Eğitim-Bir-Sen, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu
bozacak, saygınlığını zedeleyecek performans değerlendirme sistemi taslağına
ilişkin itirazlarını haykırmak; iş barışına halel getiren, vicdanları
yaralayan, adalet duygusunu örseleyen mülakatla sözleşmeli öğretmen atama
uygulamasına yönelik eleştirilerini dile getirmek; bazısı ölümle sonuçlanan
şiddet olaylarını protesto etmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve il milli
eğitim müdürlükleri önünde eylem yaptı.
81 ilde eş zamanlı yapılan eylemlerde, eğitimde sorunun
öğretmen değil, yanlış eğitim politikaları olduğu haykırılırken, öğretmenin
yanlış eğitim politikalarıyla örselenmemesi gerektiği vurgulandı.
Ulu Camii Meydanında yapılan eylemde konuşan Memur-Sen ve
Eğitim-Bir-Sen İl Başkanı Abdülaziz Aydın, Ekim 2017 tarihli Kurum İdari Kurulu
Çalışma Raporu'nda "pilot illerde uygulaması denenmeye başlanılan,
öğretmen motivasyonunu olumsuz etkileyecek, çalışma barışını bozacak, kanuni
dayanağı olmayan öğretmenlerin performans değerlendirmesi uygulamasına son
verilmesi" konusu üzerinde çalışma yapılması imza altında alınmasına
rağmen böyle bir taslağın hazırlanmasının, söz konusu çalışmanın yapılmadığını,
Bakanlığın, attığı imzanın gereğini yerine getirmekten imtina ettiğini
gösterdiğini söyledi.
"Taslak bir bütün olarak incelendiğinde, eğitimin
niteliğine ve öğretmenin mesleki gelişimine hiçbir katkısının olmayacağı,
aksine kurumsal bütünlüğü, mesleki motivasyonu, çalışma barışını ve iş birliğini
zedeleyeceği, öğretmeni mesleğine odaklanmak yerine performans puanını
yükseltme ve yazılı sınava hazırlanma eksenli bir çalışma hayatına
yönlendireceği görülmektedir" diyen Aydın, şöyle devam etti:
"Performansı ölçmek iddiasıyla öğretmenleri ayrıştıracak, kurumsal
bütünlüğü, mesleki dayanışmayı, iş birliği içinde çalışma güdüsünü zedeleyecek
bir uygulamanın eğitimin var olan niteliğine de bir darbe vuracağı hesaba
katılmalıdır.
Öğretmen açığı, mülakatla sözleşmeli öğretmenlik, ek ders
esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe
sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne
uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamaması ve
rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru
işaretleri içermesi, alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, yer
değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet
gibi, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca
sorun varken, bunlara yenilerini ekleyecek, çalışma barışını bozacak
uygulamalarda ısrar etmek, yönetilmesi zor süreçlere yol açacaktır."
PERFORMANS
DEĞERLENDİRMESİNİN HUKUKİ VE KANUNİ DAYANAĞI YOKTUR
Hayata geçirilmek istenen performans değerlendirmesinin
hukuki ve kanuni bir dayanağının bulunmadığını kaydeden Aydın, "Aday
öğretmenlerin asli öğretmenliğe geçiş süreci hariç tutulursa, 657 sayılı Kanun
ve 652 sayılı KHK başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının statülerini
düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans
değerlendirmesine imkan tanımamaktadır" şeklinde konuştu.
PERFORMANS
DEĞERLENDİRMESİNİN, HERHANGİ BİR ANALİZİN SONUCU OLMADIĞI GİBİ, NEYE HİZMET
ETTİĞİ DE BELLİ DEĞİLDİR
Öğretmenin performansının ölçülmesine neden gerek
duyulduğunun, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylaşılmadığı gibi, performans
ölçümünün neye hizmet edeceğinin de ortaya konulmadığına dikkat çeken Aydın,
şöyle konuştu: "Her ne kadar taslak metinde performans değerlendirmesinin
amacı, öğretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit
edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve
ödüllendirilmesinin sağlanması olarak ifade edilmişse de, taslak ekindeki
değerlendirme kriter setinin bu amacı sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir.
Mesleğe girişte diğer kamu görevlilerinden farklı olarak
KPSS puanının yanında alan bilgisi sınavına ve sözlü sınava tabi tutulan,
adaylık sürecinin sonunda yazılı ve sözlü bir sınava daha tabi tutulan
öğretmenin, bütün bu sınav sürecinden sonra hala bilgi ve beceri düzeyinin
tespit edilemediğini, bu sebeple her dört yılda bir yeniden yazılı sınava ve
her yıl performans puanlamasına tabi tutulması gerektiğini iddia etmek, aslında
bütün bu sınav sürecinin gereksizliğini ve yersizliğini ikrar etmek anlamına
gelmektedir.
Performans değerlendirmesinde Bakanlığın beklentisinin ne
olduğunun belirlenmemiş olması, tutarlı ve sürdürülebilir bir değerlendirme
sürecini mümkün kılmadığı gibi, görev tanımları ile hedef tanımlarının
belirlenmemesi ve hedeflerle yeterlilikler arasında bir bağlantı olmaması,
etkin, etkili ve denetlenebilir değerlendirme kıstaslarının ortaya konulmaması
sonucunu doğurmuştur.
Kamu hizmeti ile kamu görevlileri arasında hizmet
süresince bulunması gereken liyakat, güven ve sadakat temelli ilişkiyi ölçtüğü,
puanladığı ve bunlara dayalı iş ve işlemler ürettiği iddia edilen Sicil
Sistemi, 2011 yılında kaldırılmıştır. Aradan geçen zaman zarfında ise ne genel
ne de kurumlar bazlı 'bunun yerine ne konulabilir, bir sistem ikame edilmeli
mi' şeklinde bir soru ya da ihtiyaç vurgusu ortaya konulmamıştır.
Motive etmek yerine olan motivasyonu bitirmek ve kamu
görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle performans sistemi
kurmak, hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır."
PERFORMANS
DEĞERLENDİRMESİ UYGULANABİLİR BİR POLİTİKA ARACI DEĞİLDİR
Aydın, uzun erimli bir süreç olan eğitimin kısa vadeli
nicel sonuçlarının yanında uzun vadeli nitel sonuçlarının da olduğunu dile
getirerek, "Sonuçları hemen alınamayan bir süreçte, anlık veya kısa vadeli
performans ölçümünün mümkün olmadığı görülmektedir.
Öğretmenlerin meslekleriyle ilgili konulara ve karar alma
süreçlerine dahil edilmediği, öğretim sürecinde kullanacakları içerik, yöntem
ve materyalleri seçme ve okul yönetimiyle ilgili kararlara katılma haklarının
olmadığı bir süreçte salt öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak,
performansa olumsuz etki edecek hiçbir harici faktörün dikkate alınmaması
nedeniyle, eğitimin niteliğinin artırılmasını sağlayacak sağlıklı ve işlevsel
sonuçlar üretmeyecektir. Elde edilecek tek sonuç, taslakta yer alan amacın
aksine, öğretmenlik mesleğini yüksek performans puanı almaya ve yazılı
sınavlarda başarılı olmaya indirgemek zorunda bırakılan bir öğretmen kitlesi
meydana getirmek olacaktır" ifadelerini kullandı.
EŞİT OLMAYAN
ŞARTLARDA HİZMET VERENLERİ AYNI KISTASLARLA ÖLÇMEYE ÇALIŞMAK HAKKANİYETE
AYKIRIDIR
Sağlıklı, güvenilir ve nesnel bir değerlendirme için
gerekli ortak zeminin öğretmenler ve eğitim hizmeti sunumu özelinde bulunmadığını
belirten Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğitim kurumlarının konumu,
bulunduğu bölge, il, ilçe, coğrafi konum ve çevre şartları, fiziki donanım ve
altyapı, öğrenci kitlesi, ebeveynlerin sosyal, kültürel ve ekonomik konumları,
eğitim yönetimi ve diğer kurumlarla ilişkiler gibi eğitime doğrudan etki eden
faktörler, ülkenin tamamında eşit bir şekilde dağılmadığından, ortak bir
değerlendirme kriteri setinin ortaya konulması mümkün görünmemektedir.
Buna rağmen performans değerlendirmesi yapmaya kalkmak, eşit
imkan ve şartlara sahip olmayan kişilerin bireysel çaba ve fedakarlıklarının
göz ardı edileceği, hakkaniyet boyutuyla vicdanları zedeleyen sonuçlara yol
açacaktır."
BAKANLIĞIN
KURUMSAL PERFORMANSI SORGULANMADAN ÖĞRETMENİN PERFORMANSI DEĞERLENDİRİLEMEZ
"Eğitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koyduğu
sonuçlar açısından öğretmenin görevini ifasının tek başına belirleyici bir
ölçüt olmadığı bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alıcıların
hatalarının sonuçları nasıl değerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul
edilecek midir" diye soran Abdülaziz Aydın, bu hususun tartışma konusu
yapılmaksızın öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmanın, müsebbibi
olmadıkları sorunlara ilişkin soruların cevabını öğretmenlerde aramak anlamına
geleceğini söyledi.
Aydın, öğretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir
özerkliğin tanınmadığı, eğitim hizmetinin sunumunda öğretmenin karar alma
mekanizmasından dışlandığı, sadece verili görevleri ifasının istenildiği bir
ortamda, öğretmenlerin, oluşturulmasında yer almadıkları kararların
öngörülebilir sonuçlarından dahi sorumlu tutularak değerlendirilmelerinin kabul
edilemez olduğunu vurguladı.
EĞİTİMİN
ÖZNELERİNE DEĞİNMEYEN PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ PUAN TOPLAMAKTAN BAŞKA BİR
AMACA HİZMET ETMEZ
Öğretmenlere özgü bir performans sistemi oluşturma
gayretinin, eğitimin insan-insan temalı bir ilişki ve iletişim hizmet alanı,
insanı inşa etme zemini olduğu gerçeğini ıskalamayı beraberinde getirdiğini
ifade eden Aydın, "Bu konu, sosyal, siyasal ve ekonomik risklerin yanında eğitimin
insan-hikmet temasını sağlama niteliğini göz ardı etmekle sonuçlanacak daha
tehlikeli ve daha uzun erimli etkileri de ardıl alan olarak bünyesinde
barındırmaktadır.
Halihazırda öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği
çerçevesinde yapılan performans değerlendirmelerine ilişkin mahkeme
kararlarında, somut bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirme puanlarının
hukuki denetime elverişli olmadığı için hukuken korunmayacağı hususu sık sık
vurgulanmıştır. İdari yargı mercileri, hukuki denetime elverişli bir
değerlendirme süreci konusunda ısrarcı olmakta, bunun yanında olumsuz
değerlendirmelere yol açan nedenlerin ve bu olumsuzlukların hizmete etkisinin
ortaya konulmasını özellikle aramaktadır.
Buna rağmen performans değerlendirme taslağında hukuki
denetime elverişli bir değerlendirme setine yer verilmemiş, mahkemelerce aranan
kriterleri cevaplayacak tarzda bir değerlendirme süreci öngörülmemiştir.
Taslağın bu şekliyle yürürlüğe konulması halinde, dava
konusu edilen her değerlendirmenin idari yargı mercilerinden döneceğine, bunun
da süreci işlemez ve işlevsiz kılacağına şüphe yoktur" diye konuştu.
PERFORMANS
DEĞERLENDİRME SİSTEMİNİ UYGULAMAYA KOYMAKTAKİ GEREKSİZ ISRAR, HATALARA VE
MAĞDURİYETLERE SEBEP OLACAKTIR
Bakanlığın aceleci ve plansız bir tavırla, hukuki ve
kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirme sistemini uygulamaya
koymaktaki gereksiz ısrarının hatalara ve mağduriyetlere neden olacağının
altını çizen Aydın, "Eşit olmayan şartlarda hizmet veren öğretmenlerin
yine eşit olmayan şartlara sahip değerlendiriciler tarafından eşit olmayan bir
puanlamaya tabi tutulacağı bir süreç bizi beklemektedir.
Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırası
bağlamında oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulması karşısında, performans
değerlendirme eksenli her dört yılda bir yazılı sınav şeklinde yeni bir sınav
türünün öngörülmesiyle birlikte, öğrencilerini hem hayata hem de sınavlara
hazırlama hizmetlerini yürütmesi gereken öğretmenler kendi kariyerlerine
yönelik sınavlara hazırlanmak şeklinde bir eğilime zorlanacaktır.
Taslak ekinde yer alan cetvellerdeki gösterge ölçütleri
ve değerlendirme alanları incelendiğinde, belgelendirilmesi mümkün olmayan
kişisel görüşe göre şekillenecek, soyut, subjektif ve öznel ölçütler olduğu
görülmektedir. Bu haliyle bu değerlendirmelerin ölçülebilir ve denetlenebilir
olmayacağı ve suistimallere kapı aralayacağı açıktır. Kısa vadeli sonuçlar ve
nispeten ölçülebilir veya matematiksel puanlamaya dökülebilen sorular üzerinden
öğretmenin performansını ölçmek, bütün bir eğitim sistemini puan hesaplamaya
indirgemek ve insan yetiştirmeyi eğitimin gündeminden çıkarmak anlamına
gelmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
MÜLAKATLA ATAMADAN
DA SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTEN DE VAZGEÇİLMELİDİR
Mülakat ve sözleşmeli öğretmenlik konusuna da değinen
Aydın, şunları söyledi: "Verdiğimiz mücadele sonucu 2011 yılında
kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına 2016'da 668 sayılı KHK ile
tekrar geçilmiştir. Aynı işi yapmalarına rağmen sözleşmeli öğretmenlerle diğer
meslektaşları arasında birçok fark var. Sözleşmeli öğretmen, eşi öğretmen
olmadığı durumda dahi eş durumu nedeniyle bir araya gelemiyor, eş ile iş
arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor.
Bu durum, aile bütünlüğüne ilişkin anayasal temel hakkın
ihlalidir. Zorunlu hizmet, sözleşmeli öğretmenlik vb. cebri uygulamalardan
istenilen sonucun alınamadığı ve bunların yeni sorun alanları haline geldiği
bilinmektedir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun
iken, atamaların mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların
kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilmemesi, birçok
yazılı sınavdan geçen öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç
dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır.
Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmelidir. Bakanlık, öğretmenler arasında
fark oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan
sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak
öğretmenleri teşvik edecek bir mekanizma geliştirmelidir."
ŞİDDETİN ÖNLENMESİ
İÇİN İVEDİLİKLE TEDBİR ALINMALIDIR
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin giderek arttığına
işaret eden Aydın, "Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve
şiddetin hedefi olması eğitim camiasını umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain
darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş'ı aldı, teröristler mesleki hayatının
henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz'ı hedef aldı, şiddet ise
başta Ayhan Kökmen olmak üzere birçok öğretmenimizi katlederek geride kederli
bir camia ve aile bıraktı. Iğdır'da Yücel Düzci öğretmenimiz, saldırıya uğrayan
öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı.
Son olarak, Patnos'un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu
Müdürü Yusuf Vural, bir öğrencinin kardeşi; Kayseri/ Melikgazi Kadı Burhanettin
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Gülhan Şaşmaz ise okuldan
uzaklaştırılan bir öğrenci tarafından bıçaklandı. Şiddetin aileden sokağa ve
çalışma ortamına kadar hayatın her alanında gözleniyor oluşu, sağlıksız bir gidişatı
işaret etmektedir.
Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen,
eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana
dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hale getiren
yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki
erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hale getirmiştir.
Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen
öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır.
Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve
anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden
uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda
korumalıdır" dedi.
EĞİTİM
ÇALIŞANLARINI ŞİDDETTEN KORUYACAK YASAL BİR DÜZENLEMENİN ÇIKARILMASI TALEBİYLE
İMZA KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ
Abdülaziz Aydın, öğretmen yetiştirmedeki yanlış
politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksızlıklar, öğretmen açığı,
sözleşmeli öğretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen
bölgelerdeki mahrumiyetler, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, eğitimin
öznesi öğretmenlerimizin şiddetin nesnesi haline getirilmesi gibi
olumsuzlukların ve devam eden sorunların, eğitimin niteliğinin artırılmasına
engel teşkil ettiğini, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürdüğünü
vurgulayarak, performans değerlendirmesi başta olmak üzere, öğretmenlik
mesleğini değersizleştiren ve eğitimin sorunlarını derinleştiren uygulamalara
karşı sonuna kadar mücadele edeceklerini dile getirdi.
YORUMLAR