Mersin'de bindiği minibüsten aralarında
akrabalarının da olduğu kişiler tarafından kaçırılan üniversite öğrencisi Zelal
Topçul, polis tarafından kurtarıldı. Genç kızı kaçıran şehir eşkıyaları
gözaltına alındı. Erzincan'da orduevi nizamiyesinde yakaladığı kediye işkence
yapan T.H.’nin görüntüleri, izleyenleri dehşete düşürdü. Her iki olayda olayın
tanıklarının engel olmaması ve seyirci kalmaları dikkat çekti.
Şiddete seyirci kalmak Türk kültürüne uymuyor!
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, yaşanan şiddet olaylarına seyirci kalınmasının dikkat çekici
olduğunu söyledi. Durumun Türk toplumunun kültürel davranışına uygun olmadığını
belirten Prof.Dr. Tarhan, şunları söyledi:
“Bu Türkiye, eski Türkiye değil, çok ilginç.
Özellikle o askerin tezkeresine üç gün kala kediyi dövmesi ve yanında üç asker
var. Türk insanının kültürel davranışına uymayan bir durum. Böyle durumlarda
çoğu zaman mazlumun yanında olma, ezilenin yanında olmayla ilgili kültürel bir
davranışımız vardı bizim. Bu davranışı bu olayda görmedik, rastlantı mı
bilemiyorum ama bu acaba bizim kültürel olarak Batı kültürünün hastalığı bize
mi geçti diye düşündürüyor. Genellikle biz yardımseverliğimizle, düşenin
elinden tutmamızla ve yere düşene bir tekme atmamamızla bilinen bir toplumuz.
Bu özelliklerimizin bir şekilde zayıfladığını görmek üzücü. Özellikle bu kedi
olayını gördükten sonra diğer insanların duyarsız hali beni çok etkiledi. Bu
neden kaynaklanıyor? Belki bir rastlantı da olabilir ama toplum olarak bazı
konularda benmerkezci oluyoruz diye düşünüyorum. Özellikle yeni kuşaklar yeni
nesiller; mesela o ortamda 40-50 yaş civarındaki kişiler olsaydı aynı tepkiyi
vermezlerdi bence.”
Toplum olarak benmerkezci oluyoruz!
90 öncesi kuşakların hangi dünya görüşünden
olurlarsa olsunlar toplumsal bir idealleri ve sosyal hedefleri olduğuna dikkat
çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Y Kuşağı olarak bilinen 90 sonrası doğan ve bu
dönemde ergenliğe giren kuşakların daha önceki kuşaklara göre empati konusunda
daha zayıf, daha benmerkezci olduklarını belirterek “Önceki kuşaklar toplum
için, başkaları için riske girebiliyorlardı. Hangi dünya görüşünde olursa olsun
idealisttiler. Fikirlerini açıkça söyleyebiliyorlardı. Ama yeni kuşakların daha
konformist, daha benmerkezci olduğunu görüyoruz. Bu yeni kuşaklar eğer Türkiye’nin genel
kültürü olursa biz burada ciddi bir yozlaşma içine girdiğimizi söyleyebiliriz. Y
Kuşağı olarak bilinen kuşak 90 sonrası doğan ve bu dönemde ergenliğe giren
kuşakların daha önceki kuşaklara göre empati konusunda daha zayıflar, daha
benmerkezciler, kendi çıkarlarına daha odaklılar, narsisitlik kişilik
özellikleri var” dedi.
Narsistlik illeti yeni kuşağı etkiliyor
Özellikle gelişmiş ülkelerde çok rastlanılan
bir hastalık olan narsisitliğin genç kuşağı etkilediğini ifade eden Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, “Bir illet olarak tanımlanan bu durum genç kuşakları etkiliyor. Batı
kültürünün bu hastalığı gençlerde ruh hastalıklarının ortaya çıkmasında, çocuk
psikiyatri vakalarının artmasında önemli rolü var. Bu insanlığın gidişinin
Roma’nın son dönemi gibi diyebiliriz. Roma’nın son döneminde Roma dünyanın tek süper
gücüydü. Roma’yı yıkan dış güç olmadı, yozlaşma ve iç bozulma oldu. Lükse ve
eğlenceye düştüler, zayıf ve güçsüzleri ezdiler. Bunun sonucunda Roma yavaş
yavaş dağıldı. Şu anda Batı’da bunu hissederken, Batı’da bir dağılma var derken
Türkiye’deki bu hastalığı da görmek çok incitici bir durum” dedi.
O kızın hayır demesini kabul edemiyor
Mersin’de minibüsten genç kızın kaçırılması
olayına da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
Güç şahıslarda değil kurallarda olmalı!
“Burada bir zorbalık var, siber zorbalık
ABD’nin baş belası. Okulda şiddet, okula silah gönderme ABD’nin baş belası. Bu
durumların sıklıkla dünyada salgın şeklinde yayıldığını görüyoruz. Yeni kuşak
benmerkezci hemen benim istediğim olsun diyor, zevk peşinde koşuyor. Kolay elde
etmek istiyor. Başkalarının penceresinden olaya bakamıyor, o kızın kendisine
hayır demesini kabul edemiyor. Kediyi döven asker olayında bakıyorsunuz
nişanlısından ayrılmış öfkesini kediden çıkarma tarzında bir yaklaşım var. Bu
olaylar toplumda egoların şiştiğini gösteriyor. Bu olayları değerlendirirken o
çocuk nasıl bir ortamda yetişmiş, nasıl bir kişilik yapısı var, çocuk evin küçük
hükümdarı gibi yetişmiş, hep almaya alışmış, hiç vermeye paylaşmaya alışmamış
bir çocuk yetiştirirseniz böyle olur.”
Bir toplumda gücün şahıslarda değil
kurallarda olması gerektiğini belirten Prof.Dr. Tarhan, önerilerini şöyle
sıraladı:
“Gücün kurallarda olduğu toplumlarda kişiler
böyle durumlarda yanlış yapanın bedelini ödeyeceğini bilir ama bir toplumda güç
kurallarda değil de şahıslarda ise bu olayların daha çok yaşanabileceğine
dikkat çekti. Prof.Dr. Tarhan, “Bizim kültürel yapımız da bunu maalesef
besliyor. Gücün şahıslarda değil kurallarda olması ve bunun öğretilmesi
gerekiyor. Ama bu öğretilme konferanslarla ya da derslerle olmaz. Bu ancak
büyüklerin rol model olmasıyla örnek olmasıyla olur. Buna daha çok ihtiyaç var.
Okullarda gençliği iyi insan olmayı öğretecek şekilde yetiştirelim. O şekilde
eğitelim. Japonya ne yapmış biliyor musunuz? Amerikan kültürü kendi kültürünü
değiştirmeye başlayınca ilkokul dönemindeki çocuklara tamamen kendi kültürünü
öğretiyor. Sonra çocuk fizik kimya coğrafya öğreniyor. Biz kendi ahlaki
değerlerimizi, insani değerlerimizi çocuğa ilkokul, ortaokul seviyesinde
öğretmediğimiz zaman lise, üniversite geç. Bunu öğretmediğimiz zaman çocuğun
temeli zayıf atılmış oluyor.”
Emek vermeden elde ediyorlar!
Günümüzde çocukların her şeyi daha elde
ettiklerini belirten Prof.Dr. Nevzat Tarhan, “Emek vermeden elde ediyorlar,
birçok olay karşısında anne baba onlardan çok düşünüyor. Yeni kuşak çoğunlukla
böyle maalesef. Kültür canlıdır, burada kültürün olumlu yönde gelişmesi için
muhakkak kültür politikaları oluşturulmalı spora verilen önem kadar kültüre de
önem verilmelidir” uyarısında bulundu.
YORUMLAR