"Muhalefet yapmak demek, hakaret, iftira yapmak demek...

"Muhalefet yapmak demek, hakaret, iftira yapmak demek değildir"

Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “Muhalefet yapmak demek hakaret, iftira yapmak demek değildir. Muhalefet yapmak demek milletin seçtiklerine düşmanlık yapmak demek değildir. CHP'nin 2010'dan bugüne kadar olan siyasal söylem analizi yapıldığında açık ve net şekilde görülmektedir ki CHP, açık bir şekilde Türkiye düşmanı yapıların içerideki siyasi aparatı gibi davranmaktadır."

06 Kasım 2017 - 03:01

Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Ünal, bir belediye başkanının yaptığı isyan çağrısı ve hakarete CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan'ın bunu destekler nitelikte yaptığı açıklama ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında yaptığı açıklamalar nedeniyle basın toplantısı düzenlediğini ifade etti.

AK Parti'nin 15 yıldan beri yoluna devam ettiğini, bundan sonra da aynı şekilde yoluna devam edeceğini dile getiren Ünal, "15 yıldan beri bu coğrafyada ülkemizi güvenli bir şekilde büyütmek, istikrarlı bir şekilde ekonomisini büyütmek ve geleceğe taşımak için bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelemizde de her iki yılda bir girdiğimiz genel seçimleri kazanmış bir siyasi parti olarak bugün burada duruyoruz." dedi.

 

“KILIÇDAROĞLU, 2010’DA KASET OPERASYONUYLA GÖREVE GELDİ”

Ülkenin vesayet odaklarından temizlenmesi, demokratikleşmesi, refahının sağlanması ve özgürleşmesi için 15 yıldan beri milletin gözü önünde mücadele ettiklerini söyleyen Ünal, 2010'dan itibaren Türk siyasetinde ciddi bir değişim yaşandığını, bir kaset operasyonuyla birlikte göreve gelen Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin siyasetini nasıl değiştirdiğini ve nasıl dönüştürdüğünü herkesin gördüğünü kaydetti.

2010'dan itibaren Kılıçdaroğlu ve CHP'sinin adeta Türkiye düşmanı yapıların içerideki aparatı olarak hareket ettiğini belirten Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunu defalarca ifade ettik. Siyasette iyi niyet önemlidir. Siyasette karşılıklı güven önemlidir. İş birliği yaparsınız, yapmazsınız, ittifaklar oluşturursunuz, oluşturmazsınız. Bunlar demokratik siyasette olagelen şeylerdir ama muhalefet yapmak demek düşmanlık yapmak demek değildir. Muhalefet yapmak demek hakaret, iftira yapmak demek değildir. Muhalefet yapmak demek milletin seçtiklerine düşmanlık yapmak demek değildir. CHP'nin 2010'dan bugüne kadar olan siyasal söylem analizi yapıldığında açık ve net şekilde görülmektedir ki CHP, açık bir şekilde Türkiye düşmanı yapıların içerideki siyasi aparatı gibi davranmaktadır."

 

“KILIÇDAROĞLU'NUN CHP'Sİ APAÇIK DÜŞMANLIK BARINDIRIYOR”

CHP'nin 2010'dan bugüne milletin hayrına olan hiçbir işin yanında olmadığı değerlendirmesinde bulunan Ünal, Kılıçdaroğlu'nun CHP'sinin açıklamalarının herhangi bir iyi niyet, herhangi bir kritik ve eleştiri barındırmadığı gibi apaçık düşmanlık barındırdığını söyledi.

"CHP düşmanlık yaptığı sürece, CHP Türkiye düşmanı güçlerin içerideki sözcüsü, siyasi aparatı gibi davrandığı sürece biz CHP'yi muhatap almayacağız" ifadesini uzun bir süredir dile getirdiklerini hatırlatan Ünal, bu düşmanlığının çok ileri bir seviyeye çıktığını, Kılıçdaroğlu'nun 9 Temmuz Maltepe mitinginden sonra isyan çağrısı yaptığını söyledi.

 

“CHP'NİN SOKAK, İSYAN, AYAKLANMA ÇAĞRISI TEKRAR DEPREŞTİ”

Ünal, "CHP'nin sokak, isyan, ayaklanma çağrısı geçtiğimiz günlerde Tekirdağ'da tekrar depreşti. Buna bir ilçe belediye başkanının hezeyanı olarak baktık iyi niyetle. Genel olarak tepkimizi koyduk. Ama CHP'nin sözcüsünün kalkıp Tekirdağ'a gidip bu ayaklanma, isyan çağrısını desteklemesi, görülmektedir ki 9 Temmuz'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun Maltepe mitinginde yaptığı sokak çağrısının, isyan çağrısının bir devamı niteliğindedir." ifadelerini kullandı.

CHP Sözcüsü Tezcan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "faşist, diktatör" dediğini hatırlatan Ünal, "Kendileri de bunun böyle olmadığını bilerek söylüyorlar. Çünkü mesele bu değil. Mesele bu provokatif söylemle, bu nefret söylemiyle yürüttükleri düşmanlığı devam ettirmek. Buna karşı AK Parti olarak gerekli hukuki haklarımızı kullanıyoruz." dedi.

CHP'nin 15 Temmuz'a kadar kullandığı dilin söylem analizini de yakında paylaşacaklarını vurgulayan Ünal, 15 Temmuz'a kadar içeriye yönelik bir dil ve söylem kullanan CHP'nin 15 Temmuz'dan itibaren artık dışarı konuşmaya başladığını belirtti.

 

“FETÖ'YÜ KULLANAN EFENDİLER ŞUNU BİLMELİDİRLER!”

Ünal, şunları kaydetti: "Yani bu Türkiye karşıtı yapıların içerideki siyasi aparatı niteliğinde olan Kılıçdaroğlu'nun CHP'si içeride bize karşı konuşmuyor. Bu söylemler, bu ifadeler, bu yalanlar, bu hakaretler yurt dışında, 165 ülkede FETÖ'cülerin Türkiye karşıtı propagandalarına malzeme olarak üretiliyor. FETÖ'cüler 165 ülkede Türkiye karşıtı propagandalarını sürdürürken kimi referans veriyorlar? Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve sövücülerinin hakaretlerini, yalanlarını, iftiralarını referans olarak kullanıyorlar.

Şunun bilinmesini isteriz ki, 2010 kaset operasyonuyla birlikte Türkiye düşmanlarının bir siyasi aparat olarak kullandığı CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si ve onları kullanan efendiler şunu bilmelidir, sivil toplum örgütü görünümlü FETÖ'yü kullanan efendiler şunu bilmelidir; Biz bu coğrafyada kendi kaderimizi tayin ederek yaşamaya devam edeceğiz. Biz bu coğrafyada bölgesel dönüşümü gerçekleştirmek isteyenlere rağmen Misakı Milli'yi koruyarak Cumhuriyetimizi, Cumhuriyetimizin değerlerini ve kazanımlarını koruyarak ayağa kalkacağız. Ayağa kalkmakla kalmayıp o masada eşit olarak oturmaya devam edeceğiz. Her ne yaparlarsa yapsınlar biz milletimizle yol yürümekten vazgeçmeyeceğiz."

 

Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, "Kemal Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum, bugün kullandığın o çukur dilinle söyleminle ve üslubunla ne kadar konuşursan konuş, Cumhurbaşkanımızın ailesine uzattığın o çirkin dil ve söylemi sana iade ediyoruz. AK Parti'ye karşı kullandığı o çirkin dili ve söylemi bin kere sana iade ediyoruz. Biz sükunetimizi bozmadan, asla tahrik olmadan gündemimizi ve Türkiye'ye dahil hayallerimizi muhafaza ederek biz yolumuza devam edeceğiz ama sen Türkiye düşmanı güçlerle birlikte işbirliği yapmış siyasi bir aparat olarak siyasi tarihimizin çöplüğündeki yerini alacaksın." dedi.

 

“BASİT BİR SORU SORUYORUM, BUGÜN CHP KİMİN YANINDADIR?”

Ünal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik saldırıların, hakaretlerin tek gerekçesinin milletin tasavvur ettiği bağımsız ekonomi, bağımsız savunma sanayi ve bağımsız Türkiye idealini engellemek olduğunu belirtti.

Söz konusu saldırı ve hakaretleri yapanların, bunu başaramayacağını anlatan Ünal, "Hangi oyunu oynarlarsa oynasınlar, hangi düşmanlarla işbirliği ederlerse etsinler bu coğrafyadaki kimsesizlerin ve mazlumların adeta umudu haline gelmiş Recep Tayyip Erdoğan'a kiminle birlikte saldırırlarsa saldırsınlar biz Recep Tayyip Erdoğan ile yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.

Milletin, Gezi olaylarında, 17-25 Aralık'ta ve 15 Temmuz'da neler yapılmak istendiği gördüğünü vurgulayan Ünal, "Basit bir soru soruyorum, bugün CHP kimin yanındadır? Türkiye düşmanlarının, Türkiye karşıtı lobilerin, 15 Temmuz'u gerçekleştiremedikleri için Recep Tayyip Erdoğan'a kinleri katbekat artmış grupların, güçlerin yanındadır bugün CHP." ifadesini kullandı.

 

“O ÇİRKİN DİLİ VE SÖYLEMİ BİN KERE SANA İADE EDİYORUZ

Ünal, milletin bu durumu gördüğünü belirterek, şunları söyledi: "CHP istediği kadar bizi sabote, provoke etmeye, hakaretleriyle istediği kadar bizi tahrik etmeye çalışırsa çalışsın, buradan Kemal Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum, bugün kullandığın o çukur dilinle söyleminle ve üslubunla ne kadar konuşursan konuş, Cumhurbaşkanımızın ailesine uzattığın o çirkin dil ve söylemi sana iade ediyoruz. AK Parti'ye karşı kullandığı o çirkin dili ve söylemi bin kere sana iade ediyoruz. Biz sükunetimizi bozmadan, asla tahrik olmadan gündemimizi ve Türkiye'ye dahil hayallerimizi muhafaza ederek, biz yolumuza devam edeceğiz ama sen Türkiye düşmanı güçlerle birlikte iş birliği yapmış siyasi bir aparat olarak siyasi tarihimizin çöplüğündeki yerini alacaksın. Bizi tahrik, provoke edemeyeceksin, kin ve nefret diline ortak olmayacağız. Bu ülkeyi bölmek için kullandığın '20 Temmuz darbesi' gibi bir uydurmaya bu millet itibar etmiyor. Senin o bölücü dilinle  'Sarayın darbesi-halkın darbesi, sarayın polisi-halkın polisi' gibi o çirkin, bölücü ifadelerine bu millet itibar etmeyecektir. 15 Temmuz'u itibarsızlaştırmak için kullandığın o 'kontrollü darbe' söylemine bu millet itibar etmedi ama bu millet senin kontrollü kaçışını da unutmadı. FETÖ'cülerin yargılanma sürecinde Türk yargısına yaptığın saldırıları ve itibarsızlaştırmayı bu millet unutmayacaktır. Bu aziz millet kendi iradesiyle, kendi seçimini yaparak yoluna devam edecektir. Biz de Recep Tayyip Erdoğan ile bu millete hizmetkar olmaya devam edeceğiz ama sen bu milletin siyaset tarihinde bir çöp olarak yerini alacaksın."

 

Bu tarz bir siyasete cevap vermek zorunda kalmaktan muzdarip olduğunu belirten Ünal, siyasetin nezaket, iyi niyet, milletin, toplumun taleplerini ve ihtiyaçlarını alıp devlete taşımak anlamına geldiğini ifade etti.

Karşılarında düşmanlık yapan, iyi niyetli olmayan ve Türkiye düşmanı güçlerin aparatlığını yapan yapının bulunduğunu  anlatan Ünal, "Bunlara da gereken şeyleri söylemek bizim siyasi sorumluluğumuzdur." diye konuştu.

 

"BIRAKIN BİR TEHDİT YA DA ŞANTAJI, NEZAKETSİZLİK BİLE SADIR OLMAMIŞTIR"

Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtlayan Ünal, Edip Uğur'un hem Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığından hem de AK Parti'den istifa etmesine yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine, siyasi riskin olduğu yerde keyfiliğin olmadığını belirtti.

Anti demokratik uygulamaların, keyfiliğin olduğu yerlerde söz konusu olacağını ifade eden Ünal, AK Parti'nin kendi değişiminin siyasi riskini alarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasete dönmesi ve genel başkan olmasıyla kendisini 2019'a Türkiye'yi de 2023'e hazırladığını bildirdi.

"Dolayısıyla bu süreçte Cumhurbaşkanımız demokratik bir hakkı olan 'istifaya çağırma' hakkını kullandı." diyen Ünal, "Genel Başkanımız, büyükşehir belediye başkanları ve diğer belediye başkanları için bir istişare ile böyle bir çağrıda bulundu." diye konuştu.

Yerel yönetimlerle ilgili dört temel denetimin olduğunu, idari ve hukuki denetimi İçişleri Bakanlığının, mali denetimi Sayıştay'ın yaptığını aktaran Ünal, "Aynı şekilde belediye meclisinin yaptığı denetim vardır. Bir de ilgili siyasi partinin siyasi ve sosyolojik olarak yaptığı bir denetim vardır. Dolayısıyla genel başkanın kendi belediye başkanına istifa çağrısında bulunması demokratik meşruiyete uygundur." değerlendirmesini yaptı.

 

“BİZ HİÇBİR BELEDİYE BAŞKANIMIZLA İLGİLİ TEHDİT YA DA ŞANTAJ DİLİ KULLANMADIK”

Ünal, bu süreçte çağrıya uyan İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce ve Niğde belediye başkanlarının istifa ettiğini anımsatarak, şöyle devam etti: "Bu istifalarla ilgili de kendileri bizim yol arkadaşımızdır. Giden de gelen de bizim için aynı değerdedir. Bunları da kamuoyuyla paylaştık. Aynı zamanda şunun da bilinmesini isteriz ki bu süreç zarfında biz AK Parti siyaseti olarak her bir arkadaşımızı bir nefer, makam ve mevki sahibi değil, sorumluluk ve görev sahibi olarak görürüz. O yüzden kimse bizde makamına ve mevkisine takılıp kalmaz. Kendisini görev ve sorumluluğuyla tanımlar. Bundan sonraki süreçte de diğer AK Parti ile yolunu devam ettiren belediye başkanlarımız tabii ki farklı görev ve sorumluluklarda bizimle birlikte yollarına devam edecekler. Sayın Edip Uğur, AK Parti'den de ayrılmayı tercih etti. Bizim bu süreçteki görüşmelerimiz, Genel Başkanımız ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Erol Kaya'nın koordinasyonunda devam etti. MYK ve MKYK'daki istişareler, ilgili ildeki teşkilatlarımızla kadın kolları, gençlik kolları, ana kademe istişareler, Genel Başkan Yardımcımızın koordinasyonunda devam etti. Biz hiçbir belediye başkanımızla ilgili en ufak bir tehdit ya da onlara dönük herhangi bir şantaj dili kullanmadık. Daha önce de bunu ifade ettik. Biz arkadaşlarımızla istişare ederiz. Arkadaşlarımıza kötülük bir tehdit söz konusu olamaz. Ama Balıkesir ölçeğinde bazı haddini bilmezlerin durumdan vazife çıkaranların Sayın Edip Uğur'a dönük böyle bir terbiyesizliği, hadsizliği olmuşsa bu konuda da Sayın Edip Uğur'un tabii ki hakkını araması ve bu kişilere karşı varsa gerekli hukuki yollara başvurması gerekir. Bizim ne Genel Başkanımızın ne Genel Başkan Yardımcımızın süreci yöneten, koordinasyonu yürüten Genel Başkan Yardımcımızdan herhangi bir şekilde asla bırakın böyle bir tehdit ya da şantajı nezaketsizlik bile sadır olmamıştır."

 

"12 EYLÜL 2018'DE BÜYÜK KONGREMİZİ GERÇEKLEŞTİRMEYİ PLANLIYORUZ"

Bir başka gazetecinin, "Yerel yönetimlerde başka istifa taleplerinin de olacağı" iddialarını hatırlatması üzerine Ünal, "Şu an itibarıyla biz daha çok kongrelerimize odaklanmış durumdayız. Dolayısıyla yerel yönetimlerle ilgili değerlendirmelerimiz şu an itibarıyla tamamlandı ama bundan sonra yeni değerlendirmeler olmayacağı anlamına gelmiyor." karşılığını verdi.

Parti olarak kongrelere odaklandıklarını yineleyen Ünal, şunları söyledi: "Çünkü kasım ayı içerisinde hem bazı il kongrelerimizi de gerçekleştireceğiz ve 2017 içerisinde büyük oranda biz il kongrelerimizi tamamlayıp, büyük şehirlere başlamak istiyoruz. Muhtemelen tarih değişebilir ama 12 Eylül 2018'de biz büyük kongremizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz."


YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x