Kısa adı LIQUEFACT olan, “Assessment and
mitigation of liquefaction potential across Europe: a holistic approach to
protect structures / infrastructures for improved resilience to
earthquake-induced liquefaction disasters” isimli proje, İstanbul
Üniversitesi’nin 2016 yılında başlayan yeni bir Avrupa Birliği UFUK2020 projesi
olarak desteklenmeye kabul edildi.
Yürütücülüğünü İÜ Mühendislik Fakültesi
Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Özçep'in yaptığı
UFUK2020 tarafından desteklenen 700748 No’lu proje, 42 aylık bir
süreçte, 11 ortak ile gerçekleştiriliyor.
Deprem Sırasında Zeminde Sıvılaşmaya Dayalı
Oluşan Hasarların Azaltılması Amaçlanıyor
Proje ile tüm paydaşların ihtiyaçlarını giderecek
şekilde, deprem nedeniyle zeminde sıvılaşmaya dayalı oluşabilecek hasar
seviyesinin doğru tahmin edilmesi ve uygun iyileştirme tekniklerinin
tanımlanmasına yönelik bir çerçeve hazırlanması, bunların fiziksel, sosyal,
ekonomik ve çevresel faktörler bakımından değerlendirilmesi, Avrupa için
sıvılaşma riskine yönelik olarak Coğrafi Bilgi Sistemi’ne dayanan haritalar
hazırlanması, üst yapı ve alt yapılarda sıvılaşmaya bağlı hasarı belirlemeye
yönelik yeni basitleştirilmiş metodolojilerin oluşturulması, bu konuda zemin incelemeleri
ve sıvılaşma riskini belirlemeye yönelik hesapları da içeren rehberler
hazırlanması, deprem-zemin-yapı etkileşiminin bu hesaplara dâhil edilmesine
yönelik çalışmaların gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.
Proje hedefleri arasında ayrıca santrifüj deneylerinin
yapılması, farklı iyileştirme tekniklerinin maliyet-fayda bakımından
karşılaştırılması, buna yönelik bütçeleme modellerinin geliştirilmesi, bu
konuda yazılımlar geliştirilmesi, önerilen modellerin bazı vaka analizleri
üzerinde uygulanarak doğrulanması ve Avrupa Yapı Şartnamelerini hazırlayan
ekiplerin yararlanabilecekleri dokümanlar hazırlanması yer alıyor.
Bir deprem ülkesi olan Türkiye’yi böyle büyük ve
önemli projede temsil edecek olan İstanbul Üniversitesi, dokuz çalışma
paketinden oluşan projenin yedisinde katkı yapacak. İş paketlerinin birinde
dört test sahasında gelişmiş deneyler yapmak ve daha sonra mikro bölgeleme
çalışmalarını gerçekleştirmek hedefleniyor. İstanbul Üniversitesi bu dört
sahadan birini üstlendi.
Depremle ilgili tartışmaların artış
gösterdiği bugünlerde, LIQUEFACT projesi hakkında İÜ Mühendislik Fakültesi Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Ferhat Özçep ile görüştük.
Afetler içerisinde
Türkiye açısından bakıldığında en önemlilerinden birinin deprem olduğunu
vurgulayan Doç. Dr. Özçep, “Afetle ilişkili deprem sorunları açısından
baktığımızda zeminlerin önemli bir problem olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu
zemin, deprem ve bina etkileşimi ve bu etkileşimin doğru kurulmadığı takdirde
oluşabilecek kayıplar bir takım deprem sonrası sorunlara yol açabiliyor. Bizim
projemiz ise depremler nedeniyle zeminde oluşan bir problem olan sıvılaşma
problemi” şeklinde konuştu.
“Sıvılaşmaya Hassas Zeminleri Belirliyoruz”
Sıvılaşma olayının
deprem yükleri altında zeminin mukavemetini kaybederek bir sıvı gibi davranması
ve bu sıvı gibi davranma neticesinde eğer üzerinde bir yapı varsa bu yapıyı
taşıyamaz hale gelmesi olduğunu belirten Doç. Dr. Özçep, “Genelde çoğu
sıvılaşma durumunda binada herhangi bir hasar olmayabiliyor. Projemizde ise biz
bu sıvılaşma olayını tanımlayarak sıvılaşmaya hassas zeminleri belirliyoruz.
Daha sonra bu zeminlerle yapı etkileşimi ortaya koyuluyor. Bu yapı
etkileşiminin son boyutunda ise toplumun bu afete karşı direncini oluşturmayı
amaçlıyoruz. Bu projenin sonuçlarından pay alacak, sonuçlarından kendine bir
çıkarım sağlayacak paydaşların bu tür olgulara karşı direncini sağlamak”
ifadelerini kullandı.
“Marmara’da Büyük ve Yıkıcı Bir Deprem Bekleniyor”
Projede test sahası
olarak Marmara bölgesinin seçildiğini söyleyen Doç. Dr. Özçep, “Çünkü
Marmara’da büyük ve yıkıcı bir deprem bekleniyor. Mühendislik bakış açısıyla
bakarsak ve en kötü senaryo üzerinden yola çıkarsak 7 ve üzeri bir deprem olma
olasılığı var. Çünkü çok uzun süredir bir enerji birikimi var Marmara’da. Bu
enerji birikiminin bir depreme dönüşmesi olasılığı var. Marmara bölgesindeki
özellikle İstanbul, Bursa, Yalova, Çanakkale, Tekirdağ’daki zemin koşulları ve
bunların sıvılaşmaya hassasiyetleri incelenecek. Daha sonraki süreçte bunlar
bölgedeki test sahası veya pilot çalışmalarla bu zeminlerin yapılarla ilişkisi
ortaya konacak. Bu yapılarla ilişkisi sonucunda hasar görebilirlikleri meydana
çıkacak. Bu projenin ikinci aşaması ise yapılarla ilişkili kısım. Projenin son
aşamasında ise dirençlilik kısmı incelenecek. Proje aslında bütün Avrupa
çapında olduğu için ve Avrupa Birliği tarafından desteklendiği için aynı zamanda
somut bir çıkarım olarak” dedi.
Proje kapsamında
yürütülecek çalışmalarla “Avrupa Birliği Deprem Tasarı Yönetmelikleri”nde de
içerik değişikliğine gitme ihtimali olduğunu söyleyeyen Doç. Dr. Özçep,
“Projenin ilk aşamasında Çanakkale’de çalıştık. Bölgenin deprem tehlike
analizini oluşturduk. Belki Türkiye’de hiç yapılmayan yeni laboratuvar testleri
topladığımız verilerin değerlendirilmesinde kullanıldı. Bu çalışmalarda diğer
ülkelerdeki partnerlerimizden Türk ekibi olarak övgü de aldık. Bunu da iki
hafta önce Ljubljana’da proje toplantısında sunduk ve tartıştık. Projenin
ikinci aşamasına şu an geçmiş bulunuyoruz. Bu aşamada da artık reel depremler
sonucu reel olarak sıvılaşma olmuş hasar yaratmış yapıları inceleyeceğiz
buralardan da yine matematiksel analizlerle geriye dönüş analizleriyle
binalardaki hasarları belirleyeceğiz” ifadelerini kaydetti.
Projenin yaklaşık
üç buçuk yıllık bir proje olduğunu ve son aşamasında da bütün veri tabanları,
yapılan çalışmaların CS bazlı veri tabanları ve haritalarının oluşturulacağından
bahseden Doç. Dr. Özçep “Avrupa ölçeğinde ve Türkiye ölçeğinde haritalanacak bunlar.
Biz projenin başlangıcında Türkiye’de paydaşları da belirledik. Paydaşlarımız
arasında sivil toplum örgütleri, bunlar içinde, zemin mekaniği ve geoteknik
mühendisliği birliği, jeofizik mühendisler odası ya da politikacılar gibi
belediyeler var” dedi.
Projenin inovatif
ve uluslararası bilime katkı sağlayacak yönlerinden de bahseden Doç. Dr. Özçep,
“Projenin bir inovatif tarafı da var ki bunu özellikle Yeni Zelanda’da yeni
oluşan depremlerle denediler. Yapay deprem oluşturularak bir bölge ya da zemin
sıvılaştırılabilir. O zemini küçük patlamalarla sıvılaştırdılar. Tabi o çok
hassas bir projeydi. Biz projeyi bu kapsamda da düşündüğümüz için maden
mühendisliği bölümünden patlatma uzmanı da projeye dâhil ettik. Eğer biz bunu başarabilirsek
İtalya test sahasında yapacağız. Zemini sıvılaştırabilecek yer hareketi
düzeyinde bir mikro deprem, bir titreşim üretip, o zemini sıvılaştırarak çeşitli
zemin türleri denenecek. İçinde bir miktar kil olunca nasıl davranacak, bir
miktar silt olunca nasıl davranacak. Bu davranışı da çözmek yine projenin
inovatif tarafı, uluslararası bilime katkı sağlayacak bir tarafı. O açıdan da
belki de en heyecan verici taraflarından biri de bu” şeklinde kullandı.
Proje çalışanları arasında İnşaat
Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Sadık Öztoprak, Doç. Dr. İlknur Bozbey,
Dr. Cihan Öser ve Arş. Gör. Sinan Sarğın, Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Doç.
Dr. Namık Aysal, Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Mualla Çinku
ve Yrd. Doç. Dr. Okan Tezel ve Maden Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr.
Kağan Özdemir yer alıyor.
Proje ortağı ülkeler arasında ise Türkiye,
İngiltere, İtalya, Slovenya, Portekiz ve Norveç bulunuyor.
YORUMLAR