Yakın bir geçmişe kadar onkoloji hastaları kanser gelişen
organa göre tedavi ediliyor, aynı tanıyı alan hastalara benzer kemoterapi
ilaçları veriliyordu. Son yıllarda onkoloji alanındaki gelişmeler gösterdi ki
meme kanseri derken ya da akciğer kanseri derken biz tek bir hastalıktan
bahsetmiyoruz. Tedaviye olan yanıtın farlılıkları ve yeni geliştirilen hedefe
yönelik ilaçların hedeflerinin tespit edilmesi gerekliliği kanserin patolojik,
moleküler biyolojik ve genetik testlerle alt tiplerin ortaya konulması
zorunluluğunu doğurdu. Artık birçok hastane bünyesinde moleküler patoloji
departmanları bulunmaktadır. Kanser teşhisi moleküler ve genetik testlerle
desteklenmekte, alt tiplemesi yapılmaktadır. Hastalıkların bu moleküler ve
genetik özelliklerine göre tedavi belirlenmektedir ve kanser tedavisi için
hazırlanan tedavi kılavuzlarında da hangi hastaya hangi yaklaşımla tedavi
yapılmasının kararı bu testler ışığında verilmektedir.
Tedavide kullanılan klasik kemoterapi ilaçlarında bile
kanser tiplerinin bazı alt gruplarında daha etkili olduğu bazılarında hiç
etkisi olmadığı gösterildi. Hardal gazının 1. Dünya savaşında kullanılması,
sonrasında 1940’lı yıllarda Nitrojen mustard adındaki ilk kemoterapi ilacının
keşfinden bu yana yaygın olarak kullandığımız ve halen klinik pratiğimizin en
önemli öğesi olan kemoterapi ilaçlarının seçiminde kanserin bazı özelliklerini
dikkate almaktayız. Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Bir kemoterapi ilacı akciğer
kanserinin bazı patolojik alttiplerinde etkili iken bazılarında etkili
olamamaktadır. Bir baş boyun tümörü olan orofarinks kanserlerinde bir virüsün
varlığı tedaviye yanıtı öngörmemizi sağlamaktadır. Bazı merkezi sinir sistemi
(beyin) tümörlerinde bazı kromozomlardaki kısmi kayıpların varlığının tespiti
kemoterapi verme kararımızı etkilemektedir’’ dedi.
Kemoterapi dışında kanser tedavisindeki hedefe yönelik
ilaçların kullanımında da sıklıkla moleküler, genetik testlere gerek
duyulmaktadır. Kolon kanseri tedavinde kemoterapi yanında verilecek hedefe
yönelik ilacın seçimi tümör dokusunda bazı genlerde mutasyon olup olmamasına
bağlıdır. Akciğer kanserinde hap olarak kullanılan hedefe yönelik ilaçların
kullanılabilmesi tümörde ilacın hedefinin varlığına bağlıdır. Malign melanom
adındaki cilt kanseri tedavisinde bir gendeki mutasyon varlığı bazı özel tedavi
ilaçları ile tedavi şansının olduğunu göstermektedir.
Kanser tedavisi ile ilgili, Okan Üniversitesi Hastanesi
Prof. Dr. Bülent Karagöz bilgi verdi: ‘’Kemoterapi ve hedefe yönelik ilaçların
yanı sıra immünolojik tedavi yöntemleri ağırlık kazanmaya başladı. O kadar ki
kanser ile ilgili klinik çalışmaların yaklaşık beşte biri bu yöntemlerle
ilişkilidir. Bu immünolojik tedavilerin son halkası olan immünoonkoloji
ilaçları da kanser tedavisinin bir parçasıdır. Bu ilaçların etkin olması
kanserin immünojen özelliği olmasına bağlıdır. Bu ilaçlar immünojen bir tümör
olan malign melanomda etkin olarak kullanılmaktadır. Yine bu ilaçlar meme
kanserinin ancak immünojen özellik gösteren tiplerinde etkili olabilmektedir.
Son yapılan çalışmalar bir immünoonkoloji ilacının etkinliğinin kanser tipinden
bağımsız olabileceğini gösterdi. Bu ilacın etkili olabilmesi için DNA onarım
mekanizmalarının birinde hasar olması yeterliydi. Bu gelişme belki de ileride
kanserin adlandırılmasını değiştirecektir’’.
Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Kanserin bireyselleştirilmiş
tedavisindeki bu denli hızlı gelişme biz doktorları tıp fakültesi yıllarında
sık duyduğumuz bir cümleye götürüyor: “HASTALIK YOKTUR, HASTA VARDIR” dedi.
YORUMLAR