Program Coğrafya Öğretmeni İbrahim Halil KAYMAZ'ın
programın içeriği hakkında bilgilendirmesi ile başladı.
KAYMAZ, " öğrencilerimizin soyut kavramlar üzerinden
21. yüzyılı anlama, anlamlandırma çabaları bizim için oldukça önemli. Bu
nedenle kitap okumaları gerçekleştiriyor, makale ve kavram tahlilleri
yapıyoruz. Öğrencimiz Didar KAYHAN da "Modernizm ve Müslümanlar"
bağlamında bir kavram araştırması yapmak istediğini ifade edince ortaya böyle
bir program çıktı."dedi.
Programa katılan Dulkadiroğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
Şube Müdürü Ömer Faruk GÜNAY da katıldı. GÜNAY, " Okullarımızda
öğrencilerimizin zihinsel faaliyetlerini geliştirmeye yönelik bu tür çalışmalar
umut verici. Özellikle de 21. Yüzyılda modernizmin insanları bireyselleştirdiği
bir zaman diliminde Müslümanlar ile modernite arasındaki bağın irdelenmesi
oldukça anlamlı. Şimdiden programın
hayırlara vesile olmasını diler, programın hazırlanmasında emeği geçen öğrenci,
öğretmen ve okul idaresine teşekkürlerimi ifade ederim." dedi.
Kavram tahlilinin 11 G sınıf öğrencilerinden Didar KAYHAN
gerçekleştirdi. KAYHAN sunumunda özetle şunları ifade etti:
“Modernizm nedir?
Avrupa'da yaklaşık 17. yüzyılda ortaya çıkan, zamanla tüm
dünyaya yayılan toplumsal değerler sistemine ve organizasyona verilen genel
addır. Modernizm düşünsel olarak aydınlanma çağı, politik olarak Fransız
Devrimi ve ekonomik olarak da sanayi devrimi ile ilgilidir.
Bazı seküler, modernist yazarlar modernizmi, kişinin ait
olduğu çağın, gelişmişlik ve bilgi seviyesine uygun bir yaşam şekli olarak
tanımlasa da, modernizm, doğası gereği gelenekçiliğe aykırıdır. Biz Müslümanların
geleneğe bağlı kalmadan çağın gereklerine uygun bir din algısı geliştirmesi
gerekmektedir.
Modernizm kişileri dönüştürür, benzeştirir ve
tektipleştirir. Peki biz Müslümanlar olarak bu durum karşısında ne yapabiliriz?
Bu duruma nasıl direnebiliriz?:
1-Ahiret bilinci, hesap günü endişesi, sonsuz esenlik
bağlantısı bizi güçlü kılacaktır. Dünyevileşmenin bayağılıklarına teslim
olmaktan kurtaracaktır. Baki olanı tercih, Fani olarak takılıp kalmaktan
alıkoyacaktır.
2-Sorumluluk bilinci, İslami sorumlulukların farkında
olmak bizi Ulvi olana taşıyacaktır. Halife misyonu, vahyi taşıma görevi
içselleştikçe, sahih bir kimlik, salih bir kişilikle, net bir duruş
gerçekleştirilecektir.
3-Takva örtüsü, kirlilikten, kimsesizlikten bizleri
koruyucu güçtür. En hayırlı ve en sağlam örtü takva örtüsüdür.
Görüyoruz ki modern çağ, iftira çağı, bu çağ adeta
günahlara, aşırı hiddet ve öfkeye, kurnazlık ve hileye kodlanmış seküler bir
çağdır. Bu çağın kokuşmuşluğuna, çürümüşlüğüne cevabımız ancak İslam'ın çağını
açmak olacaktır. İslam'ın çağı ise iffet, şecaat ve hikmet yüklü bir çağdır. Bu
çağa omuz verecekler olanların temel dinamikleri şu iki ilkede saklıdır:
1-Allah ile ilişkide ibadet,
2-Toplum ile ilişkide adalet
Sonsöz niyetine:
Bizim yeniden Müslüman olmamız gerekiyor.
Allah'ın kitabına yeniden sarılmamız gerekiyor.
Peygamberin sünnetini kendimize yaşam tarzı kabul edip,
Peygamber mirasçısı, Hacerleri, Fatımaları kendimize rol model edinmemiz
gerekiyor.
Batılıların, modernistlerin bize dayattığı yaşam
tarzından sıyrılmalı, Allah'ın ipine Kur'an'ına, Peygamberin sünnetine sımsıkı
sarılmalıyız.
Konuşmalarımı burada bitirirken, beni dinlediğiniz için
teşekkür eder, hepinizi saygıyla selamlarım. Allah'a emanet ederim.”
YORUMLAR