"İnsanlığın ortak vicdanının sesi olduğumuza...

"İnsanlığın ortak vicdanının sesi olduğumuza inanıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurul Salonu'nda, BM 73. Genel Kurulu Genel Görüşmeleri Açılışı'nda yer alarak, Genel Kurula hitap etti.

27 Eylül 2018 - 17:02 - Güncelleme: 27 Eylül 2018 - 17:20

Konuşmasına, "Birleşmiş Milletler 72'inci 'Genel Kurul Başkanı' sıfatıyla geçtiğimiz yıl boyunca yürüttüğü başarılı çalışmalar için Sayın Layçak'a teşekkür ediyorum. Genel Kurul Başkanlığını devralan Sayın Espinosa'yı da tebrik ediyorum. Bu yılki Genel Kurulumuzun tüm dünya halkları için hayırlara vesile olmasını diliyorum." diyerek başlayan Erdoğan, toplantının Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin 100'üncü yıl dönümünde gerçekleştirdiklerini söyledi.

Erdoğan, savaşın ardından kurulan Milletler Cemiyetinin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yerini Birleşmiş Milletlere bıraktığını ifade etti.

Birleşmiş Milletlerin 73 yıllık geçmişinde hiç de küçümsenemeyecek çalışmalar yürüttüğünü ve başarılar elde ettiğini belirten Erdoğan, ancak zaman içinde Birleşmiş Milletlerin insanlığın barış ve refah beklentilerini karşılamaktan uzaklaştığının da bir gerçek olduğunu vurguladı.

Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi, veto hakkına sahip 5 üyenin çıkarlarına hizmet eden, zulümlere seyirci kalan bir yapıya bürünmüştür." dedi.

Geçmişte Bosna'da, Ruanda'da, Somali'de, yakın tarihte Myanmar'da halen Filistin'de yapılan katliamların hep Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin gözü önünde gerçekleştiğine dikkati çeken Erdoğan, "Filistinlilere uygulanan zulme ses çıkartmayanların, onlara yapılan yardımları kısma konusundaki gayretleri sadece zalimlerin cesaretini artırmaktadır. Tüm dünya arkasını dönse bile Türkiye olarak biz, mazlum Filistinlilerin yanında yer almaya, ilk kıblemiz Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne sahip çıkmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

Erdoğan, dünyanın pek çok yerinde, etnik temizlikten toplu katliamlara kadar hiç kimsenin görmek istemediği sahnelerin her gün yeniden ortaya çıktığını söyledi.

Aynı şekilde sağlıktan eğitime, gıdadan kültüre kadar bu büyük çatı altında yürütülen çalışmaların hepsiyle ilgili bir tatminsizlik halinin mevcut olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Böyle önemli bir yapının adı sürekli başarısızlıklarla anılan bir kurum haline gelmesine bizim gönlümüz rıza göstermiyor. İşte bu sebeple her fırsatta Güvenlik Konseyi başta olmak üzere Birleşmiş Milletlerin yapısında ve işleyişinde kapsamlı bir reforma gidilmesi gerektiğini söylüyoruz. Onun içindir de 'Dünya 5'ten büyüktür' derken de insanlığın ortak vicdanının sesi olduğumuza inanıyoruz. Zira artık dünya, İkinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarında değil. Burada 194 ülkeden temsilciler var.

Niçin bu 194 ülkenin tamamı da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde temsil eden durumuna gelmesin? Niçin hepsi de daimi üye olma dönerli olarak konumuna gelmesin? Sadece 5 üye, diğerleri maalesef geçici, onların da orada hiçbir inisiyatifi yok. Birleşmiş Milletler reformunun sadece bütçeyle sınırlı tutulması, gerçek sorunların çözümüne katkı sağlamayacağı gibi kimseyi de mutlu etmeyecektir. Dünyanın geleceği için çok önemli gördüğüm bu kurumun, asıl görev alanları olan güvenlik, kalkınma, sosyal eşitlik konularında etkinliğinin artırılmasına ihtiyaç vardır."


"DÜNYANIN DÜZENİNİ SAĞLAYACAK OLAN ADALETTİR"

Erdoğan, Türkiye olarak yaşanılan coğrafyadan başlayarak dünyaya doğru bakıldığında Birleşmiş Milletler vasıtasıyla yapılabilecek çok önemli işler olduğunun görüldüğünü belirtti.

"Her şeyden önce bizim anlayışımıza göre dünyanın düzenini, kurtuluşunu ve mutluluğunu sağlayacak olan adalettir." diyen Erdoğan, şunları söyledi: "Medeniyetimizde 'adalet dairesi' diye ifade ettiğimiz toplum, hukuk, devlet yönetimi, devlet gücü, ekonomi ve adalet arasındaki ilişkinin en doğru şekilde kurulup işletilmesini esas alan bir çember vardır. Hepsi de birbiriyle ilişkili olan bu dairenin zincirleri, günümüz dünyasında pek çok yerde paramparça olmuştur. Bugün dünyamızın siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların pençesinde kıvranıyor olmasının sebebi işte budur.

Hepimizin huzurlu ve güvenli geleceği için insanlığın adalet arayışıyla başlayan mücadelesini, adaletin tesisiyle sonuçlandırmayı başarmak mecburiyetindeyiz. Bugün dünyanın en zengin 62 kişisinin mal varlığı, toplam nüfusun yaklaşık yarısına yani 3,6 milyar insana denk ise burada bir sorun var demektir."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, dünyada 821 milyon insan çoğu gece aç bir şekilde uykuya dalarken, 672 milyon kişiye obezite teşhisi konuyorsa burada bir sorun olduğunu belirtti.

Farklı coğrafyalarda 258 milyon kişinin daha insani şartlarda yaşamak için yollara döküldüğüne, 68 milyon kişinin zorla yerlerinden edildiğine işaret eden Erdoğan, burada bir sorunun olduğunu söyledi.

"BM'Yİ ADALET BEKLENTİSİNİN SÖZCÜSÜ VE UYGULAYICISI HALİNE GETİRELİM"

Erdoğan, Afrika'da doğan bir çocuğun ömrünün ilk aylarında ölme ihtimali, bu şehirde doğan bir çocuğa göre 9 kat daha fazlaysa ise burada da bir sorunun olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı: "Anadolu'nun ortasındaki Konya'dan yaktığı ışıkla tüm dünyadaki gönülleri aydınlatan Hazreti Mevlana, adaleti, 'Bir şeyi yerli yerine koymak' yani hakkı sahibine vermek olarak tanımlıyor. Gelin, bu dünyada her şeyin yerli yerine konulmasını sağlamak için Birleşmiş Milletleri insanlığın adalet beklentisinin sözcüsü ve uygulayıcısı haline getirelim. Gelin, ezilene kalkan olacak, aç ve açıkta kalana el uzatacak, gelecek nesillere umut aşılayacak bir küresel yönetim sistemi kuralım.

Bu kürsüde söylenen sözler, yapılan tespitler ve ortaya konan teklifler ancak böyle bir anlam ifade edecektir. Çünkü yine Hazreti Mevlana'ya göre zalim, üzerine düşen görevleri yerine getirmeyen kişidir. Birleşmiş Milletleri zulmün değil adaletin kaynağı haline getirmek istiyorsak, üzerimize düşen görevlere daha sıkı sarılmalıyız."

Türkiye'nin halen uyguladığı küresel insani diplomasi ile daha adil bir dünya için elinden gelen çabayı gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, "Sınırlarımız içinde 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyondan fazla sığınmacıyı, dünyada başka örneği olmayan hizmetler sunarak misafir ediyoruz. Sadece Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar harcadığımız tutar 32 milyar doları bulmuştur." diye konuştu.

Erdoğan, ayrıca Suriye'de daha önce emniyet altına aldıkları Cerablus, Rai, Afrin bölgeleriyle İdlib çatışmasızlık bölgesindeki milyonlarca kişiye de her türlü insani yardımı yaptıklarının altını çizdi.

Türkiye'de okula giden Suriyeli öğrenci sayısının 600 binin üzerinde bulunduğu bilgisini paylaşan Erdoğan, "Vatandaşlarımıza verdiğimiz ilaç dahil tüm sağlık hizmetlerinden ülkemizdeki sığınmacılar, hiçbir ayrım yapılmaksızın ücretsiz olarak yararlanabiliyor." dedi.


"TÜRKİYE'YE DAHA ESNEK ŞARTLARDA DESTEK VERİLMESİNİ BEKLİYORUZ"

Erdoğan, kamplarda kalan sığınmacıların ihtiyaçlarının tamamını da karşıladıklarını söyledi.

Buna karşılık dışarıdan aldıkları desteğin uluslararası kuruluşlardan 600 milyon dolar olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: "Avrupa Birliği'nden de şu ana kadar fiilen verilen tutar itibarıyla, bu bizim milli bütçemize girmiyor, sadece uluslararası kuruluşlara giriyor, o da 1,7 milyar Avro düzeyindedir. Avrupa Birliği'nin 3 milyar Avro, artı 3 milyar Avro tutarındaki destek vaadi proje şartına bağlandığı için yeteri kadar etkin şekilde kullanılmamaktadır. Halbuki biz, sığınmacılara verdiğimiz hizmetleri her gün ve herhangi bir projeye bağlı olmaksızın kesintisiz olarak devam ettiriyoruz. Sığınmacılara sağladığı imkanlarla, Avrupa başta olmak üzere dünyanın büyük bir mülteci akınına uğramasının önüne geçen Türkiye'ye daha fazla ve daha esnek şartlarda destek verilmesini bekliyoruz.

Üstelik Türkiye, sınırları içindeki ve ötesindeki sığınmacılar yanında dünyanın dört bir yanında çok önemli insani kalkınma yardımları gerçekleştiriyor. Bu yıl itibarıyla Türkiye, toplam kalkınma yardımlarında dünyada 6'ıncı, insani yardımlarda ise ilk sırada yer almaktadır. Ekonomik büyüklük olarak dünyada 17'nci sırada yer alıyor olmamıza rağmen, kalkınma ve insani yardımlarda ilk sıralarda bulunmamız, ülke olarak bu konuya verdiğimiz önemin ifadesidir."

Genel Kurulun bu yıl ki temasında tescil edildiği gibi dünyanın barışçıl, eşitlikçi ve sürdürülebilir toplumlar için küresel liderliğe ve ortak sorumluluğa her zamankinden daha çok ihtiyacının bulunduğunu belirten Erdoğan, Türkiye olarak Birleşmiş Milletler çatısı altında bu doğrultuda önemli gayretlerin ortaya koyulduğunu vurguladı.

Erdoğan, Finlandiya ile 2010'da başlattıkları "Barış İçin Arabuluculuk Girişimi"nin 56 üyeli bir dostluk grubuyla desteklendiğini hatırlattı. Halen dönem başkanlığını yürüttükleri "İslam İşbirliği Teşkilatı" bünyesinde de bu yönde ciddi adımlar attıklarını anlatan Erdoğan, İspanya ile başlattıkları "Medeniyetler İttifakı Girişimi"nin de 146 üye ülkenin katılımıyla bir Birleşmiş Milletler Girişimi haline dönüştüğünü ifade etti.

Açlıkla boğuşan Somali'nin ayağa kaldırılması konusunda tüm dünyaya örnek olacağına inandığı bir kalkınma programı uyguladıklarına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'den bir hayli uzakta olan Arakan'daki milyonlarca mazluma yardım için imkanları seferber ettiklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez krizinin çözümü konusunda samimi çaba sarf ettiklerine değinerek, Irak'ta tüm tarafları, ülkenin ortak geleceği doğrultusunda çaba göstermeleri için teşvik ettiklerini bildirdi.

Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı gibi konularda Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan olumsuzlukların önüne geçmek için gayret gösterdiklerinin altını çizen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Dünyadaki ülkelerin pek çoğunun bünyesindeki radikal grupları ihraç ettikleri bir yer haline dönüşen Suriye'deki gelişmeler karşısında da aktif bir tutum içindeyiz. Gerek Cenevre ve Astana süreçlerine verdiğimiz destekle gerekse sahada oluşturmayı sürdürdüğümüz güvenli bölgeler aracılığıyla, Suriye'nin yeniden huzurlu bir yer haline gelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Cerablus ve Rai bölgelerini DEAŞ'tan, Afrin bölgesini PKK-PYD-YPG terör örgütünden temizleyerek 4 bin kilometrekarelik bir alanı milyonlarca Suriyeli için güvenli ve huzurlu bir yer haline getirdik.

Son olarak Rusya ile birlikte imzaladığımız Soçi Mutabakatıyla rejimin 3,5 milyon sivilin yaşadığı İdlib Çatışmasızlık Bölgesi'ne yönelik kanlı saldırılarının önüne geçtik. Daha önce Halep, Hama, Humus, Dera ve Doğu Guta'da yaşanan katliamların İdlib'de tekrarlanmasını engelleyerek Suriye'de barışa ve siyasi çözüme giden yolu açık tuttuğumuza inanıyoruz. Hedefimiz, Menbiç'ten başlayarak Irak sınırına kadar olan Suriye topraklarının tamamını teröristlerden temizlemektir."

"TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI İLKELİ BİR YAKLAŞIM SERGİLENMESİNİ İSTİYORUZ"

"Buradan tüm tarafları, Suriye'de adil ve sürdürülebilir siyasi çözüm arayışlarına yapıcı bir anlayışla destek olmaya davet ediyorum." çağrısında bulunan Erdoğan, şunları söyledi:

"Terör örgütlerine karşı ilkeli bir yaklaşım sergilenmesini istiyoruz. Taktik çıkarları uğruna teröristleri on binlerce tır ve binlerce kargo uçağı silahla donatanlar, gelecekte bunun acısını mutlaka çekeceklerdir. Bir yandan terör örgütlerini desteklemek, bir yandan kapıları mültecilere kapatmak, bunun tüm yükünü de Türkiye gibi birkaç ülkeye yüklemek, kimsenin geleceğini daha güvenli, daha müreffeh yapmaz. Tam tersine bu şekilde ötelenen sorunlar, bir süre sonra artık mevcut tedbirlerle üstesinden gelinemeyecek boyuta ulaşır.

Onun için gelin Suriye, Irak, Yemen, Libya, Afganistan, Ukrayna gibi fiili; Balkanlar, Kafkasya, Kuzey Afrika, Orta Afrika, Körfez ve Doğu Akdeniz gibi potansiyel sorun alanlarının çözümü için daha samimi ve yapıcı gayretler ortaya koyalım. Unutmayınız, dünyanın her yerinde asgari bir huzur ve refah düzeyi oluşturamazsak, hiç kimsenin kendi sınırları içinde güvenle yaşamayı sürdüremeyeceğini bilmeliyiz."


"DÜNYA ÜLKELERİNİ, FETÖ'YE KARŞI HAREKETE GEÇMEYE DAVET EDİYORUM"

Terör örgütlerinin hepsinin tüm güçlerini silahlı eylemlerinden almadığına dikkati çeken Erdoğan, "Bazıları daha karmaşık, daha gizli, daha aldatıcı yöntemler kullanıyor. Ülkemizde 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişimine kalkışıp 251 vatandaşımızı şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı yaralayan FETÖ, işte böyle bir terör örgütüdür. Peki bunun lideri şu anda nerededir? Bunun başı nerededir? Bunun başı şu anda, evet, Amerika'da, Pensilvanya'dadır. 400 dönümlük bir arazide şu anda yaşamakta ve buradan dünyanın 160 ülkesine terör ihraç etmektedir. Bu örgüt, faaliyetlerini 'eğitim', 'yardımlaşma', 'diyalog' gibi parıltılı kavramların ardına saklanarak, sivil toplum örgütü veya ticari kuruluş görünümünde sürdürmektedir." diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'de 40 yıl boyunca işte bu aldatmacayla gelişen, büyüyen terör örgütünün, kendini yeteri kadar güçlü hissedince gerçek yüzünü gösterdiğini vurguladı.

Önce emniyet ve yargı kurumlarının içindeki, ardından da silahlı kuvvetlere sızdırdığı elemanları aracılığıyla ardı ardına darbe teşebbüsleri başlattığına dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Bu örgüt zaman içinde ülkemizde sahip olduğu ekonomik ve bürokratik gücü, devletle birlikte siyaseti ve toplumu kontrol altına almak için kullanmaya kalkmıştır. Milletimizin desteğiyle son 5 yılda yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde FETÖ'yü ülkemizde büyük ölçüde tasfiye ettik. Şimdi bu terör örgütünün dünyanın dört bir yanında benzer faaliyetler yürüttüğünü görüyoruz.

Türkiye'nin ikazlarına kulak veren, tecrübelerinden ders alan ülkeler birer birer bu örgütü deşifre ediyor ve topraklarından kovuyor. Buna karşılık ne yazık ki dost bildiğimiz birçok ülke ve bunlar hala bunları bize vermemekte ısrar ediyorlar. Tabii ki hala tehlikenin farkına varmamış olanlar bunun bedelini de ağır ödeyecekler. Mesela, FETÖ terör örgütünün Amerika'nın 27 eyaletinde, sadece charter okullar aracılığıyla devlet bütçesinden yılda aldığı para 763 milyon dolardır."

Bu rakama örgütün her türlü kara para aklama işine karışan ticari kuruluşlarının ve gizli gündemleri olan sivil toplum örgütü görünümlü diğer yapıların gelirlerinin dahil olmadığına işaret eden Erdoğan, "Buradan tüm dünya ülkelerini, canım yandığı için açık söylüyorum, FETÖ terör örgütüne karşı dikkatli olmaya ve harekete geçmeye davet ediyorum. Silahlı terör örgütleri ve eli kanlı rejimler konusunda sergilediğimiz dayanışmayı bu sinsi örgüt için de göstermeliyiz. İsteyen her ülkeyle bu konudaki tecrübelerimizi ve elimizdeki bilgileri paylaşmaya hazırız." çağrısında bulundu.

"TÜRKİYE TİCARETİN DE İNSAN DOLAŞIMININ DA SERBEST OLMASINDAN YANADIR"

Erdoğan, ticaret savaşlarının her dönemde insanlığa zarar verdiğini, bugün de böyle bir sürecin eşiğinde, hatta içinde olunduğunu söyledi.

Ticari anlaşmaların keyfi bir şekilde iptal edilmesinin, korumacı politikaların yaygınlaştırılması ve ekonomik yaptırımların silah gibi kullanılması karşısında hiç kimsenin sessiz kalamayacağını belirten Erdoğan, "Bu çarpık gelişmelerin zararı, eninde sonunda her ülkeye dokunacaktır. Dünya ticaret düzeninin tek taraflı kararlarla bozulmasına engel olmak için hep birlikte çalışmalıyız." dedi.

Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 2030 Küresel Kalkınma Hedefleri'nin başarısı için çalışılması gereken bir dönemde, dünyanın yeni bir ekonomik kırılma yaşamasını hiç kimsenin istemeyeceğine işaret etti.

Kaos çıkarmanın kolay, düzeni sağlamanın zor olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bugün bazı ülkeler ısrarla kaos çıkarmaya çalışıyor. Merhametin, vicdanın, hukukun, hakkaniyetin, umudun kaybolduğu bir dünya düzeni kadar büyük tehlike yoktur. Şu anda hep birlikte böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Türkiye, ticaretin de insan dolaşımının da serbest olmasından yanadır. Bu konularda yaşanan her geriye gidiş, bizi olumsuz etkiliyor. Üstelik, bu tutumun tehdit diliyle, dayatmayla, ikili ilişkilerin geçmişinin tümden yok sayılmasıyla ortaya konması üzüntümüzü daha da artırıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"EKONOMİ KONUSUNDA SORUMLU HAREKET EDİLMESİNİ BEKLİYORUZ"

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, sorunları eşit şartlarda yürütülecek yapıcı diyalogla çözmekten yana olduklarını vurguladı.

Her alanda olduğu gibi ekonomi konusunda da sorumlu hareket edilmesini beklediklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti: "Dünya Ticaret Örgütü, G20, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği ile tesis ettiğimiz Gümrük Birliği gibi uluslararası platformlarda muhataplarımızla etkin, uyumlu ve yapıcı iş birliği içindeyiz. Türkiye olarak her zaman iş yaptığımız, iş birliği yaptığımız muhataplarımızla birlikte kazanmaktan yana olduğumuzu ifade ediyoruz. Hedef, kazan-kazan.

Bu samimi yaklaşımımız ortadayken, ülkemize yönelik ithamları ve baskıları haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Bizimle aynı perspektifi paylaşan ülkelerle ve kurumlarla beraber dünyanın içine çekilmeye çalışıldığı bu siyasi ve ekonomik kaosun üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz. Bu konuda sizlerin desteğini bekliyoruz."

"MERKEZİNİN İSTANBUL OLMASINI TEKLİF EDİYORUZ"

 Başkan Erdoğan, sözlerine son vermeden iki hususu daha paylaşmak istediğini belirterek, "İlk olarak Birleşmiş Milletler bünyesinde geleceğimiz olan gençlerimizle ilgili bir kuruluşa ihtiyaç bulunduğunu düşünüyoruz. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler Gençlik Kuruluşunun bir an önce tesis edilmesini ve merkezinin de dünya tarihinin sembol şehirlerinden İstanbul olmasını teklif ediyoruz. İstanbul'da halen inşa edilmekte olan bir gençlik merkezini, bu kuruluşumuza tahsis edebiliriz." dedi.

İkinci olarak 2005'te Türkiye'de düzenlenen "Dünya Yaşlanma Zirvesi"nde, 2019 yılının "Uluslararası Yaşlılık Yılı" olarak belirlendiğini anımsatan Erdoğan, "Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Uluslararası Yaşlılık Ajansı ülkemizde kuruluyor ve 3'üncü Dünya Yaşlılık Kurultayı da İstanbul'da yapılıyor. 10 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirilecek bu kurultaya sizleri davet ediyoruz." ifadesini kullandı.

Bir kez daha 73'üncü Genel Kurul çalışmalarının başarılı geçmesini dileyen Erdoğan, "İnsanlığın ortak parlamentosu olan bu çatı altında temsil edilen tüm ülkeleri ve halkları, şahsım ve devletim adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum." diyerek konuşmasını tamamladı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x