Her 100
çocuktan beşinde tekrarlar, bloklar ve uzatmalar şeklinde erken dönem kekemelik
belirtileri gözlendiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Konrot, bu belirtileri
gösteren çocukların %20’sinde sorunun ileriki yaşlara kadar sürebildiğini ve
“inatçı kekemelik” denilen konuşma bozukluğuna dönüşebildiğini söyledi. Erken
dönem kekemeliğe müdahalenin önemli olduğunu kaydeden Konrot, özellikle okul
çağında devam eden kekemeliğin sosyal fobi gibi problemlere yol açabileceğine
dikkat çekti.
Kekemeliğe dikkat çekmek ve kekemelik konusunda doğru
bilgiler vermek amacıyla 22 Ekim Dünya Kekemelik Günü olarak anılıyor.
Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Ahmet Konrot, kekemelik hakkında değerlendirmede bulundu.
Kekemeliğin “Konuşmanın doğal akışının bir biçimde
kesintiye uğraması ya da konuşmanın akıcılığında gözlenen istemsiz aksaklıklar”
olarak tanımlanabileceğini kaydeden Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Kişinin konuşurken
sesleri aaaaaaanne gibi uzatarak söylemesi; kimi sesleri üretirken zorluk
çekmesi; bir heceyi (ba-ba-ba-baba vb.) ya da bir sesi (ş-ş-ş-ş-şeker vb.)
tekrarlaması biçiminde gözlenen akıcılık bozukluklarıdır. Bazı durumlarda
zorlanmayla birlikte çeşitli vücut hareketleri (başı geriye atma, el-kol
devinimleri vb.) de gözlenebilir” dedi.
100 çocuktan
5’inde ortaya çıkıyor
Kekemeliğin dil ve konuşma gelişiminin ilk yıllarında
ortaya çıktığını ve ağırlıklı olarak çocukların cümle kurmaya başladıkları 2-5
yaşlarında beklenmedik bir biçimde gözlenen bir durum olduğunu kaydeden Prof.
Dr. Ahmet Konrot, “Her 100 çocuktan beşinde erken dönem kekemelik belirtileri
(tekrarlar, bloklar, uzatmalar) gözlenmektedir. Bu belirtileri gösteren
çocukların % 80’inde söz konusu belirtiler kendiliğinden ortadan kalkar. Geri
kalanında ise sorun ilerki yaşlara kadar sürebilmekte ve inatçı kekemelik adı
verilen konuşma bozukluğuna dönüşebilmektedir. Ancak buradaki en önemli sorun,
hangi çocuğun kendiliğinden iyileşeceğinin kesin olarak bilinememesidir.
Kekemelik davranışlarının ortaya çıkışından itibaren 12-24 ay içerisinde
kendiliğinden düzelebileceğine ilişkin bulgular olmakla birlikte, ilk altı
aydan sonra devam etmesi halinde desteksiz ‘iyileşmenin’ daha zor olduğu
bilinmektedir” diye konuştu.
Çocuğun ne
söylediğine odaklanılmalı
Kekemeliğe benzer davranışların hepsinin “kekemelik”
olarak nitelendirilmemesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Aileler
haklı olarak tedirgin olmakta, endişelenmekte, paniklemektedirler. Özellikle
birinci dereceden kekemelik öyküsü olan ailelerin algıları daha da açık
olabilmektedir. Çocuğun kekemeliğe benzer davranışlar sergilemesi durumunda,
öncelikle sakin olunmalı, çocuğun nasıl konuştuğuna değil, ne söylediğine
odaklanılmalıdır. ‘Sakin konuş! Heyecanlanma!’, ‘Nefes al, ondan sonra konuş!’
gibi ifadeler ve uyarılar, işe yaramayacaktır. Bu tür ifadeler, çocuğun,
konuşmasındaki olumsuzluklara yönelmesine zemin hazırlayacak ve çocukta
istenmeyen kaygıların oluşmasına yol açabilecektir” uyarısında bulundu.
Dil ve konuşma
terapisine danışılmalı
Pek çok ailenin doğal olarak internet gibi kaynaklarda
araştırmaya gireceğini, yazılanları okudukça ya da söylenenleri duydukça daha
da kafasının karışacağını kaydeden Ahmet Konrot, “Bu nedenle, çocuklarında
kekemelik benzeri davranışların olduğunu düşünen ya da fark eden ailelerin,
öncelikle erken dönem kekemelik hakkında bilgisi ve deneyimi olan bir dil ve
konuşma terapistinden fikir almaları önemlidir. Kekemelik, karmaşık bir olgudur
ve bu konuda uzmanlaşmış kişilere ulaşmak, en doğru yoldur. Erken dönem
kekemelik olguları hakkında bilgisi ve deneyimi olan bir dil ve konuşma
terapisti, çocuğun konuşmasını ayrıntılı bir biçimde değerlendirdikten ve
aileden gerekli bilgileri aldıktan sonra aileye çocuğunun durumu, olası
gelişimi ve sorunun yönetimi hakkında bilgilendirir. Kimi durumlarda öncelikle
bir süre izlemeyi önerip, gelişim doğrultusunda uygun bir terapi programına
başlamaya karar verebilir. Kimi durumlardaysa, hemen terapiye başlamayı
önerebilir. Kısaca söylemek gerekirse, erken dönem kekemelik konusunda bilgili
ve deneyimli bir uzmana danışmak, onun gözetiminde hareket etmek, en uygun
davranış olacaktır” dedi.
Sosyal fobi
oluşmaya başlayabilir
Erken dönemde başlayan kekemeliğin, okula başlama yaşına
kadar çözümlenmesinin en çok arzu edilen bir durum olduğunu kaydeden Prof. Dr.
Ahmet Konrot, kekemeliğin okul dönemindeki çocuklarda bazı sorunlara yol
açabileceğini söyledi. Okul çağına gelmiş ve kekeleme davranışlarını
sergilemeye başlayan çocukta, konuşmada karşılaştığı sorunla ilgili olumsuz
farkındalık ve olumsuz algı giderek güçlendiğini kaydeden Prof. Dr. Ahmet
Konrot, şunları söyledi:
“Her türlü ‘kurtulma’ çabasının karşısında hüsrana
uğrayan bireyde artan bir öğrenilmiş çaresizlik de ortaya çıkar. Çevreden gelen
meraklı, sorgulayıcı ifadeler; destek amaçlı uyarılar ve öneriler, çocuğun
elinde olmadan, istemeden ortaya çıkan kekemelik davranışlarını daha da
artmasına yol açabilir. Hele bir de çocuğun bu tür konuşmasıyla alay edeni
dalga geçen, bu türden doğrudan ya da dolaylı akran zorbalığı ile karşılaşan
çocuklarda sorun daha da karmaşık, yönetilmesi daha zor bir hale gelir. Bildiği
halde, sınıfta söz almak için parmak kaldırmaz, sesli okumak istemez,
arkadaşlarının içerisinde konuşmaktan kaçınabilir. Hele tahtaya kalkıp grup
karşısında konuşmak, onlar için oldukça zordur; böyle durumlarla karşılaşmak
istemezler. Aslında grup karşısında konuşmak herkes için çok zordur, ama kekeme
bireyler için, yaşı kaç olursa olsun, grup karşısında konuşmak en büyük
korkulardan birisidir. Kekeleme davranışı sergileyen bireylerde sosyal fobi de
sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Sosyal fobi kekemeliğe yol açmaz, ama
kekeme bireylerin önemli bir kısmında sosyal fobi de eşlik edebilir.”
Bu önerilere kulak
verilmeli
Prof. Dr. Ahmet
Konrot, ailelere ve yakın çevreye tavsiyelerini şöyle sıraladı:
· Bu konuda önerilebilecek en önemli şey, çocuğun
nasıl konuştuğuna değil, ne söylediğine odaklanmaktır. Aynen yürümeyi
öğrenirken dengesini kaybedip de düşen çocuğun düşmesine odaklanmadığımız gibi.
Unutmayalım ki çevremizdekiler düşmemize odaklanmış olsalar ve düşmemizi
görmezden gelmeselerdi, düşmekten korkardık! Düşeme korkusu da bizi yürümekten
alıkoyardı!
· Kekeleyen bireylerin sözlerini onlar için
tamamlamamak, onlara konuşma fırsatı verilmelidir.
· “Yavaş konuş…”, “Sakin ol…”, “Nefes al, sonra
konuş…” diye uyarmanın yararı yoktur. Bu tür uyarılardan kaçının, lütfen! Nasıl
konuştuğuma değil, ne söylediğime odaklanın!
· Sözlerimi benim yerime tamamlamayın. İnsanlar
sözlerinin kesilmesinden değil, dinlenmekten hoşlanırlar. Kekeleyen bir
öğrenciniz olarak ben de öyleyim.
· Bana diğer öğrencilerinize davrandığınızdan
farklı davranmayın.
· Benimle telaş etmeden, yavaş yavaş, uygun
duraklar yaparak konuşun.
· Benimle bire bir konuşarak, bana nasıl
davranılmasını istediğimi sorabilirsiniz.
· Kekemeliğin utanılacak bir durum olmadığını
hissetmemi sağlayabilirsiniz.
· Akran zorbalığına yönelik önlem alabilirsiniz.
· Dersinizle ilgili kimi düzenlemeler
yapabilirsiniz. Örneğin sunumlar için bana daha çok zaman ayırabilirsiniz.
· Sınıfın önünde tüm gruba sunum yapmadan önce
sadece size, daha sonra bir arkadaşıma sunum yapmamı sağlayabilirsiniz. Böylece
güvenimi kazanmama yardımcı olabilirsiniz.
· Destek önerebilirsiniz.
· Kekemeliğinin farkında olan bir öğrenciniz
olarak, destek ve teşvik edici olabilirsiniz ve beni endişelendiren herhangi
bir şey hakkında konuşmak için size gelebileceğimi söyleyebilirsiniz.
· Kekemeliğinin sizin için sorun yaratmadığını ve
utanılacak bir şey olmadığını bana bildirmeniz, beni rahatlatacaktır. “Zor
konuşma günleri” yaşadığımı fark ettiğinizde benimle özel olarak konuşarak
destekleyebilirsiniz.
· Kim kekeleyerek konuşmak ister ki? Ben de
istemiyorum, ama elimde değil! Lütfen bu durumumu anlayın ve kekeleyerek
konuştuğum için beni suçlamayın! Bu benim suçum değil! Kimsenin suçu değil!
· Benim pek çok başka olumlu özelliğim de var.
Şiir yazarım, şarkı söylerim, güzel resim yaparım. İyi bir sporcuyum.
Matematiği çok severim. Tarih dersinden çok hoşlanırım, ama sözlüde kendimi
ifade edemeyeceğim için korkarım. Lider özelliklerim var, ama konuşma sorunum
yüzünden bunu sergileyemiyorum. Doğayı çok severim. Biyolojiye ilgimden ötürü
doktor olmak istiyorum. Bilgisayar oyunlarında üstüme yoktur… Lütfen benim
başka önemli ve olumlu özelliklerimin de var olduğunun farkına varın.
Kekeliyorum, ama varım!
YORUMLAR