NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü ve
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, günümüzde değişen aile ve çocuk
ilişkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken; özellikle madde kullanımı
konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Anne babalar çok
iyi gözlem yapmalı
Madde kullanım yaşının düştüğünü, anne ve babaların çok
iyi gözlem yapmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Çocukların
davranışlarında farklılıklar oluşuyor. Ebeveynler bunu ergenlik sanıyor. Madde
kullanan çocuğunuzun huyu değişiyor, Daha sinirli, kavgacı ya da içine kapanık oluyor.
Kendisine zarar verecek duruma geliyor. Okulu asıyor, başarısı düşüyor, farklı
arkadaş çevresi oluşuyor ve siz kimlerle olduğunu ve ne yaptığını
bilmiyorsunuz. Size bilgi vermiyor. Evde adeta tek başına yaşarmışçasına
odasından çıkmamaya, size bilgi vermemeye başlıyor. Sorduğumuz sorulara doğru
cevap verdiğinde bazı şeyleri size doğru aktarması gerekiyor. Yalan söylememe
adına ebeveynle olan ilişkisini kesiyor. Madde kullandıklarında iştahsızlık
oluşuyor, rengi solmaya başlar, gribal enfeksiyon oluşur. Özellikle tatlıya
yönelik bir aşerme oluşur normalden fazla para harcamaya başlıyor” dedi.
Harçlık miktarı
ihtiyacı kadar olmalı
Çocuklara harçlık verirken daima ihtiyacı kadar vermek gerektiğini
vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Çok paramız olsa da onlara ihtiyaçları
kadar para vermek gerekmektedir” uyarısında bulundu. Dilbaz, “Geçen gün bir
anne ‘Ben çocuğumu tanıyamıyorum’ dedi. Bana ‘Benim çocuğum çok iyiydi,
vicdanlıydı ancak para için beni tartakladı’ dedi. İşte ön beyinin hasarlanması
budur. Madde yüzünden annesini seven çocuk, empati yapamaz duruma geldi” dedi
Madde ile ilk
karşılaşıldığında yolculuk başlıyor
Bağımlılığın dünyada gençlerin büyük bir problemi
olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Madde kullanımında ilk olarak
bağımlıktan önce ‘madde kullanım bozukluğu’ diyoruz. Bağımlılık madde yüzünden
beyin bozulduğunda bağımlılık olmaktadır. 18 yaşında bir çocuk sigara, alkol
kullandığında bağımlılıktan önce kullanım bozukluğu, sonra riskli kullanım, en
son bağımlılık denmektedir. Çoğu gençler ‘Ben bağımlı değilim, istediğim zaman
içerim istediğim zaman içmem’ diyor. Böyle bir şansınız yok. Madde ile ilk
karşılaştığınızda yolculuk başlıyor. Beyniniz ne zaman etkilendi asla
bilemezsiniz. Bu durum bireysel olarak değişmektedir” dedi.
Çocuklara sınır
konulmalı
Ailelere büyük rol düştüğünü, çocuklara mutlaka sınır
konulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Her şeye evet
dememeli ve onları çok iyi gözlemlemeliyiz. Günümüzde çocuklar her şeye itiraz
ederek hayır diyor. ‘Hayır’ diyebilmek aslında çok güzel. Bizim istediğimiz
çocukluktan sonra, genç ve ergenlik zamanında da hayır diyebilen nesiller. Ancak her şeye hayır dediğinizde benim
dediğim doğrudur, benim istediğim olmalı cümlesi çıkıyor. Burada yapılmaması
gereken şey hayır olmalı ancak bu her şeyde istediğin olacak anlamına gelmiyor.
Sınırları görebilen ve bunu düşünebilen çocuklar yetiştirmek çok önemli” dedi.
Çocuğunuzun bir
tane anne-babası var
Bazı ebeveynlerin çocuklarıyla arkadaş olmaktan mutlu
olduğunu belirten Dilbaz, bu tutumun yanlışlığına da dikkat çekerek şunları
söyledi: “Aslında çocuklar her şeyi paylaşmıyorlar. Kendilerine ait alanları
var. Özellikle arkadaşlarıyla paylaştıkları var. Çocuğunuzun arkadaşı çok ama
bir tane anne ve babası var. Lütfen arkadaştan önce çocuğunuzun anne ve babası
olun. Zaman zaman arkadaşı olabilirsiniz. Çocukların bir sınıra ihtiyacı var.
Neyi yanlış yaptıklarına dair karar verecekler. Bu dışarının kontrolüyle
olmamalı. Bir süre sonra içselleştirip kendisi karar verecektir. Eğer biz bu
sınırı koymazsak başında polis, çoban gibi başında beklemek gerekebilir. Bu
doğru bir şey olmayacaktır. Eskiden ataerkil aile, ondan önce anaerkil aile
vardı ve şimdi ise çocukerkil aile var. Her şeyi çocukların istediği onları mutlu
etmek üzerine kuruyoruz. En büyük yanlışlardan biri bu. Çocuklarımız hep mutlu
olsun istiyoruz. Ancak çocukların her saniye mutlu olma şansları ve ihtimalleri
yok. Her gün güneş olur mu? Bazen yağmur yağabilir. Her gün tatlı yersek
tatlının bir anlamı olur mu? Yaşam da böyle bir şey. Her an, her şeyden keyif
almalılar. Her şeyde olduğu gibi dünyada olumlu ve olumsuz anlar olacaktır.”
Sorumluluk vermeyi
öğretmek gerekiyor
Çocuk yetiştirirken ona mutlaka sorumluluk verilmesi
gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “25 yaşında bir genç hanım
‘Ben yemek yapmayı bilmiyorum’ diyor. Bunu bilmesi gerekmiyor ancak nasıl
okumayı, yazmayı saçımızı yapmayı biliyorsak, yemek yapmayı bilmiyorum demek
övünülecek bir şey olmamalı. Yaşamda yapmamız gereken şeyler var. İnsan olarak
yapmamız gerekenler var. Bu kadar koruyup kollarsak çocuklarımız sorumluluk
alamıyor. Bu her cinsten çocuk için geçerli. Erkek çocuklar daha değerli
oldukları için korunup kollanıyor ve sorumluluklar verilmiyor. ‘Çocuk ne
yapıyor?’ diye sorduğumda cevap olarak bana ‘Canı isterse yapıyor, istemezse
yapmıyor’ diyorlar. Bu doğru değil. Bir aile ise ‘Çorap katlıyor’ dedi. Bu çok
güzel bir şey. Her çocuğun bir sorumluğu olmalı ve çocuklara sorumluluk
verilmeli” dedi.
YORUMLAR