TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Celalettin Güvenç,
"Marksist, Leninist ideolojiye inanan, şiddeti silahlı propaganda olarak
gören bir örgüte dostlarımızın, batılı müttefiklerimizin, demokrasinin,
kapitalizmin savunucusu olan ülkelerin bigane kalmaları, hatta destek vermeleri
çok anlaşılır bulunmamaktadır bizim için." dedi.
Güvenç, Tim Ostermann başkanlığındaki Almanya Federal
Cumhuriyeti (AFC) Alman Federal Meclisi İçişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
heyeti kabul etti.
Celalettin Güvenç, kabulde yaptığı konuşmada, ekonomik,
tarihi, siyasi, kültürel ve AB ile ilişkiler noktasında Alman Hükümeti ve
halkıyla yakın iş birliğinin önemine değinerek, Türk halkı ve Türkiye
Cumhuriyetinin 1923 yılında laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti
yönünde çok ciddi bir karar verdiğini, geçen sürede demokrasinin köklendiğini
ve Batı medeniyetinin samimi bir parçası ve savunucusu olduğunu kaydetti.
Güvenç, "Zaman zaman doğru tanınmadığımızı,
oluşturulan önyargılara Batı devlet ve siyaset adamlarının prim verdiklerini
görüyoruz. Bu bizleri üzüyor. Türkiye'nin gerek Ortadoğuda, gerek AB ile
ilişkilerde vazgeçilmeyecek bir devlet olduğunun da görülüp verdiğimiz
mücadelede yanımızda bulunmasını arzu ediyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin çok yönlü terör saldırıları altında bulunduğunu
anlatan Güvenç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümetin, her türlü
teröre karşı olduklarını beyan ettiklerini aktardı.
Güvenç, "Adı PKK, DAEŞ, YPG, Kaide, DHKP/C olabilir,
çok samimi olarak dünya için bir tehdit haline gelen her türlü şiddet hareketlerine
karşı ülkelerin ortak çalışmasının zaruri olduğuna inanıyoruz."
ifadesini kullandı.
Güvenç, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu ortak düşman teröre karşı Türkiye batılı
dostlarını yanında görmek istemekten dolayı son derece haklı diye düşünüyoruz.
Böyle bir beklentimiz var. Hiçbir terör örgütü, Türkiye ile mukayese
edilmemelidir, Türkiye'ye karşı tercih nedeni olmamalıdır Batılı dostlarımızın
yanında. 15 Temmuz'da bu ülkenin askeri üniformasını giyenler, bu ülkenin
uçakları ve tanklarıyla bu Meclis dahil bu halkı, demokrasiyi vurmuşlardır.
Buna karşı duyarsız kalınmak, kalan tüm ülkeleri samimiyet noktasında
tartışılır hale getirir."
AB ile ilişkiler kapsamında demokrasi ve insan hakları
konusunda önemli reformlar yapıldığına dikkati çeken Güvenç, "Terör
örgütünün buna cevabı doğudaki il ve ilçelerimizde halka yaptığı baskıyı
artırmak, vergi adı altında milletten haraç toplamak ve halkı sindirmek
olmuştur. Terör örgütünün uzantısı olan parti ise terör ve şiddete karşı
politika geliştireceğine örgüte teslim olmuştur bu süreçte." dedi.
Dünyanın hiçbir ülkesinin, egemenlik haklarının bulunduğu
15 civarında beldede çukur kazılıp buralarda özerklik ve kanton ilanı edilen
eylemlere izin vermeyeceğini belirten Güvenç, "Maalesef partinin
temsilcileri Meclis'te ve dışarıda propagandayla terörü desteklerken,
belediyeleri fiili destek vermiştir bu saldırılarda. Bugün de bu görüştüğünüz
insanlara lütfen benim şu çağrımı tekrarlayın. Net bir şekilde her türlü
terör eylemine, teröre ve şiddete karşı olduklarını, demokratik ve sivil
siyaseti savunduklarını beyan etsinler." diye konuştu.
Celalettin Güvenç, "Şu şaşırtıcıdır. Marksist,
Leninist ideolojiye inanan, şiddeti silahlı propaganda olarak gören bir örgüte
dostlarımızın, batılı müttefiklerimizin, demokrasinin, kapitalizmin
savunucusu olan ülkelerin bigane kalmaları, hatta destek vermeleri çok
anlaşılır bulunmamaktadır bizim için." ifadesini kullandı.
HDP'nin, terör örgütünü kınamadığını, terör örgütünün
yaptığı baskıları desteklediğini kaydeden Güvenç, "Bu insanlarla yapılan
görüşmelerde '13 yaşındaki çocukların eline kalaşnikof vermek, ailelerinin
rızası hilafına dağlara çıkartmak, bunlarla polise, sivil hedeflere saldırtmak,
doğru mu, yanlış mı buluyorsunuz? Sizin parlamentoda bulunma sebebiniz ne?'
diye lütfen sorun." değerlendirmesinde bulundu.
Terör örgütü DEAŞ'la mücadelenin da yurtiçi ve dışında
kararlı bir şekilde devam ettiğini aktaran Güvenç, bu terör örgütüyle
bağlantılı olduğu şüphesiyle 30 bin yabancı uyruklunun ülkeye girişinin
yasaklandığını, Brüksel saldırısını gerçekleştiren kişinin de sınır dışı
edildiğini ve Belçika'nın bu konuda vaktinde bilgilendirildiğini hatırlattı.
Güvenç, 15 yıldır iktidarda olan AK Parti ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Müslüman kimliği üzerinden çok ciddi
dezenformasyon yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Muhafazakar demokrat olarak her türlü radikalizmin,
şiddetin karşısında en güçlü merkez biziz. Müslüman kimliğin demokrasiyle
çatışmadığını, Müslümanın her türlü şiddetin karşısında olduğunu 15 yıllık
uygulamalarımız çok net bir şekilde gösterdi. Bu, Batı için de ve dünya için de
bir kazançtır."
Mültecilerle ilgili de Türkiye'nin elinden gelen her şeyi
yaptığını vurgulayan Güvenç, alınan tedbirlerle göçün hızının kesildiğini
belirtti.
Güvenç, "Karşılıklı güveni tazelemeliyiz, iş
birliğini geliştirmeliyiz. 'Böyle gelmiş, böyle gider' demeyerek çocuklarımıza,
gelecek nesillere daha barışçı, demokrat, adil bölüşümün olduğu bir dünya için
gayret sarfetmeliyiz." ifadesini kullandı.
"TÜRKİYE
BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ"
Ostermann da mülteci konusu başta olmak üzere, Türkiye iç
siyasetine ilişkin konularının da görüşme gündemlerini oluşturduğunu
anımsatarak, bu kapsamda çeşitli temaslarda bulunduklarını aktardı.
Tim Ostermann, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu görüşmelerimiz vesilesiyle önem arz eden ve
önemle altını çizdiğimiz bir husus var. Türkiye bizim için çok önemli. Türkiye
ve Almanya arasında çok yakın ilişkiler mevcut. Bunun en önemli sebeplerinden
bir tanesi de Almanya'da yaşayan 3 milyonu aşkın Türk kökenli insan. Ekonomi ve
ticaret ortağı olarak da ikili ilişkilerimiz çok önemli. Türkiye, Almanya'nın
en önemli ticaret ortağıdır. En önemli hususlardan biri de NATO müttefiki
olmamız."
Türkiye'nin mülteciler konusunda yaptıklarını takdir
ettiklerine işaret eden Ostermann, dünyada hiçbir ülkenin yapmadığı şekilde bu
kadar çok sayıda mülteciyi Türkiye'nin tek başına ağırladığını belirtti.
15 Temmuzdaki darbe girişimine de değinen Ostermann,
Almanya'daki resmi tüm makamların bunu şiddetle kınadıklarını kaydetti.
Ostermann, "PKK, Almanya'da yasaklıdır. Bizim
tarafımızdan terör örgütü olarak da tanımlanır. Yalnızca 2004 yılından bugüne
kadar Almanya'da 4 bin 400 soruşturma açılmıştır PKK'ya karşı." dedi.
Terör bağlamındaki bazı gelişmelerin Almanya'ya da
taşındığını ifade eden Ostermann, "Almanya'da şu anda din görevlisi
olarak Türkiye'den gönderilmiş, atanmış olan yetkililerin ispiyonlama,
muhbircilik yaptıkları yönünde suçlamalar var. İddia şu ki Gülencilerle ilgili
bilgiler ve orada şüphe altında olan şahıslarla ilgili deliller toplanıyormuş.
Bizim görüşümüz, iç siyasette yaşanmış olan bu gerilimlerin Almanya'ya
taşınmaması gerektiği yönündedir." diye konuştu.
-"Biz Kürtler bu devletin de bu bayrağın da sahibiyiz"
Alman Federal Meclisi İçişleri Komisyonu üyesi
milletvekilleri Ulla Jelpke ve Luise Amtsberg, HDP'lilerin, terör örgütü ile
mesafeli olduğunu değişik yerlerde dile getirdiğini söyledi ve bazı HDP
milletvekilinin tutuklu olduğunu anımsattı.
Bunun üzerine söz alan TBMM İçişleri Komisyonu üyesi AK
Parti Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksel ise Kürt kökenli bir
milletvekili olduğunu anımsatarak, "Biz Kürtler bu devletin de bu bayrağın
da sahibiyiz. Türk bayrağı benim bayrağım. Bir Kürt olarak tekrar söylüyorum,
bu devlet benim devletim. Bu devletin eksiklerini, yanlışlarını gidermek yine
bizim işimiz. Bu, parlamento çatısı altında olacak bir iş." ifadesini
kullandı.
Terörün asla bir hak arama metodu sayılamayacağını ve
insanlık suçu olduğunu anlatan Yüksel, terörizme asla taraftar olunmaması ve
onunla ilgili beyanda bulunulmaması gerektiğini vurguladı.
YORUMLAR