Özkan: ’’Kısas vakti çoktan geldi!’’

Özkan: ''Kısas vakti çoktan geldi!''

Taciz ve İstismar olaylarının son günlerde artması, özellikle küçük çocukların ölüm haberleri toplumu derinden etkiledi. Avukat Mehmet Özkan ile bu konunun hukuki yönü ile ilgili olarak bir değerlendirme aldık.

05 Temmuz 2018 - 02:44

Avukat Özkan, yaptığı açıklamada, Bakara suresinden bir ayet ile konuştu ve kısas vaktinin çoktan geldiğini, yasalarımızın yerli olmamasının, kaynağının yabancı kültür ve inançlara ait olmasının sonuçları olduğunu ifade etti.

Son günlerde çocuk istismarı ve taciz olaylarının bir anda artmasının ardından yurt genelinde vatandaşlar bu tür suçlarla ilgili olarak idam ve kimyasal hadımı gündeme taşıdı. Mecliste vekillerden konu ile ilgili olarak çalışmalar yapılması beklenirken, siyasilerden de açıklamalar geliyor. Önceki gün vatandaşlar ile yaptığımız sokak röportajında da yine vatandaşlar idam istediklerini söylemişti. Kahramanmaraş'ta avukatlık yapan Mehmet Özkan gazetemize konu ile ilgili olarak açıklamalarda ve değerlendirmelerde bulundu. 

Olayların bir çok yönü ve sebepleri olduğunu belirten Mehmet Özkan, ''Vücut kimyamızla, inanç kimyamızla oynadılar. Yaratılış özelliklerimize aykırı genetiği ile oynanmış gıdalarla, biyolojik yapımızı kaçınılmaz bir sonuç olarak düşünce ve inanç yapımızı bozdular. Bu söylediklerimiz belki garip gelebilir, rus bilim adamları yaptıkları araştırma ve deneylerle, çiftlik yumurtası yiyenlerde kıskançlık duygularının kaybolduğunu gözlemlemişlerdir. Yanlış ve oynanmış gıdaların düşünce ve davranışlarımızı nasıl etki altına aldığına çarpıcı bir örnek olması adına bu olayı önemli görüyorum. Tabii bu konular uzmanların işi, en önemli sebep inancımızdan uzaklaştırılmak suretiyle bizde manevi ve kültürel hiçbir değer yargısına saygımızın kalmaması, sebepler tek değil. Ancak ortak sorun maneviyatımıza karşı açılan savaş ve bizim bu savaşta yenik düşmemiz'' dedi.

Öncelikle sebepleri araştırılması ve yanlış ile eksiklerin nedenlerinin tespit edilmesi gerektiğini belirten Avukat Özkan, ''Eğitimden mi? Oynanmış gıda kaynaklı mı? basın ve yayın organlarının sadece haz hedefli yayın ve görselleri midir. Yoksa 25. Kare ile yapılan bilinçaltı saldırılar mı pedofiliye iten, kanaatimizce tüm bunların sonucudur.''

Özkan sözlerine şöyle devam etti; ''Yasalarımızın , yerli olmaması  kaynağının yabancı kültür ve inançlara ait olması. Gazeteci Uğur Mumcu Türk İnsanını tarif ederken, İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemesi kanununa göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir. Evet bir yemek hazırlıyoruz ancak içerisine hiçbir zaman bir araya gelmemesi gereken malzemeleri koyuyoruz sonrada bu yemek iğrenç diyoruz'' dedi.

Müslüman bir ülkede islamın yasalarına göre cezalar verilmesi gerektiğini belirten Özkan, ''Evet ben Müslümanım, benim nikahım, cezalandırılmam  benim dinime uygun olacak yoksa sırtarır yoksa toplum ifsat olur, insanların yaptığı yasaların zamana yenik düşmesi ihtiyacı karşılayamaz hale gelmesi kaçınılmazdır.

Yaradanın koymuş olduğu yasa tüm zamana hitap eder. İşte biz Yaradanımıza  haşa ‘’tamam bu alemi sen yarattın ama yasaları biz koyarız ‘’ hadsizliğini yapıyoruz.'' ifadelerine yer verdi. 

20 yıllık avukat olduğunu belirten Avukat Özkan, Cezaların caydırıcılık özelliğinin kalmadığını her konuda olduğu gibi yaptırımlar konusunda da esasımıza dönmemiz gerektiğini belirterek, ''İslam Türk toplumu olduğumuz gerçeğini yeniden ve daha bir arzu ile hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum. Sebepler tek değil ama çözüm tek yani İslam. Sebeplerde tek tek hassas ve milli manevi değer sahibi uzmanları tarafından masaya yatırılmalı, çözümler üretilmeli Ama Yaradanın, ‘’Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız” (Bakara: 2/178-179). Emri ilahisine kulak verme zamanı çoktan geldi vesselam. Belki garip gelebilir ama olaya birde farklı pencereden bakmak gerek'' dedi.

Farklı pencereden bakılması ile ilgili olarak Özkan şöyle konuştu; ''Evet bu sapıkça suç toplumumuzda daha evvelde vardı ama bir şekilde dillendirilmesi dahi insanları dehşete düşürürdü, gizlenir üstü örtülmeye çalışılırdı. Bu tür iğrenç suçlar arttı belki de arttırıldı, Türk-Kürt-Sünni-Alevi tezgahları ile darbe girişimleri ile başaramadıklarını, toplumdaki bu iğrençlikler karşılığı idam taleplerinin arttırılarak bu talebe kulak vermeme  ihtimali karşısında vatandaş ve idareciler arasında ya da idam isteyen- istemeyenler arasında toplumsal bir çatışma çıkarma  gayesinin olabileceğini düşünüyorum'' ifadeleri ile sözlerini tamamladı.

 

İKİ ACILI BABA, İKİ MASUM ÇOCUK

Ankara'nın Polatlı İlçesi'nde kaybolduktan bir hafta sonra ölü olarak bulunan 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara'nın babası İbrahim Yağlıkara, Ağrı'da kaybolduktan 18 gün sonra cesedi bulunan Leyla Aydemir'in babası Nihat Aydemir'i arayarak başsağılığı diledi. Sabah gazetesinde iki masum kız çocuğun haberi şu şekilde yer aldı;

 

EYLÜL'ÜN CESEDİNE 8 GÜN SONRA ULAŞILMIŞTI

Bursa'da yaşayan İbrahim- Şerife Yağlıkara çiftçi, yaz tatili için memleketleri Ankara'nın Polatlı ilçesine bağlı Uzunbeyli Mahallesi'ne geldi. Yağlıkara çiftinin 3 çocuğundan en küçüğü Eylül, 22 Haziran Cuma günü öğle saatlerinde arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamak için evden çıktı. En son evlerinin yanındaki yolda bisiklet sürerken görülen Eylül, dönmeyince ailesi, dışarı çıkarak, küçük kızı aramaya başladı. Arama çalışmalarından sonuç alınamayınca durum, jandarmaya bildirildi. İhbar üzerine köye çok sayıda asker ile AFAD ekibi ve özel ekip sevk edildi. 7 gün boyunca havadan ve karadan sürdürülen aramalara rağmen küçük kızın izine rastlanılmadı. Olayla ilgili yürütülen çalışmalar kapsamında, Yağlıkara ailesinin gözaltına alınan komşusu Uğur K. tutuklandı. Uğur K.'nın el koyulan otomobilinde bulunan saç teli ile yıkandığı tespit edilen arka koltuklar ve paspaslar kriminal laboratuvarda incelendi. Eylül'ün yakınlarından alınan DNA örnekleriyle Koçyiğit'in aracının koltuğunun yıkanan bölümünde bulunan eldivendeki kan lekeleri ile saç telinin uyuştuğu saptandı.

 

DİKTİĞİ DİREĞİN DİBİNDE EYLÜL'ÜN CESEDİ BULUNDU

Köyde yaşayan çoban İzzet Bükülmez, geçtiğimiz Cuma günü, jandarmayı arayarak, tutuklanan Uğur K.'yı olay günü Yüzükbaşı yolu mevkisinde arabasıyla gördüğünü söyledi. Bunun üzerine ekipler, mahalleye 2 kilometre uzaklıktaki bölgede ceset arama köpeği ile çalışma başlattı. Aramalar sırasında köpeğin tepki vermesi üzerine, elektrik direğinin dibi kazılınca Eylül'ün cesedine ulaşıldı. Eylül, 30 Haziran'da köyünde toprağa verildi.

 

KÜÇÜK LEYLA NEDEN ÖLDÜ?

Bayramın 1. gününde dedesinin köyünde kaybolan küçük Leyla, Pazartesi günü köyde ölü bulundu. Tecavüz vakası mı; kayıp mı oldu yoksa kaçırıldı mı? Olaya ilişkin sorular Ağrı Valisi'nin son dakika açıklamasıyla cevap buldu. İlk belirlemelere göre tecavüz emaresi yok, küçük kız 8-10 günlük açlık nedeniyle öldü. Cenazesi sabah 5'te toprağa verildi. Yapılan açıklamada küçük kız çocuğunun ölümünde tecavüz belirtisine rastlanmadığı ifade edildi.

 

AÇLIK NEDENİYLE ÖLDÜ, TECAVÜZ EMARESİ YOK

Vali Elban, "Çocuğu 8-10 günlük açlık nedeniyle ölmüş ve çocuğun cesedinde herhangi bir darp, yaralama izi mevcut değil. Yine o süre zarfında herhangi bir vahşi hayvan tarafından yaralama da söz konusu değil. Herhangi bir istismar ve tecavüz emaresi de yoktur. Bu sabaha karşı yavrumuzun otopsisi tamamlandı. Cenaze sabah 5 itibariyle aileye teslim edildi, ve yavrumuzun cenazesi defnedildi. Başımız sağ olsun" dedi.

Vali Elban, 'Leyla kaçırıldı mı, kayıp mı oldu' sorusuna ise 'Kaçırılma' yanıtını verdi. Ağrı'da, Ramazan Bayramı'nın ilk günü olan 15 Haziran tarihinde kaybolan, dün, 18 gün sonra ise cesedi bulunan Leyla Aydemir'in cenazesi, sabahın erken saatlerinde gözyaşları arasında Bezirhane köyünde toprağa verildi.

Pazartesi gece yarısı otopsi işlemleri için Erzurum Adli Tıp Kurumu'na getirilen Leya Aydemir'in cenazesi, yapılan otopsinin ardından saat 03.30'da amcası tarafından teslim alındı. Erzurum'dan ambulansla Ağrı Devlet Hastanesi Ek Binası'ndaki morga götürülen minik Leyla'nın cenazesi, burada annesi ve babası ile yakınları tarafından karşılandı. Bir saat kadar morgda bekleyen Leyla'nın cenazesi, Ağrı Belediyesi'ne ait cenaze nakil aracıyla alınarak, Ağrı kent merkezindeki baba evine getirildi. Cenazeyi karşılayan yakınları, gözyaşlarına boğuldu. Ardından cenaze, kaybolduğu merkeze 15 kilometre uzaklıktaki dedesi Zeki Aydemir'in yaşadığı Bezirhane köyüne götürüldü. Burada sabahın erken saatlerinde, minik Leyla'nın cenazesi gözyaşları ve ağıtlarla son yolculuğuna uğurlandı. Baba Nihat Aydemir'in bugün öğle yapılması planlanan cenaze için tören istemediğini belirtmesi üzerine, Leyla Aydemir'in sabah defnedildiği belirtildi.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x