Binali Yıldırım, "Grup
Başkanvekilimiz" denilerek kürsüye davet edilmesi üzerine, "Dil sürçmesi oldu ama önemli değil.
Sürekli kâğıda bakmakta fayda var. İrticalen konuşunca bazen yanlışlıklar
oluyor. Biz de yapıyoruz. Olur, insanlık hali." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın Polonya ziyareti nedeniyle kendisinin grup toplantısında partililerle
bir araya geldiğini söyledi. Başbakan Yıldırım, tedavisi süren eski CHP Genel
Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'a "geçmiş olsun" temennisinde bulundu.
Binali Yıldırım, dün Kuzey Irak bölgesinde düzenlenen
operasyonlarda el yapımı patlayıcı düzeneğinin infilak etmesi sonucu şehit olan
4 askere Allah'tan rahmet diledi.
Somali'de yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bombalı
terör saldırısını hatırlatan Yıldırım, terörü lanetle ve şiddetle kınadıklarını
söyledi. Terörün insanlığın baş belası ve ortak tehdit olduğunu ifade eden
Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Teröre karşı
farklı standartlar, ikiyüzlü davranışlar terörü yok etmeye değil, terörün daha
fazla azmasına vesile olmaktadır. 40 yıldan fazla süredir terörle büyük
mücadele yapmış ve terörden büyük zarar görmüş ülke olarak hep söylediğimiz bir
şey var, hiçbir ülke, hiçbir şehir, hiçbir yer kendisini güvende hissetmesin.
Terör her zaman, her yerde kapıyı çalabilir. Onun için mutlaka bu mücadelede
ortak akılla birlikte hareket etmek mecburiyeti vardır."
Yıldırım, geçen haftanın yoğun geçtiğini, birçok
etkinliğin gerçekleştirildiğini söyleyerek, grup toplantısının ardından 81 ilin
valisiyle Ankara'da İçişleri Bakanlığının ev sahipliğinde bir araya geldiğini,
illerle ilgili değerlendirmelerini aldığını hatırlattı. Başbakan Yıldırım,
valilerle, kış aylarına girilirken özellikle terörle mücadele konusundaki
duruma, ilerleyen süreçte neler yapılması gerektiğine ilişkin kapsamlı görüşme
gerçekleştirdiğini belirtti.
Valilere, yöneticisi oldukları şehirlerde vatandaşlarla
ilişkilerinde ne yapmaları ve hangi hususlara dikkat etmeleri gerektiğini
aktardığını belirten Yıldırım, "Merkezi
hükümet tabii ki ülkenin genelinin sorunları, vatandaşının tamamının
meseleleriyle ilgilidir ama vatandaşa en yakın birimler valilerdir,
belediyelerdir, kaymakamlardır, muhtarlardır. Eğer merkezi yönetimi beyin, baş
olarak görürsek yerel yönetimler, mahalli idareler el ve ayaklardır. El ve
ayaklar çalışmadan vücudun başarılı olma imkânı yoktur." diye konuştu.
"İŞ YAPARKEN
USUL VE BİÇİM HATALARINA TAKILMAYIN"
Valilerin, belediye başkanlarının yaptığı işin bir
anlamda, vatandaşın sorunlarını, dertlerini en iyi şekilde çözmek için
hükümetin belirlediği politikalar çerçevesinde canla başla çalışmak olduğuna
dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Biz onlara
şunu söyledik, özetle dedik ki iş yaparken usul ve biçim hatalarına takılmayın.
Sahada iş yapan, iş üreten herkes hata yapabilir. Eğer usulde, 'hata yaparım'
diye korkarsanız, şekilde 'hata yaparım' diye korkarsanız hiçbir iş
yapamazsınız. Dolayısıyla vatandaşın beklentisi de bir başka bahara kalır. Hata
yapmak olur ama hainlik olmaz. Hata affedilir ama hainlik affedilmez. Onun için
sahada bulunanların, planlama yapanlara göre çok daha önemli sorumluluğu var,
daha da fazla gücü var. Çünkü onlar, olayın içindeler.
Ankara'dan,
uzaktan sorunu tarif etmek, çözümü üretmek pek de mümkün değil. Sahadaki,
buradan daha iyi bilir. O yüzden çözüm de yerel olmalı, yerinde olmalı. Bunu
açıklıkla bütün valilerimize anlattık. İnşallah önümüzdeki günlerde terörle
mücadele başta olmak üzere birçok alanda valilerimiz, belediye başkanlarımız
bulundukları şehrin, ilçenin, beldenin hatta muhtarlarımız bulundukları
köylerin konularıyla çok daha fazla yetki kullanarak gerekli çözümleri
üretecekler. Artık her şeyi Ankara'ya havale etme dönemi yavaş yavaş ortadan kalkacak."
Yıldırım, bu sırada salondan yükselen "Dik dur eğilme, vekil imam
seninle" sloganına, "Ya imamlar, eğilmeden nasıl yapacağız? Rükûya,
secdeye nasıl gideceğiz? Onu da düşünün. Biz ancak alçakların karşısında
eğilmeyiz. Rabbimizin karşısında eğiliriz." karşılığını verdi.
Başbakan Yıldırım, "Burdur
seninle gurur duyuyor" sloganı üzerine
de "Burdur, salepler oldu mu? Hazır mı salepler?" diye
sordu.
Yıldırım, esnafla ilgili yeni bir kararı vatandaşlarla
paylaşacağını duyurdu.
Bir ülke büyüyecekse, kalkınacaksa bunun ancak bütün
toplum kesimlerinin birlikte hareket etmesiyle, çalışmasıyla mümkün olduğunu
belirten Yıldırım, esnaf, çiftçi, işçi, emekli, genci, kadını, yaşlısıyla ortak
bir gelecek, ortak bir hedef için çalışan büyük bir aile olduklarını söyledi.
Yıldırım, Türkiye için çalışan, alın teri döken, akıl
teri döken, katma değer üreten herkesin başlarının üzerinde yeri olduğunu dile
getirdi.
Esnafı, büyüyen, güçlü Türkiye'nin ana belkemiği olarak
gördüklerini belirten Yıldırım, böyle gördükleri için 15 yıldır esnafa
desteklerinin artarak devam ettiğini söyledi.
"ESNAFA NE
YAPSAK AZDIR"
Yıldırım, AK Parti'nin ilk iktidara geldiği 2002'de, bir
yıl boyunca bütün esnafa 153 milyon lira kredi verilirken bugün bu rakamın
yıllık 22 katrilyon olduğunu bildirdi. Yıldırım, 2002'den bu yana 1,5 milyon
esnaf ve zanaatkârın, sadece 70 milyar lira kredi kullandığını, bu yılın
ilk 9 ayında ise esnafa açtıkları
kredinin 9 milyar lirayı geçtiğini belirtti. Yıldırım, sözlerini şöyle
sürdürdü: "2002'den bu yana esnaf
ve sanatkâra, Halk bankası tarafından verilen ve düşük faizli krediler için
Hazine'nin sağladığı destek miktarı 5,5 milyar lira. Malum piyasadaki faiz
yüksek, bir kısmını Hazine üstleniyor. Esnaf bu yükü kaldıramayacağı için
şimdilik faizler yüksek olduğundan Hazine bu yükü üzerine alıyor. Bu, şu ana
kadar 5,5 milyar lirayı buldu. Helali hoş olsun. Esnaf üretiyor, istihdam
sağlıyor, ekonomiyi ayakta tutuyor, unutulan sanatları yaşatıyor. Onun için
esnafa ne yapsak azdır, daha fazlasını da inşallah bütçe imkânlarıyla
yapacağız.
Bu yüksek faiz,
sürekli olacak bir şey değil. Önemli olan faizlerin makul bir seviyeye gelmesi
ve artık esnafa faiz farkı desteğine ihtiyaç kalmaması. Hedefimiz budur.
Türkiye'nin büyümesi için buna ihtiyaç var. Bu konuda da bundan sonra bazı
önemli kararları alacağız. Faiz meselesinin Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik
şartlarla orantılı olmadığını söylüyoruz."
"EKONOMİK
KURALLARLA İZAHI MÜMKÜN DEĞİL"
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin, ülke riski primi
bakımından son 3 yılda hiç olmadığı kadar iyi durumda olduğuna işaret etti.
Yıldırım, bütün bunlar ortadayken, büyüme yüzde 5'in üzerinde seyrediyorken,
küresel ve yerel yatırımlar günden güne artıyorken faizlerin yüksekte
seyretmesinin, ekonomik kurallarla izahının mümkün olmadığını vurguladı.
Yıldırım, bu konunun, hükümetin birinci derecede
öncelikli maddeleri arasında yerini aldığını bildirerek, alacakları önlemlerle
ve ekonomiye yönelik yeni kararlarla faizlerin de kendi doğal sınırı içinde
kabul edilebilir sınırlara çekilmesini sağlayacaklarını belirtti. Yıldırım,
böylece ilave Hazine desteği gerekmeden bu yatırımların gerçekleşmesinin mümkün
hale geleceğini ifade etti.
"TAM BİR
SOYGUN"
Kredi kullanan esnaf sayısının 15 yıl önce 63 bin
olduğuna işaret eden Yıldırım, bugün bu sayının 450 bine ulaştığını söyledi.
Yıldırım, 2002'de kredi üst sınırının 5 bin lira ve faizin
yüzde 47 olduğunu anımsatarak, "Tam
bir soygun." dedi. Yıldırım, şimdi üst sınırın 150 bin liraya
çıktığını, faizin ise sıfır ile 4,5 arasında olduğunu, üzerini Hazine'nin
karşıladığını anlattı.
Kefalet kooperatiflerinden ancak 402'sinin, yapılan denetlemelerde
kredi alabilir onayı alırken, şimdi bu sayının 900 olduğunu ifade eden
Yıldırım, TESKOMB, Halk bankası ile hükümetin yeni bir adım attığını bildirdi.
"ESNAFA
MÜJDE"
"Esnafa yeni
müjde" diyen Yıldırım, esnaf ve sanatkârların kullanacağı işletme
kredisi sınırının 150 binden 200 bine çıkarıldığını açıkladı.
Esnaf, sanatkârın bulunduğu iş yerini satın almak
istiyorsa 500 bin lira krediyi, 10 yıl
vadeyle alabileceğini bildiren Yıldırım, eğer iş yerinde yeni araç almak
istemesi halinde taşıt edindirme kredisi de kullanabileceğini kaydetti.
Yıldırım, bunu da 5 yıl vadeyle 500 bin lira olacağını ifade ederek, "Bunların faizi piyasa faiziyle değil,
özel, Hazine'nin desteklediği düşük oranlı faizle olacak. Bu yenilikler
esnafımıza hayırlı, uğurlu olsun." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, dünkü MGK'da olağanüstü halin uzatılmasına
yönelik tavsiye kararı çıktığını anımsatarak, OHAL'in keyfiyet değil mecburiyet
dolayısıyla alındığını söyledi.
Yıldırım, durup dururken OHAL ilan etmediklerini, her gün
bir yerde bir olay patladığını, ülkenin bir yandan FETÖ diğer yandan PKK'yla
mücadele ettiğine dikkati çekti.
İdlib'de gerilimi azaltma, çatışmazlığı sağlama ve
ateşkesi devam ettirme görevinin Rusya ve Türkiye tarafından Astana'da alınan
kararlar çerçevesinde ifa edileceğini vurgulayan Yıldırım, bu maksatla TSK'nın
İdlib'in etrafında konuşlandığını söyledi.
Yıldırım, bu şekilde bir yandan terörün önüne
geçileceğini diğer yandan da olası çatışmada Türkiye'ye yönelik göç baskısının
kontrol altına alınacağını dile getirdi.
Tüm dünyanın karşı çıkmasına rağmen Irak'ın kuzeyinde
yasa dışı bir referandumun yapıldığını, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı
(IKBY) Mesut Barzani ve ekibinin inadı yüzünden yanlış bir yola girildiğine
işaret eden Yıldırım, bölgeye ilişkin Irak, Türkiye ve İran'ın bazı yaptırımlar
uygulamaya koyacağını ilan ettiğini hatırlattı.
Türkiye'nin Süleymaniye'ye uçuşu durduğunu ve bölgeye
yapılacak uçuşlar için de Türk hava sahasını kapattığını anımsatan Yıldırım, "Yeni tedbirler kapıda. Bunlardan
birisi İbrahim Halil Sınır Kapısı'nın Merkezi Irak Yönetimi'ne devredilmesi.
Bununla ilgili MGK tavsiye kararı doğrultusunda süreci başlatmış
bulunuyoruz." bilgisini verdi.
Bölgede yaşayan yerli ahaliyle sorunları bulunmadığını
vurgulayan Yıldırım, hem Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in
katliamlarından hem de Körfez harekâtından kaynaklanan sorunlara çözüm üreten
Türkiye'nin, baştakiler ne kadar yanlış yaparsa yapsın bu tutumunu değiştirmeyeceğinin
altını çizdi.
"HESABI
KARARI VERENLER ÖDEYECEK"
Yanlış yöneticilerin, hesabını masum insanlardan
soramayacaklarını kaydeden Yıldırım, "Hesabı
bu kararı verenler ödeyecek. İş bu kadar basit ve nihayet ödemeye de
başladılar. Burnunun doğrultusunda karar verirsen işte olacaklar budur. Irak
Merkezi Yönetimi ile bu konuda yakın çalışmalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini
kullandı.
Pazarı pazartesiye bağlayan gece Kerkük'te Merkezi Irak
Yönetimi'ne ait güçlerin bir operasyon başlattığını hatırlatan Yıldırım, şöyle
devam etti: "Kerkük'ün tamamen PKK
ve peşmergelerden temizlendiği bilgisi geliyor. Yıllar boyunca işin tarihi
derinliğine baktığımızda orada sistematik olarak demografik yapıyı fiili
durumlarla değiştirme gayretlerinin olduğunu görüyoruz. Hatırlayın, birkaç yıl
önce bütün kayıtlar yakıldı ve bir oldu bittiyle orada 'Kerkük bir Kürt
şehridir' diye bir fiili durum yapıldı. Bunu Türkiye olarak asla kabul etmedik.
Şimdi, Kerkük'ün tekrar Irak Merkezi Yönetimi tarafından kontrol altına alınmış
olması müspet bir gelişmedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu,
bölgenin tarihi derinliğine uygun olarak, bozulmaya çalışılan demografik yapıyı
tekrar tesis edecek bir yönetim tarzını uygulamaya koymaktır. Aksi halde
sorunlar tekrar devam eder."
Yıldırım, Kerkük'ün demografik yapısına bakıldığında, 50
yıl önce Türkmenlerin ağırlıkta olduğunu ancak yapılan baskı ve dışlama
politikayla durumun değiştiğini, peşmergenin yarattığı fiili durumla da daha da
kötüleştiğini dile getirerek, Türkiye olarak Kerkük'te yaşananları yakından
takip etmeye devam edeceklerini söyledi.
Kerkük'te demografik yapıyı titizlikle korumaya yönelik
her türlü çabaya katkılarının da devam edeceğini belirten Yıldırım, bölgede
yaşayan etnik gruplara yönelik tavırlarının açık ve net olduğunu, bu konudaki
hassasiyetlerini de aynen sürdüreceklerini bildirdi.
"SANA VERİLEN
BİR YETKİYİ AYMAZ BİR ŞEKİLDE NASIL İSTİSMAR EDERSİN"
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonda görüşülen tasarıda,
belediyelere verilen emlak vergi beyannamelerine ilişkin düzenlemenin olduğunu
hatırlatan Yıldırım, bazı belediyelerin ellerindeki bütçeyi çarçur ettiğini,
para bitince de vatandaşın malına göz diktiğini ve yüz liralık yere 5 bin
liralık değer biçtiğini anlattı.
"Burası dağ
başı mı? Sana verilen bir yetkiyi bu kadar aymaz bir şekilde nasıl istismar
edersin? Şimdi buna el attık, hiç kimse yüzde 50'den fazla
arttıramayacak." ifadesini kullanan Yıldırım, bunları da daha ziyade
muhalefet belediyelerin yaptığını söyledi.
İster muhalefet, ister iktidar, kim yaparsa yapsın
belediyelerin bu hakkı kötüye kullanamayacağını kaydeden Yıldırım, böylece
vatandaşların basiretsiz yöneticilerin hatalarının bedelini ödemesinin önüne
geçtiklerini bildirdi.
Başbakan Yıldırım, "Bunların
hesabını verecekler. Öyle 'ben yaptım oldu yok'. Şimdi tıpış tıpış o aldıkları
paraları geri verecekler. Yeni beyannameler düzenlenecek." değerlendirmesinde
bulundu.
Yıldırım,
belediyelerin mücavir alanları içinde vatandaşın kullandığı tarım
arazileri olduğunu, ancak vatandaşın o arazinin sahibi olmadığını ifade ederek,"Burası imara açılan bir yer değil.
Hâlihazırda kullanılan arazi ama tarım arazisi. Şehir içinde binaları yıkıp
tarım arazisi oluşturma şansımız olmadığına göre, bunların içinde bulunduğu bu
yanlışı, fiili durumu düzeltmek gerekiyor." diye konuştu.
Vatandaşa bu yerlerle ilgili doğrudan satın alma hakkı
verdiklerini vurgulayan Yıldırım,"10 sene önce yer yapmış şehrin içinde, fakat imarsız tarım arazisi
gözüküyor. Tarım arazisinden eser kalmamış, şimdi bunlara diyoruz ki 'makul bir
bedel üzerinden, - bu yer zaten senin - parasını ver al.' Bu şekilde vatandaşın
bir sorununu daha çözmüş olacağız." ifadesini kullandı.
"OTELLERİN
KİRA SÜRESİNİ 49 YILLIĞINA ARTIRIYORUZ"
Başbakan Yıldırım, turizm bölgelerinde yapılan oteller
bulunduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rahmetli Özal döneminde başladı bu iş. Sahillerde üst kullanım
hakkı ile 49 yıllığına verildi. O günden bugüne zaman geçti, süre azaldı. Bu
sefer, 'acaba bu süre dolunca biz ne yapacağız, elimizden mi alacaklar, devam
edecek miyiz?' Bilmiyorlar, dolayısıyla yatırım yapmıyorlar, hiçbir şey
yapmıyorlar, böyle bekliyorlar. Bu da bizim turizmimize, ekonomimize zarar
veriyor. Bu belirsizliği de ortadan kaldırmak için tesislerin kira süresini
tekrar 49 yıl artırıyoruz. Yani başa alıyoruz, 49 yıla tekrar çıkarıyoruz.
Bununla da
yetinmiyoruz, burada isteyen olursa parasını verip bunları alabilecek. 'Ben
kira olarak uzatmıyorum, satın almak istiyorum' derse alabilecek. Cep telefonu
görüşmesinde yüzde 25 olan vergiyi yüzde 7,5'a düşürüyoruz, hayırlı uğurlu
olsun. Ev telefonunda görüşmenin vergisi de yüzde 15, bunu da yüzde 7,5'a
düşürüyoruz. Telefon şirketleri, vergiler düşmesine rağmen eğer düşürmezse biz
de onları düşürürüz. Öyle yağma yok, biz düşüreceğiz, onlar düşürmeyecek.
Düşüyorsak da beraber kalkıyorsak da beraber."
"VATANDAŞ
SÜREKLİ VERGİ MEMURLARI İLE Mİ UĞRAŞACAK?"
Yıldırım, büyükşehirlerde köyden mahalleye dönüşen
yerlerde esnaf muaflığı olduğunu, yani büyükşehirlerdeki köylerin mahalle
olduğunu anımsattı.
''Eski köy"diye tabir edilen yerlerdeki esnaflara vergi muafiyeti tanındığını kaydeden
Yıldırım, "O muaflığın süresi
dolmuştu, 2020 yılına kadar tekrar uzatıyoruz. Bu nereden çıktı? Hadi gel vergi
memuru geliyor, 'Sen beyanname verdin mi, vergi verdin mi, vermedin mi? Anan
kim, baban kim?' Bunlar yok, tekrar uzatıyoruz. Vatandaş işine gücüne baksın,
sürekli vergi memurları ile mi uğraşacak?" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Vekili Yıldırım, "Ağlasun size selam veriyor"sloganı ile kendisine sevgi gösterisinde bulunan partililere, "Ağlasun'a çok selam söyleyin, Ağlasun
fazla ağlamasın, işler yolunda gidiyor, merak etme." karşılığını
verdi.
Adıyaman tütününün renginin diğerlerinden farklı olduğunu
belirten Yıldırım, "Ben hiç
bilmiyorum. Sadece TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın iyi biliyor bu işi. Meclis
Başkanvekili anlata anlata bitiremiyor ama bunu tatmadan anlaşılmaz, o da yasak
olduğu için, hiçbir türlü anlayamayacağız, bu Adıyaman tütününü." dedi.
Binali Yıldırım, Adıyamanlı üreticilerin ürettikleri
tütünü sorunsuz bir şekilde satmaları için gerekli tedbirlerin alındığını
söyledi.
"TÜTÜNÜ
ÜRETENLER ÜRETMEYE DEVAM EDECEK"
"Rahat
olsunlar, bir sıkıntı yok." diyen Yıldırım, şunları kaydetti: "Sıkıntı nerede var? Bu tütünleri alıp
ticarileştirenler var. Bir yerde fabrikada sigara yapılıyor, bu da bir atölye
kurmuş orada sigara yapıyor. Arasında 2-3 kat fiyat farkı oluşmuş, bir kaçak
ticaret alanı oluşmuş. Dolayısıyla üretenler üretmeye devam edecek, orada bir
sorunumuz yok ama bunu yasal olmayan yollarla, seri üretimle sigaraya
dönüştürenlere yönelik de tedbirlerimizi alacağız.
Tedbir babında
başka düzenlemeler de var. Bunlardan bir tanesi. Bu sene tasarruf yapacağız,
2018 yılı tasarruf yılı. Ama tasarrufa biz önce kamudan başlayacağız. Yeni araç
alımı yok, kapattık dükkânı. Hiçbir şekilde güvenlik ve acil konular dışında
devlete, belediyelere, oraya buraya yeni araç alımı yok. Yüksek silindir
hacimli araç kullanımına sınırlama getiriyoruz. Daha birçok tasarruf tedbirini
hayata geçireceğiz, önce kendimizden başlayacağız. Önce çuvaldızı kendimize
batıralım ki iğneyi de vatandaşa yönelttiğimizde o da makul görsün. 'Ya bunlar
önce kendinden başlıyor, onun için bu fedakârlığa biz de katkı verelim.' Şaşa,
debdebe bitiyor artık. Herkes normal şartlarda işine gücüne bakacak, vatandaşın
işleri ile daha fazla meşgul olacak."
Başbakan Yıldırım, kurumlar vergisini 3 yıllığına geçici
olarak yüzde 20'den 22'ye getirdiklerini söyleyerek, "Buna ihtiyaç var, bütçe dengeleri bakımından buna ihtiyaç var,
bunu yapıyoruz." dedi.
MTV'de yüzde 10'luk artış yaptıklarını kaydeden Yıldırım,"Bunu yaparken biraz fazlaydı,
vatandaşın ikazı, Cumhurbaşkanımızın da bu yöndeki talimatı çerçevesinde normal
bir seviyeye getirdik. Bunu yaparken de 1300 cc motor hacminde olan araçları
muaf tuttuk. Böylece yüksek bedelli olmayan araçlarımızı da bu işin dışında
tuttuk ki dar gelirli, orta gelirli vatandaşımız bundan fazla
etkilenmesin." diye konuştu.
Engellilerin araçlarıyla ilgili yeni bir düzenlemeye
gideceklerini, fiyatı, vergisiyle 150 bin liraya kadar olan araçların artık
hiçbir vergiye tabi tutulmayacağını söyledi. Yıldırım, "Fiyatı 150 bin liraya kadar olan araçlar artık hiçbir vergiye
tabi tutulmayacak. Bu düzenlemeler hayata geçtiğinde hem piyasalarda bir
canlanma olacak hem de vatandaşın yıllardan beri birikmiş sorunları tamamen
ortadan kalkmış olacak." dedi.
"SAYIN
BAHÇELİ'NİN ÖNERİSİ ÜZERİNDE DÜŞÜNÜLEBİLİR"
Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup
toplantısında memleket meselelerinin yanında değir meselelere değindiğini
söyledi.
Devlet Bahçeli'nin, üniversiteye giriş sınavlarının
kaldırılması önerisine değinen Yıldırım, şunları kaydetti: "Üniversitelerde yeni bir sınav düzenlemesi yapılacak bu sene.
Sınavlar aynı günde başlayıp bitecek. Sayın Bahçeli bir adım ileri giderek 'Bu
yetmez üniversiteye giriş sınavını kaldıralım' dedi. Sayın Bahçeli
akademisyendir, bu işlerden anlar. Değerlendirmeleri için teşekkür ediyorum.
Ancak bir şey söylemekte fayda var, AK Parti iktidarından önce Türkiye'de 76
üniversite vardı. Şu anda 185 üniversitemiz var. Burada bir sonuç var, üniversitelerin aldığı gençlerimizin sayısı
900 bin. Liselerden mezun olup da üniversiteye gitmek isteyen gençlerin sayısı
da bir milyon 100 bin. Eskiden bu sayı arasında 10 kat fark vardı. Şimdi bu
rakam hemen hemen birbirine yaklaştı. Sorun, geçmiş yıllardan gelen 2,5 milyon
gencimiz var. Önce bu gençlerimizi
üniversiteli yapmak. Ondan sonra zaten doğal olarak mezun olan öğrenci ile
üniversitelerin alacağı sayı aynı olacağı için Sayın Bahçeli'nin önerisi
üzerinde düşünülebilir, çalışılabilir. Dolayısıyla Sayın Bahçeli'nin gündeme
getirdiği bu meseleyi dikkate alıyoruz ancak bütün bu sorunları çözmek
suretiyle dikkate alınabilir."
KILIÇDAROĞLU İLE
GÖRÜŞME
Başbakan Binali Yıldırım yoğun programları kapsamında
bugün öğleden sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya
geleceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu ile gündemi değerlendireceklerine vurgu
yapan Yıldırım, "Bazı iç ve dış
meseleler konusunda hükümetimizin çalışmaları hakkında bilgi vereceğiz." dedi.
Türkiye üzerinde oynanan oyunları bozma noktasında AK
Parti hükümeti olarak canla başla çalıştıklarına değinen Yıldırım, şöyle devam
etti:
"Birbirimizi
daha çok seveceğiz, mecburuz. Farklılıklarımızı değil benzer yanlarımızı daha
çok gündeme getireceğiz. Cumhurbaşkanımızın her zaman tekrarladığı gibi bir
olacağız, iri olacağız, diri olacağız, birlikte Türkiye olacağız. Sadece 80 milyon için değil dünyanın her
köşesinde umudunu Türkiye'ye bağlayan mazlum insanlar için de güçlü olmaya
mecburuz. Allah bu aziz milletin yar ve yardımcısı olsun. Artık dünyanın dört
bir yanına uluşabilecek imkana, kabiliyete sahibiz. Somali'de yüzlerce insan
patlamada hayatını kaybetti, saatler sonra orada sadece Türkiye vardı, sadece
Türkiye'nin bakanı vardı, sağlık ekibi vardı, biz vardık. Oradan refakatçileri
ile birlikte 35 yaralıyı Türkiye'ye getirdik ve tedavilerine başlandı. Orada
Türkiye'nin yaptığı hastane olmasaydı o terör olaylarında yaralananların tedavisi
yapılamayacaktı. Biz gittiğimiz yerlere hesap kitap için gitmiyoruz, dolar için
gitmiyoruz, para pul için gitmiyoruz; insanlık için, kardeşlik için gidiyoruz.
Bizim farkımız bu."
Yıldırım, konuşmasının ardından 11-16 Ekim tarihinde
Portekiz'de düzenlenen Down Sendromlular Masa Tenisi Avrupa Şampiyonası'nda
Türkiye'yi başarıyla temsil eden sporcuları kürsüye davet etti.
Başbakan Yıldırım, özel sporcularla kupa kaldırdı ve Türk
bayrağı açtı.
YORUMLAR