Kalın bağırsakların (kolon) duvarlarında küçük balonlaşma
şeklinde gelişen cep oluşumlarına ‘divertikül’ deniliyor. Divertiküller tüm
kolon boyunca oluşsalar da, en sık ve yoğun olarak kalın bağırsağın son
bölümlerinde gelişiyorlar. Erişkin yaşta, özellikle de 60 yaş üzerinde her 2
kişiden birinin kalın bağırsaklarında, değişen yoğunlukta divertiküller
bulunuyor. Batı tipi beslenmenin yaygın olduğu ülkelerde görülme sıklığı
giderek artan divertiküller genellikle sağlık problemlerine yol açmasa da
‘divertiküler hastalık’ adını alan ve nadiren de olsa hayatı tehdit edebilecek
kadar şiddetlenebilen tablolara neden olabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi
Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre Sivrikoz divertiküllerin en sık bağırsak
iltihabına yol açtığına dikkat çekerek, “Divertikülit olarak adlandırılan bu
tablo, ceplerden bir veya birkaçının delinmesi sonucu gelişiyor. Kendini
genellikle karın veya pelvik bölgesinde ağrı, karında hassasiyet, gaz,
şişkinlik ve ateşle belli ediyor. Bu problemler ataklar halinde
tekrarlanabiliyor. Tedavide gecikilirse iltihap karın boşluğuna ilerleyerek
hayatı tehdit edebiliyor. Bu nedenle şiddetli karın ağrısında durumunda zaman
kaybetmeden hekime başvurmalı” diyor.
KRONİK BASINÇ SORUMLU TUTULUYOR
Divertiküller en sık bağırsaklarda enfeksiyon olmak
üzere, çapında daralma, fistüller ve makatta kanama gibi problemlere yol
açıyorlar. Divertiküllerin oluşumlarıyla ilgili genel olarak kabul edilen
teoride; dışkının sertleşmesi nedeniyle, dışkıyı rektuma ilerletebilmek için
kalın bağırsakta oluşan ‘basınç’, bir başka deyişle ıkınma, sorumlu tutuluyor.
Basınç artışıyla birlikte kolonun zayıf alanlarında bağırsak duvarı dışarı
doğru bombeleşiyor ve zamanla keseciklere dönüşüyor. Kalınbağırsaktaki
zayıflama çoğunlukla uzun yıllar kronik basınca maruz kalma sonucu oluştuğu için
en sık 60 yaş ve sonrasında ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra bazı hastalarda
kalınbağırsak bağ dokusunda genetik geçişli kalıtsal bir yatkınlığın
gösterildiği yeni çalışmalar da mevcut.
GENELLİKLE TESADÜFEN TESPİT EDİLİYOR
Diverkitüller belirgin bir semptom oluşturmadıkları için
genellikle farklı bir nedenle karın bölgesine yönelik çekilen bilgisayarlı
tomografi ve manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri veya kolonoskopi
esnasında tesadüfen saptanıyor. Sık sık karın ağrısı atakları yaşayan, gaz ve
şişkinlikten yakınan orta yaş grubundaki hastalarda, kolonoskopi
divertiküllerin tanısında etkin bir yöntem olarak yerini koruyor.
LİFTEN ZENGİN BESLENİN, BOLCA SU İÇİN
Divertiküller tespit edildiğinde kabızlık problemine
karşı sebze ve meyve içeriği yüksek liften zengin beslenme ve kırmızı et
tüketiminin sınırlandırılması öneriliyor. Ayrıca günde 2 – 2.5 litre su içmek
de büyük önem taşıyor. Divertikülit oluşmuşsa, yani enfeksiyon gelişmişse, bu
hastaların büyük bir bölümünde ataklar ağızdan ya da damardan antibiyotik
tedavisiyle kontrol altına alınabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Emre
Sivrikoz, “Eğer enfeksiyona apse eşlik ediyorsa, görüntüleme altında apseye bir
dren yerleştirilerek içinin boşaltılması sağlanıyor” diyerek, cerrahi tedavinin
ne zaman gündeme geldiğini şöyle anlatıyor: “Cerrahi tedaviye ise kalın
bağırsağın delinmesi sonucunda karın boşluğuna iltihap veya dışkı sızması,
apsenin görüntüleme yöntemleriyle tam olarak boşaltılamaması, antibiyotik
tedavisine rağmen yeterli kontrol sağlanamaması ve çok sayıda atak yaşanması gibi nedenlerle başvuruluyor.”
AMELİYATLA BAŞARILI SONUÇLAR ALINIYOR
Divertikülit atakları geçmişte ilk atak damardan
uygulanan antibiyotiklerle yatıştırıldıktan sonra kalın bağırsağın ameliyatla
alınması ile tedavi ediliyordu. “Son dönemde yapılan çalışmalardan edinilen
bilgiler doğrultusunda bu yaklaşımdan uzaklaşıldı” diyen Genel Cerrahi Uzmanı
Doç. Dr. Emre Sivrikoz, şunları söylüyor: “Günümüzde sık aralarla tekrarlayan
ataklarda cerrahi tedaviye öncelik verilmesi benimsenmeye başlandı. Artık
hastanın günlük hayatını etkileyen sancılar, bağırsakta dışkının geçiş zorluğu,
sık kanama veya iltihaplanma atakları geliştiğinde, etkilenen bölgenin
ameliyatla çıkarılması tercih ediliyor. Genellikle kapalı yöntemle (laparoskopik)
gerçekleştirilen ameliyatlarda oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor ve
hastalar bu sorunlarından kurtularak günlük hayatlarına hızlı bir şekilde geri
dönebiliyor.
YORUMLAR