Konuşmasına bütün iletilişim aygıtlarında yapılan algı
yönetimin ülke genelinde yaşattığı dezenformasyona değinerek başlayan Mahir
Ünal, “Şimdi şöyle bir sorunumuz var. Karşımızda öyle bir akıl var ki,
natıkamız, hasılı konuşmamız üzerinde böyle vahşi, faşist bir baskı oluşturan,
sözlerinizi cımbızlayarak söylemediğiniz şeyleri söylemişi gibi gösteren işte
konuşmanın 8 saniyesini alıp, sonra siz ben öyle demedim diyene kadar bunu bu
kurguyu bütün kanalarda, bütün iletişim aygıtlarında bir anda sahte gerçeklik
oluşturan ve zaten algının gerçek olduğu bir çağda yaşıyoruz. Siz derdinizi
anlatana kadar yalan 6 defa dünyayı dolaşıyor. Dezenformasyon dediğimiz şey bu.
Oxford Üniversitesinin yaptığı araştırmada Türkiye dezenformasyon maruz kalan
ülkeler arasında 1. sırada. O yüzden Avrupa Birliği sosyal ağları bilgi
toplumunun iletişim aracı olarak kodlamış. Bir şeyi nasıl tanımlarsanız o
şekilde onunla ilişki kuruyorsunuz. Sosyal ağları bilgi toplumunun iletişim
aygıtları olarak konumladığınız zaman oralar dezenformasyon mecrası olmuyor.
Yine Avrupa Birliğinin internet ortamına dair 2 kırmızı çizgisi var. Bir tanesi
dezenformasyonla mücadele, bir tanesi terörle mücadele. Yani dezenformasyonu da
aslında bir terör biçimi olarak algılıyorlar. Çünkü aslında şiddet dediğimiz
şey buda bir şiddet biçimi. Bir insanın
şahsına, konuşmasına, düşüncesine, fikrine, kurduğu cümlelere karşı bir itibar
suikastı oluşturuyorsunuz. Yani siz elinize bardağı alıyorsunuz, diyorsunuz ki;
‘Biz bu bardağın yüzde 70’ni doldurduk, yüzde 30 boştu.’ Ve 2001 kriziyle
beraber Türkiye’de bırakın bardağın boşalmasını, bardak kırılmıştı. Ekonomik, siyasal sistem çökmüştü, derin bir
krize girmiştik. Bir anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla beraber, gecelik repolar
7 bin 500’lere çıkmıştı” dedi.
İnsanın en temel ihtiyacının hakikat olduğunu söyleyen
Ünal, “Şimdi olayları değerlendirirken meselenin sosyolojik altyapısına bakmak
gerekiyor. Artık insanlar gördükleriyle düşünüyorlar. Çok hızlı akan, bilginin
hızlı aktığı, insanların bir adeta veri bombardımana tutulduğu bir dönemde
yaşıyoruz. İnsanlar hızla geçiyorlar. Zaten akıllı telefonlarda buna müsait.
Yani parmağınızla hızla geçiyorsunuz. Herhangi bir haberin üzerinde ortama 2-3
saniye kalıyor insanlar. Fotoğrafı görüyor, iki cümle okuyor. Çok çok ilgisini
çekerse o iki cümle ve fotoğraf onu alttaki metne götürüyor. Alt metni okuma
ihtiyacını artık insanlar hissetmiyorlar. Zaten dezenformasyonu bu hız
oluşturuyor. Birde algoritmalar artık sahte gerçekliği besleyen bir fikirle
kodlanıyor. Algoritma kodların arasına sıkıştırılmış bir fikir. Bir matematik
aslında. O matematiğinde bir fikri var. bu fikrin temel motivasyonu ne? Bu
fikrin temel motivasyonu daha çok tüketmek. Yani daha çok görüntüleme sağlamak,
daha çok tık almak. Çünkü aldığınız her tık sizin kazancınızı belirliyor.
Aldığınızın her tıkın sizin kazancınızı belirlemesi ve bunun oluşturduğu hız
yalan haberlerin gerçek haberlerden 6 kat daha fazla hızla hareket etme
anlamına geliyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Buda karanlığın artması anlamına geliyor.
Oysa insanın en temel ihtiyacı hakikattir. İnsan gerçeklik stratejisini
kaybettiğinde akılını kaybeder insan” diye konuştu.
Mahir Ünal, konuşmasının devamında ise, gündeme dair
açıklamalarda bulundu.
YORUMLAR