Kirişçi, “Hep büyüklerimiz söyler ya eşini ve işini iyi
seç. Eşiyle mutlu olan insan işinde de başarılı olur. TÜİK verilerine göre 2017
yılında 128.411 kişi boşanmış ve bu rakamlar maalesef giderek daha da artıyor.”
Dedi.
Sağlıklı evliliklerin her şeyden önce birey olmayı sonra
da dengeli olmayı gerektirdiğinin altını çizen Özel Sular Hayat Hastanesi Uzm.
Klinik Psikolog ve Aile Terapisti Fatih Kirişci şöyle konuştu; “Evlilik de
sevgi, saygı gibi kavramlar elbette çok önemlidir ama bunları bir kişinin
sağlaması için önce birey olmayı başarmalı ve kendisiyle barışık olması lazım.
Kendi farkındalıklarının farkına varamayan insan hayatın dengesini kurmakta
zorlanır.
Evlilikte eşten gerçekçi olmayan beklentilere girmemek
lazım. Evliliği kutsallaştırmamak ama değersizleştirmemek de lazım. Evlilik
kimseye cennetin kapısını açmaz siz mutluysanız mutlu edersiniz.
Evlilik iki kürekli bir tekne gibidir bir taraf az ya da
çok çekerse küreği evlilik hedefinden sapar. Sorumsuz insan evliliğin
merkezinde kendisini görür. Yani aşırı fedakarlık da sağlıklı bir şey değil
sorumsuzluk ise zaten sağlıklı bir şey değildir. Toplum olarak bu dengeyi
tutturamıyoruz. Ya çok vericiyiz ya da çok bekleyici veya alıcıyız. Neden çok
vericiyiz çünkü kaybetmekten ve terkedilmekten korkuyoruz.
Koşullandırılarak
yapılan evlilikler sorunlu ilerliyor.
Bilhassa boşanma nedenleri arasında çocuğunu yetiştiren
anne, “ kızım kendini kocana ezdirme” diyerek evlilikte sabretmemeyi ve rest
çekmeyi adeta aşılıyor. “Beni kocam ezdi ben onun eline baktım zulüm gördüm
gitmek istedim gidemedim param yoktu sen sakın böyle olma” diyerek olumsuz
telkinler veriliyor. Kız çocuğu evlenince kavga etmese bile gardını alıyor
diplomam var sen bana bir şey yapamazsın düşüncesi hakim olabiliyor. Burada
ezilme korkusuyla oluşan mantık asla boyun eğme asla taviz verme şeklinde
oluyor. Kendi geçmişimizdeki yaraları maalesef ki çocuklarımıza aktarıyoruz.
Burada yapılması gereken şey iyi niyet süzgecinden geçirilmek olmalıdır.
Unutmayın ki her evlilik parmak izi gibidir kendine özeldir.
Evlilikler güç
savaşına dönüştüğü için boşanmalar arttı
“BEN” kavramı daha çok ortaya çıktı. Eskiden duygusal,
bireysel ihtiyaçlardan çok toplumun ihtiyaçları ön plandaydı. Artık bende bir
şey üretmek istiyorum gibi bireysel istek ve arzular daha çok ön plana çıktı.
Artık bastırılan bir anne-baba kuşağından kontrol sorunu yaşayan bir nesille
karşı karşıyayız. Hayır diyemeyen bir nesilden hayır sözcüğüne tahammül
edemeyen bir nesile doğru gidiyoruz.
Anne-babalar çocuklarına ben görmedim çocuğum görsün
mantığı var koşulsuz bir verme var çocuk hep alıyor alıyor. Geçmişindeki bütün
olumsuzlukları çocuklarının önüne koşulsuz sunan bir nesil büyüyor. Oyuncakları
olmayan bir nesil şimdi çocuklarını oyuncağa boğuyor. Bu yüzden çocuklar verme
özelliğini kaybediyor aynı zamanda sahip olunan maddiyatlar zamanla değerini
yitiriyor. Çocuk İstediğinde her şeyi kendinde hak olarak görüyor buda
evliliklerde tahammülsüzlük ve güç savaşına neden olabiliyor.
İhtiyaçlar değişti! Öncelileri karnımızı doyurmak
çocuklara bakmak varken şimdi temel ihtiyaç gibi bir problem yok aşama aşama toplum devinim geçirdikçe insan
da devinim geliştiriyor. Evlilikteki güncel temel problemler de eskisi gibi
değil. Artık insanlar kendini gerçekleştirme düzeyinde olduğundan türlü türlü
sorunlar türedi. Eskiden insanların bir sürü temel problemleri olduğundan birbiriyle
uğraşmaya vakit bile bulamıyorlardı.
Uzm. Klinik Psikolog ve Aile Terapisti Fatih KİRİŞCİ
YORUMLAR