Ancak bu tablo kişinin iş ve sosyal yaşamını kabusa
çevirebiliyor. Bu hastalık mükemmeliyetçi ve hırslı kişilerde daha sık
izleniyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Serkan
Akkoyunlu, yaygın kaygı bozukluğu hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi
verdi.
Zihinden
atılamayan kaygıya dikkat!
Belirsizlik, kaygı ve korku hayatımızda her zaman var
olan kavramlardır. Evden işe giderken bile kaza geçirmek, sakat kalmak ya da
ölmek gibi pek çok felaketle karşılaşmak mümkün olabilmektedir. Birçok kişi bu
belirsizliği yok sayarak güvende olduğunu düşünmektedir. Ancak bazı insanlar
kaygı ya da korkuyu yoğun olarak yaşar ve bunu zihninden atmayı başaramaz.
Kişinin yaşamını derinden etkileyen, işlevselliğini bozan ve işlerinde yoğun
bir sıkıntı yaşanmasına sebep olan bu duruma yaygın kaygı bozukluğu
denilmektedir.
Belirsizlik tehdit
unsuru olarak görülür
Yaygın kaygı bozukluğu yaşayan kişiler genellikle günlük
olaylar, kişisel ilişkiler, sağlık ve yakınlarını kaybetme gibi konularda yoğun
endişe yaşamaktadır. Kaygılı oldukları konularla ilgili olumsuz bir sonuçla
karşılaşmayacağından emin olmak isteyen ve bunun için yoğun çaba sarfeden
hastalar, belirsizliği bir tehdit olarak görmektedir. Hastalar aldıkları
önlemlerin kaygı ile korkuyu daha fazla artırdığının farkında varmadan, bu
algının süreklilik kazanmasına neden olmaktadır.
Kaygı ile evhamı
birbirinden ayırmak gerekir
Kronik olarak gerçekleşen bu bozukluk genelde “Evhamlı”
olmak gibi bir karakter özelliği olarak yansıtılmaktadır. Ancak bu bir karakter
özelliğinden ziyade, tedavi edilebilen bir rahatsızlık olmaktadır. Kaygı ile
evhamı birbirinden ayırmak gerekmektedir.
Sürekli kötü bir
şey olacakmış beklentisi yaşamı altüst edebilir
Yaygın kaygı bozukluğunda bir ya da daha çok konu
üzerinde kaygı duymak, bu kaygıyı kontrol edememek, beraberinde gün içerisinde
kötü bir şey olacakmış gibi bir beklenti içine girmek, diken üstünde hissetmek,
çabuk yorulmak, çabuk öfkelenmek, gece uykusunda bozulma ve kaslarda gerginlik
hissi gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtilere zaman zaman ağız ve
boğaz kuruluğu, çarpıntı, nefes darlığı, titreme, karında rahatsızlık hissi,
hazımsızlık da eşlik edebilmektedir. Bununla birlikte kaygı seviyesi yüksek
olan kişilerde sıklıkla cilt döküntüleri, astım ve ürtiker gibi psikosomatik
rahatsızlıklar da görülebilmektedir.
Ailesinde kaygı
bozukluğu olanlar risk altında
Ailesinde yaygın kaygı bozukluğu olan kişilerde bu
hastalığın ortaya çıkma olasılığı, diğer kişilere göre daha fazladır. Bununla
birlikte kadınlarda bu rahatsızlığa erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır.
Bunda biyolojik ve hormonal farklılıkların yanı sıra, toplumsal ve cinsiyet
rollerinin de etkisi bulunmaktadır. Ayrıca yaşanılan travmatik olaylardan sonra
kaygının öğrenildiği ile ilgili görüşler de bulunmaktadır.
Mükemmeliyetçi ve
hırslı kişilerde daha çok görülüyor
Yaygın kaygı bozukluğunun toplumdaki görülme sıklığı
yüzde beş civarında olurken, nevrotik kişilik özelliklerine sahip olanlarda,
sorumluluk sahibi, mükemmeliyetçi ve hırslı kişilerde bu hastalığa daha çok
rastlanmaktadır. Genellikle erişkinlik yaşlarında ortaya çıkan bozukluk, daha
ileri yaşlarda da başlayabilmektedir. Kayıp, bir yerden başka bir yere
taşınmak, hayata birinin girmesi ya da çıkması gibi çevresel faktörler ve
yaşamsal değişikliklerde hastalık tetiklenebilmekte ya da
tekrarlayabilmektedir.
İlaçların etkisi
ikinci haftadan sonra ortaya çıkmaya başlar
Tanısı daha çok görüşmelere ve muayeneden alınan
bildirimlere dayanan yaygın kaygı bozukluğunun temelde iki tedavisi
bulunmaktadır. İlk basamağı oluşturan ilaç tedavisinde antidepresan ve anksiyolitik
etkili ilaçlar kullanılmaktadır. Genellikle ikinci haftadan sonra fayda etkisi
ortaya çıkmaya başlayan ilaç tedavisinin tam etkisini göstermesi 6-8 haftayı
bulabilmektedir. Çok fazla yan etkisi bulunmayan bu ilaçlar sağlık alanında da
güvenli ilaçlar arasında kabul edilmektedir.
“Yüzleşme” yöntemi
ile düşünce yapısı değiştirilebilir
İkinci tedavi yöntemi ise psikoterapidir. Bu yöntem,
kişinin düşünce yapısı incelenmeye ve değiştirilmeye dayanmaktadır. Kaygı ve
korku genellikle belirsizlikle bağlantılı olmaktadır. Psikoterapi, kişinin
belirsizliği nasıl tolere edebileceğini öğrendiği ve belirsizliğe karşı
tahammülünün arttırılmasının sağlandığı bir süreç olmaktadır. 3-4 ay sürecince
haftalık gerçekleştirilen terapiler sonrasında edinilen kazanımlar
korunmaktadır. Terapinin kalıcılığı, ilaç tedavisine göre daha yüksek
olmaktadır.
Yaygın kaygı
bozukluğunu kontrol altına almak için…
* Kaygı size ne söylüyorsa tersini yapın
* Belirsizlikte kalmayı tercih edin
* Belirsizliği gidermek için yaptığınız araştırmaları
bırakın
* Düşüncelerinizi kontrol etmeye çalışmayın
* Belirsizlikle savaşmayın, yanınıza alın ve
belirsizlikle beraber yaşamayı öğrenin
YORUMLAR