Her çarpıntının kalp hastalığının göstergesi olmadığını
belirten Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Diker “Kalp ritim bozukluğu doğuştan gelebileceği
gibi sonradan da oluşabilir. Kalp çarpıntısının farklı sebepleri olabildiğinden
hastaların bir an önce çarpıntıya neden olan sebebi bulmaları gerekir. Bazı
kalp çarpıntısı durumlarında ani ölümler, kalp yetmezliği veya beyne pıhtı atması sonucunda felç kalma
riski ortaya çıkabiliyor” dedi.
Kalp çarpıntısı, kan basıncı yüksekliğinin, korku, endişe,
stres durumlarının, aşırı kafein ya da alkol alımının sonucu olabildiği gibi
kalp ritim bozukluğunun (aritmi) belirtisi olarak da ortaya çıkabiliyor. Sıkça
olan ve gündelik yaşamı etkileyen çarpıntıların ise bir hekim tarafından
mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor.
Kalp çarpıntılarının farklı farklı değerlendirildiğini
belirten Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdem Diker, “Toplumda en çok görülen çarpıntı şekli
normal atımlar arasına giren fazladan atımlar, tekleme veya arada kalbin
duracak gibi olması şeklinde bir hisse neden olur. Ekstrasistol adı verilen bu durumda kalp
vuruları normal hızda ve düzenlidir. Ancak bir araya giren fazla bir atım,
bahsedilen hisse neden olur” dedi.
KALP ÇARPINTISININ NEDENLERİ NELERDİR?
Çarpıntı yakınması her zaman kalp hastalığının göstergesi
değildir diyen Prof. Dr. Erdem Diker, “Kan basıncı yükseldiğinde, korku,
endişe, stres durumlarında, çok çay kahve içimini takiben veya alkol alımını
takiben çarpıntı yakınması olabilir. Kansızlık (anemi), gebelik, tiroid bezinin
fazla çalıştığı durumlarında da kalp problemi olmadan da çarpıntı yakınması
görülebilir. Her insan arada çarpıntı hissedebilir. Ancak sık olan, gündelik
yaşamı etkileyen çarpıntıların bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Burada amaç çarpıntı yakınmasının kalp hastalığı ile ilişkili olup olmadığını
bulmak ve tedavisini yapmaktır. Kalp atımlarının normalden hızlı olması ve bu
sırada hastanın çarpıntı hissetmesinin taşikardi olarak açıklanır. Kalbin
normal ritminin hızlanması sonucu oluşabileceği gibi daha ciddi ritim
bozuklukları sonucunda da oluşabilir. Taşikardi durumunun bir uzman tarafından
değerlendirilmesi ve tedavinin planlanması gerekir” diye belirtti.
KALP ÇARPINTISI HANGİ KALP HASTALIKLARININ GÖSTERGESİ OLABİLİR?
Çarpıntı yakınması oluşturan bazı ritim bozuklukları
doğuştan gelen bir zemin üzerinde ortaya çıkabilir diyen Diker, “Doğuştan bir
zeminin olması demek doğar doğmaz ritim bozukluğunun görülmesi demek değildir.
Zemin varsa başka faktörlerin de etkisi ile ilerleyen yaşlarda, hatta ileri
yaşlarda ritim bozukluğu ortaya çıkabilir. Diğer taraftan doğuştan bir zemin
olmasa bile altta yatan kalp hastalığına bağlı da ritim bozuklukları olabilir.
Örneğin, kalp yetmezliğinde, kalp krizi sonrası hasar gören kalpte ritim
bozuklukları görülebilir. Özellikle bu zeminde görülen ventriküler aritmiler
hayati tehlike oluşturabilir. Uygun şekilde ilaç, pil veya ablasyon yöntemi ile
tedavi edilmesi gerekir. Toplumda sık görülen bir diğer ritim bozukluğu ise
atriyal fibrilasyondur. Kalbin üst tarafı (kulakçık) kökenli ritim bozukluğunda
çarpıntı sık görülen bir yakınma olmakla beraber esas tehlike kalpten
kaynaklanan pıhtıların beyne atması sonucu oluşan felçlerdir. Bu risk açısından
hastanın mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilip, ilaç veya girişimsel
tedavilerin (atriyal fibrilasyon ablasyonu, sol atriyal appendiks kapatma gibi)
planlanması gerekir” dedi.
KALP RİTİM BOZUKLUĞUNUN NEDENLERİ NELERDİR?
Kalp hastalığı ile ilgili olan çarpıntıların ritim
bozukluğu olduğunu belirten Prof. Dr. Erdem Diker, “Dakikada 60-100 arasında
düzenli çalışan bir organ olan kalbin ahenginin bozulması sonucunda ritim
bozukluğu ortaya çıkar. Bunlar kalbin
elektriksel sistemindeki bozukluklar sonucu oluşan çarpıntılardır” dedi.
Kalp ritim bozuklarının doğuştan gelebileceği gibi
sonradan da ortaya çıktığını belirten Diker, “Doğuştan olan kalp ritim
bozukluklarının bir kısmı ilerleyen yaşlarda yakınma oluşturur. Yani doğuştan
gelen bir zemin vardır ama ritim bozukluğunun ortaya çıkması 20’li, 30’lu,
hatta daha ilerleyen yaşlarda olabilir. Sonradan oluşan, doğuştan zemini
olmayan ritim bozuklukları ise çoğunlukla kalp krizi, kalp yetmezliği yapısal
kalp hastalığı zemininde gelişir. Bazen de ritim bozukluğunun doğuştan gelen
zeminde ya da sonradan olan kalp hastalığı ile ilişkili olduğu ayırt
edilemeyebilir. Sonuçta nasıl olursa olsun, ritim bozukluğu türünün adının
koyulması, riskinin belirlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir” diyerek uyarılarda
bulundu.
KALP RİTİM BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ
Kalp ritim bozukluğunun en sık belirtileri çarpıntı ve
bayılmadır diyen Diker, “Çarpıntı, kalbin hızlı atması, arada teklemesi veya
düzensiz atışlar şeklinde kendini gösterir. Bayılmalar ise çoğunlukla kalp
hızının çok düştüğü durumlarda görülen bilinç kayıplarıdır. Bazen hiç şikayet
yokken çekilen bir kalp grafisinde (EKG) ritim bozukluğu tespit edilebilir.”
KALP RİTİM BOZUKLUĞU NELERE YOL AÇAR?
Kalp ritim bozukluğu sonucunda en sık görülen
şikayetler arasında hayat kalitesini
bozan ve hastada yoğun endişeye yol açan çarpıntı ve bayılma ortaya yer alıyor.
Bazen bu yakınmalar ani ölümler veya kalp yetmezliği ile sonuçlanabiliyor. Bazı
özel ritim bozukluklarında (atriyal fibrilasyon gibi) beyne pıhtı atması sonucu
felç kalma riski ortaya çıkabiliyor.
RİTİM BOZUKLUĞUNUN TANISI
Ataklar şeklinde gelen ritim bozuklukları herhangi bir
muayene esnasında tanınmadığını belirten Diker, “Hastalar muayeneye geldiğinde
çarpıntı yakınması olmadığından muaneyi yapan hekim bir şey bulamaz. Kalp ritim
bozukluklarında bir takım tanı araçları kullanılarak hastaya özel bir cihaz
bağlanır. Kısaca holter denilen bu yöntemde, hastaya bağlanan özel bir cihaz
ile 24-48 saat süreyle kalp atımları kaydedilir. Bu süreç içerisinde çarpıntı
olmayan kişilere 1-2 haftaya kayıt yapabilen cihazlar verilerek tanı konmaya
çalışır. Yine de karar verilemez ise o zaman tanı ve tedavinin aynı zamanda
yapıldığı girişimsel işlem olan elektrofizyolojik çalışma (EPS)'ye gerek
duyulur” dedi.
KALP RİTİM BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ
Kalp ritim bozukluğu tedavisinde birçok durumunda ilaç
tedavisinin yeterli olduğunu belirten Prof. Dr. Erdem Diker, “İlaç kullanmak
istemeyen veya ilaç tedavisinin etkisiz olduğu durumlarda ablasyon, pil gibi işlemler ile tedavileri
gerçekleştirilir. Ablasyon işleminde kateter denilen plastik kaplı, ince,
yumuşak teller aracılığı ile kalp içinde ritim bozukluğundan sorumlu odak veya
odaklar radyo dalgaları ile tahrip edilir. Tahrip edilen odak birkaç
milimetredir ve ritim bozukluğundan sorumludur. Bu işlem kalp içinde birkaç
milimetre büyüklüğünde bir odağın aranmasını da içerdiğinden on dakika ile bir
saat arasında sürebilir. Hasta standart ablasyon işlemi esnasında ağrı
hissetmez. Çünkü çoğunlukla kalp içinde ablasyon yapılan bölgelerde ağrı
sinirleri yoktur. Elektrofizyolojik çalışma temelde ağrısız bir işlemdir.
Sadece damar girişi yapılan kasık bölgesine yerel ağrı kesici uygulanır ve
burada damar yolu açılması esnasında biraz rahatsızlık olabilir. Standart
ablasyon işlemi de elektrofizyolojik çalışmanın devamında yapılan temelde
ağrısız bir işlemdir. Nadiren bazı özel bölgelere ablasyon yapılırken saniyeler
süren ağrı olabilir. İki işlemde de hastanın konforunu sağlamak için hafif
sakinleştiriciler uygulanabilir” dedi.
ABLASYON KİMLERE UYGULANIR?
Hastaların ablasyon tedavisine ihtiyacı olup olmadığını
hekimlere danışması gerektiğini belirten Diker, “Eğer çarpıntı yakınmanız
varsa, yakınmanızın nedeni konusunda tanı konulamamış ise, ilaç tedavisinden
yarar görmediyseniz ya da ilaç kullanmak istemiyorsanız hekiminize danışarak
güvenle elektrofizyolojik çalışma ve ablasyon işlemi yaptırabilirsiniz.
Ablasyon sonrası çoğunlukla tam tedavi sağlanır ve ilaç tedavisi gerekmez.
Ancak bazı ağır ritim bozukluklarında ablasyon sonrası destekleyici ilaç
tedavisine devam etmek gerekebilir” dedi.
YORUMLAR