Bir diğer adı Yaygın Gelişimsel Bozukluk olan OSB’nin belirtilerinin
genellikle 3 yaşından önce ortaya çıktığını belirten Şeker, her bireyin otizm tanısının
tüm özelliklerini göstermeyeceğini, belirgin özellikleri göstermeyen çocukların
ise 3 yaşından önce fark edilemeyebileceğini dile getirdi.
Otizmin genellikle aileler tarafından konuşma gecikmesiyle çocukta
gelişimsel bir sorun olduğu fark edilmesiyle ortaya çıktığını ifade eden Psikolog
Cennet Nur Şeker, dil gelişiminin geç olmasının yanında iletişimde zayıflık, göz temasının az
olması ya da hiç olmaması, gibi hususlarda da ailelerin dikkat etmesi
gerektiğine işaret etti.
Şeker, otizmin belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: “Çocuğun söylenenleri
işitmiyor gibi davranması, yaşıtlarıyla oyun oynamada zorlanması,
sallanmak-çırpınmak gibi hareketlerin sık ve tekrarlayan şekilde devam etmesi,
duyusal ve dokunsal durumlara aşırı tepki vermesi, fiziksel yakınlığın az
olması, karşıdakinin duygularına karşı aldırmazlık OSB’nin özelliklerinden bazılarıdır.”
OSB için tek bir
nedenin söz konusu olmadığına vurgu yapan Şeker, OSB’nin nedenleri üzerine
şunları söyledi: “Genetik faktörlerden ve beyin gelişimindeki anormalliklerden
kaynaklandığı biliyoruz. Genetik faktörü ele alınacak olursak tek başına bir
genin bu durumdan sorumlu olduğu söyleyemeyiz. Yani çoklu genetik faktörler söz
konusudur. Araştırmalarda yapılan ikiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde
görülme olasılığının çift yumurta ikizlerine göre daha fazla olduğu
saptanmıştır bu da bize genetik bir takım faktörlerin etkili olduğunu
göstermektedir. Beyin gelişiminde frontal ve temporal lobda saptanan
anormalliklerin de otizm üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.”
OSB tanısının dünya
genelinde kabul görmüş ve kullanılmakta olan tanı kriterlerine göre konulduğuna
dikkat çeken Psikolog Cennet Nur Şeker, otizm tanısı için şu açıklamalarda
bulundu: “Otizm tanısı için anormal gelişim özelliklerinin 3 yaşından önce
başlamış olması gerekmekte olup iletişim ve sosyal etkileşimde sıkıntılar,
tekrarlayan davranışlar, konuşmada gecikme, kısıtlı ilgi alanın varlığı, göz
temasında sorun yaşama, duyusal ve dokunsal durumlara verilen aşırı tepkiler gibi
özellikler etkili olmaktadır. Bahsettiğimiz bu özellikler tanı konulabilmesi
için belli sayıda belirtiye işaret etmelidir. Bazen diğer gelişimsel
bozukluklarla benzer özellikler olabiliyor. Fakat bu saydığımız belirtilerin
başka bir gelişimsel sorunla alakalı olmaması lazım. Yapılan birçok araştırma
bize OSB’nin erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla 3-4 kat daha fazla
görüldüğünü göstermektedir.”
Otizm tanısının çocuk ve ergen psikiyatri uzmanları ya da
çocuk doktorları tarafından konulduğunu kaydeden Şeker, “Tanı konulduktan sonra
gerekli tedavi yöntemlerinin düzenli olarak sürdürülmesi belirtilerin ilk
zamanlardan beri az olduğu bireylerde bu belirtileri daha da azaltmaktadır.
Fakat bu konudaki araştırmalar her ne kadar tedaviye düzenli devam edilse de bu
tanıyı almış çoğu bireyin ömür boyu tanı kriterlerini karşılamaya devam
ettiğini göstermektedir” şeklinde konuştu.
ÖZEL EĞİTİM ÇOK
ÖNEMLİ
Otizm tanısı konulmuş bireyler için özel eğitimin hayati öneme sahip olduğunu aktaran Şeker, şöyle konuştu: “Özel eğitimin yanında kişinin durumuna göre eğitimini destekleyen ve kolaylaştıran ilaç tedavisi ya da OSB’ye eşlik eden başka bir tanısı varsa bu durumlar için ek ilaç tedavisi kullanılabilmektedir. Ayrıca uğraş terapisi ve davranışçı terapi de otizm için kullanılan tedavi yöntemleri arasındadır. Tabi ki tüm bu saydıklarımızın yanında ebeveynlerin çabası da gerekmektedir. Uygulanan tedavi yöntemleriyle kişinin dil becerilerinde ve sosyallikte gelişme, takıntılı davranışlarında ve diğer davranış problemlerinde azalma, kendini daha rahat ifade etme gibi değişiklikler meydana gelebilir. Doktor ve özel eğitim öğretmenlerinin desteğini alarak özel eğitimde yapılan aktiviteler evde devam ettirilmeli, dil ve sosyal gelişimi için teşvik edici faaliyetlerde bulunulmalıdır. Kreş veya yuvaya kısa süreli de olsa katılımını sağlamak faydalı olabilir.” Şeker, konuşmasına şunları ekledi: “Genel olarak araştırmalar bize yaygın gelişimsel bozukluğun kardeşlerde görülme olasılığının yüzde 2-4 oranında olduğunu göstermektedir. Otizm tanısı almış bir bireyin diğer kardeşinde de bu duruma rastlanma oranı yüzde 1’dir. Ayrıca tanı almış olan bireyin tanıyla ilgili şikâyetlerindeki ağır tablo arttıkça buna benzer bir durumun kardeşinde de görülme olasılığının arttığı belirlenmiştir.” (HABER-FOTO: KENAN ONARAN)
YORUMLAR