Konuşmasına Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylarla
ilgili açıklama yaparak başlayan Mahir Ünal, meselenin rektör ataması
olmadığını bildikleri ifade ederek, “Öncelikle Boğaziçi Üniversitesi gibi son
derece nadide bir üniversitemizde bu tür olayların olması son derece üzücü. Az
önce İçişleri Bakanlığı sözcümüz de süreçle ilgili kamuoyunu bilgilendirdi.
Burada tabii siyaset bu işin neresinde olmalı sorusuna cevap vermek. Bu konunun
bir iş kamu düzenli olarak nasıl bakmamız gerektiğine cevap vermek. Ve tabii
üniversitelerin kendi iç işleyişleri çerçevesinde de meseleye bakmak lazım.
Şimdi siyasi noktada baktığımızda orada bazı siyasi partilerin temsilcilerinin,
İl başkanlarının, orada olması en başından itibaren doğru değil. Yani orada
diyelim ki öğrencilerin rektör atamasıyla ilgili tepkileri varsa, demokratik
bir ülkede sorunların nasıl çözüleceği tepkilerin nasıl dile getirileceği ve
sorun çözme mekanizmaları biz bütün demokrasilerde bellidir. Bunun
prosedürleri, yönetmelikleri, yasal süreçleri bellidir. Öğrencilerin bu konuda
eğer protesto yapacaklarsa, protesto ve gösterinin bir hak olarak
demokrasilerde çerçevesi bellidir. Peki, burada en başından itibaren mesele
üniversite rektör ataması ve öğrencilerin bu durumdan duydukları rahatsızlıkla
mı ilgili diye baktığımızda meselenin öyle olmadığını görüyoruz. Çünkü bu
meselenin rektör olmadığını kendileri de zaten söylüyorlar. Rektör atamasıyla
ilgili herhangi bir hukuki sorun var mı diye bakıyoruz. Hukuk dışı bir atama mı
yapılmış hayır. Yasalara uygun olmayan bir atama mı var ortada hayır. Yasal
zeminde Cumhurbaşkanlığı diğer üniversitelere yapılan hatalı atamalar gibi
yasal çerçevede hukuki çerçevede atama yapılmış. Peki, bazı öğrenciler bundan
rahatsızlık duymuşlar ve bu rahatsızlıklarını dile getirmişler. Eğer amaç sorun
çözmekse bu sorunu nasıl çözeceğimizin demokrasilerde yolları bellidir. Peki,
burada sorun çözmeye dönük bir adım var mı hayır. En başından itibaren bir
partinin il başkanı oraya gidip orada çoğunluğu öğrenci olmayan çoğunluğu
öğrenci olmayan bu gruplarla bir eylem planı hazırlamaları, daha sonra
meselenin bir provokasyona dönüşmesi yani nasıl provokasyona dönüşmesi işte
kutsal değerlere dönüktür orada Kabe'ye dönük ve bütün insanları derinden
yaralayan, yeryüzündeki bütün Müslümanların kalbi ve kıblegahı olan Kabe’ye dönük
bir eylem orada gerçekleşti ve insanlar bundan rahatsızlık duydular” dedi.
CHP siyasi aklının elini öğrencilerin ve gençlerin
üzerinden çekmesi gerektiğini söyleyen Ünal, “Boğaziçi Üniversitesi
öğrencileriyle ilgili bir fişleme olayı yaşandı. Bu öğrencilerin isimleri
yurtdışındaki diğer üniversitelere bildirilmeye varıncaya kadar iş götürüldü.
Dolayısıyla burada biz Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin de katıldığı bir
eylem değil, öğrenciler üzerinden yürütülen bir provokasyon görüyoruz. Bugün
CHP Grup Başkan Vekili çekin gençlerimizin üzerinden elinizi diyor asıl burada
öğrencilerin üzerinden elini çekmesi gereken kendi siyasi emellerine kendi
sokak hareketlerine kendi demokrasi dışı eylemlerine zemin hazırlayan CHP
siyasi aklının elini öğrencilerin ve gençlerin üzerinden çekmesi gerekiyor.
Şimdi sabahleyin yaptıkları paylaşımda işte öğrenciler serbest kaldı siz bu
öğrencileri suçlamıştınız. Onların sürekli hakaret ettikleri hakimler ve
savcılar yani bu meclis kürsüsünden CHP genel başkanı bu ülkenin hakim ve
savcılarına haysiyetsiz dedi satılmış dedi. Sarayın hakimi dedi her türlü
hakareti bu ülkenin yargısına mahkemelerine hakimlerine her türlü hakareti
yaptılar. Ama bu ülkenin hakimleri önlerindeki yasaya göre karar veriyor. Önüne
bir dosya geldiğinde ve bu yasaya göre 2 yılın altındaki suçlarda tutuklama
asıl olmadığı için tutuklama yasağı getirildi. Bir kişinin tutuklanmaması onun
terörle iltisaklı olmadığı anlamına gelmiyor. Az önce İçişleri Bakanlığı
Sözcüsü de açıkladı. Bir kısmı adli kontrolle serbest bırakılmış. Bir kısmı
yaklaşık 28 kişi tutuklama talebiyle savcılığa sevk edilmiş, mahkeme sevk
edilmiş. Şimdi buradan dediğim gibi eğer bir siyasi istismar çıkarırsanız,
gayrimeşru ilan ettiğiniz ve mahkemelerin gayrimeşru ilan ettiğiniz devletin kurumlarının
militan dediniz valinin kaymakamın ve oluşturmak istediğiniz kaosun sonuçlarını
elde etmek adına buradan kullandığınız siyasi dil bu ülkeye zarar verir her
şeyden önce. Cumhuriyet halk Partisi her şeyden önce Boğaziçi'nden elini
çekmelidir, oradaki gençlerin üzerinden elini çekmelidir. Şimdi geçmişte Hasan
Cemal'in kaleme aldığı ve Deniz Gezmiş ile ilgili Mahir Çayan'la ilgili bir
anısı vardır. Derki, ‘siz bu gençleri sokağa indirdiniz sonra da bu gençlerin
idam edilmesine mecliste el kaldırdınız.’ şimdi Cumhuriyet halk partisinin yaptığı hep budur. Kendisi iktidar
olmadığı dönemlerde sokağı hareketlendirmek, sokak olaylarından medet
ummak, sonra da o olaylarda hatırlayın
geçmişte Gezi olaylarında aynı şeyi yaptı. CHP yani sokağı hareketlendireyim,
burada gençleri öne süreyim, sonra burada gençlerle ilgili bir sorun ortaya
çıktığında da bu gençler üzerinden istismar siyaseti yürüteyim. Cumhuriyet Halk
Partisi birazdan belki bu güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri dönelim
diyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi hatırlayın 2003 yılında genç subaylar
rahatsız manşeti, arkasından ordu göreve
pankartları, yine ordu göreve pankartları açtıkları dönemde TSK'nın karşısında
saygıyla eğiliyoruz açıklamaları yani Cumhuriyet Halk Partisi iktidarla olan
ilişkisinde zinde güçlerin yanında durdu, ya ordunun ya yargının, ya medyanın,
iktidara müdahalesi yönünde her zaman bir provokasyon içerisinde oldu.
Öğrencilerin üzerinden ellerini çeksinler, gençlerin üzerinden ellerini
çeksinler. Sokağa çıkardıkları CHP İl Başkanlığının whatsapp gruplarında
öğrencilerin nasıl koordine olacaklarını, nasıl yemek ve erzak
sağlayacaklarını, polise nasıl mukavemet göstereceklerini anlatan diyalogları
var. Şimdi siz siyaset mi yapıyorsunuz, yoksa sokak hareketlerini örgütleyen
bir yapıya mı dönüştünüz. Bunun adı siyaset yada siyasetçilik değil. Siyaset
meşru bir zeminde yapılır. Siyaset devleti devletin kurumlarını yasaları meşru
kabul etmektir” diye konuştu.
“SİVİL ANAYASA TÜRKİYE İÇİN ELZEMDİR”
Konuşmasının devamında sivil anayasanın Türkiye için
elzem olduğuna dikkat çeken Ünal, “Bu ülkeyi darbe anayasasından kurtaracak
yeni bir sivil anayasa Türkiye için elzemdir. Bütün dünyada kovit sonrası yeni
konseptler, yeni bir anlayış ortaya çıkarken Türkiye'nin kaçınılmaz olarak 82
yılında yapılmış, bir darbeci cunta tarafından yapılmış ve artık yamalı bohçaya
dönüşmüş bu anayasayı değiştirmesi gerekiyor. Daha da önemlisi hükümet
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini konuşuyoruz değil mi ve güçlendirilmiş
parlamenter sisteme dönmeyi konuşuyor muhalefet. Şimdi bunlar şunu unutuyorlar
2007 yılında Cumhurbaşkanı seçmenize izin vermeyeceğiz dediklerinde millet bir
halkoylamasıyla 2007 neye karar verdi. Cumhurbaşkanımı ben seçeceğim dedi değil
mi. Üstelik yüzde 70 oranında bir evetle Cumhurbaşkanım ben seçeceğim dedi.
Peki o halkoylamasıyla beraber parlamenter sistem ortadan kalktı. Çünkü
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir sistem artık parlamenter sistem
değildir. 2014 yılına geldiğimizde de millet yüzde 52 ile yeni cumhurbaşkanını
seçti. Bildiğim kadarıyla bu HDP, İYİ Parti, CHP bunlar 2018’de birlikte bir
anayasa çalışması yaptılar. Basına sızdığı kadarıyla orada hem de
cumhurbaşkanının, hem başbakanın parlamento tarafından seçilmesine dönük bazı
düzenlemeler konuşulmuş. Şimdi nasıl bir sistem düşündüklerini, güçlendirilmiş
parlamenter sistemden neyi kastettiklerini, bir de komik belki ama
güçlendirilmiş parlamenter sistem dendiğinde bana hep şey geliyor deprem için
ise güçlendirme çalışmaları. Sonuçta zayıf olan bir şey güçlendirilir anladığım
kadarıyla parlamenter sistemin zayıflığını öncelikle bunlar kabul ediyorlar.
Dolayısıyla nasıl güçlendireceklerine dair bir fikirleri olduğunu düşünmüyorum.
Reformların taçlandırması anlamında topluma yeni sivil bir anayasa sunmak, yeni
bir toplum sözleşmesi sunmak çerçevesinde bir anayasa” dedi.
Mahir Ünal, konuşmasının devamında AK Parti büyük
kongresinin Mart ayının sonunda planlandığını söyledi.
YORUMLAR