Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiye kadar 1 milyon 350 bin
kişinin hayatına mal olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının tüm
dünyada yayılmaya devam ettiğini belirterek, insanlık tarihinin yakın zamanda
yaşadığı bu en büyük salgının önüne geçecek kesin bir çarenin henüz
bulunamadığını hatırlattı.
Koruyucu tedbirler, aşı çalışmalarında ümit verici
gelişmeler yaşanmakla birlikte tehdidin artarak sürdüğüne işaret eden
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgının ilk başladığı dönemlerdeki öngörülerin çok
ötesinde ağır bir durumla karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Sonbaharla birlikte yeniden tırmanışa geçen, hasta ve
ölüm sayılarının Avrupa'da ve dünyanın pek çok yerinde tedbirlerin
sıkılaştırılması sonucunu doğurduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Türkiye'de de İstanbul başta olmak üzere kimi şehirlerde ciddi seviyelere
ulaşan hasta ve ölüm sayılarının çok daha dikkatli olunması gerektiğine işaret
ettiğini belirtti.
Sağlık altyapısı ve sağlık çalışanlarının sınırlarını
zorlamadan "TAMAM" diye
ifade ettikleri "Temizlik, maske,
mesafe" kurallarına riayet ederek bu salgının atlatılması gerektiğine
değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Şayet salgının seyri tırmanışını sürdürürse hepimiz için can acıtıcı
neticelere yol açan tedbirlerin tekrar gündeme gelmesi kaçınılmaz hale
gelir." diye konuştu.
Türkiye'nin salgınla mücadeleyi, ekonomiyi ayakta tutarak
başarıya ulaştırma mecburiyeti olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,
devletin, kısa çalışma ödeneğinden sosyal yardımlara kadar her alanda milletin
yanında bulunduğunu vurguladı.
Sanayiciden ihracatçıya, esnaftan işçiye kadar ihtiyaç
duyan her kesime destek verildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizden, bu fedakarlıkların
boşa gitmemesi için salgınla mücadele kurallarına uymada daha fazla hassasiyet,
daha fazla katkı bekliyoruz. Yaşanan zorlukların ve sıkıntıların elbette
farkındayız. Amacımız ülkemizi bir an önce bu salgın illetinden kurtararak,
asıl gündemimize çok daha fazla odaklanmak, tüm enerjimizi hedeflerimize
ulaşmaya hasretmektir. Bunu da hep birlikte başaracağız." ifadelerinikullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı'nda yapılan
istişareler sonunda yeni tedbirleri hayata geçirmeye karar verdiklerini
söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Buna göre, hafta sonları tedarik ve
üretim zincirleri aksamayacak şekilde 10.00 ile 20.00 saatleri arası dışında
sokağa çıkma sınırlaması uygulanacak. Ara tatilde olan okullardaki eğitim
öğretim yıl sonuna kadar online olarak sürdürülecek. Halen 65 yaş üstü için
uygulanan belirli saatlerde sokağa çıkma uygulaması, çalışanlar hariç olmak
üzere 20 yaş altına da teşmil edilecek. Alışveriş merkezleri, marketler, berber
ve kuaförler gibi işletmelerin çalışma süreleri saat 10.00 ile 20.00 arası
olarak sınırlanacak. Sinemalar, sektörün talebine de uygun şekilde yılsonuna
kadar kapalı kalacak.
Kafelerde sadece
paket servis uygulamasına geçilecek. Kıraathanelerimizin faaliyetlerine bir
süre ara verilecek. Tüm spor müsabakaları seyircisiz oynanmaya devam edecek.
Halı sahaların faaliyetlerine ara verilecek. Şehirlerimizin, ana cadde ve
meydanlarındaki sigara içme yasağı sürecek. İl hıfzıssıhha kurulları bu
sınırlamayı genişletebilecek. Kamu ve özel sektör iş yerlerindeki esnek mesai
düzenine ve mesai saatlerinin yoğunluk oluşturmayacak şekilde belirlenmesi
uygulamasına hassasiyet gösterilecek. Tüm bu hususlarla ilgili ayrıntılar
İçişleri Bakanlığımızın genelgesinde yer alacaktır. Hep birlikte fedakarlık
yaparak, inşallah bu salgın musibetinin üstesinden gelerek, sağlıklı ve huzurlu
bir şekilde geleceğe bakacağız. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen pazar günü Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin 37'nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Ada'ya bir ziyaret
gerçekleştirdiklerini anımsattı.
KKTC'nin, Kıbrıs Türkü'nün hukuk, eşitlik ve varoluş
mücadelesinin en kıymetli eseri olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından
yaptığımız bu ziyaretin her iki taraf için de önemli mesajlar içerdiğine
inanıyorum. Ziyaretimizde bizlere Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli, bakanlarımız, eski meclis başkanlarımız,
milletvekillerimiz ve muharip gazilerimiz eşlik etti. Kıbrıs'a ayak
basışımızdan ayrıldığımız ana kadar şahit olduğumuz muhabbet sebebiyle Kıbrıslı
kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum." ifadelerini kullandı.
Ada'da ilk olarak 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı törenlerine
iştirak ederek Kıbrıs Türkü'nün bayram sevincine ortak olduklarını hatırlatan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra uzun bir aranın ardından yeniden kullanıma
açılan Kapalı Maraş bölgesine geçtiklerini belirtti.
Kapalı Maraş'ın bugüne kadar kapalı tutulmasının Kıbrıs
Türk tarafının samimiyetinin ve iyi niyetinin bir göstergesi olduğunu dile
getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak bu iyi niyet jesti, Rum tarafında hiçbir zaman karşılık
bulmadı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti, bir süre önce Kapalı Maraş'ın
sahil şeridini halka açtı. Bu cesur adımı biz de destekliyoruz. Kapalı Maraş'ta
kullanıma açılan bölgenin yollarını 15 gün gibi kısa bir sürede asfaltladık.
Bisiklet yolu, kaldırım tamiri, içme suyu tesisi, çocuk oyun parkları, büfe,
bank, çevre düzenlemesi gibi hizmetleri hayata geçirdik. Heyetimiz ve Kıbrıs
halkı ile birlikte Maraş'ta gerçekleştirdiğimiz program bölgenin bundan sonra
hızla canlanmasını sağlayacak adımlar konusundaki kararlılığımızın da
ifadesidir. Kıbrıs meselesinden bihaber, Kapalı Maraş'ın açılmasının stratejik
önemini kavrayamamış, bizim oraya yaptığımız ziyaretin mesajını anlamamış
olanların bu programa piknik gözüyle bakması pek tabiidir. Hamdolsun
milletimiz, meselenin ne olduğunu da orada yaptığımız işin manasını da gayet
iyi biliyor. Her konuda olduğu gibi sağlık ve özellikle son dönemde tüm dünyayı
etkileyen salgın hususunda da Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Bu çerçevede
kısa sürede inşasını tamamladığımız 100 yataklı Lefkoşe Acil Durum
Hastanesi'nin de açılışını yaptık. Hastanemizle birlikte 5 ambulansı da hizmete
soktuk."
"Yeni bir
gelecek inşası için hep beraber kolları sıvıyoruz"
Kıbrıs'a 500 yataklı bir hastanenin inşası için de
hazırlıklara başladıklarını, törenin ardından Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir
görüşme gerçekleştirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Tatar, Cumhurbaşkanı
seçilmesinin hemen ardından Ankara'yı ziyaret etmişti. Böylece
iadeiziyaretimizi de gerçekleştirmiş olduk. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar ile
ülkelerimiz arasındaki iş birliğinin daha da güçlendirilmesi için atılacak
adımları değerlendirdik." dedi.
Ziyaretle, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni
birbirinden ayırmak isteyenlere en güzel cevabı verdiklerine inandığını
kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,"Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumları sebebiyle artık yeniden
konuşulması, tartışılması, müzakeresi anlamsız hale gelen hususları bir kenara
bırakarak yeni bir gelecek inşası için hep beraber kolları sıvıyoruz. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçeğini bölgede ve tüm dünyada kabul ettirecek bir
döneme girdiğimize inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Ziyarette
gösterdikleri samimi teveccüh için Kıbrıs halkına bir kez daha şükranlarını
ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böyle milli bir meselede Türkiye'nin
yanında yer alan siyasi partilerimizin, meslek kuruluşlarımızın ve sivil toplum
örgütlerimizin temsilcilerine de ayrıca şahsım, milletim adına teşekkür
ediyorum." dedi.
"Türkiye Afet
Müdahale Planı işlemeye başlamıştır"
İzmir depreminin Türkiye'nin hem doğal afetler gerçeğini
bir kez daha hatırlattığını hem de afet öncesi ve sonrası hazırlıkların gözden
geçirilmesine vesile olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü: "Bu çerçevede İzmir
depreminde iyi bir sınav verdiğimize inanıyorum. Depremin gerçekleştiği 30 Ekim
saat 14.51'den itibaren Türkiye Afet Müdahale Planı işlemeye başlamıştır.
İzmir'deki AFAD ekipleri hemen harekete geçmiş, çevre illerdeki ekipler de
derhal İzmir'e destek için yola çıkmışlardır. Depremin birinci saatinde AFAD
İzmir ekipleri, itfaiye birimleri, şehirdeki sivil toplum kuruluşlarının arama
kurtarma ekipleri, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri, acil yardım ekipleri
sahada çalışmaya başlamıştı. Aynı şekilde ilk dakikalardan itibaren Emniyet,
Jandarma ve Türk Silahlı Kuvvetleri birimleri hem personelleri ile hem
helikopter ve insansız hava araçlarıyla destek için afet bölgesindeki yerlerini
almışlardı. Depremin ikinci saatinde 25 bin kişilik mobil mutfak ve 50 personel
bölgeye sevk edilmiş, AFAD'ın lojistik depolarında çadır ve battaniye gibi
barınma ihtiyaçları yola çıkarılmıştı. Depremin altıncı saatinde diğer
bölgelerden kara ve hava yoluyla 2 binin üzerinde arama kurtarma personeli ve
15 arama kurtarma köpeği bölgeye ulaşmak üzere yola çıkmıştı. Depremin 10'uncu
saatinde Türkiye Arama Kurtarma Planı kapsamında 7 temel ihtiyacın karşılanması
için binlerce personel sahada bilfiil çalışmalarda görev almış durumdaydı.
Depremin 12'ci saatinde 100 psiko-sosyal destek personeli, depremzedelerle
görüşme yapmaya başlamıştı. Depremin 24'üncü saatinde hasar tespit çalışmaları
için 520 personel sahaya inmişti. Depremin 48'inci saatinde binin üzerinde
çadırın kurulumu tamamlanmış,
depremzedelerin kullanımına sunulmuştur. Depremin 72'nci saatinde Türkiye Arama
Kurtarma Planı kapsamında 8 binin üzerinde personel ve 1200 araç sahada faaliyet
halindeydi."
"Artık
'Nerede bu devlet' sesleri yükselmiyor"
Türk Kızılay'ın her zaman olduğu gibi yine tüm imkanları,
personeli ve gönüllüleriyle ilk andan itibaren İzmirliler'in yanında olduğunu
vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugüne
kadar İzmir'de 700 bin öğün sıcak yemek, bir o kadar da içecek ve ikram
malzemesi dağıtıldı. Görüldüğü gibi tüm planların ve hazırlıkların adeta tıkır
tıkır işlediği bir organizasyon ile devlet İzmir'e ve İzmirlilere sahip
çıkmıştır." dedi.
AFAD'ın arama kurtarma ekipleri ile birlikte akredite
kurumlar olan JAK, AKUT ve İHH'nın yanında çok sayıda sivil toplum kuruluşunun
destek için İzmir'e gittiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları
kaydetti: "Çeşitli belediyelerden
de çok sayıda itfaiye, arama kurtarma ekibi İzmir'deki çalışmalara katıldı. Tüm
bu ekipler, AFAD koordinasyonunda planlı, bilinçli, donanımlı bir şekilde arama
kurtarma çalışmalarında görev aldı. Elbette bu çalışmaların öncesi var. AFAD,
ülkemizin 11 bölgesinde arama kurtarma çalışmalarına katkıda bulunacak sivil
toplum kuruluşları ile toplantılar yaparak, afet sonrası müdahalelerin hem
hızlı hem etkin olması için ciddi bir hazırlık yürütmüştür. Dikkat ederseniz
artık ülkemizdeki hiçbir afetin ardından 'Nerede bu devlet?' sesleri
yükselmiyor. Çünkü devlet, ilk andan itibaren hep milletimizin yanında yer
alıyor, gereken her türlü desteği sağlıyor, faaliyeti yürütüyor. Bu vesileyle
İçişleri Bakanlığımıza, AFAD Başkanımıza ve ekibine, Çevre ve Şehircilik
Bakanımıza ve ekibine, çalışmalarda görev alan bakan arkadaşlarıma,
kurumlarımızın mensuplarına, Kızılayımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza
teşekkür ediyorum. Özellikle yine Silahlı Kuvvetlerimize teşekkür
ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir depreminin yol açtığı
hasarların kalıcı telafisi ile ilgili bir süreç yürüttüklerini söyledi.
Çadırların kışın kalmaya uygun olmaması dolayısıyla
konteyner şehirler kurduklarını, kalıcı konutlarla ilgili proje hazırlıklarının
tamamlandığını ve bu ay bitmeden ihalelerin yapılıp inşa sürecine geçileceğini
aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Buna
göre 1750 konutu kendi yerinde yeniden inşa edeceğiz. Ayrıca belirlenen rezerv
alanlarda 3 binin üzerinde konut inşa ederek hak sahiplerine dağıtacağız.
Türkiye genelinde de depreme dayanıksız binaların dönüştürülmesi çalışmalarını hızlandırıyoruz.
Bu konuda vatandaşlarımızdan daha fazla destek bekliyoruz." diye
konuştu.
Dönüşüm çalışmalarında bugüne kadar yaşanan sıkıntıları
göz önüne alarak gerekirse bu konuda yeni düzenlemelere de gidebileceklerini
belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rant
yerine depreme dayanıklılığı önceleyen bir anlayışla bu şekilde hareket
ettiğimizde hedeflerimize daha kısa sürede ulaşacağımız açıktır. Bir kez daha
İzmirliler'e geçmiş olsun diyorum." ifadelerini kullandı.
"Biz reform
gündeminden hiç kopmadık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada ve bölgede tarihi bir
yeniden yapılanma sürecinin sancılarının yaşandığını, salgının da bu süreci
hızlandırıp biçimlendirdiğini vurgulayarak, siyasi ve ekonomik değişim
dalgasının sınırları aşan sonuçlar doğurduğunu, etki alanını ve gücünü
artırdığını belirtti.
Türkiye'yi son 18 yılda tarihinin en büyük demokrasi ve
kalkınma reformları ile tanıştıran bir yönetim olarak ülkeyi yeni döneme
hazırlamanın en başta gelen görevleri olduğuna inandıklarını dile getiren
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Geçmişte
devlet içine çöreklenmiş olan vesayetin ve kullandığı araçların tüm izleri,
gizli ajandalarıyla, paralel hatlarıyla, örgütsel aidiyetleriyle, ucu
dışarılara kadar uzanan dayatmalarıyla artık tarih olmuştur. Zihniyet olarak tek
parti devri faşizminden bir adım öteye geçememiş olanlar bizim değişim ve
reform başarılarımızın ürünü olan sonuçları dahi tabu haline getirmeye
çalışıyor. Halbuki adı üzerinde değişim dinamik bir süreçtir. Ortaya çıkan
şartlara ve ihtiyaçlara göre sürekli yeni adımlar atmayı gerektirir. Bunun için
biz reform gündeminden hiç kopmadık. Değişimin asla bitmeyen bir yürüyüş olduğu
gerçeğini unutmadan, dünyadaki gelişmelere uygun şekilde sürekli hedef
büyüterek yeni reformlarla yolumuza devam ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar hep adalet ile
kalkınmayı, hukuk ile ekonomiyi, özgürlük ile güvenliği birbirini tamamlayan
olgular olarak kabul eden bir anlayışla milletin huzurunda olduklarını
vurguladı.
"Hukuk
devletinden anladığımız 'mevzuat devleti' değildir." diyen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daima toplum hayatının temeli olarak gördükleri adalet,
özgürlük, eşitlik ve insan haklarına dayanan bir normlar sisteminin inşasından
yana olduklarını söyledi.
Önümüzdeki dönemde de bu doğrultuda çalışmaya devam edeceklerine
işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Adaletin
olmadığı yerde diğer tüm imkanların birer zulüm aracına dönüştürülebileceğini
biliyoruz. Bu bakımdan bizim anladığımız ve inandığımız adalet kavramı, yargı
ile ilgili olmanın çok ötesinde bir manaya ve işleve sahiptir. Medeniyetimiz ve
kültürümüzde adalet kavramının özellikle üzerinde çokça durulmasının sebebi,
sahip olduğu bu derin ve güçlü anlamıdır. Adalet ancak keyfi uygulamalara
müsamaha göstermeyen, masumiyet karinesine her aşamada sahip çıkan, suç ve
cezanın şahsiliği ilkesini merkeze koyan bir hukuk düzeni ile
sağlanabilir." ifadelerini kullandı.
Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, iş ve çalışma
hayatında her türlü ayrımcılığın önlenmesinin de adaletin gereği olduğuna
dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı
şekilde adalet, kamu hizmetlerinin erişilebilir, hesap verebilir, eşit, şeffaf
ve adil bir şekilde sunulduğu, refahın toplumsal tabana yayıldığı kuşatıcı bir
yönetimi ifade eder. Son 18 yılda adaletin tam anlamıyla tesisi ve yaşatılması
hedefi doğrultusunda çok büyük değişimleri hayata geçirdik. Şayet değişim
gerçeğine sırtımızı döner ve üzerimize düşenleri yapmazsak, milletimize karşı
görevimizi yerine getirmemiş oluruz." diye konuştu.
"Adalet
hassasiyetimizden kesinlikle taviz vermeyeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 30 Mayıs'ta kamuoyu ile
paylaştıkları Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni bu hakikatler ışığında
hazırladıklarını anımsatarak reform stratejisinin, toplumsal refahın daha fazla
özgürlük ve daha güçlü demokrasi ile gerçekleşeceği ilkesi üzerine bina
edildiğini anlattı.
Mecliste bugüne kadar strateji belgesi kapsamında 3 yargı
paketinin kanunlaştırıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam
etti: "Bu paketlerle ceza adaleti
ile hak ve özgürlükler alanında çok önemli yeniliklerin hayata geçmesi
sağlandı. 15 Temmuz'da milletin yazdığı destanı hukukla taçlandıran,
darbecilerden millet adına hesap soran yargının daha iyi işlemesi için ne
gerekiyorsa yapacağız. Hukuk devletinin tüm unsurları ile tahkim edilmesi önceliğimizden
ve adalet hassasiyetimizden kesinlikle taviz vermeyeceğiz."
Demokrasinin işlerliğini artırarak, hukukun üstünlüğünü
güçlendirerek ekonomi alanında da yeni fırsatların güvencesini teşkil edecek
adımları atmakta kararlı olduklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen
hafta Hazine ve Maliye Bakanlığında da bir görev değişikliğine gittiklerini,
affını isteyen Berat Albayrak'ın bu talebini kabul ederek Hazine ve Maliye
Bakanı olarak Lütfi Elvan'ı görevlendirdiklerini hatırlattı.
Merkez Bankası ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe
Başkanlığında da yeni görevlendirmeler yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "Bu görev değişiklikleri,
küresel düzeyde yaşanan siyasi ve ekonomik değişimlere uygun şekilde, ülkemizde
de hukuk ve ekonomi alanında köklü reformlara hazırlık yaptığımız bir dönemde
gerçekleşti. Salgın sürecinin hızlandırdığı yeni küresel ekonomik mimaride
Türkiye'nin önünde açılan fırsat pencerelerini değerlendirmekte kararlıyız.
Kurduğumuz güçlü üretim, ihracat ve istihdam altyapısı en önemli güven kaynağımızdır. Bu altyapıyı ancak
ekonominin ruhu diyebileceğimiz güven unsurları ile birleştirerek arzu
ettiğimiz sıçramayı yakalayabiliriz." değerlendirmesini yaptı.
Bunun için bugüne kadar tüm yaptıklarına ilave olarak
yeni reformların hazırlıkları içinde olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı
Erdoğan, "İnsan Hakları Eylem Planı
bu hazırlıkların en önemlilerinden biridir. Adalet Bakanlığımız kapsamlı
istişarelerin ardından yeni dönemin yol haritası olacak İnsan Hakları Eylem
Planı'nın ana başlıklarını oluşturdu. Önümüzdeki günlerde ekonomik hayatın tüm
paydaşlarıyla da çalışılarak İnsan Hakları Eylem Planı taslağına son hali
verilecek." dedi.
Bu çerçevede piyasa aksaklıkların giderilmesi, rekabetçi
piyasa mekanizmasının etkin işleyişinin sağlanması, mülkiyet hakkı ve sözleşme
serbestisi gibi konuların da ele alınacağını dile getiren Cumhurbaşkanı
Erdoğan, şunları kaydetti: "Ortaya
çıkacak ihtiyaçlara göre mevzuat değişikliği veya idari tedbirler noktasında
gereken adımlar kısa sürede atılacak. Kamu gücünü, özgürlükleri daraltan değil
özgürlükleri koruyan ve yaşatan temel zemin olarak görmeye devam edeceğiz.
Haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanacağımız bir vatana sahip olmak bu
vatanda ezanımızla, bayrağımızla, istiklalimizin sembolü tüm değerlerimizle
yaşamak yine önceliklerimizin en başında yer alacaktır. Terörle mücadelemizden
bölgemizdeki harekatlarımıza, kalkınma gayretlerimizden ekonomideki
hedeflerimize kadar, tüm çalışmalarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Bugüne kadar
hep altını çizdiğimiz gibi 'özgürlük' ve 'güvenlik' kavramlarının birbirine
karşı değil birbirlerini tamamlayacak şekilde hayat bulmasını sağlamakta
kararlıyız."
YORUMLAR