Kanser, vücudumuzda çeşitli doku ve organları oluşturan
hücrelerin yapısının bozulması sonucu kontrolsüz çoğalmasıdır. Kontrolsüz
çoğalan bu yapısı bozulmuş hücreler, vücuda yayılarak diğer doku ve organları
oluşturan hücrelerin ölümüne yol açıyor. Hayati organların hücre ölümü
nedeniyle iş yapamaz hale gelmesi durumu ise ölümle sonuçlanıyor. Ülkemizde her
yıl 163 bin kişiye kanser tanısı konuyor. En sık görülen kanser türlerini
erkeklerde akciğer, prostat, kolorektal, mesane ve NHL, kadınlarda ise meme,
tiroit, kolorektal, uterus ve akciğer kanseri oluşturuyor. Kanser tipi ne
olursa olsun erken tedavinin hastanın ömrünü belirgin biçimde uzatabildiğinin
ya da tamamen tedavi edebildiğinin altını çizen DoktorTakvimi.com uzmanlarından
Uzm. Dr. Okay Koç, kanserle ilgili önemli bilgiler paylaşıyor.
Risk faktörlerini
azalmak büyük önem taşıyor
Kanserin nedeninin tam olarak bilinmediğini, ancak
genetik faktörlerin kanser oluşumuna bir yatkınlık yarattığını belirten Koç,
“Bu yatkınlığa çevresel faktörler, yanlış beslenme, sigara, radyasyona
maruziyet gibi bazı faktörlerin eklenmesinin kanser oluşumuna neden olduğu
biliniyor. Genetik yapıyı değiştiremeyebiliriz ama risk faktörlerini
azaltabiliriz. Örneğin akciğer kanseri için risk faktörü olduğu bilinen
sigarayı bırakmak kanser riskini azaltmada önemli bir adım” diyor.
Erken evrede
yakalanan kanserin tedavisinde iyi sonuç alınıyor
Hangi kanser tipi olursa olsun hastalığın yakın
çevresine, lenf nodlarına ya da uzak bölgelere yayılımına göre derecelendirilen
hastalık evresinin, tedavinin en önemli kısmı olduğunu belirten Uzm. Dr. Okay
Koç, erken evrede yakalanan tüm kanser tiplerinin tedavisinde daima daha iyi
sonuç alındığının altını çiziyor. Bu nedenle özellikle sık rastlanan kanser tipleri
için önerilen yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması ve arama amaçlı önerilen
tahlil/tetkikler ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatan Koç, sözlerine şöyle
devam ediyor: “Risk faktörlerine göre tarama programlarının sıklığı ya da
başlangıç yaşı değişebiliyor. Örneğin kolorektal kanserler için 50 yaş ve
üzerinde yılda bir kez gaitada gizli kan ve 10 yılda bir kolonoskopik tarama
öneriyoruz. Ancak bu durum birinci derecede akrabalarında erken yaşta bu kanser
tanısı konulmuş kişiler için daha farklı. Bu kişilere yakının bu hastalığa
yakalandığı yaşın 5-10 yıl öncesinden başlanarak tarama yapılmasını öneriyoruz.
Tarama ile kanser çok erken evrede ya da henüz kanserleşmeden yakalanarak
ameliyatsız daha basit yöntemlerle tedavi edilebiliyor.”
Kanserin kaynaklandığı hücre tipine bağlı olarak farkı
seyrettiğini de ifade eden Koç, bu durumu şöyle açıklıyor: “Örneğin tiroit
kanserlerinin bazı tiplerinde erken yakaladığı takdirde hastalıktan tamamen
kurtulmak mümkünken; mide kanserinin bazı agresif tiplerinde olduğu gibi bazen
erken yakalansa dahi hasta ömrü tedaviyle uzatılabilmekle birlikte tam olarak
iyileşme sağlanamayabiliyor. Uzm. Dr. Okay Koç, en sık rastlanan kanser tipleri
ilişkin şu bilgileri veriyor:
Akciğer kanseri:Dünyadaki tüm kanser olgularının yüzde 12.8 ve kansere bağlı ölümlerin yüzde
17,8 i akciğer kanseri kaynaklıdır. Görülme sıklığı 100 bin de 11.5’tir. En
önemli nedeni sigaradır. Geçmeyen ve bazen kanlı galgam çıkarmaya neden olan
öksürük, ses kısıklığı, nefes darlığı ve sürekli tekrarlayan akciğer
enfeksiyonu ise en önemli bulgularıdır.
Meme kanseri:Kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Ülkemizde görülme sıklığı 10 binde
40-50’dir. Her yıl 17 bin yeni meme kanseri olgusu bildirilmektedir. İlk adet
yaşının erken olması, geç yaşta menopoz, hiç doğurmama ya da geç doğum ve
emzirmeme önemli risk faktörleridir. Tedavide erken tanı çok önemlidir. Bu
nedenle 35 yaş üzerinde ayda bir kez kendi kendini muayene, yılda bir kez hekim
muayenesi ve 40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi çekilmesi önerilmektedir.
Kolorektal
kanserler: Erkeklerde kanserlerin yüzde 10’unu kadınlarda ise tüm
kanserlerin yüzde 9.2’sini oluşturmaktadır. Görülme sıklığı 100 binden 16’dır.
Obezite, hareketsizlik, kırmızı et ağırlıklı ve posa açısından zayıf beslenme
şekli, ailede kolorektal kanser öyküsü olması en önemli risk faktörleridir.
Bağırrsak alışkanlıklarında değişiklik, kabızlık, tuvalet sonrası tam
rahatlayamama hissi ve dışkıda kan görülmesi en önemli bulgularıdır. Tarama
amacıyla 50 yaş üzerinde yılda bir kez gaitada gizli kan bakılması ve 10 yılda
bir kez kolonoskopi önerilmektedir.
Prostat kanseri:Görülme sıklığı 100 binde 23-30’dur. İdrar yapmada zorlanma, kesik kesik idrar
ya da düşük akış hızında idrar yapama, idrar sırasında kan gelmesi gibi
belirtileri mevcuttur. Tarama amacıyla riskli gruplarda, 40 yaş sonrası diğer
kişilerde, 50 yaş ve üzerinde hekim muayenesi ve PSA bakılması önerilmektedir.
Tiroit kanserleri:Görülme sıklığı 100 binde 2’dir. Çoğunlukla belirti vermez. Boyun muayenesi ya
da ultrason tetkiklerinde tesadüfen saptanır. Ancak ileri evrede boyunda sert
kitle ya da ses kısıklığı gibi bulgular verebilir. Tanısı ultrason ve
sonrasında biyopsi yapılarak konur.
Mesane kanseri:Görülme sıklığı 100 binde 9-10’dur. Çoğunlukla idrarda gizli ya da belirgin
kanamayla belirti verir. Tanısı idrarın sitolojik incelemesi ya da
sistoskopiyle konur.
Uterus kanseri:Kadınlar arasında 4. en sık görülen kanserdir. Genellikle 60 yaş ve üzerinde
tanı konmaktadır. Obezite, hiç doğum yapmama ve geç yaşta menopoz en önemli
risk faktörleridir. Anormal vaginal kanamalar en önemli belirtisidir.
Mide kanseri:Midenin farklı bölümlerinden kaynaklanabilen ve kaynaklandığı bölgeye göre
bulguları değişebilen bir hastalıktır. Üst bölge yerleşimli olanlarda daha çok
yutma güçlüğü, alt bölge yerleşimli olan ise kusma ve kansızlık gibi belirtiler
verir. Çoğunlukla 60-70 yaş aralığında tanı konmaktadır. Tanı endoskopi ve
endoskopi esnasında alınan biyopsi ile konmaktadır.
Böbrek kanseri:Yetişkin kanserlerinin yüzde 2-3’ünü oluşturur. En sık 50-70 yaşları arasında
görülür. Sigara kullanımı, hipertansiyon ve obezite en önemli risk
faktörleridir. Böbrek, karın arka bölgesinde yerleştiği için kanserleri ancak
çok geç evrede bulgu verir ve çoğunlukla görüntüleme yöntemlerinde tesadüfen
saptanır. Yan ağrısı, idrarda kanama gibi ileri evre bulguları görülebilir.
NHL (Non-hodgkin
lenfoma): En sık 20-40 yaşları arasında görülür. Görülme sıklığı 100 binde
2.3’tür. Vücudun farklı bölgelerinde (koltukaltı, kasık, boyun) büyümüş lenf
nodlarıyla belirti verir. Ayrıca karın içi ve göğüs kafesi içinde de
saptanabilir. Karın içerisinde saptananlar karın ağrısı, sindirim bozuklukları
ve kusmaya yol açarken göğüs kafeinde yerleşenler nefes darlığı gibi bulgulara
yol açabilir.
YORUMLAR