Konuşmasına, "Birleşmiş Milletler 72'inci 'Genel
Kurul Başkanı' sıfatıyla geçtiğimiz yıl boyunca yürüttüğü başarılı çalışmalar
için Sayın Layçak'a teşekkür ediyorum. Genel Kurul Başkanlığını devralan Sayın
Espinosa'yı da tebrik ediyorum. Bu yılki Genel Kurulumuzun tüm dünya halkları
için hayırlara vesile olmasını diliyorum." diyerek başlayan Erdoğan,
toplantının Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin 100'üncü yıl dönümünde
gerçekleştirdiklerini söyledi.
Erdoğan, savaşın ardından kurulan Milletler Cemiyetinin,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yerini Birleşmiş Milletlere bıraktığını ifade
etti.
Birleşmiş Milletlerin 73 yıllık geçmişinde hiç de
küçümsenemeyecek çalışmalar yürüttüğünü ve başarılar elde ettiğini belirten
Erdoğan, ancak zaman içinde Birleşmiş Milletlerin insanlığın barış ve refah
beklentilerini karşılamaktan uzaklaştığının da bir gerçek olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi, veto hakkına sahip 5
üyenin çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya
bürünmüştür." dedi.
Geçmişte Bosna'da, Ruanda'da, Somali'de, yakın tarihte
Myanmar'da halen Filistin'de yapılan katliamların hep Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin gözü önünde gerçekleştiğine dikkati çeken Erdoğan,
"Filistinlilere uygulanan zulme ses çıkartmayanların, onlara yapılan
yardımları kısma konusundaki gayretleri sadece zalimlerin cesaretini
artırmaktadır. Tüm dünya arkasını dönse bile Türkiye olarak biz, mazlum
Filistinlilerin yanında yer almaya, ilk kıblemiz Kudüs'ün tarihi ve hukuki
statüsüne sahip çıkmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın pek çok yerinde, etnik temizlikten
toplu katliamlara kadar hiç kimsenin görmek istemediği sahnelerin her gün
yeniden ortaya çıktığını söyledi.
Aynı şekilde sağlıktan eğitime, gıdadan kültüre kadar bu
büyük çatı altında yürütülen çalışmaların hepsiyle ilgili bir tatminsizlik
halinin mevcut olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Böyle
önemli bir yapının adı sürekli başarısızlıklarla anılan bir kurum haline gelmesine
bizim gönlümüz rıza göstermiyor. İşte bu sebeple her fırsatta Güvenlik Konseyi
başta olmak üzere Birleşmiş Milletlerin yapısında ve işleyişinde kapsamlı bir
reforma gidilmesi gerektiğini söylüyoruz. Onun içindir de 'Dünya 5'ten
büyüktür' derken de insanlığın ortak vicdanının sesi olduğumuza inanıyoruz.
Zira artık dünya, İkinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarında değil. Burada 194
ülkeden temsilciler var.
Niçin bu 194 ülkenin tamamı da Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinde temsil eden durumuna gelmesin? Niçin hepsi de daimi üye
olma dönerli olarak konumuna gelmesin? Sadece 5 üye, diğerleri maalesef geçici,
onların da orada hiçbir inisiyatifi yok. Birleşmiş Milletler reformunun sadece
bütçeyle sınırlı tutulması, gerçek sorunların çözümüne katkı sağlamayacağı gibi
kimseyi de mutlu etmeyecektir. Dünyanın geleceği için çok önemli gördüğüm bu
kurumun, asıl görev alanları olan güvenlik, kalkınma, sosyal eşitlik
konularında etkinliğinin artırılmasına ihtiyaç vardır."
"DÜNYANIN
DÜZENİNİ SAĞLAYACAK OLAN ADALETTİR"
Erdoğan, Türkiye olarak yaşanılan coğrafyadan başlayarak
dünyaya doğru bakıldığında Birleşmiş Milletler vasıtasıyla yapılabilecek çok
önemli işler olduğunun görüldüğünü belirtti.
"Her şeyden önce bizim anlayışımıza göre dünyanın
düzenini, kurtuluşunu ve mutluluğunu sağlayacak olan adalettir." diyen
Erdoğan, şunları söyledi: "Medeniyetimizde 'adalet dairesi' diye ifade
ettiğimiz toplum, hukuk, devlet yönetimi, devlet gücü, ekonomi ve adalet
arasındaki ilişkinin en doğru şekilde kurulup işletilmesini esas alan bir
çember vardır. Hepsi de birbiriyle ilişkili olan bu dairenin zincirleri,
günümüz dünyasında pek çok yerde paramparça olmuştur. Bugün dünyamızın siyasi,
sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların pençesinde kıvranıyor olmasının sebebi
işte budur.
Hepimizin huzurlu ve güvenli geleceği için insanlığın
adalet arayışıyla başlayan mücadelesini, adaletin tesisiyle sonuçlandırmayı
başarmak mecburiyetindeyiz. Bugün dünyanın en zengin 62 kişisinin mal varlığı,
toplam nüfusun yaklaşık yarısına yani 3,6 milyar insana denk ise burada bir
sorun var demektir."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, dünyada 821 milyon insan çoğu
gece aç bir şekilde uykuya dalarken, 672 milyon kişiye obezite teşhisi
konuyorsa burada bir sorun olduğunu belirtti.
Farklı coğrafyalarda 258 milyon kişinin daha insani
şartlarda yaşamak için yollara döküldüğüne, 68 milyon kişinin zorla yerlerinden
edildiğine işaret eden Erdoğan, burada bir sorunun olduğunu söyledi.
"BM'Yİ ADALET
BEKLENTİSİNİN SÖZCÜSÜ VE UYGULAYICISI HALİNE GETİRELİM"
Erdoğan, Afrika'da doğan bir çocuğun ömrünün ilk
aylarında ölme ihtimali, bu şehirde doğan bir çocuğa göre 9 kat daha fazlaysa
ise burada da bir sorunun olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı: "Anadolu'nun
ortasındaki Konya'dan yaktığı ışıkla tüm dünyadaki gönülleri aydınlatan Hazreti
Mevlana, adaleti, 'Bir şeyi yerli yerine koymak' yani hakkı sahibine vermek
olarak tanımlıyor. Gelin, bu dünyada her şeyin yerli yerine konulmasını
sağlamak için Birleşmiş Milletleri insanlığın adalet beklentisinin sözcüsü ve
uygulayıcısı haline getirelim. Gelin, ezilene kalkan olacak, aç ve açıkta
kalana el uzatacak, gelecek nesillere umut aşılayacak bir küresel yönetim
sistemi kuralım.
Bu kürsüde söylenen sözler, yapılan tespitler ve ortaya
konan teklifler ancak böyle bir anlam ifade edecektir. Çünkü yine Hazreti
Mevlana'ya göre zalim, üzerine düşen görevleri yerine getirmeyen kişidir.
Birleşmiş Milletleri zulmün değil adaletin kaynağı haline getirmek istiyorsak,
üzerimize düşen görevlere daha sıkı sarılmalıyız."
Türkiye'nin halen uyguladığı küresel insani diplomasi ile
daha adil bir dünya için elinden gelen çabayı gösterdiğini vurgulayan Erdoğan,
"Sınırlarımız içinde 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyondan fazla
sığınmacıyı, dünyada başka örneği olmayan hizmetler sunarak misafir ediyoruz.
Sadece Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar harcadığımız tutar 32 milyar
doları bulmuştur." diye konuştu.
Erdoğan, ayrıca Suriye'de daha önce emniyet altına
aldıkları Cerablus, Rai, Afrin bölgeleriyle İdlib çatışmasızlık bölgesindeki
milyonlarca kişiye de her türlü insani yardımı yaptıklarının altını çizdi.
Türkiye'de okula giden Suriyeli öğrenci sayısının 600
binin üzerinde bulunduğu bilgisini paylaşan Erdoğan, "Vatandaşlarımıza
verdiğimiz ilaç dahil tüm sağlık hizmetlerinden ülkemizdeki sığınmacılar,
hiçbir ayrım yapılmaksızın ücretsiz olarak yararlanabiliyor." dedi.
"TÜRKİYE'YE
DAHA ESNEK ŞARTLARDA DESTEK VERİLMESİNİ BEKLİYORUZ"
Erdoğan, kamplarda kalan sığınmacıların ihtiyaçlarının
tamamını da karşıladıklarını söyledi.
Buna karşılık dışarıdan aldıkları desteğin uluslararası
kuruluşlardan 600 milyon dolar olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: "Avrupa
Birliği'nden de şu ana kadar fiilen verilen tutar itibarıyla, bu bizim milli
bütçemize girmiyor, sadece uluslararası kuruluşlara giriyor, o da 1,7 milyar
Avro düzeyindedir. Avrupa Birliği'nin 3 milyar Avro, artı 3 milyar Avro
tutarındaki destek vaadi proje şartına bağlandığı için yeteri kadar etkin
şekilde kullanılmamaktadır. Halbuki biz, sığınmacılara verdiğimiz hizmetleri
her gün ve herhangi bir projeye bağlı olmaksızın kesintisiz olarak devam
ettiriyoruz. Sığınmacılara sağladığı imkanlarla, Avrupa başta olmak üzere
dünyanın büyük bir mülteci akınına uğramasının önüne geçen Türkiye'ye daha
fazla ve daha esnek şartlarda destek verilmesini bekliyoruz.
Üstelik Türkiye, sınırları içindeki ve ötesindeki
sığınmacılar yanında dünyanın dört bir yanında çok önemli insani kalkınma
yardımları gerçekleştiriyor. Bu yıl itibarıyla Türkiye, toplam kalkınma
yardımlarında dünyada 6'ıncı, insani yardımlarda ise ilk sırada yer almaktadır.
Ekonomik büyüklük olarak dünyada 17'nci sırada yer alıyor olmamıza rağmen, kalkınma
ve insani yardımlarda ilk sıralarda bulunmamız, ülke olarak bu konuya
verdiğimiz önemin ifadesidir."
Genel Kurulun bu yıl ki temasında tescil edildiği gibi
dünyanın barışçıl, eşitlikçi ve sürdürülebilir toplumlar için küresel liderliğe
ve ortak sorumluluğa her zamankinden daha çok ihtiyacının bulunduğunu belirten
Erdoğan, Türkiye olarak Birleşmiş Milletler çatısı altında bu doğrultuda önemli
gayretlerin ortaya koyulduğunu vurguladı.
Erdoğan, Finlandiya ile 2010'da başlattıkları "Barış
İçin Arabuluculuk Girişimi"nin 56 üyeli bir dostluk grubuyla
desteklendiğini hatırlattı. Halen dönem başkanlığını yürüttükleri "İslam
İşbirliği Teşkilatı" bünyesinde de bu yönde ciddi adımlar attıklarını
anlatan Erdoğan, İspanya ile başlattıkları "Medeniyetler İttifakı Girişimi"nin
de 146 üye ülkenin katılımıyla bir Birleşmiş Milletler Girişimi haline
dönüştüğünü ifade etti.
Açlıkla boğuşan Somali'nin ayağa kaldırılması konusunda
tüm dünyaya örnek olacağına inandığı bir kalkınma programı uyguladıklarına
dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'den bir hayli uzakta olan Arakan'daki
milyonlarca mazluma yardım için imkanları seferber ettiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez krizinin çözümü konusunda
samimi çaba sarf ettiklerine değinerek, Irak'ta tüm tarafları, ülkenin ortak
geleceği doğrultusunda çaba göstermeleri için teşvik ettiklerini bildirdi.
Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı gibi
konularda Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan
olumsuzlukların önüne geçmek için gayret gösterdiklerinin altını çizen Erdoğan,
sözlerine şöyle devam etti: "Dünyadaki ülkelerin pek çoğunun bünyesindeki
radikal grupları ihraç ettikleri bir yer haline dönüşen Suriye'deki gelişmeler
karşısında da aktif bir tutum içindeyiz. Gerek Cenevre ve Astana süreçlerine
verdiğimiz destekle gerekse sahada oluşturmayı sürdürdüğümüz güvenli bölgeler
aracılığıyla, Suriye'nin yeniden huzurlu bir yer haline gelmesini sağlamaya
çalışıyoruz. Cerablus ve Rai bölgelerini DEAŞ'tan, Afrin bölgesini PKK-PYD-YPG
terör örgütünden temizleyerek 4 bin kilometrekarelik bir alanı milyonlarca
Suriyeli için güvenli ve huzurlu bir yer haline getirdik.
Son olarak Rusya ile birlikte imzaladığımız Soçi
Mutabakatıyla rejimin 3,5 milyon sivilin yaşadığı İdlib Çatışmasızlık
Bölgesi'ne yönelik kanlı saldırılarının önüne geçtik. Daha önce Halep, Hama,
Humus, Dera ve Doğu Guta'da yaşanan katliamların İdlib'de tekrarlanmasını
engelleyerek Suriye'de barışa ve siyasi çözüme giden yolu açık tuttuğumuza
inanıyoruz. Hedefimiz, Menbiç'ten başlayarak Irak sınırına kadar olan Suriye
topraklarının tamamını teröristlerden temizlemektir."
"TERÖR
ÖRGÜTLERİNE KARŞI İLKELİ BİR YAKLAŞIM SERGİLENMESİNİ İSTİYORUZ"
"Buradan tüm tarafları, Suriye'de adil ve
sürdürülebilir siyasi çözüm arayışlarına yapıcı bir anlayışla destek olmaya
davet ediyorum." çağrısında bulunan Erdoğan, şunları söyledi:
"Terör örgütlerine karşı ilkeli bir yaklaşım
sergilenmesini istiyoruz. Taktik çıkarları uğruna teröristleri on binlerce tır
ve binlerce kargo uçağı silahla donatanlar, gelecekte bunun acısını mutlaka
çekeceklerdir. Bir yandan terör örgütlerini desteklemek, bir yandan kapıları
mültecilere kapatmak, bunun tüm yükünü de Türkiye gibi birkaç ülkeye yüklemek,
kimsenin geleceğini daha güvenli, daha müreffeh yapmaz. Tam tersine bu şekilde
ötelenen sorunlar, bir süre sonra artık mevcut tedbirlerle üstesinden
gelinemeyecek boyuta ulaşır.
Onun için gelin Suriye, Irak, Yemen, Libya, Afganistan,
Ukrayna gibi fiili; Balkanlar, Kafkasya, Kuzey Afrika, Orta Afrika, Körfez ve
Doğu Akdeniz gibi potansiyel sorun alanlarının çözümü için daha samimi ve
yapıcı gayretler ortaya koyalım. Unutmayınız, dünyanın her yerinde asgari bir
huzur ve refah düzeyi oluşturamazsak, hiç kimsenin kendi sınırları içinde
güvenle yaşamayı sürdüremeyeceğini bilmeliyiz."
"DÜNYA
ÜLKELERİNİ, FETÖ'YE KARŞI HAREKETE GEÇMEYE DAVET EDİYORUM"
Terör örgütlerinin hepsinin tüm güçlerini silahlı
eylemlerinden almadığına dikkati çeken Erdoğan, "Bazıları daha karmaşık,
daha gizli, daha aldatıcı yöntemler kullanıyor. Ülkemizde 15 Temmuz 2016 gecesi
darbe girişimine kalkışıp 251 vatandaşımızı şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı
yaralayan FETÖ, işte böyle bir terör örgütüdür. Peki bunun lideri şu anda
nerededir? Bunun başı nerededir? Bunun başı şu anda, evet, Amerika'da,
Pensilvanya'dadır. 400 dönümlük bir arazide şu anda yaşamakta ve buradan
dünyanın 160 ülkesine terör ihraç etmektedir. Bu örgüt, faaliyetlerini
'eğitim', 'yardımlaşma', 'diyalog' gibi parıltılı kavramların ardına
saklanarak, sivil toplum örgütü veya ticari kuruluş görünümünde
sürdürmektedir." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'de 40 yıl boyunca işte bu aldatmacayla
gelişen, büyüyen terör örgütünün, kendini yeteri kadar güçlü hissedince gerçek
yüzünü gösterdiğini vurguladı.
Önce emniyet ve yargı kurumlarının içindeki, ardından da
silahlı kuvvetlere sızdırdığı elemanları aracılığıyla ardı ardına darbe
teşebbüsleri başlattığına dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Bu
örgüt zaman içinde ülkemizde sahip olduğu ekonomik ve bürokratik gücü, devletle
birlikte siyaseti ve toplumu kontrol altına almak için kullanmaya kalkmıştır.
Milletimizin desteğiyle son 5 yılda yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde
FETÖ'yü ülkemizde büyük ölçüde tasfiye ettik. Şimdi bu terör örgütünün dünyanın
dört bir yanında benzer faaliyetler yürüttüğünü görüyoruz.
Türkiye'nin ikazlarına kulak veren, tecrübelerinden ders
alan ülkeler birer birer bu örgütü deşifre ediyor ve topraklarından kovuyor.
Buna karşılık ne yazık ki dost bildiğimiz birçok ülke ve bunlar hala bunları
bize vermemekte ısrar ediyorlar. Tabii ki hala tehlikenin farkına varmamış
olanlar bunun bedelini de ağır ödeyecekler. Mesela, FETÖ terör örgütünün
Amerika'nın 27 eyaletinde, sadece charter okullar aracılığıyla devlet
bütçesinden yılda aldığı para 763 milyon dolardır."
Bu rakama örgütün her türlü kara para aklama işine
karışan ticari kuruluşlarının ve gizli gündemleri olan sivil toplum örgütü
görünümlü diğer yapıların gelirlerinin dahil olmadığına işaret eden Erdoğan,
"Buradan tüm dünya ülkelerini, canım yandığı için açık söylüyorum, FETÖ
terör örgütüne karşı dikkatli olmaya ve harekete geçmeye davet ediyorum.
Silahlı terör örgütleri ve eli kanlı rejimler konusunda sergilediğimiz
dayanışmayı bu sinsi örgüt için de göstermeliyiz. İsteyen her ülkeyle bu
konudaki tecrübelerimizi ve elimizdeki bilgileri paylaşmaya hazırız."
çağrısında bulundu.
"TÜRKİYE
TİCARETİN DE İNSAN DOLAŞIMININ DA SERBEST OLMASINDAN YANADIR"
Erdoğan, ticaret savaşlarının her dönemde insanlığa zarar
verdiğini, bugün de böyle bir sürecin eşiğinde, hatta içinde olunduğunu
söyledi.
Ticari anlaşmaların keyfi bir şekilde iptal edilmesinin,
korumacı politikaların yaygınlaştırılması ve ekonomik yaptırımların silah gibi
kullanılması karşısında hiç kimsenin sessiz kalamayacağını belirten Erdoğan,
"Bu çarpık gelişmelerin zararı, eninde sonunda her ülkeye dokunacaktır.
Dünya ticaret düzeninin tek taraflı kararlarla bozulmasına engel olmak için hep
birlikte çalışmalıyız." dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 2030 Küresel Kalkınma
Hedefleri'nin başarısı için çalışılması gereken bir dönemde, dünyanın yeni bir
ekonomik kırılma yaşamasını hiç kimsenin istemeyeceğine işaret etti.
Kaos çıkarmanın kolay, düzeni sağlamanın zor olduğunu
ifade eden Erdoğan, "Bugün bazı ülkeler ısrarla kaos çıkarmaya çalışıyor.
Merhametin, vicdanın, hukukun, hakkaniyetin, umudun kaybolduğu bir dünya düzeni
kadar büyük tehlike yoktur. Şu anda hep birlikte böyle bir tehlike ile karşı
karşıyayız. Türkiye, ticaretin de insan dolaşımının da serbest olmasından yanadır.
Bu konularda yaşanan her geriye gidiş, bizi olumsuz etkiliyor. Üstelik, bu
tutumun tehdit diliyle, dayatmayla, ikili ilişkilerin geçmişinin tümden yok
sayılmasıyla ortaya konması üzüntümüzü daha da artırıyor."
değerlendirmesinde bulundu.
"EKONOMİ
KONUSUNDA SORUMLU HAREKET EDİLMESİNİ BEKLİYORUZ"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, sorunları eşit şartlarda
yürütülecek yapıcı diyalogla çözmekten yana olduklarını vurguladı.
Her alanda olduğu gibi ekonomi konusunda da sorumlu
hareket edilmesini beklediklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti: "Dünya
Ticaret Örgütü, G20, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği ile tesis
ettiğimiz Gümrük Birliği gibi uluslararası platformlarda muhataplarımızla
etkin, uyumlu ve yapıcı iş birliği içindeyiz. Türkiye olarak her zaman iş
yaptığımız, iş birliği yaptığımız muhataplarımızla birlikte kazanmaktan yana
olduğumuzu ifade ediyoruz. Hedef, kazan-kazan.
Bu samimi yaklaşımımız ortadayken, ülkemize yönelik
ithamları ve baskıları haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Bizimle aynı
perspektifi paylaşan ülkelerle ve kurumlarla beraber dünyanın içine çekilmeye
çalışıldığı bu siyasi ve ekonomik kaosun üstesinden gelebileceğimize
inanıyoruz. Bu konuda sizlerin desteğini bekliyoruz."
"MERKEZİNİN
İSTANBUL OLMASINI TEKLİF EDİYORUZ"
Başkan Erdoğan,
sözlerine son vermeden iki hususu daha paylaşmak istediğini belirterek,
"İlk olarak Birleşmiş Milletler bünyesinde geleceğimiz olan gençlerimizle
ilgili bir kuruluşa ihtiyaç bulunduğunu düşünüyoruz. Türkiye olarak, Birleşmiş
Milletler Gençlik Kuruluşunun bir an önce tesis edilmesini ve merkezinin de
dünya tarihinin sembol şehirlerinden İstanbul olmasını teklif ediyoruz. İstanbul'da
halen inşa edilmekte olan bir gençlik merkezini, bu kuruluşumuza tahsis
edebiliriz." dedi.
İkinci olarak 2005'te Türkiye'de düzenlenen "Dünya
Yaşlanma Zirvesi"nde, 2019 yılının "Uluslararası Yaşlılık Yılı"
olarak belirlendiğini anımsatan Erdoğan, "Bu kapsamda Birleşmiş Milletler
Uluslararası Yaşlılık Ajansı ülkemizde kuruluyor ve 3'üncü Dünya Yaşlılık
Kurultayı da İstanbul'da yapılıyor. 10 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirilecek
bu kurultaya sizleri davet ediyoruz." ifadesini kullandı.
Bir kez daha 73'üncü Genel Kurul çalışmalarının başarılı
geçmesini dileyen Erdoğan, "İnsanlığın ortak parlamentosu olan bu çatı
altında temsil edilen tüm ülkeleri ve halkları, şahsım ve devletim adına
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum." diyerek konuşmasını tamamladı.
YORUMLAR