Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Abdülaziz Aydın
yaptığı açıklama da, “ABD’den Rusya’ya Çin’den AB’ye kadar küresel emperyalizm,
insanlığa ve özelde İslam dünyasına karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Küresel
emperyalizm nedeniyle küresel yoksulluk ve açlık büyürken, iç savaşlar ve
insani krizler derinleşiyor.
Bugün dünyada 66 ülkede savaş ve çatışma yaşanırken ölen
her 4 kişiden 3'ünü siviller oluşturuyor. 2018'de savaş ve çatışmalarda 12
binden fazla çocuk yaşamını yitirdi. BM’nin tespitlerine göre geçen yıl ölen ve
yaralanan 24 binden fazla çocuğa karşı ağır hak ihlallerinin nedeni, çocukların
savaşçı olarak kullanılması, cinsel şiddete maruz kalması ve hastane ya da
okullara saldırılar düzenlenmesidir.
Emperyalizmin
kurduğu ya da koruduğu terör örgütlerinin saldırıları sonucunda 2018’de 16 bin
kişi yaşamını yitirdi. Nitekim PKK/YPG’nin de, IŞİD’in de arkasında bu güçler
var.
Dünyada açlık, yoksulluk ve savaşlar nedeniyle 70 milyon
insan mülteci durumunda yaşıyor. Batı’da yükseltilen ırkçılık ve göçmen düşmanı
politikalar; göçmenlere sistematik saldırılarla hatta Yeni Zelanda’da olduğu
gibi büyük katliamlarla sonuçlanıyor.
İslam dünyası ise
Sykes-Picot düzeniyle birbirine düşman kılınmış, etnik, dini, mezhebi fay
hatlarıyla tuzaklanmış olmanın ağır sonuçlarını yaşıyor. Filistin halkı, 70
yıldan fazla bir süredir Siyonist işgal güçlerinin sistematik soykırımına maruz
kalıyor. Mescid-i Aksa işgal edilmiş ve yıkım tehdidi altında.
Emperyalist
paylaşımın en kanlı sahnesi Suriye, ABD ve koalisyon güçleri ile Rusya, İran ve
Esed rejimi saldırılarıyla kan gölüne dönmüş durumda. Yüzbinlerce kişinin
öldüğü, 6 milyon kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığı Suriye’de ABD
öncülüğündeki koalisyon güçleri Eylül 2014’ten bu yana 900’ü çocuk ve 700’ü
kadın olmak üzere 3 binden fazla sivili katlederken; Rusya, Eylül 2015’ten
bugüne yaklaşık 2 bini çocuk en az 7 bin sivili katletti. Esed rejimi ise
2011'den bu yana 173'ü çocuk 14 bin 131 kişiyi işkencelerde öldürdü. 2018'de 1.500'ü
çocuk 19 binden fazla insan yaşamını yitirdi.
Mısır’da Sisi
cuntasının hapishanelerinde her yaştan kadın-erkek binlerce kişi işkence ya da
kötü koşullar nedeniyle hayatlarını kaybediyor, sözde yargılamalarla idam
ediliyor. Yakınlarının ve avukatlarının görüşmelerine izin verilmiyor. Sözde
demokrat Batı’nın ikiyüzlülüğü Mısır’da yaşananların dünya kamuoyunda tartışılmasını
engelliyor.
Komünist Çin
rejimi, İspanyolların Endülüs’te yaptığı fiziki ve kültürel soykırımın
benzerini bugün Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygur kardeşlerimize karşı insanlık
tarihinde eşine az rastlanır işkence yöntemlerini kullanarak gerçekleştiriyor.
28 toplama kampında tutulan 1 milyondan fazla Uygur, ideolojik programlarla
kültürel, dini ve etnik yönden asimile ediliyor. Kampların dışında kalanlar ise
evlerine yerleştirilen ve birlikte yaşamak zorunda bırakıldıkları Çinli
erkekler üzerinden zulüm ve baskı
görüyor. İşkence ve idam cezası karşısında Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin
hiçbir hak arama,yaşam ve adil yargılanma emniyeti,hane mahremiyeti,kendi
topraklarında seyahat etme imkânı da bulunmuyor.Kızıl terör rejimi sadece Doğu
Türkistanlı kardeşlerimizi değil aynı zamanda tarihi ve dini tüm değerlerini
çiğniyor yakıp yıkıyor.Bugüne kadar binlerce tarihi camiyi yıkmış Uygurların
candamarı olan binlerce din alimini idam
etmiştir.
Yemen'de
çatışmalarda bugüne kadar on binlerce kişi öldü ve milyonlarca kişi açlıkla
boğuşuyor. Açlık nedeniyle, beş yaş altı 85 bin çocuk öldü. Arakan halkı dünya
tarihinde ender görülen bir soykırıma maruz kalırken, Keşmir 70 yıldır kanayan
yara olmaya devam ediyor. Afganistan’da binlerce kişi ABD tarafından
katledilirken, Pakistan’da da siviller ABD’nin saldırılarına uğruyor. Libya’da
emperyalist güçler BM’nin tanıdığı meşru yönetime karşı Hafter güçlerini
destekleyerek bir iç savaşı körüklüyor. Orta Afrika, Sudan, Irak, Somali,
Çeçenistan ve diğer birçok İslam ülkesinde emperyalizmin ve işbirlikçilerinin
sebep olduğu ağır insan hakları ihlalleri, ölümcül saldırılar yaşanıyor. Son 25
yılda savaşlarda 12,5 milyon Müslüman yaşamını yitirdi. Bu küresel çaplı bir
soykırımların müsebbibi ya da faili nüvesini siyonizmin oluşturduğu küresel emperyalist
sömürü düzenidir. Küresel medya ağı, bu vahşet tablosunu örterek gerçekleri
tersyüz etmeye, emperyalizmin mütecaviz politikalarını haklı çıkarmaya
çalışırken, BMGK gibi uluslararası yapılar, mağduru değil mağruru, mazlumu
değil zalimi koruyarak hegemonik düzenin bekçiliğini yapıyor. Uluslararası Ceza
Mahkemesinin Mavi Marmara soruşturma dosyasını, 'suçun UCM'de yargılanacak
ağırlığa ulaşmadığı' gerekçesiyle 3. kez kapatma kararı alması bunun son
örneğidir.
Bizler Memur-Sen
olarak, dünyanın yaşadığı insani krizin arkasında emperyalizmin sömürü
düzeninin olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. İnsanlığın zulümden kurtuluşunun
ezilen toplumların ve İslam dünyasının dayanışmasından geçtiğine inanıyoruz.
Bizler, Memur-Sen olarak Dünya İnsan Hakları günü münasebetiyle, bütün vicdanlı
insanları, bütün erdemli hareketleri insanlık ortak paydasında mazlumlarla
dayanışmaya davet ediyoruz.
Buradan bütün
dünyaya sesleniyoruz:
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumların yanında zulme
karşı durmaya devam edeceğiz. Emperyalist sömürü düzenine karşı direniş ateşini
her koşulda harlamayı sürdüreceğiz. Biz vicdanın sesiyiz.Biz mazlumun
yoldaşıyız. Bütün sesleri sustursalar da vicdanın sesini susturamazlar. Tarihe
ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği susmayacağız. Mısır, Suriye, Doğu
Türkistan ve Filistin zindanlarındaki kardeşlerimiz özgür oluncaya, dökülen
kanlar duruncaya kadar mazlumların sesi, çığlığı olacağız.
Yeryüzü insanlık tarihi içerisinde nice zalimler
gördü.Gün gelecek zalimler kendi zulümleri içerisinde yok olup gideceklerdir.
Kahrolsun küresel emperyalizm! Yaşasın zulme karşı
direnişimiz!”
YORUMLAR