Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Duruk, son
yıllarda meyve üretiminin azalması tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını
belirterek, meyveciliğin kurtuluşunun kooperatifleşme ve tarla birleştirmeden
geçtiğini bildirdi.
Duruk, "Bu sayede çiftçi gereksiz masraftan
kurtulur, birim başına gideri azalır ancak geliri artar. Hem çiftçi hem Türkiye
kazanır." ifadesini kullandı.
"Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri
Federasyonu (TGDF) Yönetim Kurulu Üyesi ve Aroma Yönetim Kurulu Başkan
Vekili de olan Duruk, yaptığı yazılı açıklamada, Türk meyve suyu ürünlerinin
dünya çapında belirli bir kaliteye ulaştığını ve tercih edildiğini söyledi.
Duruk, Türk meyve suyu ve konsantresinin dünyanın hemen
hemen her yerine ulaştırıldığını kaydederek, "Türk meyve suyu dünyada
kalitesini kabul ettirmiştir. Türkiye dünya standartlarına uygun meyve
suyu ve konsantresi üretiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada konvansiyonel, standart meyve üretimi yapıldığını
dile getiren Duruk, Türkiye'de üretilen meyvelerin daha doğal ve daha az
müdahale edilmiş olduğunu anlattı. Duruk, "Bu yüzden bizim
meyvelerimizin kokusu, tadı daha yüksek. Bu da dünyada meyve sularımızın
beğenilme oranını artırıyor." ifadelerini kulandı.
"Meyve suyu
zararlıdır algısı yok edilmeli"
Mahmut Duruk, mineral ve vitamin bulunan, koruyucu katkı
bulunmayan Türk meyve sularının tüm standartları taşıdığını kaydederek, ayrıca
Türkiye'de en çok tüketilen şeftali ve kayısı sularında fazlasıyla lif
bulunduğunu bildirdi.
Duruk, Türkiye'de başta meyve suyu olmak üzere
gıdada bazı sektörlerin doğru olmayan bilgilerle hedef alındığını belirterek,
şu açıklamalarda bulundu: "Bazı kimseler tarımsal üretimin
değerlenmemesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu yüzden iç tarım üretimi düşüyor,
çiftçi sayısı ve kırsal nüfus azalıyor. Meyve suyunda iç talep azalırsa fiyat
düşer, fiyat düşünce meyve talebi azalıyor. Meyve talebi azalınca insanlar
satış yapamadığı için üretimden vazgeçiyor. Üretimin yapılmaması da o ürünün
fiyatını artırıyor. Meyve suyu zararlıdır algısı yok edilmelidir."
Duruk, tüm kontrollerden geçen, ilgili kurum ve
kuruluşların belirlediği bütün standartları taşıyan meyve sularının bu kadar
rahatça eleştirilmesinin doğru olmadığını vurguladı.
Buna izin verilmemesi gerektiğini, alanında uzman gıda
mühendisi, sağlıkçı, beslenme uzmanı ve akademisyenlerce konunun
irdelenebileceğini dile getiren Duruk, üniversitelerden, bilim
insanlarından görüş alınması gerektiğinin altını çizdi.
"Tarlaların
üst kullanım hakkı kooperatiflere verilmeli"
Duruk, aslı olmayan bu eleştirilere müdahale edilmemesi
halinde hem sektörün hem de çiftçinin zarar göreceğini belirterek, "Bu
sıkıntılar nedeniyle belirttiğim gibi çiftçi meyve yetiştirmeyi bırakacak,
köyler boşalacak. Böylece ileride daha çok sıkıntı yaşayacağız."
ifadelerini kullandı.
Son yıllarda meyve üretiminin azalması tehlikesiyle karşı
karşıya olduklarını, bunun yaşanmaması için ölçek ekonomisine geçilmesi
gerektiğini aktaran Duruk, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Köylerde kooperatifleşmeyi artırmak, tarlaları
birleştirmek, bu tarlalardan elde edilen gelirleri tarla sahiplerine aktarmak
lazım. Altta tarla sahipleri var. işletim hakkını devlet alsın ihale etsin
öncelikle bölge kooperatiflerine sonra müteşebbislere ihale etsin hem orada
çalışacak kişilere sosyal güvence sağlanır. Gümrük duvarlarıyla meyvecilik
kurtarılamaz. Meyveciliğin kurtuluşu kooperatifleşme ve tarla
birleştirmeden geçiyor. Burada yapılacak tek şey üst kullanım hakkının
devlet tarafından yönetilmesi gerekiyor. Tapu kimin üzerine olursa olsun."
"Hem tarla
sahibi hem Türkiye kazanır"
Duruk, kooperatifleşme sayesinde ekilecek ürünün,
kullanılacak aletlerin kontrolünün daha kolay olacağını belirterek, şu
konulara değindi: "Ayrıca tarla birleştirme sayesinde birim alan başına
harcanan gider azalır ve gelir artar. Şimdi bakıyorsunuz 30-40 hektar tarlası
olanın traktörü var ancak yılın çok büyük kısmında atıl duruyor. Yani
30-40 çiftçinin tarlasının birleştirildiğini düşündüğümüzde 30-40 traktör
yeride 3-4 traktör yetecektir. Buna benzer onlarca örnek var. Bu sayede
çiftçi gereksiz masraftan kurtulur, birim başına gideri azalır ancak geliri
artar. Hem çiftçi hem Türkiye kazanır. Ancak durum böyle devam
ederse ileride tarlaların yarısını kullanamayacağız." (AA)
YORUMLAR