“Kolon Kanseri Farkındalık Ayı” çerçevesinde düzenlenen söyleşiye
Gastroenteroloji Uzmanları Prof. Dr. Bahattin Çiçek ve Prof. Dr. Arzu Tiftikçi,
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er ile Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr.
Erman Aytaç katıldı. Uzmanlar, kolon kanserinin erken tanısı için hiçbir
yakınma olmasa bile 45 yaşından itibaren mutlaka kolonoskopi taraması
yaptırılması gerektiğine dikkat çektiler.
Polipler kanserleşmeden önce tespit ediliyor
Kolon kanserinin kalın bağırsak duvarında meydana gelen
poliplerden geliştiğini söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Bahattin
Çiçek “Bu aslında önemli bir avantaj. Çünkü bu polipler ancak 8-10 senede
kansere dönüşüyor. Eğer polipler kanserleşmeden önce tespit edilip çıkarılırsa
kanser daha başlamadan önlenebiliyor” dedi. Prof. Dr. Bahattin Çiçek, 45-50
yaşından itibaren herkesin bağırsak kanseri tarama testi yaptırmasının önemine
dikkat çekti. Kolon kanseri taramasında en sık kullanılan iki yöntem ise
kolonoskopi ve dışkıda gizli kan bakılması.
Kolonoskopi hem
tanı hem tedavide kritik önemde
Birçok kişinin gözünü korkutsa da kolonoskopi işlemi
artık çok daha konforlu bir şekilde yapılabiliyor. Önünde bir ışık kaynağı ve
kamera olan ince ve uzun bir hortumla yapılan kolonoskopi öncesi hastanın
bağırsaklarının tamamen temizlenmesi sağlanıyor. İşleme girmeden önce hastanın
durumuna göre uyutucu ilaç da yapılabiliyor. Kolonoskopinin bağırsaklardaki tüm
durumu net olarak gösterdiğini söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Arzu
Tiftikçi, bu yöntem kullanılarak yavaş büyüyen ve çoğu zaman ihmal edilen
belirtiler veren bağırsak kanserini hem tespit edebildiklerini hem de kansere
dönüşebilecek polipleri çıkardıklarını vurguladı.
Fazla kırmızı et
tüketmek riski artırıyor
Kolon kanserinin nedenleri hakkında bilgi veren Tıbbi Onkoloji
Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, kırmızı etin fazla, sebze meyvenin az tüketilmesinin
kolon kanseri riskini artırdığının altını çizdi. Sebze meyveden yana zengin
beslenilmesini ve fast food tarzı beslenmeden uzak durularak lifli gıdaların
çokça tüketilmesini öneren Prof. Dr. Özlem Er, alkol, sigara ve obezitenin de
kolon kanseri üzerinde olumsuz etkileri olduğunu belirtti. Kolon kanserinin
gelişiminde genetik faktörlere de dikkat çeken Prof. Dr. Özlem Er, özellikle
ailede genç yaşta kolon kanseri ya da iltihaplı bağırsak hastalığı öyküsü varsa
aile bireylerinin kolon kanseri taramalarına genç yaşlarda başlaması
gerektiğini kaydetti. Hastalığın tedavisi için kullanılan yöntemler hakkında da
bilgi veren Prof. Dr. Özlem Er, ana tedavi yöntemi olarak hastalığın bulunduğu
evreye göre cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve moleküler tedaviler
kullanıldığını da sözlerine ekledi.
Kapalı cerrahi
yöntemler ile iyileşme kolaylaşıyor
Kolon kanserlerinde ana tedavi yöntemi cerrahi. Ancak
bunun ilk etapta uygulanabilmesi için kanserli hücrelerin çok sayıda organa
karaciğer, akciğer, beyin gibi, taşınarak o bölgelerde de kanserli dokular
geliştirmemiş olması şartı aranıyor. Buna rağmen son yıllarda karaciğer ve
akciğere yayılan bağırsak tümörlerinde de o bölgedeki tümörlerin cerrahi
yöntemle başarıyla çıkartılabildiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr.
Erman Aytaç, tümörle birlikte etrafında bulunan sağlam dokunun bir kısmının,
bağırsağı vücuda bağlayan mezenter adlı dokunun ve lenf bezlerinin de
çıkartılarak tedavinin başarısının artırıldığını belirtti. “Gerekli durumlarda
bağırsak çıkışını bir süreliğine hastanın karnına veriyor (ostomi) ve iyileşme
sonrası yine cerrahi müdahale ile bağırsakları tekrar birbirine bağlayarak
ostomiyi kapatıyoruz.” diyen Doç. Dr. Aytaç, robotik cerrahi yöntemde açık
cerrahiye göre iyileşmenin kolaylaştığı ve hızlandığı, böylece hastanın günlük
hayatına çok daha kısa sürede döndüğünün altını çizdi.
YORUMLAR