TOPLUMSAL BARIŞ
ALGISI
Türkiye’nin tek ihtiyaç duyduğu şeyin toplumsal uzlaşma ve
barış olduğunu ifade eden Bilgiç, kendilerinin de bu ihtiyaca binaen algı
oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Bilgiç, “Ülkemizin en çok ihtiyacı olduğu
meselelerden biri olan toplumsal barış ve uzlaşma, hem siyasi partilerin, hem
sivil toplum kuruluşlarının, hem kanaat önderlerinin biraya gelmesi, problemler
oluşmadan çözüm için bir araya gelinmesi, bölge ve coğrafyamızın geleceği
açısından önemlidir. Doğada ve toplumda sorunlar yoktur aslında sadece olgu ve
gerçeklikler vardır. Eğer ki biz bunları doğru okuyamazsak bunlar sorunlara
dönüşür. Doğru okumadan farklı kaynaklardan beslenen insanların bir araya gelip
birbirlerini dinlemesi ile gerçekleşir. Ülkemizin neresinde olursa olsun her
yerde kentin önde gelen kanaat önderlerini, siyasilerini STK temsilcilerini
ziyaret etmeye çalışıyoruz. Orada ise farklı kesimlere; “Siz muadilimiz olan
rakip parti ve STK İle bir araya geliyor musunuz?” diye soruyoruz. Eğer bu
yapılmıyor ise de biz bir araya gelinmesine vesile olmak istiyoruz. Ziyaret
ettiğimiz her yer ise bu yaklaşıma itiraz etmiyor ve olması gerekenin bu
olduğunu söylüyorlar” dedi.
Saadet Partisi gönüldaşlarından Bilgiç, önemli olanın farklı partilere gönül
vermenin değil de ortak sorunda anında bir araya gelmenin olduğunu söyledi.
İşte
Bilgiç ve Turhan ile yaptığımız röportajın ayrıntıları:
İHTİYAÇ İÇİN
KURULMAMIŞ HER PARTİ, PARTİLER MEZARLIĞIDIR
Siyaset yeni bir dizayn var ve Meral Akşener ile başlayan bir değişim
süreci gibi partiniz bu duruma nasıl bakıyor?
Eski partililer var ve yeni partiler kuruluyor kurulmaya da devam
edecek. Bizim Saadet Partisi’nin milli görüşü ise şudur; Bu ülkede hangi partiden
olursa olsun, hangi mezhep, hangi etnik gruptan olursa olsun biz aynı
gökyüzünün altında oturuyoruz. Suyumuzu paylaşırsak, ekmeğimizi paylaşırsak,
kişilerin özelliğine müdahale etmez isek, insanların konut sahibi mesken sahibi
olmasının, yaşamın pratiklerinin önüne geçmezsek, insanlar hangi siyasi
düşünce, hangi mezhepten olursa olsun birlikte yaşayabiliriz. Dünya da küresel
sömürü sistemi de değişmeyen bir gerçektir ve biz buna da diyoruz ki hangi
partiden olursanız olun, eğer siz bu küresel sömürü sisteminin karşısında duruyorsanız
biz sizin birlikte hareket ederiz ama siz küresel sömürü sisteminin
distribütörlüğünü yaparsanız biz bunu bilerek ve isteyerek yaptığınızı
düşünmeyiz ve bunun ne size ne de ülkemize bir fayda getireceğine inanmıyoruz
diyoruz. Türkiye’de partiler kurulur, açılır, kapanır mesele partilerin yeni olması
ya da eski olması değil de bunun tam olarak nerede durduğudur. Bu coğrafya da Türk ile Kürdü, Alevi ile Lazı
birleştirmeyen hiçbir hareketin bu topraklara faydası olmayacaktır. Avrupa
ülkesinde ki sınırlar köy sınırı gibi, onlar rahatlıkla birbirlerine gidip
ticaret yapabiliyor ama biz kendi sınırlarımıza duvarlar örüyoruz. Bu
coğrafyanın insanları birbirlerine akraba amaç akrabaların arasına duvar örmek
değildir. Bir ihtiyaca binaen bir parti kurulmuş ise o parti, o ihtiyacın
toplumda bir karşılığı varsa o partiyi kimse durduramaz. Bir parti bir ihtiyaca
binaen kurulmamış ise de partiler mezarlığıdır. Biz İyi Partiye ’de, AK
Partiye’ de CHP’ye de MHP’ye de HDP’ye de bütün partilere oy veren insanlara
diyoruz ki, oturalım ve bu ülke nasıl birlikte daha iyi bir geleceğe gider
diyelim.
Baktığımız zaman AK Parti yüzde 50+1 için Cumhurbaşkanımız önderliğinde
hedeflerini açıkladı. Sizin AK Partiye bakışınız nasıl?
Bu ülkede ki tüm partiler bizim
insanlarımızın oy verdiği partilerdir. Bizim kendi ilkelerimiz var ve biz bu
ilkeler ile insanların ve partilerin karşısına gidiyoruz ve onlara diyoruz ki,
eğer anlaşmaya varırsak birlikte hareket edebiliriz diyoruz. Ülke yönetmek
zaten ittifaklarla mümkündür. Bir siyasi parti aynı tabelanın altında olsa bile
orda da yine farklı kesimlerin ittifakı vardır. Saadet Partisi bütün siyasi
partiler ile görüşmeye devam ediyor. Mesele bu ülkede kimsenin burnu kanamadan,
saçının teli zarar görmeden, kimsenin hakkı yenilmeden bu ülke daha aydınlık
daha güzel günlere nasıl taşınır.
Seçim
sisteminden söz ediliyor. Sizce seçim sistemi değişmeli mi?
55 milyon seçmen ve 550 milletvekili vardı ve 100 bin oy bir
milletvekili yapmalıdır. Bizim partimiz 3 milyon oy alıyor ve 30 milletvekili
çıkarması gerekirken, yüzde 10 barajına takıldığı için milletvekili
çıkaramıyor. Temsilde adaletten kimse bahsedemez. Aynı zamanda hazine yardımında
da adaletten kimse bahsedemez bu olmalı ama siz barajı kaldırırken, yeni
barajlar kurarsanız bu barajı kaldırmak değil, numara çekmek olur. Dar bölge sistemi yapılıp ta her milletvekili
için bir bölge yapılırsa orada en çok oyu kim alırsa o milletvekili olur. Böyle
bir durumda da sizin partiniz Türkiye’de yüzde 30 oy alsa bile hiç milletvekili
çıkaramayabilir ve bu da temsilde adalet değildir. Yani baraj kaldırma ya da
sistem değişikliği insanların gerçekten iradesinin meclise yansımasına yönelik
olmalıdır.
SORUN GENÇLERDE DEĞİL
SİSTEMDE
Anadolu Gençlik
Derneği (AGD) Genel Başkanı Salih Turhan ise “Günümüz toplumunda gençler sorun
olarak görülüyorsa, sorun görenler kepenkleri indirmeli sistemlerini
değiştirmelidir” dedi. İşte gençliğe
ilişkin Turhan’a yönelttiğimiz soru ve cevabı:
Gençlerin sosyal medyaya olan bağlılığı, özentisi ve günümüzde
gençlerle ilgili yaşanan sorunlara önlem amaçlı Anadolu Gençlik Derneği ne gibi
çalışmalar yürütüyor?
Gençler problem değildir ve dünya da ki uyuşturucu
ticaretinden tutun savaşlara, kadın ticaretine ve birçok meseleyi örgütleyen
gençler değildir. Gençler olsa olsa kurban ya da mağdur durumunda olur. Eğer
bir gençlik yapılanması gençlere problem olarak bakıyorsa, o gençlik
yapılanmasına yapılması gereken kepenklerini indirmektir. Yine biz gençlerin
kılık kıyafetine bakarsak orada da yanılırız. Kılık kıyafet internet,
televizyon moda bir şekilde gençlerimizi sarıyor ve bizim gençlerde bakacağımız
tek yer kalbidir. Gençlerin kalbinde de adaletten merhametten başka bir şey
yoktur çünkü gençlerin mülkiyeti olmadığı için kalbi nereye giderse genç oraya
gider. Eğer ki büyükler onları
yönetiyorsa yapacak bir şey kalmıyor. Biz maalesef gençlerimizi kaybedecek
ortamların içerisine itiyoruz. Hal bu ki ülkede değişik meslek gruplarında
gelir dağılımında bir adalet olsaydı hiç kimse bir başkasını rakip görmez ve
istediği bölümü okur. Adam arkeolog olmak istiyor ama bana mezar kazıcısı
diyecekler, işte bulamayacağım diyor ve aile baskısı ile sevmediği bir işi
yapıyor. Bizim gençliğe bakışımızı gözden geçirmemiz lazım gençler asla sorun
değildir. Hele gençlere kılık kıyafet ve yaşam şekilleri ile yaklaşıyorsak, çok
yanlış yaparız. Gençler içinde bulundukları kabın onlara şekil vermesi ile
şekilleniyorlar. Bunu oluşturan sistem
ve büyüklerdir. Gençler yerine sistem değiştirilmelidir.
YORUMLAR