı yaklaşık yüzde 9, gayri nakit kredilerdeki payı ise yaklaşık yüzde 16 gibi yüksek seviyelerdedir."
"TEKSTİL,
TÜRKİYE'NİN GELECEĞE BAKAN SEKTÖRLERİ ARASINDA ÖN SIRADA"
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, "Dünyanın
ekonomik açıdan zorlu bir sınav verdiği süreçte tekstil, Türkiye'nin geleceğe
bakan sektörleri arasında ön sırada yer almaktadır. Ülkemizin dış ticaret
fazlası en yüksek sektörü olan tekstil, imalatta, istihdamda ve ihracatta en
verimli sektördür." dedi.
Arslan, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO)
Başkanlığınca bir tesiste düzenlenen 4. Uluslararası Tekstil Zirvesi Galası'nda
yaptığı konuşmada, reel sektörün en güçlü destekçilerinden biri olan
Halkbank'ın, Merkez Bankasının Temmuz ve Eylül aylarındaki indirim kararlarının
hemen ardından kredi faiz oranlarında güncellemelere giden ilk bankalar
arasında yer aldığını, ticari, ihtiyaç ve konut kredilerinde aşağı yönlü
düzenlemeler gerçekleştirildiğini belirtti.
"Dünyanın ekonomik açıdan zorlu bir sınav verdiği
süreçte tekstil, Türkiye’nin geleceğe bakan sektörleri arasında ön sırada yer
almaktadır. Ülkemizin dış ticaret fazlası en yüksek sektörü olan tekstil,
imalatta, istihdamda ve ihracatta en verimli sektördür." ifadesini
kullanan Arslan, tekstil sektörünün, Türkiye ekonomisinde en önemli istihdam
araçlarından biri olarak yaklaşık 1 milyon kişiye çalışma alanı açtığını
söyledi.
Kadın-erkek eşitliğinde cinsiyet ayrımı yapmayan tekstil
sektörünün, yüzde 40'a yakın kadın istihdam oranıyla ülkenin sosyal yaşamınını
da güçlendirmekte olduğuna işaret eden Arslan, "Hükümetimiz tekstil
sektörünün stratejik öneminin gayet bilincindedir, sektör de kendisine verilen
desteği her zaman yüksek bir katma değere dönüştürmektedir." diye konuştu.
Tekstil ürünleri üretiminin, Temmuz ayı itibarıyla
pozitife geçerken hazır giyim üretiminin, çift haneli artış seviyelerini
zorlamakta olduğunu anlatan Arslan, sektördeki ciro artışlarının, enflasyon
oranının üzerinde seyrettiğini ifade etti.
Arslan, şunları söyledi: “Turizmde yaşadığımız rekor
sene, ülkemize gelen ziyaretçilerin hazır giyim ürünlerimize talebini de
beraberinde getirmektedir. Faiz oranlarındaki düşüş de inanıyoruz ki yurt içi
tüketim talebinin canlanmasıyla sonuçlanacaktır. Dünya genelinde 190 ülkeye
ihracat gerçekleştiren tekstil sektörü, kilogram başına ortalama 8 doları aşan
birim fiyatlarıyla yüksek katma değerli bir üretim alanıdır. 2001 yılında 4
dolar olan kilogram başına ortalama fiyatların 2 katına çıkması büyük bir
başarı hikayesidir. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği
verilerine göre, yılın ilk 8 ayında ülkemizin toplam tekstil ve hammaddeleri ihracatı
6,6 milyar dolar değerinde kaydedilmiştir. Bu dönemde tekstil ihracatının
yaklaşık yarısı AB ülkelerine gerçekleştirilmiştir. İhracatımızda üst sıraları
İtalya, Almanya, ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomilerin alması sektörün
kalite göstergesidir."
"TÜRK
MARKALARININ ARTAN SAYISI GURUR KAYNAĞIMIZ HALİNE GELMEKTEDİR"
Sektörün imalat gücünün yeni yatırımlarla arttığını,
bugün ülkenin ilk bin ihracatçısı arasında 162 hazır giyim ve 69 tekstil
firması yer aldığını vurgulayan Arslan, Ar-Ge'ye, teknoloji ve tasarıma yatırım
yaptıkları ölçüde, gelecek dönemde çok daha fazla firmanın bu listelerde yer
bulacağına inandıklarını kaydetti.
Arslan, dünyada tekstil üretiminin Çin'den çıkarak
Vietnam, Bangladeş gibi diğer Asya ülkelerine kaydığını gördüklerini, Türkiye'nin
coğrafi konumunu beşeri değerleriyle birlikte değerlendirerek tekstil
piyasasındaki küresel gücü pekiştirme fırsatı bulduklarına inandığını ifade
etti.
"Markalaşmanın öneminin arttığı küresel
konjonktürde, tekstil sektöründe Türk markalarının artan sayısı gurur
kaynağımız haline gelmektedir." diyen Arslan, konuşmasına şöyle devam
etti:
"Üreten Türkiye'nin bankası olarak imalat sanayisine
her zaman güçlü destek veren Halkbank bu süreçte tekstil sektörüne özel
çözümler üretmeyi sürdürecektir. Tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalar,
avantajlı KOBİ destek ürünlerimizden rahatlıkla yararlanabilirler. Bankamız,
tekstil firmalarının enerji verimliliğini artıracak yatırımlarından tekstil
makinesi alımlarına kadar her türlü girişimlerinde destekçi olmaya devam
edecektir. Halkbank, topyekün bankacılık anlayışıyla, müşterilerine nakdi kredi
seçeneği yanında gayri nakdi kredi ve devlet destekli alacak sigortası gibi
önemli ürün ve hizmetler sağlamayı sürdürecektir." (AA)
YORUMLAR