Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Parlamentolar Arası Kudüs
Platformu İkinci Konferansı'na katıldı
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da
gerçekleştirilen Parlamentolar Arası Kudüs Platformu İkinci Konferansı'na
katıldı.
Erdoğan, Pullman İstanbul Airport Hotel And Convention
Center'da düzenlenen Parlamenterlerarası Kudüs Platformu İkinci
Konferansı'ndaki konuşmasında, parlamenterleri medeniyetlerin ve kıtaların
kavşak noktası olan, Hazreti Muhammed'in övgüsüne mahzar olan İstanbul'da
ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Kalbi Kudüs için çarpan, yüreğinde Harem-i Şerif'in,
Kubbet'üs Sahra'nın, Mescid-i Aksa'nın sızısı, hüznü ve aşkı bulanan
misafirlere "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, konferansta bulunan,
Filistin meselesini kendi milli meselesi görüp, adalet ve barışın tesisi için
gayret gösteren Kudüs sevdalılarına, Filistin meselesine destek verdikleri ve
Kudüs davasına sahip çıktıkları için teşekkür etti.
Kudüs Filistin'in ebedi başkenti temasıyla düzenlenen
konferans nedeniyle bir araya getiren, ulvi gaye etrafında gönülleri buluşturan
herkese şükranlarını sunan Erdoğan, şöyle devam etti: "Gerek burada
yapacağınız istişarelerin, gerekse gerçekleştireceğiniz görüşme, temas ve
ziyaretlerin başarılı geçmesini diliyorum. Bu vesileyle bir kez daha Kudüs-ü
Şerif'in kardeşi İstanbul'dan çıplak elleriyle işgalcilere kök söktüren
Filistin'in yiğit evlatlarına, ablukaya, baskıya ve yıkıma rağmen hayata
tutunan Gazzeli mazlumlara, 70 senedir vatanlarından kopartılmış olmanın
acısıyla gözyaşı döken Filistinli mültecilere, dini, dili, ülkesi ne olursa
olsun Filistin davasına sahip çıkan barış erlerine, Kudüs'ün tekrar tüm
insanlık için bir darüsselam olması, bir barış ve esenlik yurdu olması için
gayret gösteren Kudüs dostlarına, Arakan'dan Somali'ye, Libya'dan Suriye'ye
kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde barış ve huzura hasret
Müslümanlara, mazlumlara, Yemen'de açlığın bir deri bir kemik haline getirdiği
masum yavrulara, sizlerin aracılığıyla en kalbi selam muhabbetlerimi
gönderiyorum."
Erdoğan, topraklarını işgale karşı savunurken can veren
Filistinli şehitlere Allah'tan rahmet dileyerek, ciğerparelerini korumak için
İsrail'in kurşunlarına göğüslerini siper eden babaları, Gazze sahilinde top
oynarken bombalarla minik bedenleri parçalanan Filistinli çocukları, sabah
namazına giderken siyonist yerleşimciler tarafından yakılarak şehit edilen
Filistinli gençleri, Kudüs'ü namusları bilerek canları pahasına sahip çıkan
Filistin'in cesur kadınlarını rahmetle yad etti.
16 Mart 2003'te 24 yaşında, daha ömrünün baharındayken
İsrail buldozerlerinin ezdiği Rachel Corrie'yi saygıyla anan Erdoğan,
"Mücadeleleriyle Kudüs'le beraber insanlığın onuruna da sahip çıkan,
işgalciler karşısında Ümmet-i Muhammed'in izzetini çiğnetmeyen kahramanlara,
ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum." dedi.
Erdoğan, Cahit Zarifoğlu'nun şiirinde "Filistin bir
sınav kağıdı/Her mümin kulun önünde" dediğini ifade ederek, Kudüs
Platformu'nun yaptığı çalışmalarla, toplantı ve konferanslarla bu imtihanı
alnının akıyla vermenin mücadelesini yürüttüğünü kaydetti.
Konferansa katılanların buradaki mevcudiyetleriyle
Filistin davasına sadece kendi şahsi desteklerini değil aynı zamanda temsilcisi
oldukları milyonlarca kardeşin muhabbetini de ortaya koyduklarını vurgulayan
Erdoğan, gerek ülkelerinde yaptıkları faaliyetlerin, gerekse Kudüs
Platformu'nun üyeleri olarak icra edilen programların son derece değerli ve
kıymetli olduğuna inandığını söyledi.
"KUDÜS DAVASI
İSLAM ALEMİNİN NAMUSUDUR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle Filistinli
kardeşlerin işgal, zulüm ve yıkıma karşı sürdürdükleri şanlı direnişe verilen
güçlü desteği tekrarladığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kudüs davası, yalnızca Filistin'deki bir avuç
Müslüman'ın davası değildir. Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu,
harim-i ismetidir. Bu dava, hepimizin ortak davası, hepimizin ortak
meselesidir. Kudüs bize Hazreti Davud'un, Hazreti Süleyman'ın, Hazreti Zekeriya'nın,
Hazreti Yahya'nın hediyesidir. Kudüs, insanlığa Hazreti Meryem'in Hazreti İsa
Efendimizin armağanıdır. Kudüs, peygamberler sultanı Hazreti Nebi'nin 'şayet
oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız bari oranın kandillerini aydınlatacak
yağ gönderin.' diyerek emanet ettiği kutlu beldedir. Bu şehrin her bir taşında,
her bir sokağında, yüzyıllardır ayakta duran her bir ibadethanesinde Selahaddin
Eyyubi gibi Müslüman idarecilerin emeği, alın teri vardır. Haçlı seferleriyle
yakılan bu şehri tekrar ayağa kaldıran, 400 yıl boyunca tüm inanç mensupları
için tekrar bir barış yurdu haline getiren ecdadımızdır. Bizim için Kudüs,
arzın üstünde bir sancak, görkemli bir çınardır. Yüreğimizin yarısı Mekke, geri
kalanı da Medine'dir. Bunların üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Allah
Resulü'nün Miraç'a yükseldiği bu kutlu şehri, İstanbul'dan, Kahire'den,
Bağdat'tan, Mekke ve Medine'den ayırt etmeden seviyoruz. İşte bunun için biz,
'Kudüs kırmızı çizgimizdir' diyoruz."
Erdoğan, Kudüs'ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı,
adaleti, bağımsızlığı savunmak olduğu inancıyla bu meseleye en güçlü şekilde
sahip çıktıklarını anlatarak, "Bu süreçte sizlerin ülkemize verdiği
destek, sadece bugünümüz adına değil geleceğimiz adına da hayati öneme
sahiptir. Mücadelemiz 'La ilahe illallah, İbrahim halilullah' ifadesinde
tecessüm eden saygı, hürmet ve hoşgörü ikliminin tekrar Kudüs-ü Şerif'te hakim
olması içindir. Bu ifadelerim ayrıcı bir dinin değil, bütünleştirici bir dinin
mensubu olduğumuzun ifadesidir." şeklinde konuştu.
İsrail'in Müslümanlara ait toprakları, iş yerlerini,
evleri, ibadethaneleri gasp ederek, kültürel bir soykırım uyguladığını ifade
eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buralara bir kaç tane
büyükelçilik getirmek, başkonsolosluk taşımak suretiyle eğer Kudüs'ün şahs-ı
manevisini yok edeceğinizi zannediyorsanız kendinizi aldatıyorsunuz. Bununla
bunu yok edemezsiniz. 1967 yılındaki Filistin haritasıyla 2018'deki haritayı
karşılaştırmak, başka hiçbir söze gerek kalmadan Filistin'de yaşanan bu
kültürel soykırımı ortaya koyacaktır. Şüphesiz İsrail'in işgal faaliyetlerini,
bu denli pervasızca yapabilmesinin en önemli sebebi, bazı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi üyelerinden aldığı destektir. Onun için 'Dünya 5'ten
büyüktür.' diyorum. Zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi
üyesinin bir tanesinin iki dudağı arasında sıkışmış kalan bu dünya, adil bir
dünya olamaz, bu Birleşmiş Milletler adil olamaz. Onun için reforma ihtiyacı
var. Bütün bunlara rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı olarak başlattığımız girişimler,
hamdolsun Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan 127 olumlu oy, 7 tane karşı oyla
geçmiştir. İstediğimiz gibi geçmiştir. Ne Amerika ne İsrail, yaptıkları bütün
gayretlere rağmen hedeflerine ulaşamamıştır."
Erdoğan, Amerikan yönetiminin yanı sıra bazı Avrupa
ülkelerinin, 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan sahnelerin utancıyla İsrail'in işgal
politikalarına ses çıkarmadığını, 2. Dünya Savaşı esnasında Avrupa'daki
Musevilere yapılan insanlık dışı katliamların faturasının masum Filistinlilere
kesildiğini, 70 yıl önce başkalarının işlediği cürümlerin bedelini bugün
Filistinlilerin ödemek zorunda kaldığını anlattı.
Dünya Savaşı sırasında Avrupa'daki Musevilere yapılan
zulümleri aratmayacak baskılara, yıldırma ve şiddet politikalarına, bugün
Filistin halkının maruz bırakıldığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim açımızdan faili kim olursa olsun bunların her
ikisi de katliamdır, vahşettir, zulümdür. Holokost nasıl insanlık dışı bir
suçsa, Gazze sahilinde top oynayan çocuklara bomba yağdırmak da aynı derecede
ağır bir insanlık suçudur. Babasının sırtını siper almış şekilde can veren
Muhammed Durra'nın görüntüsü nasıl yüreğimizi dağlıyorsa, bir insan, 2 tane kız
evladı olan bir baba olarak Anne Frank'ın hikayesi de içimizi böyle kanatıyor.
Biz, mazlumlar arasında ayrım yapmadığımız gibi zalimler arasında da ayrım
yapmıyoruz. Biz siyasi çıkar uğruna asla insanların acılarını yarıştırmıyoruz.
Nerede bir adaletsizlik, zulüm varsa, kimliğine, inancına, etnik ve kültürel
aidiyetine bakmadan tavrımızı ortaya koyuyoruz. Ancak, birileri her eleştiriyi,
vahşet ve katliama yönelik her haklı tepkiyi hemen antisemitizm yaftasıyla
önemsiz hale getirmeye çalışıyor. İsrail'in işlediği cinayetlere sessiz
kalmayanlar hakkında, özellikle kontrol altında tuttukları uluslararası medyada
hemen antisemitist propagandası yapılıyor. İsrail'in şımarıklıklarına tepki
göstermek, asla antisemitizm değildir. Yanlışa yanlış, doğruya doğru demekten
bizi kimse alıkoyamaz. Bizim medeniyetimizde bir insana sırf inancından, etnik
kökeninden, ırkından veya ten renginden dolayı düşmanlık edilmez. Bunun için
bizim tarihimizde sömürgecilik lekesi de soykırım suçu da yoktur. Biz böyle
tertemiz bir tarihe sahibiz."
Erdoğan, İstanbul, Kudüs, Kahire, Mardin, Halep, Şam,
Bağdat, Toledo, Granada, Kurtuba ve Timbuktu gibi farklı inançların, farklı
kültürlerin, farklı milletlerin asırlar boyunca bir arada sulh içinde yaşadığı
şehirler bulunduğunu kaydederek, 500 yıl önce İspanya'dan kaçan Musevilere
kapılarını Türklerin açtığını anlattı. Erdoğan, "Böyle bir millet olarak
bütün gayemiz, Filistin'de kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesidir. Bunun
yolu da 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs-ü Şerif olan bağımsız ve egemen Filistin
Devleti'nin kurulmasıdır." dedi.
"CEMAL
KAŞIKÇI BAŞKONSOLOSLUKTA ALÇAKÇA BİR OPERASYONLA ŞEHİT EDİLDİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle İsrail'in
Kudüs'e yönelik işgal teşebbüslerine hız vermesinin bir başka nedeninin, İslam
aleminin içinde bulunduğu parçalanmışlık
olduğuna işaret ederek, "Müslümanlar bugün enerjilerini tüm dünyada
adaletsizliği giderecek çalışmalara hasretmek yerine, iç kavgalarla, kısır
tartışmalarla tüketiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın
İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi olayına değinen Erdoğan, şöyle devam
etti: "Cemal Kaşıkçı başkonsoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla
şehit edildi. Dışarıda nişanlısı bekliyordu. Nikah muamelesini yapmak için içeri
giriyor. Tabii bizi Suudi Arabistan'dan aradılar. Biz gerek babaya gerekse
oğluna her şeyleri anlattık. 'Özel temsilcilerimizi gönderebilir miyiz?'
dediler. 'Buyurun gönderin.' dedik. Özel temsilcileri geldi, bizzat kabul
ettim. Kendilerine anlattık. İstihbarat şeflerine elimizdeki bütün belgeleri
dinlettik, gösterdik. Krala ben şunu sordum, 'Bu 15 kişi İstanbul'a niye
gönderildi? Bu 15 kişinin İstanbul'da ne işi var? Bunlar İstanbul'a geldiyse,
konsoloslukta ne iş yaptılar? Bu katili siz biliyorsunuz. Bu katil bu 15
kişinin içinde.' dedim. Eğer isterseniz bu katili siz çıkartırsınız ve ilan
edersiniz. Kralın verdiği cevap şu oldu, 'Şu anda 18 kişiyi tutukladık.' Daha
sonra sayı 22'ye çıktı. Tamam da tutuklamak çıkış yolu değil. 'Bunların cezası
ne oldu? Yargılayamıyorsanız, suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu
İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir. gönderin
biz yargılayalım.' Daha geçen gün dışişleri bakanları açıklama yaptı, 'Biz
vatandaşımızı Türkiye'ye göndermeyiz.' dedi. İstediğiniz zaman istediğiniz
yerden vatandaşları çekip ülkenize alıyorsunuz, suçlu-suçsuz demeden
alıyorsunuz. Aynı zat şu ifadeyi de kullandı, 'Yerli iş birlikçilerle bu iş
yapıldı.' Konuşmamda söyledim ve sordum, 'Kimdir o yerli iş birlikçiler bunu
açıklamaya mecbursun çünkü iddia sahibi sizsiniz. O zaman bu ismi açıklamanız
lazım.' Açıklayamadılar ve sonra inkar ettiler. Veliaht prens dedi ki 'Cemal
Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı.' Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Oradan çıktıysa
dışarıda nişanlısı var. Nişanlısını alıp onunla oradan ayrılmaz mıydı? Bunlar
dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil,
hesabı sormasını bilir."
Erdoğan, Suudi Arabistan'ın belgeleri almak istediğini
dile getirerek, "Kusura bakmayın, o kadar da değil. Dinletiriz, gösteririz
ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bir de bunları yok mu edeceksiniz? Hesap
bu. Amerika geldi, CIA hepsini dinledi, gittiler, bilgi verdiler. Almanya,
Fransa, Kanada, hepsine... Kim istiyorsa gelip dinleyebilir dedik. Dinlettik.
Kendi istihbarat şefi bile 'Bu bir felaket. Bu adam uyuşturulmuş. Böyle bir şey
yapılamaz.' diyor. Adam açık açık 'Ben kesmesini iyi bilirim.' diyor. Niye? Çünkü bir morg mensubu. Bu adam
bir asker, üst düzey. Bunların hepsi kayıtlarda var. Eninde sonunda denilen
yere geldiler. İşte en son Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Haley, ne dedi,
-isim vererek hem de söylüyor- 'Bu işin faili odur'. Buyur. İş artık belli bir
yere geldi. Daha birçok şeyler çıkacak, buradan çok şeyler çıkar. Artık insanlık
bunlara tahammül edemez. İslam dünyası da birbirini bu şekilde çekiştirerek,
birbirine bu şekilde zulmederek bir yere varamaz. Bir olacağız, iri olacağız,
kardeş olacağız, hakkıyla Müslüman olacağız." diye konuştu.
Filistin meselesi başta olmak üzere Müslümanların ortak
dertlerine deva aranmasının kimi zaman bizzat kendi kardeşlerinde endişe
oluşturduğunu anlatan Erdoğan, Libya'dan Yemen'e, Suriye'den Irak'a kadar İslam
dünyasındaki çatışmaların dindirilmesine maalesef kimi politika ve eylemleriyle
diğer Müslüman ülkelerin mani olduğunu vurguladı.
Erdoğan, Türkiye'den kaçan teröristlerin, senelerce
Batılı ülkelerle beraber kimi komşularında da himaye bulmasının bunun en
çarpıcı örneğini oluşturduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da 251 vatandaşımızı şehit eden
FETÖ'cülerin ülkemiz aleyhine yürüttüğü karalama kampanyalarına kimi dost
görünen devletlerin de maddi, manevi destek vermesi, gerçekten düşündürücüdür.
Peygamber Efendimiz, bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini tanımlarken, 'El Müslimü
men selimel-Müslimune min lisanihi ve yedihi" buyuruyor. Müslüman, diğer
Müslümanların dilinden ve elinden selametli olduğu kişidir. Mesele bu, gerçek
bu. Yaşadıklarımızın Müslümanlıkla, İslam kardeşliğiyle, hayırda yarışmakla
hiçbir bağının olmadığı açıktır. Her gün 5 defa aynı kıbleye yöneldiği, aynı
mukaddes Kitaba, Peygambere inandığı kişilere husumet beslemenin İslam'da yeri
yoktur. İkili münasebetlerimizde beliren bu fay hatları, Müslümanlar arasındaki
gerilimden beslenen çevrelere zemin hazırlıyor, fırsat veriyor. Bu çevreler
komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe kırdırarak sömürge politikalarını rahatlıkla
sürdürüyor."
İslam dünyasında gerilim yükseldikçe Batılı şirketlerin
karlarının da yükseldiğine dikkati çeken Erdoğan, "Türkiye'ye karşı
oynadıkları oyun bu. Son zamanlarda
yaptıkları hepinizin malumudur. Biz Müslüman kardeşlerimize o dönemde Gazze'nin
'İşte bak imkanların var, haydi gelin biz sizden sadaka, diyet, zekat
istemiyoruz ama gelip en azından bir borç takviyesinde bulunabilirsiniz.' İnanır
mısınız hemen hemen hiçbirinden ses yok, gık yok. Gene biz kendi göbeğimizi
kendimiz kestik ve kendi ayaklarımız üzerinde tekrar yeniden ayağa
kalktık." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Doğu'da çatışmalar arttıkça
Batılı devletlerin silah satışlarının da arttığına işaret ederek, Müslüman
Müslümanla uğraştıkça Filistin'de işgal, Arakan'da zulüm, Somali'de açlığın
katlanarak devam ettiğini vurguladı.
Somali'de neredeyse Türkiye'den başka kimsenin olmadığını
anımsatan Erdoğan, "Oradaki kardeşlerimizin yanında biz varız. Bir
büyükelçilik var orada sadece, Türkiye. ABD konteyner içinde büyükelçilik
kurmuş. İngiltere konteyner içinde büyükelçilik kurmuş. Bizden başka yok.
Dünyada en büyük büyükelçiliğimiz Somali'de. 80 bin metrekare üzerinde muhteşem
bir büyükelçiliğimiz var hamdolsun." ifadelerini kullandı.
"FARKLILIKLARIMIZI
KAŞIYORLAR"
Erdoğan, bir süredir Şii, Sunni ayrımı üzerinden
alevlendirilmeye çalışılan bölgesel çatışmaların kazananının asla Müslümanlar
olmayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Böyle bir tabloda ceplerini dolduracak olanlar yine
Batılı silah şirketleridir, petrol firmalarıdır. Bir asır önce coğrafyamızda
cetveli eline alıp çıkarlarına göre harita çizenler, bugün de aynı amaç uğruna
farklılıklarımızı kaşıyorlar. Hiçbirimizin böyle bir oyuna düşmemesi gerekiyor.
Meselelere ön yargılardan önce Müslüman'a yakışan bir basiretle bakarak
kurulmaya çalışılan tuzağı göreceğimize ve bozacağımıza inanıyorum. "
Erdoğan, 2017 ve 2018'in Kudüs'e yönelik saldırıların
yoğunlaştığı bir dönem olduğunu dile getirerek, Amerikan yönetiminin
uluslararası hukuku ve teamülleri hiçe sayarak Tel Aviv'deki büyükelçiliğini
Kudüs'e taşıma kararı almasının, Müslümanların haklarını gasbetmeye yönelik son
derece provokatif bir adım olduğunu söyledi.
Kendileri için yeni bir imtihan teşkil eden bu gelişme
karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı'nı zirve dönem başkanı sıfatıyla süratle
harekete geçirdiklerini aktaran Erdoğan, "13 Aralık 2017 tarihinde
İstanbul'da ev sahipliği yaptığımız Olağanüstü Kudüs Zirvesi, gerek katılım ve
aldığı kararlar, gerekse sergilenen dayanışma itibariyle gerçekten tarihi bir toplantıydı. Çok kısa
ürede toplanan bu zirve, Müslümanların Kudüs konusundaki hassasiyetini de en
üst seviyede ortaya koymuştur." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlemiş Milletler
(BM) Güvenlik Konseyi'nin veto sistemi nedeniyle bir kez daha işlevsiz kalması
üzerine Genel Kurulu acil toplantıya çağırdıklarını hatırlatarak, Katolik
dünyasının ruhani lideri Sayın Papa'nın Bağlantısızlar Hareketi dönem başkanı
Venezuela'nın ve diğer kardeş ülkelerin desteğiyle BM Genel Kurulu'nda önemli
bir karara imza attıklarını kaydetti.
BM Genel Kurulu'nun ezici çoğunlukla aldığı kararla üye
ülkelere büyükelçiliklerini işgal altında tutulan Kudüs'e taşımaması çağrısında
bulunduğunu ifade eden Erdoğan, söz konusu kararda ayrıca Kudüs'ün statüsüne
yönelik tek taraflı adımların hukuken yok hükmünde olduğunun da belirtildiğini
vurguladı.
Erdoğan, buranın
çok önemli olduğunu dile getirerek, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı
olarak mayıs ayında Filistinli sivillere uygulanan katliama da seyirci
kalmayarak uluslararası kamuoyunu harekete geçirecek adımları da attıklarını
anımsattı.
Yine İstanbul'da 18 Mayıs'dta toplanan olağanüstü zirvede
İsrail'in işlediği suçların hesabını vermesini sağlamak amacıyla girişimlerde
bulunduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"BM Genel Kurulu'nda Filistinlilere koruma
sağlanmasına ilişkin tarihi bir kararın alınmasına öncülük ettik. Amerika'nın
katkısını azaltması sebebiyle mali güçlükler yaşayan Filistinli mülteciler için
yardım ve bayındırlık ajansına desteğin artırılması için çalışmalar yürüttük.
Bu çabaların meyvelerini görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyoruz,
elhamdülillah. Ajansın mali sıkıntılarını bu sene için aşmış olması önemlidir
ancak asla yeterli değildir. İslam dünyasının ajansa verdiği desteğin
önümüzdeki dönemde de devam etmesi gerekiyor."
"FİLİSTİNLİLER,
ARALARINDAKİ TEFRİKAYA SON VERMELİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Doğu Kudüs'ün tarihi
kimliğinin korunması için TİKA başta olmak üzere kurumlarının ve sivil toplum
kuruluşlarıyla faaliyetlerini sürdüreceğini belirterek, "Dostlarının
gösterdiği çabanın netice verebilmesi için Filistinlilerin de kendi
aralarındaki tefrikaya son vermesi gerekiyor. Filistinli kardeşlerime özellikle
sesleniyorum: Aranızdaki ayrılığa son vermeniz gerekiyor." dedi.
Müslümanların aralarında parçalanıp bölünmesinin
yanlışlığına dikkati çekerek, Al-i İmran Suresi 103. Ayeti hatırlatan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu ayeti sürekli okumak yetmiyor, ayetin
gereğini yerine getirmek gerekiyor. Bunu yapmamız lazım. Öbür tarafta hep
söylüyoruz, 'İnnemel mü’minüne ihvetun'... 'Müminler muhakkak kardeştir' diyor.
Nerede kardeşlik? Var mı kardeşlik? Kardeşliğimizin gereği var mı? Yok.
Kardeşliğimizin gereğini yerine getirmemiz lazım. Bunu yapacağız ki o zaman güç
bulalım. O zaman kuvvet bulalım. Yapmazsak Rabbimiz ne buyuruyor? 'O zaman
gücünüz gider, zayıf düşersiniz' ve ondan sonra da sizi bitirirler. Mesele bu.
Filistinli gruplar arasında yaşanan gerilimler en çok İsrail yönetimini
sevindirmektedir. Onlar seviniyor. Hatta İsrail, işgal ve zulüm politikalarına
rahatça devam edebilmek için bu ayrılıkları körüklemekte daha da
derinleştirmektedir. Önümüzdeki dönemde Filistinli kardeşlerimizin birlik,
beraberlik ve dayanışmalarını perçinlemesini temenni ediyoruz. Kirli
pazarlıklarla Filistin davasının altını oymaya çalışanlara öncelikle Filistin
halkının izin vermeyeceğine inanıyorum."
Türkiye olarak meselenin takipçisi olmayı sürdüreceklerini
vurgulayan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanlığının sağladığı
imkanları sonuna kadar kullanarak Kudüs'e ve Filistin davasına sahip çıkmaya
devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, "İnşallah Kudüs, Filistinli
kardeşlerimizin mücadeleleri, Müslümanların dirayeti, işte burada bugün
toplanan sizin gibi Kudüs sevdalısı parlamenterlerin gayretiyle barış ve huzura
yeniden kavuşacaktır. Ne kadar ağır, ne kadar şedit, ne kadar insanlık dışı
olursa olsun hiçbir baskı ve zulüm Küdüs'ün kurtuluşuna mani
olamayacaktır."
Konferansta yapılacak istişarelerin Kudüs'ün kurtuluşuna
vesile olmasını dileyen Erdoğan, konferansın düzenlenmesinde emeği geçenleri
tebrik etti.
Erdoğan, "Sizlerden ülkelerinizdeki kardeşlerime
Türk milletinin selam ve muhabbetlerini iletmenizi istirham ediyorum. Rabbim
yar ve yardımcımız olsun." diyerek sözlerini tamamladı.
YORUMLAR