Doğuyor, büyüyor ve ölüyoruz. İlk ikisi haricinde hayat
yolcuğumuzdaki bu 3 aşama gerçekten büyük gizemlerle dolu. Gündelik
hayatlarımız içinde fazla düşünmediğimiz ya da düşünmek istemediğimiz bir
hayatın son bulma süreci hala bilim tarafından aydınlatılmaya çalışılıyor. Bir
insanın ölmek üzereyken neler yaşadığı, zihninde dönenler, çevresel etmenlere
vermek istediği tepkiler ve son anlarında düşündükleri… Tüm bu anlar ve
düşünceler, ölümün gizemini aydınlatmak için güçlü veriler sunabilirler.
Ölmek üzere olan insanlar ilk anlarda yemek yemeyi ya da
su içmeyi istemiyorlar ve yorulmaya, konuşamamaya hatta görememeye başlıyorlar.
Fakat diğerlerinden daha uzun ömürlü bir duyu var: İşitme. Bu iddialar ise bir
bilim insanına değil, ölmek üzere olan insanlarla mesleği gereği daha çok
ilgilenen bir hemşireye ait. Lifehacker okuyucusu olan tecrübeli hemşire
yorumlarını yaparken rumuz kullanmış ve adını açıklamamış:
"Bir kişi
ölürken işitme duyusu daima çalışır vaziyettedir. Bu nedenle, eğer
yanındaysanız söylediklerinizde dikkatli olun. Aynı odada ölen kişi farklı
konuşmalar olmamalıdır. Konuşmayı dışarıda yapmayı tercih edin; böylece sizi ve
başkalarını duymazlar. Onlara karşı her zaman sevimli kelimeler kullanın ve
onları ne olursa olsun sevdiğinizi söyleyin."
İnsanın tüylerini diken diken eden bir dizi söz. Nitekim
bu duruma alışmış birisinin ağzından çıkınca, hak vermiyor değiliz. İnsan
hayattayken ve kendisiyle içinden konuşurken bile can sıkıcı meselelerden
kaçınmaya çalışır. Hayatının son anlarında tüm kulağı bulunduğu ortamda olan
birinin yanında onun hakkında konuşmak uygunsuz bir davranış.
Gülümseyin sevin ve can sıkıcı konuları hayatınızdan
çıkartmaya bakın, bir defa yaşıyoruz.
YORUMLAR