“Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu, harim-i...

“Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu, harim-i ismetidir”

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Kudüs davası, yalnızca Filistin'deki bir avuç Müslüman'ın davası değildir. Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu, harim-i ismetidir” dedi.

15 Aralık 2018 - 04:21

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Parlamentolar Arası Kudüs Platformu İkinci Konferansı'na katıldı

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da gerçekleştirilen Parlamentolar Arası Kudüs Platformu İkinci Konferansı'na katıldı.

Erdoğan, Pullman İstanbul Airport Hotel And Convention Center'da düzenlenen Parlamenterlerarası Kudüs Platformu İkinci Konferansı'ndaki konuşmasında, parlamenterleri medeniyetlerin ve kıtaların kavşak noktası olan, Hazreti Muhammed'in övgüsüne mahzar olan İstanbul'da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Kalbi Kudüs için çarpan, yüreğinde Harem-i Şerif'in, Kubbet'üs Sahra'nın, Mescid-i Aksa'nın sızısı, hüznü ve aşkı bulanan misafirlere "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, konferansta bulunan, Filistin meselesini kendi milli meselesi görüp, adalet ve barışın tesisi için gayret gösteren Kudüs sevdalılarına, Filistin meselesine destek verdikleri ve Kudüs davasına sahip çıktıkları için teşekkür etti.

Kudüs Filistin'in ebedi başkenti temasıyla düzenlenen konferans nedeniyle bir araya getiren, ulvi gaye etrafında gönülleri buluşturan herkese şükranlarını sunan Erdoğan, şöyle devam etti: "Gerek burada yapacağınız istişarelerin, gerekse gerçekleştireceğiniz görüşme, temas ve ziyaretlerin başarılı geçmesini diliyorum. Bu vesileyle bir kez daha Kudüs-ü Şerif'in kardeşi İstanbul'dan çıplak elleriyle işgalcilere kök söktüren Filistin'in yiğit evlatlarına, ablukaya, baskıya ve yıkıma rağmen hayata tutunan Gazzeli mazlumlara, 70 senedir vatanlarından kopartılmış olmanın acısıyla gözyaşı döken Filistinli mültecilere, dini, dili, ülkesi ne olursa olsun Filistin davasına sahip çıkan barış erlerine, Kudüs'ün tekrar tüm insanlık için bir darüsselam olması, bir barış ve esenlik yurdu olması için gayret gösteren Kudüs dostlarına, Arakan'dan Somali'ye, Libya'dan Suriye'ye kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde barış ve huzura hasret Müslümanlara, mazlumlara, Yemen'de açlığın bir deri bir kemik haline getirdiği masum yavrulara, sizlerin aracılığıyla en kalbi selam muhabbetlerimi gönderiyorum."

Erdoğan, topraklarını işgale karşı savunurken can veren Filistinli şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek, ciğerparelerini korumak için İsrail'in kurşunlarına göğüslerini siper eden babaları, Gazze sahilinde top oynarken bombalarla minik bedenleri parçalanan Filistinli çocukları, sabah namazına giderken siyonist yerleşimciler tarafından yakılarak şehit edilen Filistinli gençleri, Kudüs'ü namusları bilerek canları pahasına sahip çıkan Filistin'in cesur kadınlarını rahmetle yad etti.

16 Mart 2003'te 24 yaşında, daha ömrünün baharındayken İsrail buldozerlerinin ezdiği Rachel Corrie'yi saygıyla anan Erdoğan, "Mücadeleleriyle Kudüs'le beraber insanlığın onuruna da sahip çıkan, işgalciler karşısında Ümmet-i Muhammed'in izzetini çiğnetmeyen kahramanlara, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum." dedi.

Erdoğan, Cahit Zarifoğlu'nun şiirinde "Filistin bir sınav kağıdı/Her mümin kulun önünde" dediğini ifade ederek, Kudüs Platformu'nun yaptığı çalışmalarla, toplantı ve konferanslarla bu imtihanı alnının akıyla vermenin mücadelesini yürüttüğünü kaydetti.

Konferansa katılanların buradaki mevcudiyetleriyle Filistin davasına sadece kendi şahsi desteklerini değil aynı zamanda temsilcisi oldukları milyonlarca kardeşin muhabbetini de ortaya koyduklarını vurgulayan Erdoğan, gerek ülkelerinde yaptıkları faaliyetlerin, gerekse Kudüs Platformu'nun üyeleri olarak icra edilen programların son derece değerli ve kıymetli olduğuna inandığını söyledi.

"KUDÜS DAVASI İSLAM ALEMİNİN NAMUSUDUR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle Filistinli kardeşlerin işgal, zulüm ve yıkıma karşı sürdürdükleri şanlı direnişe verilen güçlü desteği tekrarladığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kudüs davası, yalnızca Filistin'deki bir avuç Müslüman'ın davası değildir. Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu, harim-i ismetidir. Bu dava, hepimizin ortak davası, hepimizin ortak meselesidir. Kudüs bize Hazreti Davud'un, Hazreti Süleyman'ın, Hazreti Zekeriya'nın, Hazreti Yahya'nın hediyesidir. Kudüs, insanlığa Hazreti Meryem'in Hazreti İsa Efendimizin armağanıdır. Kudüs, peygamberler sultanı Hazreti Nebi'nin 'şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin.' diyerek emanet ettiği kutlu beldedir. Bu şehrin her bir taşında, her bir sokağında, yüzyıllardır ayakta duran her bir ibadethanesinde Selahaddin Eyyubi gibi Müslüman idarecilerin emeği, alın teri vardır. Haçlı seferleriyle yakılan bu şehri tekrar ayağa kaldıran, 400 yıl boyunca tüm inanç mensupları için tekrar bir barış yurdu haline getiren ecdadımızdır. Bizim için Kudüs, arzın üstünde bir sancak, görkemli bir çınardır. Yüreğimizin yarısı Mekke, geri kalanı da Medine'dir. Bunların üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Allah Resulü'nün Miraç'a yükseldiği bu kutlu şehri, İstanbul'dan, Kahire'den, Bağdat'tan, Mekke ve Medine'den ayırt etmeden seviyoruz. İşte bunun için biz, 'Kudüs kırmızı çizgimizdir' diyoruz."

Erdoğan, Kudüs'ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı, adaleti, bağımsızlığı savunmak olduğu inancıyla bu meseleye en güçlü şekilde sahip çıktıklarını anlatarak, "Bu süreçte sizlerin ülkemize verdiği destek, sadece bugünümüz adına değil geleceğimiz adına da hayati öneme sahiptir. Mücadelemiz 'La ilahe illallah, İbrahim halilullah' ifadesinde tecessüm eden saygı, hürmet ve hoşgörü ikliminin tekrar Kudüs-ü Şerif'te hakim olması içindir. Bu ifadelerim ayrıcı bir dinin değil, bütünleştirici bir dinin mensubu olduğumuzun ifadesidir." şeklinde konuştu.

İsrail'in Müslümanlara ait toprakları, iş yerlerini, evleri, ibadethaneleri gasp ederek, kültürel bir soykırım uyguladığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buralara bir kaç tane büyükelçilik getirmek, başkonsolosluk taşımak suretiyle eğer Kudüs'ün şahs-ı manevisini yok edeceğinizi zannediyorsanız kendinizi aldatıyorsunuz. Bununla bunu yok edemezsiniz. 1967 yılındaki Filistin haritasıyla 2018'deki haritayı karşılaştırmak, başka hiçbir söze gerek kalmadan Filistin'de yaşanan bu kültürel soykırımı ortaya koyacaktır. Şüphesiz İsrail'in işgal faaliyetlerini, bu denli pervasızca yapabilmesinin en önemli sebebi, bazı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinden aldığı destektir. Onun için 'Dünya 5'ten büyüktür.' diyorum. Zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinin bir tanesinin iki dudağı arasında sıkışmış kalan bu dünya, adil bir dünya olamaz, bu Birleşmiş Milletler adil olamaz. Onun için reforma ihtiyacı var. Bütün bunlara rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı olarak başlattığımız girişimler, hamdolsun Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan 127 olumlu oy, 7 tane karşı oyla geçmiştir. İstediğimiz gibi geçmiştir. Ne Amerika ne İsrail, yaptıkları bütün gayretlere rağmen hedeflerine ulaşamamıştır."

Erdoğan, Amerikan yönetiminin yanı sıra bazı Avrupa ülkelerinin, 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan sahnelerin utancıyla İsrail'in işgal politikalarına ses çıkarmadığını, 2. Dünya Savaşı esnasında Avrupa'daki Musevilere yapılan insanlık dışı katliamların faturasının masum Filistinlilere kesildiğini, 70 yıl önce başkalarının işlediği cürümlerin bedelini bugün Filistinlilerin ödemek zorunda kaldığını anlattı.

Dünya Savaşı sırasında Avrupa'daki Musevilere yapılan zulümleri aratmayacak baskılara, yıldırma ve şiddet politikalarına, bugün Filistin halkının maruz bırakıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim açımızdan faili kim olursa olsun bunların her ikisi de katliamdır, vahşettir, zulümdür. Holokost nasıl insanlık dışı bir suçsa, Gazze sahilinde top oynayan çocuklara bomba yağdırmak da aynı derecede ağır bir insanlık suçudur. Babasının sırtını siper almış şekilde can veren Muhammed Durra'nın görüntüsü nasıl yüreğimizi dağlıyorsa, bir insan, 2 tane kız evladı olan bir baba olarak Anne Frank'ın hikayesi de içimizi böyle kanatıyor. Biz, mazlumlar arasında ayrım yapmadığımız gibi zalimler arasında da ayrım yapmıyoruz. Biz siyasi çıkar uğruna asla insanların acılarını yarıştırmıyoruz. Nerede bir adaletsizlik, zulüm varsa, kimliğine, inancına, etnik ve kültürel aidiyetine bakmadan tavrımızı ortaya koyuyoruz. Ancak, birileri her eleştiriyi, vahşet ve katliama yönelik her haklı tepkiyi hemen antisemitizm yaftasıyla önemsiz hale getirmeye çalışıyor. İsrail'in işlediği cinayetlere sessiz kalmayanlar hakkında, özellikle kontrol altında tuttukları uluslararası medyada hemen antisemitist propagandası yapılıyor. İsrail'in şımarıklıklarına tepki göstermek, asla antisemitizm değildir. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demekten bizi kimse alıkoyamaz. Bizim medeniyetimizde bir insana sırf inancından, etnik kökeninden, ırkından veya ten renginden dolayı düşmanlık edilmez. Bunun için bizim tarihimizde sömürgecilik lekesi de soykırım suçu da yoktur. Biz böyle tertemiz bir tarihe sahibiz."

Erdoğan, İstanbul, Kudüs, Kahire, Mardin, Halep, Şam, Bağdat, Toledo, Granada, Kurtuba ve Timbuktu gibi farklı inançların, farklı kültürlerin, farklı milletlerin asırlar boyunca bir arada sulh içinde yaşadığı şehirler bulunduğunu kaydederek, 500 yıl önce İspanya'dan kaçan Musevilere kapılarını Türklerin açtığını anlattı. Erdoğan, "Böyle bir millet olarak bütün gayemiz, Filistin'de kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesidir. Bunun yolu da 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs-ü Şerif olan bağımsız ve egemen Filistin Devleti'nin kurulmasıdır." dedi.

"CEMAL KAŞIKÇI BAŞKONSOLOSLUKTA ALÇAKÇA BİR OPERASYONLA ŞEHİT EDİLDİ"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle İsrail'in Kudüs'e yönelik işgal teşebbüslerine hız vermesinin bir başka nedeninin, İslam aleminin içinde bulunduğu  parçalanmışlık olduğuna işaret ederek, "Müslümanlar bugün enerjilerini tüm dünyada adaletsizliği giderecek çalışmalara hasretmek yerine, iç kavgalarla, kısır tartışmalarla tüketiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi olayına değinen Erdoğan, şöyle devam etti: "Cemal Kaşıkçı başkonsoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla şehit edildi. Dışarıda nişanlısı bekliyordu. Nikah muamelesini yapmak için içeri giriyor. Tabii bizi Suudi Arabistan'dan aradılar. Biz gerek babaya gerekse oğluna her şeyleri anlattık. 'Özel temsilcilerimizi gönderebilir miyiz?' dediler. 'Buyurun gönderin.' dedik. Özel temsilcileri geldi, bizzat kabul ettim. Kendilerine anlattık. İstihbarat şeflerine elimizdeki bütün belgeleri dinlettik, gösterdik. Krala ben şunu sordum, 'Bu 15 kişi İstanbul'a niye gönderildi? Bu 15 kişinin İstanbul'da ne işi var? Bunlar İstanbul'a geldiyse, konsoloslukta ne iş yaptılar? Bu katili siz biliyorsunuz. Bu katil bu 15 kişinin içinde.' dedim. Eğer isterseniz bu katili siz çıkartırsınız ve ilan edersiniz. Kralın verdiği cevap şu oldu, 'Şu anda 18 kişiyi tutukladık.' Daha sonra sayı 22'ye çıktı. Tamam da tutuklamak çıkış yolu değil. 'Bunların cezası ne oldu? Yargılayamıyorsanız, suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir. gönderin biz yargılayalım.' Daha geçen gün dışişleri bakanları açıklama yaptı, 'Biz vatandaşımızı Türkiye'ye göndermeyiz.' dedi. İstediğiniz zaman istediğiniz yerden vatandaşları çekip ülkenize alıyorsunuz, suçlu-suçsuz demeden alıyorsunuz. Aynı zat şu ifadeyi de kullandı, 'Yerli iş birlikçilerle bu iş yapıldı.' Konuşmamda söyledim ve sordum, 'Kimdir o yerli iş birlikçiler bunu açıklamaya mecbursun çünkü iddia sahibi sizsiniz. O zaman bu ismi açıklamanız lazım.' Açıklayamadılar ve sonra inkar ettiler. Veliaht prens dedi ki 'Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı.' Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Oradan çıktıysa dışarıda nişanlısı var. Nişanlısını alıp onunla oradan ayrılmaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir."

Erdoğan, Suudi Arabistan'ın belgeleri almak istediğini dile getirerek, "Kusura bakmayın, o kadar da değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bir de bunları yok mu edeceksiniz? Hesap bu. Amerika geldi, CIA hepsini dinledi, gittiler, bilgi verdiler. Almanya, Fransa, Kanada, hepsine... Kim istiyorsa gelip dinleyebilir dedik. Dinlettik. Kendi istihbarat şefi bile 'Bu bir felaket. Bu adam uyuşturulmuş. Böyle bir şey yapılamaz.' diyor. Adam açık açık 'Ben kesmesini iyi bilirim.'  diyor. Niye? Çünkü bir morg mensubu. Bu adam bir asker, üst düzey. Bunların hepsi kayıtlarda var. Eninde sonunda denilen yere geldiler. İşte en son Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Haley, ne dedi, -isim vererek hem de söylüyor- 'Bu işin faili odur'. Buyur. İş artık belli bir yere geldi. Daha birçok şeyler çıkacak, buradan çok şeyler çıkar. Artık insanlık bunlara tahammül edemez. İslam dünyası da birbirini bu şekilde çekiştirerek, birbirine bu şekilde zulmederek bir yere varamaz. Bir olacağız, iri olacağız, kardeş olacağız, hakkıyla Müslüman olacağız." diye konuştu.

Filistin meselesi başta olmak üzere Müslümanların ortak dertlerine deva aranmasının kimi zaman bizzat kendi kardeşlerinde endişe oluşturduğunu anlatan Erdoğan, Libya'dan Yemen'e, Suriye'den Irak'a kadar İslam dünyasındaki çatışmaların dindirilmesine maalesef kimi politika ve eylemleriyle diğer Müslüman ülkelerin mani olduğunu vurguladı.

Erdoğan, Türkiye'den kaçan teröristlerin, senelerce Batılı ülkelerle beraber kimi komşularında da himaye bulmasının bunun en çarpıcı örneğini oluşturduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"15 Temmuz'da 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ'cülerin ülkemiz aleyhine yürüttüğü karalama kampanyalarına kimi dost görünen devletlerin de maddi, manevi destek vermesi, gerçekten düşündürücüdür. Peygamber Efendimiz, bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini tanımlarken, 'El Müslimü men selimel-Müslimune min lisanihi ve yedihi" buyuruyor. Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden selametli olduğu kişidir. Mesele bu, gerçek bu. Yaşadıklarımızın Müslümanlıkla, İslam kardeşliğiyle, hayırda yarışmakla hiçbir bağının olmadığı açıktır. Her gün 5 defa aynı kıbleye yöneldiği, aynı mukaddes Kitaba, Peygambere inandığı kişilere husumet beslemenin İslam'da yeri yoktur. İkili münasebetlerimizde beliren bu fay hatları, Müslümanlar arasındaki gerilimden beslenen çevrelere zemin hazırlıyor, fırsat veriyor. Bu çevreler komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe kırdırarak sömürge politikalarını rahatlıkla sürdürüyor."

İslam dünyasında gerilim yükseldikçe Batılı şirketlerin karlarının da yükseldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Türkiye'ye karşı oynadıkları oyun bu.  Son zamanlarda yaptıkları hepinizin malumudur. Biz Müslüman kardeşlerimize o dönemde Gazze'nin 'İşte bak imkanların var, haydi gelin biz sizden sadaka, diyet, zekat istemiyoruz ama gelip en azından bir borç takviyesinde bulunabilirsiniz.' İnanır mısınız hemen hemen hiçbirinden ses yok, gık yok. Gene biz kendi göbeğimizi kendimiz kestik ve kendi ayaklarımız üzerinde tekrar yeniden ayağa kalktık." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Doğu'da çatışmalar arttıkça Batılı devletlerin silah satışlarının da arttığına işaret ederek, Müslüman Müslümanla uğraştıkça Filistin'de işgal, Arakan'da zulüm, Somali'de açlığın katlanarak devam ettiğini vurguladı.

Somali'de neredeyse Türkiye'den başka kimsenin olmadığını anımsatan Erdoğan, "Oradaki kardeşlerimizin yanında biz varız. Bir büyükelçilik var orada sadece, Türkiye. ABD konteyner içinde büyükelçilik kurmuş. İngiltere konteyner içinde büyükelçilik kurmuş. Bizden başka yok. Dünyada en büyük büyükelçiliğimiz Somali'de. 80 bin metrekare üzerinde muhteşem bir büyükelçiliğimiz var hamdolsun." ifadelerini kullandı.

"FARKLILIKLARIMIZI KAŞIYORLAR"

Erdoğan, bir süredir Şii, Sunni ayrımı üzerinden alevlendirilmeye çalışılan bölgesel çatışmaların kazananının asla Müslümanlar olmayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Böyle bir tabloda ceplerini dolduracak olanlar yine Batılı silah şirketleridir, petrol firmalarıdır. Bir asır önce coğrafyamızda cetveli eline alıp çıkarlarına göre harita çizenler, bugün de aynı amaç uğruna farklılıklarımızı kaşıyorlar. Hiçbirimizin böyle bir oyuna düşmemesi gerekiyor. Meselelere ön yargılardan önce Müslüman'a yakışan bir basiretle bakarak kurulmaya çalışılan tuzağı göreceğimize ve bozacağımıza inanıyorum. "

Erdoğan, 2017 ve 2018'in Kudüs'e yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir dönem olduğunu dile getirerek, Amerikan yönetiminin uluslararası hukuku ve teamülleri hiçe sayarak Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı almasının, Müslümanların haklarını gasbetmeye yönelik son derece provokatif bir adım olduğunu söyledi.

Kendileri için yeni bir imtihan teşkil eden bu gelişme karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı'nı zirve dönem başkanı sıfatıyla süratle harekete geçirdiklerini aktaran Erdoğan, "13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul'da ev sahipliği yaptığımız Olağanüstü Kudüs Zirvesi, gerek katılım ve aldığı kararlar, gerekse sergilenen dayanışma itibariyle  gerçekten tarihi bir toplantıydı. Çok kısa ürede toplanan bu zirve, Müslümanların Kudüs konusundaki hassasiyetini de en üst seviyede ortaya koymuştur." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlemiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin veto sistemi nedeniyle bir kez daha işlevsiz kalması üzerine Genel Kurulu acil toplantıya çağırdıklarını hatırlatarak, Katolik dünyasının ruhani lideri Sayın Papa'nın Bağlantısızlar Hareketi dönem başkanı Venezuela'nın ve diğer kardeş ülkelerin desteğiyle BM Genel Kurulu'nda önemli bir karara imza attıklarını kaydetti.

BM Genel Kurulu'nun ezici çoğunlukla aldığı kararla üye ülkelere büyükelçiliklerini işgal altında tutulan Kudüs'e taşımaması çağrısında bulunduğunu ifade eden Erdoğan, söz konusu kararda ayrıca Kudüs'ün statüsüne yönelik tek taraflı adımların hukuken yok hükmünde olduğunun da belirtildiğini vurguladı.

Erdoğan,  buranın çok önemli olduğunu dile getirerek, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak mayıs ayında Filistinli sivillere uygulanan katliama da seyirci kalmayarak uluslararası kamuoyunu harekete geçirecek adımları da attıklarını anımsattı.

Yine İstanbul'da 18 Mayıs'dta toplanan olağanüstü zirvede İsrail'in işlediği suçların hesabını vermesini sağlamak amacıyla girişimlerde bulunduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"BM Genel Kurulu'nda Filistinlilere koruma sağlanmasına ilişkin tarihi bir kararın alınmasına öncülük ettik. Amerika'nın katkısını azaltması sebebiyle mali güçlükler yaşayan Filistinli mülteciler için yardım ve bayındırlık ajansına desteğin artırılması için çalışmalar yürüttük. Bu çabaların meyvelerini görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyoruz, elhamdülillah. Ajansın mali sıkıntılarını bu sene için aşmış olması önemlidir ancak asla yeterli değildir. İslam dünyasının ajansa verdiği desteğin önümüzdeki dönemde de devam etmesi gerekiyor."

"FİLİSTİNLİLER, ARALARINDAKİ TEFRİKAYA SON VERMELİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Doğu Kudüs'ün tarihi kimliğinin korunması için TİKA başta olmak üzere kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarıyla faaliyetlerini sürdüreceğini belirterek, "Dostlarının gösterdiği çabanın netice verebilmesi için Filistinlilerin de kendi aralarındaki tefrikaya son vermesi gerekiyor. Filistinli kardeşlerime özellikle sesleniyorum: Aranızdaki ayrılığa son vermeniz gerekiyor." dedi.

Müslümanların aralarında parçalanıp bölünmesinin yanlışlığına dikkati çekerek, Al-i İmran Suresi 103. Ayeti hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu ayeti sürekli okumak yetmiyor, ayetin gereğini yerine getirmek gerekiyor. Bunu yapmamız lazım. Öbür tarafta hep söylüyoruz, 'İnnemel mü’minüne ihvetun'... 'Müminler muhakkak kardeştir' diyor. Nerede kardeşlik? Var mı kardeşlik? Kardeşliğimizin gereği var mı? Yok. Kardeşliğimizin gereğini yerine getirmemiz lazım. Bunu yapacağız ki o zaman güç bulalım. O zaman kuvvet bulalım. Yapmazsak Rabbimiz ne buyuruyor? 'O zaman gücünüz gider, zayıf düşersiniz' ve ondan sonra da sizi bitirirler. Mesele bu. Filistinli gruplar arasında yaşanan gerilimler en çok İsrail yönetimini sevindirmektedir. Onlar seviniyor. Hatta İsrail, işgal ve zulüm politikalarına rahatça devam edebilmek için bu ayrılıkları körüklemekte daha da derinleştirmektedir. Önümüzdeki dönemde Filistinli kardeşlerimizin birlik, beraberlik ve dayanışmalarını perçinlemesini temenni ediyoruz. Kirli pazarlıklarla Filistin davasının altını oymaya çalışanlara öncelikle Filistin halkının izin vermeyeceğine inanıyorum."

Türkiye olarak meselenin takipçisi olmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanlığının sağladığı imkanları sonuna kadar kullanarak Kudüs'e ve Filistin davasına sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, "İnşallah Kudüs, Filistinli kardeşlerimizin mücadeleleri, Müslümanların dirayeti, işte burada bugün toplanan sizin gibi Kudüs sevdalısı parlamenterlerin gayretiyle barış ve huzura yeniden kavuşacaktır. Ne kadar ağır, ne kadar şedit, ne kadar insanlık dışı olursa olsun hiçbir baskı ve zulüm Küdüs'ün kurtuluşuna mani olamayacaktır."

Konferansta yapılacak istişarelerin Kudüs'ün kurtuluşuna vesile olmasını dileyen Erdoğan, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik etti.

Erdoğan, "Sizlerden ülkelerinizdeki kardeşlerime Türk milletinin selam ve muhabbetlerini iletmenizi istirham ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun." diyerek sözlerini tamamladı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x