Bir diğer adı yüksek kan basıncı olan hipertansiyonun; kan
basıncı ve kalp atışı ile damarlara pompalanan kanın damar duvarına karşı
yaptığı basınç ile oluştuğunu belirten Koç, “Sistolik (kalp kasılırken) kan
basıncı 140 mmHg ve üzeri, diastolik (kalp gevşerken) kan basıncı 90 mmHg ve
üzeri yüksek kan basıncı olarak kabul edilir. Yüksek kan basıncı kalpte ayrıca
beyin, böbrek gibi önemli organların damarlarında hasara (hedef organ hasarı)
yol açar” ifadelerine yer verdi.
Yüksek kan basıncının bazen baş ağrısı, nefes darlığı, baş
dönmesi, çarpıntı, göğüs ağrısı, burun kanaması gibi semptomlar verebileceğine
işaret eden Koç, çoğu kişide hiçbir belirti vermeyebileceğine dikkat çekerek
şunları söyledi: “Yüksek kan basıncı kontrol altına alınmazsa kalp krizi, kalp
yetmezliği, damarlarda anevrizma oluşumuna, inme, böbrek yetmezliği, körlüğe ve
bilinç bozukluklarına neden olabilir. Şişmanlık, yüksek kolesterol değerleri,
şeker hastalığı ile birlikte ise kalp krizi, inme riski artar.”
HİPERTANSİYONUN
BİRDEN ÇOK NEDENİ VAR!
Hipertansiyon vakalarının büyük çoğunluğunun tek bir neden ile
açıklanamayacağını aktaran Kronik Hastalıklar Yaşlı Sağlığı ve Engelliler Birim
Sorumlusu Gülsüm Koç, “Birden fazla faktör hipertansiyona sebep olabilir. Bu
faktörler kalıtım, cinsiyet, şeker hastalığı, şişmanlık, sigara, alkol, stres,
fazla tuz kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme
alışkanlıkları ve yaşlanmadır. Az sayıda vakada altta yatan bir hastalığa bağlı
olarak gelişebilir. Bu durum sekonder hipertansiyon olarak adlandırılır.
Genellikle böbrek hastalıkları, hormonsal bozukluklar, kan damarlarının
anomalileri sorumludur. Gebelikle ilişkili hipertansiyon görülebilir. Ayrıca
kişinin kullandığı ilaçlar, gıda takviyelerinin hipertansiyona sebep
olabileceği, ilaçların ve gıda takviyelerinin tansiyon düşürücü ilaçlar ile
etkileşime girebileceği unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.
Kardiyovasküler hastalıkların küresel ölüm nedenleri
arasında ilk sırada yer aldığını hatırlatan Koç, “Tüm dünyada her yıl yaklaşık
17 milyon ölüm kardiyovasküler hastalıklar nedeniyledir. Yüksek kan basıncına
bağlı komplikasyonlar bu ölümlerin 9 milyondan fazlasından sorumludur. Dünyada
her üç kişiden birinde yüksek kan basıncı vardır. Elli yaş üzerinde ise her iki
kişiden birinde görülmektedir. Yüksek kan basıncı olan kişilerin çoğu bu
durumun farkında değildir. Ülkemizde de erişkin nüfusun yaklaşık üçte birinde
yüksek kan basıncı vardır, farkındalığı, ilaç kullanım oranları ve kan basıncı
kontrol oranları düşüktür” değerlendirmelerinde bulundu.
ÇOCUKLARDA DA YÜKSEK
TANSİYON OLABİLİR!
Her yaşta görülen yüksek tansiyonun çocuklarda da
görülebileceğine işaret eden Koç, çocukta yüksek tansiyonun pek çok nedeni
olabileceğini, obezitenin ise yüksek tansiyon için çok önemli bir risk faktörü
olduğunu dile getirdi. Koç, şöyle devam etti: “Çocuklarda kan basıncı yaş,
cinsiyet ve boya göre değişkenlik gösterir, yetişkindeki gibi tek bir sınır
değeri yoktur. Üç yaş ve üzeri tüm çocukların herhangi bir nedenle sağlık
kurumlarına başvurduklarında, muayene esnasında kan basınçları mutlaka
ölçülmelidir. Risk faktörü olan çocukların ise doğumdan itibaren ölçülmelidir. Tüm
erişkinler kan basınçlarını kontrol ettirmelidirler. Eğer yüksek ise mutlaka
hekime danışılmalıdır. Sekonder hipertansiyon nedenleri araştırılmalıdır.
Kardiyovasküler riski artıran yüksek kolesterol, yüksek kan şekeri gibi
faktörler, böbrek fonksiyonunda azalma, idrarda albumin atılımı gibi
başlangıçta ve belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. Sekonder hipertansiyon
nedenleri dışlandıktan sonra tütün ve alkol kullanımından vazgeçilmesi,
sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, tuz tüketiminin azaltılması, fazla kilo
veya şişmanlık varsa kilo verilmesi yüksek kan basıncının kontrol altına
alınması için yeterli olabilir eğer yeterli olmazsa hekim kontrolünde ilaç
başlanabilir.”
Koç, yüksek tansiyonu olan bireylerin dikkat etmesi gereken hususlara ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Tütün ve alkol kullanımından vazgeçilmeli, sağlıklı beslenmeli, obez ise kilo vermeli, fizik aktiviteleri düzenli yapmalı, tuz kullanımını azaltmalı, düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem vermeli, ilaçlarını önerilen dozda ve sürede aksatmadan kullanmalı, kan basıncının düzenli izlenmesini sağlamalıdır.” (HABER: KENAN ONARAN)
YORUMLAR