Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği, farkındalık
çalışmaları kapsamında “Kadın Kanserlerinde Güncel ve Yenilikçi Yaklaşımlar”
isimli bir canlı yayın etkinliği daha gerçekleştirdi. İnfogenetik
sponsorluğunda yapılan canlı yayının moderatörlüğünü dernek başkanı Arzu
Karataş’ın yaptığı etkinliğin uzman konukları Acıbadem Adana Hastanesi’nden Kadın
Hastalıkları-Doğum, Jine-Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar ve Medikal
Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Umut Dişel oldu. Cerrahiden medikal onkolojiye kadın
kanserlerinin tedavisinde yeni gelişmelerin aktarıldığı etkinlikte; rahim,
rahim ağzı, yumurtalık kanseri başta olmak üzere meme kanserinde de uygulamaya
yeni giren ve gelecekte standart tedavi haline gelebilecek yöntemler anlatıldı.
Kanser tanısı
almak
Kanser tanısı alan bazı hastaların ciddi ölçüde korku ve
endişe hissi yaşadıklarını söyleyen Medikal Onkoloji uzmanı Doç. Dr. Umut Dişel
“Korkmak, endişelenmek elbette normal bir tepkidir. Ancak bu duyguyu aşmak ve
tedavilere devam etmek çok önemli. ‘Kanser oldum, öleceğim’ fikrinden uzak
durmak gerekiyor. Elbette kanser tedavisi uzun ve zorlu bir süreç. Ancak
özellikle erken evre kanserlerde başarı oranı yüksek ve giderek artıyor. Yeni
yöntemler geliştiriliyor ve yöntemler hastaların hem yaşam kalitesini hem de
tedavide yüz güldürücü sonuçlar alınmasını sağlıyor” dedi.
Rahim ağzı, aşı
ile korunabilen tek kanser türü!
Kadına özgü kanserlerde rahim ağzı, rahim ve yumurtalık
kanserlerinin en sık görülen türler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Ali
Vardar, rahim ağzı kanserinde alınan tedbirler sayesinde gelişmiş ülkelerde görülme
oranın giderek düştüğünü belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Dünyada her yıl 500 bin kadın rahim ağzı kanseriyle
tanışıyor. 250 bin kadın ise her yıl hayatını bu nedenle kaybediyor. Bu
ölümlerin yüzde 80’i Afrika, Güney Amerika, Uzak Doğu Asya ve Doğu Avrupa gibi
bölgelerde… Oysa 1950 yıllarında dünyada rahim ağzı kanserlerinin görülme oranı
tüm ülkelerde neredeyse birbirine yakındı. Ancak gelişmiş ülkelerde tarama testlerinin
yaygınlaştırılması ve rahim ağzı aşısının yaygınlaştırılması, bu oranı
değiştirdi. Bugün Kuzey Amerika, Avusturalya, Kanada gibi ülkelerde rahim ağzı
kanseri oranı son derece düşük”
Gelecekte rahim
ağzı kanseri yok denecek kadar azalacak
Rahim ağzı kanserinin önlenmesinde birçok avantaj
olduğunu belirten Prof. Dr. Vardar, Dünya Sağlık Örgütü’nün çiçek hastalığında
başarıldığı gibi, gelecekte rahim kanserini dünya üzerinden kaldırmaya yönelik
bir hedefi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Vardar “Dünyada hiçbir kanser türünde
olmayan bir avantajlara sahibiz. Bir tarama yöntemi olan smear testi ile
kansere dönüşecek ya da kanser hücrelerini saptıyoruz. Aşı ile daha kişiye
bulaşmadan önleyici tedbir alabiliyoruz” dedi.
Rahmi koruyucu
cerrahi ile anne olma şansı!
İleri evre yakalanan rahim ağzı kanserinde ölüm oranının
çok yüksek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, erken evre
saptanması durumunda ise cerrahinin ilk seçenek olduğunu belirterek sözlerine
şöyle devam etti: “Erken evre tümörlerde, rahmi tümden aldığımız cerrahi bir
yöntemle hastayı tedavi ediyorduk. Ancak bu hastaların çoğu genç ve rahmin
alınması onların anne olma şanslarını yitirmesi anlamına geliyordu. Çocuk
sahibi olamıyorlardı. Ancak son araştırmalar, rahmi koruyacak şekilde tümörlü
bölgenin alınmasının rahmi almak kadar etkili olduğunu gösterdi. Böylece artık
rahmin korunduğu ameliyatlar gerçekleştiriyoruz. Hem hastalığı tedavi ediyor
hem de hastanın çocuk sahibi olma şansını koruyoruz”
Tümörün genomu
adeta parmak izi gibi
Son yıllarda tümörün genetik yapısının incelendiği
testlerin kullanılmaya başlandı. 300’den fazla genin aynı anda taranması ile
tümörün genetik haritası çıkarılıyor. Böylece genlerdeki mutasyonlar saptanarak
yapısı değişen genler belirlenebiliyor. Gelecekten bu yöntemin her hastanın tedavisinde
standart olarak uygulanabileceğini vurgulayan Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr.
Umut Dişel “Tümörün genlerine bakılıyor. Tümörün adeta gen haritası
çıkarılıyor. Ama her hastanın tümörü birbirinden çok farklı, bir parmak izi
gibi düşünebilirsiniz. Nasıl kişinin genleri bir diğerinden farklıysa, tümörü
de diğer hastaların tümöründen ayrı özellikler taşıyor. Yeni nesil yüksek
teknoloji gerektiren bir izlem yöntemi bu. Birçok kanser türünde kullanıyoruz.
Kadın kanserlerinin, meme ya da akciğer kanserinin tedavisinde sıkça
yararlanıyoruz. Bu yöntem bize, hastanın hangi ilaçlara, hangi tedaviye daha
iyi yanıt vereceğine dair ipucu veriyor. Yani adeta tedavi için navigasyon
görevi görüyor. Bu sayede belirlenen ilaç tedavileri ile hastanın yaşam
kalitesi artıyor ve yaşam süresi uzuyor” dedi.
Tümörde saptanan gen mutasyonlarının düzeltilmesine
yönelik araştırmalarının sürdürüldüğüne dikkat çeken uzmanlar, bu yeni nesil
ilaçlar henüz araştırma aşamasında olsa da tedavi başarısını yükseltecek, umut
veren önemli gelişme olduğunu belirttiler.
YORUMLAR