İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Zirvesi Konferansı
Olağanüstü Toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ev sahipliğinde
İstanbul Kongre Merkezi'nde başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışta ilk olarak divanın,
başkan Türkiye ve daimi üye Filistin'in yanı sıra Afganistan ve Gine'den
oluşturulmasını önerdi. Divanın onaylanmasının ardından Kur'an-ı Kerim ve
şehitler için Fatiha okundu.
Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla açılış konuşmasını yapan
Erdoğan, olağanüstü toplantı için İstanbul'a gelen konuk ülke temsilcilerini
selamlayarak, "Bugün kalbi bizimle birlikte çarpan dünyanın dört bir
köşesindeki tüm Kudüs dostlarını da aynı şekilde sevgiyle selamlıyorum.
Kudüs'ün sırdaşı, yoldaşı, kader arkadaşı İstanbul'a hoş geldiniz." dedi.
Katılımcıların ramazan ayını da tebrik eden Erdoğan, bu
mübarek ayın tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi.
Ramazan ayının dargınlıkların unutulup, ayrılıkların bir
kenara bırakıldığı, kardeşlik bağlarının güçlendiği, birlik, beraberlik ve
dayanışma ikliminin en geniş şekilde hissedildiği müstesna bir dönem olduğuna
işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ramazanın da ruhuna uygun bir şekilde dünyanın dört
bir ucundan dayanışmalarını göstermek amacıyla İstanbul'a gelen siz
misafirlerimize kardeşliğiniz, hassasiyetiniz için özellikle teşekkür ediyorum.
İslam coğrafyasının siz değerli temsilcilerini aramızda görmek, Filistinli
kardeşlerimiz başta olmak üzere, tüm Kudüs sevdalılarına güç ve cesaret
veriyor. Bugün İstanbul'da ilk kıblemiz, göz bebeğimiz Kudüs'ün tarihi ve
hukuki statüsüne bir kez daha yapılan hoyratça saldırı nedeniyle bir araya
geldik. Bu tarihi toplantının ve alacağımız kararların, Kudüs ve tüm Filistin
için hayırlara vesile olmasını Allah'tan diliyorum."
"KUDÜS DAVASI
TÜM MÜSLÜMANLARIN DAVASIDIR"
Zirve Dönem Başkanı olarak 3 gün önce yaptıkları davete
kısa sürede icabet ettikleri için katılımcı ülke temsilcilerine teşekkür eden
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bugün İsrailli haydutlarca katledilen Filistinliler
için harekete geçmek, tüm dünyaya insanlığın halen ölmediğini göstermek
demektir. Bugün Kudüs'e sahip çıkmak, barışa, insanlığa sahip çıkmaktır. Çünkü
Kudüs, bütün Müslümanların onuru, izzeti, harim-i ismetidir. Kudüs
Müslümanların ortak hafızası, ortak mirası, ortak emeğidir. Kudüs aynı zamanda
üç semavi dinin de mukaddes beldesidir. Kudüs'e yönelik her saldırı aynı
zamanda bu değerlerin, bu hassasiyetlerin tamamına yapılmış demektir. Bizler
bugün burada toplantımızla sadece Kudüs'ü işgal teşebbüsüne karşı tepkimizi
ortaya koymuyoruz. Aynı zamanda üç semavi dinin barış içinde bir arada yaşama
idealine de sahip çıkıyoruz. Bizler bugün bölgemizi kan ve göz yaşına boğmak
isteyenlere 'dur' diyoruz. Buradaki toplantımızda, Filistinli kardeşlerimizin
mücadelelerinde asla yalnız olmadıklarını haykırıyoruz. Bir kez daha şu
gerçeğin herkes tarafından bilinmesini istiyorum; Kudüs davası tüm
Müslümanların davasıdır, Kudüs, elinde on binlerce masum Filistinlinin kanı
olan bir terör devletinin insafına bırakılmayacak kadar mukaddes bir mübarek
beldedir."
Erdoğan, Müslümanların Doğu Kudüs üzerindeki haklarından
tek bir adım dahi geri adım atmayacaklarının altını çizerek, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Nasıl 14 Mayıs Pazartesi insanlık tarihine kara bir
gün olarak kazınmışsa, 18 Mayıs Cuma da inşallah müşterek çabalarımızla
insanlık onurunun kurtarıldığı bir gün olarak yazılacaktır. Ben bu salonda
bulunan her bir kardeşime, Kudüs'ün izzetine, onuruna ve tarihi statüsüne sahip
çıktıkları için şükranlarımı sunuyorum. Bu tavrınızın sadece din kardeşlerimiz
nezdinde değil, Hristiyanlar, Museviler ve diğer inanç sahipleri için de çok
kıymetli olduğuna inanıyorum. Burada Siyonistleri bir kenara koyuyorum. Zaten
bütün bu olayların altında onlar yok mu? Onlar var. İnşallah bugün alacağımız
kararlarla da bu duruşumuzu perçinleyeceğiz."
Böyle bir adımının bölgede tansiyonu yükselteceğini, yeni
gerginliklere, yeni çatışmalara neden olacağını söylediklerini ifade eden
Erdoğan, kutsal topraklarda bir taşı yerinden oynatmanın bile ciddi sorunlar
doğuracağını dile getirdiklerini anlattı.
Erdoğan, bu tip tek taraflı uluslararası hukuku çiğneyen,
Birleşmiş Milletler'in (BM) altını oyan adımların sadece Müslümanlara ve
Hristiyanlara değil Yahudilere de zarar vereceğini defalarca dile
getirdiklerini kaydetti.
Yanlışta ısrar edilmesi halinde tüm bölgenin çatışma
iklimine gireceğini, bulunun sorumlusunun da kararı uygulayanlar olacağını
belirttiklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Maalesef iyi niyetli ikazlarımız adeta büyük bir
akıl tutulması yaşayan muhataplarımızda karşılık bulmadı. Tüm uyarılara rağmen
ABD gerilim ve çatışmadan beslenen çevrelerin esiri oldu. İslam İşbirliği
Teşkilatı ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun iradelerini nazara dikkate
almayan Amerikan yönetimi İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ve bazı radikal
evangelistlerin kuyruğuna takılmayı tercih etti. 14 Mayıs Pazartesi günü
Amerika dünyadan yükselen tepkilere rağmen İsrail Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'den
Filistin'in de başkenti olan Kudüs'e taşıdı. Aynı gün kararı protesto eden
Filistinli kardeşlerimize yönelik bir katliam gerçekleştirildi. İsrail
demokratik haklarını kullanan, çıplak elleriyle işgale direnen, aralarında
çocukların ve kadınların da bulunduğu 62 Filistinli kardeşimizi vahşice şehit
etti. İsrail'in saldırıları sonucunda bir kısmı ağır 2 bin 700 Filistinli de
yaralandı. Bir kez daha ilk kıblemiz Kudüs'ün muhafaza ve müdafaası için
canlarını feda eden tüm şehitlerimize yüce Allah'tan rahmet, yaralanan
kardeşlerimize ise acil şifalar diliyorum. Açık ve net söylüyorum İsrail'in
yaptığı haydutluktur, vahşettir, devlet terörüdür."
"MUSEVİLERE
YAPILAN ZULÜMDEN FARKI YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 75 yıl önce Avrupa'da Musevilere
yapılan zulümle bugün Gazzeli'nin maruz kaldıkları vahşet arasında hiçbir fark
olmadığını vurgulayarak, 2. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında her
türlü işkenceye uğrayan insanların çocuklarının maalesef bugün adeta nazilere
taş çıkartan yöntemlerle masum Filistinlilere saldırdığını kaydetti.
İki ayağı olmayan, tekerlekli sandalyedeki insanları
katletmenin başka türlü izah edilemeyeceğini dile getiren Erdoğan, anasının
kucağındaki 8 aylık bebeğe kurşun sıkmanın başka şekilde tarif edilemeyeceğini
anlattı.
Erdoğan, kadınları, çocukları, masum göstericileri
vahşice öldürmenin tek bir geçerli mazereti olamayacağını belirterek,
"Mahmut Derviş'in süt ve bal akan ülkem dediği hareketli Filistin'i kan ve
gözyaşına boğmak başka nasıl izah edilebilir. İsrail hem tüm dünyanın gözü
önünde bu cinayetleri işliyor hem de kanını döktüğü insanları suçlayarak
kendini aklamaya çalışıyor. İsrail yönetimi katliamlarını yalanlarla
örtebileceğini zannediyor. Çünkü hesabı hukuk önünde sorulmayan her cinayet
faili daha da azdırır. İsrail de yıllardır Filistinlilere yönelik şiddet
politikalarının hesabını hukuk önünde vermediği için gün geçtikçe pervasızlaşıyor,
azgınlaşıyor. Kimi Batılı ülkelerin mahcubiyetini fırsat bilerek katliamlarına
her gün bir yenisini daha ekliyor." diye konuştu.
"14 MAYIS YENİ BİR NAKBA GÜNÜ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs Pazartesi gününün,
Filistin'in makus tarihine yeni bir Nakba Günü olarak kaydolduğunu söyledi.
Bugün gelinen noktada ABD'nin işgal politikalarıyla
Apartayt rejimine taş çıkartan İsrail'i ödüllendirdiğini, barış istediğini
defalarca kanıtlamış olan Filistin'i ise cezalandırdığını anlatan Erdoğan,
"Kudüs kararıyla, İsrail'in katliamlarına zemin hazırlayan ABD'nin eline
masum Filistinlilerin kanı bulaşmıştır." dedi.
ABD'nin artık Ortadoğu'da çözümün değil, sorunun parçası
haline geldiğini ifade eden Erdoğan, yeni aktörlerin sürece dahil olması, barış
sürecinin yeniden sağlam bir zeminde işlerlik kazanmasının şart olduğunu
vurguladı.
Bu konuda İİT Zirve Dönem Başkanı olarak Filistinliler
ile eşgüdüm içerisinde adımlar atmaya başladıklarını anlatan Erdoğan,
"İsrail'in zulüm ve katliamlarının cezasız kalmaması için yine Filistinli
kardeşlerimizle birlikte çalışmalıyız. İsrail, katlettiği masumların hesabını
uluslararası yargı önünde mutlaka vermelidir. Bu konunun BM Genel Kurulu
nezdinde de takipçisi olacağız. Maalesef adaletin tecellisi için atılan her
adım Güvenlik Konseyi'nde ABD yönetimi tarafından veto ediliyor. Meseleyi yine
BM Genel Kurulu'na götürecek, inşallah burada tüm İslam ülkelerini ve vicdan
sahiplerinin desteğini alacağız. Ramazan ayı boyunca kendi ülkemiz başta olmak
üzere tüm İslam ülkelerinde Filistinli kardeşlerimiz için yardım kampanyaları
düzenleyeceğiz. Ayrıca diplomatik kanalları kullanarak tüm tepkimizi ortaya
koyacağız." şeklinde konuştu.
"YETERLİ
TEPKİYİ GÖSTERMEZSEK ÇOK DAHA KÖTÜLERİ GELECEKTİR"
Erdoğan, gelinen noktada herkesin şu gerçeği çok iyi
bildiğini belirterek, şunları dile getirdi:
"Kınamak, kızmak, bağırmak bugüne kadar işgal ve
zulmü durdurmadığı gibi bundan sonra da durdurmayacaktır. Müslümanlar kendi
haklarını alana kadar hiç kimse bize hakkımızı altın tepside ikram
etmeyecektir. Bosna'da, Suriye'de, Arakan'da ve daha pek çok yerde Müslümanlar
haklı olmasına rağmen kazananlar hep gücü elinde bulunduran zorbalar olmuştur.
Artık bu bozuk ve adaletsiz düzeni değiştirmenin zamanı gelmiştir.
Amerika'nın Kudüs kararı, İslam dünyasına yönelik yeni
operasyonların habercisidir. Eğer bu konuda bizler yeterli tepkiyi göstermezsek
inanın bana bunun çok daha kötüleri gelecektir. Bu meselede elde edeceğimiz
başarı ise Müslümanlar için bir dönüm noktası olacaktır. Bunun için önce
kendimizi toplayacağız sonra toplanacağız. Birbirimizle kenetleneceğiz ve
Rabbimin emri ortada; 'Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine yapışınız,
tefrikaya düşmeyiniz, bölünüp parçalanmayınız'. Bu ilahi emre uyacağız."
İslam ülkeleri olarak başkenti Kudüs olan 1967 sınırları
içinde egemen ve bağımsız Filistin devleti talebinden asla vazgeçmeyeceklerini
ifade eden Erdoğan, "Bugün, burada verdiğimiz mesajların tüm dünya
tarafından ciddiyetle değerlendirileceğine inanıyorum. İnşallah açıklayacağımız
sonuç bildirgesi, tüm İslam dünyasında, tüm dünyada çok daha farklı bir tesir
uyandıracaktır." dedi.
YORUMLAR