Erdoğan, Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Eskişehir,
Hakkari, İstanbul, Kahramanmaraş, Kastamonu, Malatya, Manisa, Sakarya, Siirt ve
Şanlıurfa'dan gelen muhtarlarla bir araya geldi.
Konuşmasına, "Muhtarlar
toplantımızın kırkını çıkartarak bir dönüm noktasını geride bırakmış oluyoruz.
Ülkemizdeki 50 bini aşkın muhtarımızın tamamıyla bir araya gelmek üzere
çıktığımız bu yolda bugünkü toplantımızla birlikte 20 bine yaklaştı."diyerek başlayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önemli bölümlerinden
birisi olacak sergi ve toplantı salonu bittiğinde aynı anda 2 bin kişilik
gruplar halinde bu buluşmaları gerçekleştireceklerini söyledi.
Erdoğan, "Hedefimiz
2019 Kasım ayına kadar tüm muhtarlarımızla bir araya gelmiş olmaktır. Bu hedefe
ulaşamasak bile milletimizin ve sizlerin teveccühüyle görevimize devam edecek
olursak 2019 Kasım'ı sonrasında da toplantılarımızı sürdüreceğiz." ifadesini
kullandı.
Yarının muhtarlar için anlamlı bir gün olduğunu
vurgulayan Erdoğan, "Esasen bu
buluşmayı yarın yapacaktık. Ancak yarın öğlen Nijerya Cumhurbaşkanı misafirim
olacağı için sizlerle olan toplantımızı bir gün önceye almak durumunda kaldık.
19 Ekim Muhtarlar Gününüzü şimdiden tebrik ediyorum. Bu anlamlı gün vesilesiyle
ülkemizdeki tüm muhtarlarımıza ifa ettikleri önemli görevde Rabbim'den
muvaffakiyetler diliyorum." diye konuştu.
ELLERİNDEN GELSE
BİZLERİ BİR DAKİKA BU HİZMET MAKAMLARINDA TUTMAZLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle iş başına gelen görevlerin
ilk basamağını teşkil eden muhtarlar ile en üst basamağını oluşturan
Cumhurbaşkanlığı arasında böylesine bir gönül köprüsü kurulmasının çok önemli
gördüğünü kaydetti.
Milli iradeye saygı duymayanların, cumhurbaşkanına
yaptıkları saygısızlığın aynısını muhtarlara da yaptıklarını belirten Erdoğan,
şöyle devam etti: "İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevimizden haksız bir şekilde alınıp,
cezaevine yollandığımda arkamızdan 'muhtar bile olamaz' manşetlerini
atmalarının sebebi budur. Çünkü onların derdi muhtarla, belediye başkanıyla,
milletvekiliyle, cumhurbaşkanıyla değil doğrudan doğruya milletin
kendisiyledir, değerleriyledir, kültürüyledir, tarihiyledir.
Rahmetli Aşık
Veysel'i kılık, kıyafetinden dolayı Ankara'nın merkezine sokmayan zihniyet,
sizin muhtar, benim Cumhurbaşkanı olarak görev yapmama da tahammül edemiyor.
Ellerinden gelse bizleri bir dakika bu hizmet makamlarında tutmazlar. Nitekim
geçmişte, 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a kadar her fırsatta bunu yapmışlardır."
TARİHTE EŞİ
BENZERİ OLMAMIŞ BİR CEVABI BUNLAR GÖRDÜ
Ülkede darbelerin her şeyden ve herkesten önce millete
karşı gerçekleştirildiğine işaret eden Erdoğan, en son 15 Temmuz'da yaşanılan
ihanet teşebbüsünün hedefinin de doğrudan doğruya millet olduğunun altını
çizdi.
Erdoğan, cumhuriyet tarihinde ilk defa milli iradenin
kalbi olan Meclis binasının, "milletin
evi" olarak tarif edilen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin, emniyet
teşkilatının birimlerinin bombalı saldırıya uğradığına dikkati çekti.
FETÖ ihanet çetesinin gözü dönmüş canilerinin, elinde
bayrağı, dilinde tekbiri, kalbinde imanı tunç yürekli kahramanlara mahsus
cesaretiyle karşılarına dikilen milletin üzerine ateş kusmakta tereddüt
etmediklerini belirten Erdoğan, "Ama
milletimiz bu ihanete karşı öyle bir beraberlik ortaya koydu ki inanın bana
tarihte eşi benzeri olmamış bir cevabı bunlar gördü." dedi.
Erdoğan, konuşmasının bu kısmında 15 Temmuz gecesinin
ruhunu güzel bir şekilde anlattığını belirterek, Nurullah Genç'in yazdığı "15 Temmuz Destanı" isimli
şiirinden, "Zalimlere 'dur' diyen
isyanımız bir bizim. Devlere mezar olan destanımız bir bizim. Binbir çiçekten
gelen dermanımız bir bizim. Meş'alemiz, o kutlu fermanımız bir bizim. Derdimiz
divanedir, ozanımız bir bizim. Direnişe çağıran ezanımız bir bizim. Hangi
denize varsak limanımız bir bizim. Hangi denize varsak limanımız bir
bizim." dizelerini okudu.
ONUN İPİNİ ELİNDE
TUTANLAR DA KURTARAMAYACAK
15 Temmuz'da hainlerin emellerine ulaşamadıklarına vurgu
yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin birliği, beraberliği ve kardeşliği
bir kez daha perçinlediğini dile getirdi. Erdoğan, konuşmasında şunları
kaydetti:
"Sergiledikleri
tüm caniliğe, alçaklığa, müptezelliğe rağmen başarısız olan bu hainler, şimdi
adalet önünde hesap veriyor. Yavaş yavaş neticelenmeye başlayan davalarda suçlu
bulunan herkes, ihanetinin derecesine göre cezasını alıyor. Yurt dışına kaçmış
olanları da asla kendi hallerine bırakmayacak, hak ettikleri cezaya
çarptırılana kadar peşlerinde olacağız.
İster yurt içinde
ister yurt dışında olsun, Türkiye'ye ve Türk milletine bu ihaneti yapanların
hiçbiri de ömürleri boyunca rahat yüzü göremeyecek. Ülkemizi ele geçirmek,
milletimizi esir etmek için böyle bir alçaklığa kalkışanları, uğrunda
dünyalarını ve ahiretlerini berbat ettikleri şarlatan da onun ipini elinde
tutanlar da kurtaramayacak."
Erdoğan, Türkiye'nin yalnızca FETÖ ile değil PKK'sından
DEAŞ'ına kadar envai çeşit terör örgütüyle de mücadele ettiğini, açıkça
Türkiye'nin bir terör kuşatmasıyla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Muhtarlarla hasbihalde bulunduğunu, bunun aynı zamanda
bir dertleşme olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Çünkü
sizler, iradeyi ortaya koyduğunuz zaman bu ülkeye kimsenin kolay kolay ihanet
etmesi mümkün değildir ama sizin iradeniz çok önemli. Tüm muhtarlar bu
dayanışmamızı yaparken, bulunduğumuz makamlar için yapmayacağız. Elde edilecek
birçok imkanlar için yapmayacağız. Allah için yapacağız, bu vatan için
yapacağız, bu millet için yapacağız." ifadesini kullandı.
Makamların hepsi gelip geçici olduğuna işaret eden
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şahsımın
bulunduğu makam da öyle, sizler de öyle. Gün gelecek bu görevleri bırakacağız.
Gün gelecek dünya bizi, biz dünyayı bırakacağız. Gideceğimiz yer belli, 2,5
metreküplük bir mezar. 'Er kişi' niyetine deyip bizi oraya defnedecekler,
ayrılıp gidecekler. Ne 'cumhurbaşkanı niyetine' diyecekler 'ne meclis başkanı
ne başbakan ne bakan ne de muhtar' demeyecekler. Eğer geride hoş bir seda
bırakmışsak o zaman millet ne diyecektir, 'Allah cumhurbaşkanımızdan razı
olsun, iyi şeyler yaptı. Allah başbakanımızdan razı olsun, iyi şeyler yaptı.
Allah muhtarımızdan razı olsun, iyi şeyler yaptı.' Mesele bu. Onun için de biz
bütün bu kuşatmanın görünürdeki aktörleri olan terör örgütlerini iyi bileceğiz.
Ama biz biliyoruz ki onların arkasında farklı emelleri olan farklı güçler
var."
SALDIRILAR
KARŞISINDA TEK BİR ADIM DAHİ GERİ ATMADIK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki asırdır bu tehditlere aşina
olan milletin soğukkanlılığını, dirayetini, aklıselimi kaybetmediğini,
duygularını aklın önüne geçirmediğini bildirdi.
Erdoğan, "Emin
olun, ülkemizin yaşadığı saldırılara başka hangi devlet ve millet maruz kalsa
şimdiye kadar çoktan teslim bayrağını çekmiş veya darmadağın olup gitmişti. Biz
ne teslim olduk ne de dağıldık, dimdik ayakta durduk. Tüm bu saldırılar
karşısında tek bir adım dahi geri atmadık. Çünkü bizim lügatimizde bunlar
yoktur. Sadece mücadele vardır. Bizim inancımızda Hakka ram olmak, halka
güvenmek vardır. Gerekirse canımızı ortaya koymaktan kaçınmayız ama
istiklalimizden ve istikbalimizden asla taviz vermeyiz." ifadesini
kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadele döneminde 33
yılın geride kaldığını, 15 Temmuz'da, sınır ötesi operasyonlarda verilen her
şehidin, milletin, hürriyeti hususundaki kararlılığının birer ispatı olduğunu
belirtti.
Şehitlerin, vatanının tapu senetleri olduğuna dikkati
çeken Erdoğan, şu görüşlere yer verdi: "Ama
bazıları şehadet nedir bilmiyorsa şehitlik nedir bilmiyorsa bunlara ne diyelim?
Bunu anlamayanlar var. Bu işi bilmeyenler var. O makamın ne denli ali olduğunu
bilmeyenler var. Peygamberliğe en yakın makamın şehadet, şehitlik makamı
olduğunu bilmeyen cahiller var ama öğrenecekler. Ne zaman? Doğru çizgiye
geldikleri zaman, sıratı müstakime geldikleri zaman. Gelebilirlerse
gelemezlerse vay haline. Bu ülkeye göz diken herkes, önce bu senedin bir defa
bedelini ödemeye göze almak zorundadır."
Türk milletinin, köken, mezhep veya meşrep kışkırtmasıyla
birbirine düşecek, kendi eliyle kendi ülkesini ateşe atacak bir millet
olmadığını vurgulayan Erdoğan,
"Bölgemizdeki diğer ülkelerde oynadıkları oyunu defalarca bizde de
tedavüle sokmaya çalıştılar. Kimi zaman ufak tefek hasarlar aldığımız oldu ama
gayelerine asla ulaşamadılar. Bu süreçteki en büyük kaybımız, Cumhuriyetimizin
temel misyonu olan muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma hedefimizin
gerisinde kalmış olmamızdır. Hamd olsun geçtiğimiz 15 yılda yaptığımız
icraatlarla bu kaybı da büyük oranda telafi ettik." ifadesini
kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir yeni ve daha büyük bir
senaryo ile karşı karşıya bulunulduğuna işaret etti. Erdoğan, "Gaye, hiç şüphesiz aynıdır. Ülkemizi
bölmek, milletimizi parçalamak, bin yıllık kadim yurdumuzu darmadağın etmektir.
Fakat Türkiye sadece 80 milyon vatandaştan, 780 bin kilometrekare vatan
toprağından ibaret değildir. Kendimizi bundan ibaret görürsek hem kendimiz
yanılırız hem de kalbi bizim için atan tüm kardeşlerimizi de yanıltırız.
Türkiye'nin en büyük gücü Balkanlardan Afrika'ya kadar uzanan geniş bir
coğrafyada ortak tarih geçmişi, kültür birlikteliği, medeniyet değerleriyle
bağlı olduğu yüz milyonlarca kardeşe sahip olmasıdır." dedi.
Geçen hafta gerçekleştirdiği Ukrayna ve Sırbistan
ziyaretlerini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sancak'ta,
Novi Pazar'daki kardeşlerimizin sevgi gösterilerini izlemişsinizdir. Yolların
sağı, solu, 7'den 70'e, kadın, erkek nasıl bir heyecanı yaşadıklarını gördünüz.
Bu aslında tarihin bize yüklemiş olduğu bir heyecandır. Tarihin bize yüklemiş
olduğu bir coşkudur."
Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekatı'nın yapıldığı 2 bin
kilometrekarelik bölgede yaşayanların Türkiye'den giden askerleri ve güvenlik
güçlerini memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.
Aynı durumun İdlib'de de yaşandığını aktaran Erdoğan, "Ne diyorlar, 'Fatih'in torunları
hoşgeldiniz.' Bunlar durup dururken olmuyor. Mazlumlar, mağdurlar bizi bekliyor,
bizi. 'Gelin bizi kurtarın' diyor. Somali'de bir terör eylemi oldu. 300
civarında insan orada öldürüldü ve yüzlerce insan yaralı. Kim koştu oraya? Yine
Türkiye. Nerede dünyadaki diğer ülkeler? Lafa geldiği zaman bakıyorsunuz ortada
bir şey bırakmıyorlar. Sizin uçaklarınız, cerrahlarınız, doktorlarınız yok mu?
Niye göndermiyorsunuz?" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, şu anda Türk cerrahların Somali'deki Recep
Tayyip Erdoğan Hastanesi'nde operasyonlara girdiğini ve gönderilen uçaklarla
bazı yaralıların aileleriyle birlikte Türkiye'ye getirilerek hastanelerde
tedavi altına alındığını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bir dertli olma işidir. Biz dertliyiz dertli. Nerede mağdur,
mazlum varsa biz oradayız, biz duramayız. Bu iş öyle sıradan, rastgele bir iş
değil. Onun için de bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. Öyle bir güç
ki dünyanın en büyük ordularını, en gelişmiş silahlarını bir araya getirseniz
dengini bulamazsınız. Bu başka bir sevda." ifadesini kullandı.
TARİH BİLMEZ
GAFİLLER
Konuşmasında Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" şiirinden "Sarılır, indirilir
mevkii müstahkemler / Beşerin azmini tevkif edemez suni beşer / Bu göğüslerse
Huda'nın ebedi serhaddi / 'O benim suni bediim, onu çiğnetme' dedi / Asım'ın
nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek / İşte çiğnetmedi namusunu,
çiğnetmeyecek." dizelerini okuyan Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz böyle bir ecdadın ahfadıyız.
Çanakkale'de sadece bizim milletimizin değil tüm mazlumların, insanlığın,
ümmetin namusunu çiğnetmeyen ruh, işte bu ruhtur. Bugün de Türkiye kendisiyle
birlikte kardeşlerinin, tüm insanlığın izzetini, özgürlüğünü, geleceğini koruma
mücadelesi veriyor.
Bize ne diyorlar,
'Suriye'de ne işiniz var, Irak'ta ne işiniz var? Balkanlar'da, Kafkaslar'da,
Orta Asya'da, Kuzey Afrika'da ne işiniz var?' diye soruyorlar. Tarih bilmez bu
gafillere cevabımız şudur, Ankara'nın doğusundaki ve kuzeyindeki tüm
coğrafyalar kalbimizin bir yanı, batısındaki ve güneyindeki tüm coğrafyalar da
kalbimizin diğer yanıdır. İnsan kalbini parçalayabilir ve bir kısmından
vazgeçebilir mi? Öyleyse biz de oralardan ve oralardaki kardeşlerimizden vazgeçemeyiz.
İdlib'de yanan her ciğerin bizim için Hatay'da, Gaziantep'te dökülen
gözyaşından bir farkı yoktur."
KERKÜK TÜRKMENLERİ
ORALARDA DEĞİL MİYDİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdurrahman Kızılay'ın
seslendirdiği Kerkük Türküsü'nden "Altın
hızma mülayim / Seni Hakk'tan dileyim / Yaz günü temmuzda / Sen terle ben
sileyim / Gün gördüm günler gördüm / Seni gördüm şad oldum" dizelerini
okuyarak, "Biz hepimizi yüreğinden kavrayan bu güzel türkünün yakıldığı
Kerkük'e nasıl sırtımızı dönebiliriz?" ifadesini kullandı.
"Ecdadımız,
Gazi Mustafa Kemal Misakımilli ile en batıdan en doğuya, Kerkük'e kadar burada
bu hattı çizmediler mi? Kerkük Türkmenleri oralarda değil miydi? Aynı şekilde
Musul'da değil miydiler? Vardılar." diyen Erdoğan, bu sözlerinin ardından
da bir Kerkük Divanı'nda geçen "Yar dayansın / Sineme yar dayansın / Men
düştüm aşk oduna/ Tutuşsun yar da yansın." dizelerini aktardı.
Erdoğan, böyle içli bir Kerkük Divanı'nı dinleyip
ardından "Aman bu işlere karışmayalım" demenin kendilerine
yakışmayacağını vurguladı.
İNSANLIK
VAZİFESİNİ YERİNE GETİREN TEK ÜLKE
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali'nin başkenti Mogadişu'da
yaşanan terör saldırısının ardından ambulans uçakların gönderildiğini
hatırlatarak, şöyle devam etti: "Sözde
gelişmiş ülkelerin tek kelime etmediği, kıllarını kıpırdatmadığı bu vahşet
karşısında insanlık vazifesini yerine getiren tek ülke Türkiye oldu. Çünkü biz
asıl bunları yapmazsak kendimize, ecdadımızın bıraktığı mirasa, değerlerimize
sırtımızı dönmüş oluruz.
Kurtuluş
Savaşımızın ardından yeni devletimizi kurduğumuzda nüfusumuzun önemli bir
bölümü 5 milyon kilometrekarelik Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından kopup
gelmiş muhacirlerden oluşuyordu. Cumhuriyet döneminde de farklı davranmadık.
Kimi zaman Balkanlardan kimi zaman Kafkaslardan kimi zaman da daha başka
coğrafyalardan gelen milyonlarca kardeşimizi bağrımıza bastık, ekmeğimizi
bölüştük, vatanımızı vatanları olarak görmelerini sağladık. Daha çeyrek asır
önce, Birinci Körfez Savaşı'nda Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimiz bir katliamla
karşı karşıya kaldıklarında hiç düşünmeden hemen sınırlarımızı açtık, gelen yüz
binlerce Kürt kardeşimizi misafir ettik."
TÜRKİYE İÇİN
BUNLARIN HİÇBİRİ ZUL, YÜK DEĞİLDİR
Türkiye'nin Suriye'de ilk karışıklıkların başladığı
2011'den itibaren kapılarını açtığını ve milyonlarca insanı misafir etmeyi
sürdürdüğünü anımsatan Erdoğan,"Aynı şekilde bu süreçte Irak'taki karışıklıklardan kaçıp ülkemize gelen
250 bin kişi, Kürt'ü, Türkmen'i, Ezidi'si, Süryani'si, hepsine kapıyı açtık,
topraklarımızda barındırmayı sürdürüyoruz. Türkiye için bunların hiçbiri zul
değildir, yük değildir. Tam tersine biz zor günlerinde kardeşlerimizin yanında
olmaktan memnuniyet duyuyoruz." dedi.
Tüm bunların karşılığında hiçbir maddi beklentinin
olmadığının altını çizen Erdoğan, zor günlerinde yanında olunan insanlardan
Türkiye'nin istiklal ve istikbaline yönelik konularda hassasiyet göstermelerini
beklediklerini dile getirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti: "Bizim ne Irak'taki ne de Suriye'deki Kürt kardeşlerimizle en
küçük bir sıkıntımız, sorunumuz, husumetimiz yoktur. Irak ve Suriye'deki
Araplara, Türkmenlere nasıl bakıyorsak Kürtlere de aynı şekilde bakıyoruz.
Hepsini de kardeşimiz olarak görüyoruz. Bizim derdimiz sadece ve sadece terör
örgütüyledir. PKK ile mücadele ederken biz bu örgüte mensup teröristlerin
kimliğine, diline, meşrebine bakmıyoruz. DEAŞ'la mücadele ederken de karşımıza
çıkan teröristlerin kimliğine, diline, meşrebine bakmıyoruz. FETÖ ile
mücadelede de tek ölçümüz terör örgütü mensubu olup olmadığıdır. Her kim ki
terör örgütleriyle vatandaşlarımızın veya sınırlarımız dışındaki
kardeşlerimizin kökenlerini, mezheplerini, meşreplerini birlikte ifade ediyorsa
kesinlikle art niyetlidir. Kesinlikle başka hesaplar içindedir."
Erdoğan, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle yıllarca
birlikte yaşandığını, işbirlikleri yapıldığını, bölgedeki insanların bugün
huzur ve refah içinde yaşamasında en büyük pay sahibinin Türkiye olduğuna
dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mali yönden sıkıştılar, 'Memurlarımızın maaşını ödeyemiyoruz.'
dediler. Bizden kredi istediler. Kendilerine ciddi manada kredi verdik. Kimse
vermedi ama biz verdik. Öyleyse dün Kuzey Irak yönetimine bu derece muhabbetle
bakan ve yardımcı olan Türkiye, bugün niye sınır kapılarını, hava sahasını
kapatıyor? Bu sorunun cevabını en başta Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin vermesi
gerekiyor. Çünkü meseleyi bu noktaya getiren biz değiliz, onlar." diye
konuştu.
Bölgenin farklı kimliklerden oluşan yapısını dikkate
almadan, adeta bir histeri haliyle, buram buram fırsatçılık kokan bir aceleyle
hareket edenlerin tarih önünde hesap vereceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam
etti: "Kalkıyor ne yapıyor, 'Kerkük
benim' diyor. Ya sen hangi hakla 'Kerkük benimdir' diyorsun. Kerkük'te senin
tarihin var mı? Ne işin var senin Kerkük'te. Kuzey Irak yerel yönetiminin
olduğu bölgede otur, icraatını yap. Ne işin var Kerkük'te. Biliyorsun ki orada
kimlerin hakkı var. Bu insanları orada maalesef zulümle terbiye etmeye
kalktılar. Irak'ta bu sebeple dökülen her kanın sorumlusu bölgesel
yönetimdir."
Henüz bir terör örgütünün tasallutundan tam olarak
kurtulamamışken, PKK gibi sicili kabarık ve eli kanlı bir başka örgüte alan
açanlara göz yumulmayacağını ve müsemma gösterilmeyeceğini belirten Erdoğan,
orada PKK'yı, DEAŞ'ı, Suriye'de PYD'yi ve YPG'yi hiçbirinin tasarruf alanında
yetki kullanımına müsaade edilmeyeceğine işaret etti. Erdoğan, kararlı şekilde
bu işleri takip ettiklerini, izlediklerini belirterek, "Yeri geldiğinde daha öncede söylediğim gibi bir gece ansızın
geliriz, gereğini de yaparız." ifadesini kullandı.
İdlib'de, Elbab'da, Rai'de gereğini yaptıklarını, bundan
sonra da yapacaklarına dikkati çeken Erdoğan, "Söyleye söyleye girilmez, bir gece ansızın girilir. Kararlıyız ve
bu nefsimiz, şahsımız için değil, oradaki mağdurlar, mazlumlar için. Suriye'de
oynanan oyunun bir benzerinin Irak'taki gönüllü figüranlarına soyunanlar, buna
uygun muameleye de razı olmak zorundadır. Unutulmamalıdır ki, bu tür ihtiraslarla
hareket edenler en büyük zararı kendi halklarına veriyor." diye
konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Irak halkının da huzuruna,
refahına yönelik bu yanlış politikaya karşı, sesini en kısa sürede
yükselteceğine inancının tam olduğunu belirtti.
HALKIN DA ONLARA
GEREKEN DERSİ VERMESİNİ İSTİYORUZ
Erdoğan, şu görüşlere yer verdi: "Şimdi yukarıdan gıda, ilaç, elbise, şu bu artık girmeyecek. Artık
hava sahası kapalı. Artık Erbil'den bir yere uçuş olamayacak. Çünkü en önemli
hava sahası biziz. Biz, merkezi yönetime gıdaydı, ilaçtı vesaire, ihtiyaçlarını
oraya göndereceğiz. Merkezi yönetim Kuzey Irak halkına gerekli olan yardımı
oradan yapacak. İnsani noktadaki hassasiyetimiz yine tabii ki devam edecek ama
Kuzey Irak yerel yönetiminin başlarına neler getirdiğini de halkın görmesini
istiyoruz. Halkın da onlara gereken dersi vermesini istiyoruz. Çünkü halk
kendisini adil şekilde yönetemeyen bu tür yöneticilere gereken dersi vermeyecek
olursa kusura bakmasınlar. Aynı şekilde Suriye'de bir terör örgütü aracılığıyla
yabancı güçlerin elinde oyuncak edilmeye çalışılan Kürt kardeşlerimizin de en
kısa sürede kendi gelecekleri için en doğru kararı vereceklerine inanıyorum.
İşte bu PYD/YPG... Bunlar maalesef oradaki samimi Kürt kardeşlerimizi istismar
eden terör örgütleridir. Bunlar PKK'nın birer yan kuruluşudur. 'Ben Kürt'üm,
ama ne olur YPG'ye bir şey demeyin, PYD'ye bir şey demeyin.' Kürt kardeşlerim
kusura bakmayın. Eğer bu teröristleri savunuyorsanız burada yollarımız
ayrılır."
Kendisi için Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza gibi
bir ayrımın bulunmadığını aktaran Erdoğan, yaradılanı yaradandan ötürü
sevdiklerini söyledi.
KİM TAKVA, İTTİKA
İTİBARIYLA ÜSTÜNSE ALLAH'A EN YAKIN OLAN DA ODUR
Erdoğan, "Kürt'üm
demek en tabii hakkındır ama Kürtçülük yapmak hakkın değildir. 'Türk'üm' demek
en tabi hakkındır ama Türkçülük yapmak hakkın değildir. Çünkü bunlar
bölücülüktür. Rabbim, 'Biz sizi kavimlere ayırdık, iyi anlaşasınız, tanışasınız
diye.' buyurmuş. Üstünlük neyle? Kavimle değil, ittika takva ile. Kim takva,
ittika itibarıyla üstünse Allah'a en yakın olan da odur." ifadesini
kullandı.
Türkiye'nin Kuzey Irak'taki ve Suriye'deki tüm kardeşleri
gibi Kürtlerin de kadim dostu olduğuna vurgulayan Erdoğan, herkes yalnız
bıraktığında buralardaki insanların yanında Türkiye olduğunu anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bundan sonra
da herkes çekip gittiğinde baş başa kalacak olan biz olacağız. Bizim gönül
dünyamız da kollarımız da kardeşlerimize açıktır. Yeter ki bizi can evimizden
vurmaya teşebbüs eden politikalara itibar etmesinler, bu tür girişimlerin
içinde yer almasınlar. Biz paylaştığımız ortak geçmişi daha aydınlık, mutlu,
müreffeh, güçlü bir ortak geleceğe taşımaya hazırız. Selahaddin Eyyubi'nin,
Alparslan'ın, Yavuz'un, Abdülhamid'in bendelerine yakışan budur. Bunu böyle
bilmeliyiz."
HİÇ ÇEKİNMEDEN
BUNLARA GEREKEN DERSİ VERMEMİZ LAZIM
Türkiye'nin, çevresinde yaşanan tüm bu kaosun, karmaşanın
ve oyunların üstesinden gelebilecek güce sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan,
şunları söyledi:
"İstiklalimizin
ve istikbalimizin formülü bellidir. Bu formül nedir? Tek millet. Türk'üyle,
Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla,
Arnavut'uyla, Roman'ıyla biz 80 milyon tek milletiz. Şüphe var mı? Tek millet.
Buradan taviz vermeyeceğiz. İki, tek bayrak. Bizim tek bayrağımız var.
Bayrağımızı kendi kongrelerinde, toplantılarında salonlara asmayanlar,
utanmadan, sıkılmadan bu ülkede politika yapmak suretiyle diyorlar ki şimdi
'yok, bizim bayrakla derdimiz yok.' Niye sokmuyordunuz salonunuza? İstiklal
Marşımızı okumazlar. Niye? Başka marşları var. Ama utanmadan, sıkılmadan da
gelirler bize bu noktada 'e bizim öyle bir durumumuz yok.' Bunu söylerler. Biz
bunları artık gayet iyi tanıdık, iyi biliyoruz.
Hiç çekinmeden
bunlara gereken dersi vermemiz lazım. Vermeliyiz ki bunlar da haddini
bilsinler. Çok insan kaybettik. Artık daha buna tahammül edemeyiz, etmemeliyiz.
Üç, tek vatan. 780 bin kilometrekareyle bizim tek vatanımız var. Bu vatanı
böldürmeyiz, böldürtmeyeceğiz. Bölmeye çalışanlar bunun bedelini çok ağır
öderler. Bunu bir defa bilmeleri lazım. Şu anda ödedikleri gibi."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teröriste karşı mücadelenin
devam edeceğine değinerek, silahlı kuvvetler, polisimizle ve jandarmayla, bütün
güvenlik korucularıyla sonuna kadar bu mücadeleyi devam ettireceklerini
bildirdi.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ DEVLETİNDEN BAŞKA BİZİM DEVLETİMİZ YOK
Konuşmasında tek devlet vurgusu yapan Erdoğan, şu
ifadelere yer verdi: "Türkiye
Cumhuriyeti devletinden başka bizim devletimiz yok. Yok paralel devletmiş, yok
şöyle devletmiş, böyle devletmiş... Asla. Öyleyse demek ki bizim rabiamız tek
millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu yola böyle yürüyeceğiz. Var mı
şüphe? Öyleyse buna sahip olacağız. Çünkü bunun dışında bir çıkış yolumuz,
kurtuluş reçetemiz de yok. Yeter ki biz bir olalım, iri olalım, diri olalım,
kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. Mesele budur. İnanın bana gerisi
çok kolay. Yeter ki bu samimiyeti her yerde hep beraber gösterelim. Bunu
gösterdiğimiz anda zaten bizim önümüze kimse kolay kolay çıkamaz."
Erdoğan, şu anda Türkiye'nin yükseldiğini ve büyüdüğünü,
rahatsızlığın buradan geldiğini vurgulayarak, bu yılın ilk yarısında
Türkiye'nin büyüme oranının 5,1 olduğuna işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Avrupa ve vesaire, her yerde, yüzde
2,5. Dünya'da Çin ve Hindistan'dan sonra 3. sıradayız. Nereden nerelere geldik.
Biz bunu yeterli bulmuyoruz. Daha iyi olacak. Her sektörde daha iyi olacak. Ama
benim muhtar kardeşlerim, onlar da bir olsunlar, beraber olsunlar, iri
olsunlar, diri olsunlar, bu işi beraber bitirelim."
YORUMLAR