İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji
Bölümü’nden Uzm. Psikolog Ceylin Sürek, açıkladı.
Eğer pandemi haberlerine ara verip etrafınıza bakarsınız,
baktığınız her yerde yaratıcılık göreceksiniz. Dünyaca ünlü müzisyenler, ortak
canlı konserler veriyor. İnsanlar belki de daha önce hiç yapmadıkları
aktivitelerde bulunarak, bilmedikleri özelliklerini keşfediyorlar. Bunların
yanı sıra; sosyal medyada insanların, birbirlerine nasıl umut verdiğini ve
farklı yollarla destek olmaya çalıştıklarını görüyoruz. Evet belki sıkılacak
kadar çok zamanımız var ama bu durum yaratıcılığımızın körelmesinin aksine
bizleri daha farklı şeyler yapmamıza itiyor.
SIKINTI VE
KISITLAMALAR SANDIĞINIZ KADAR OLUMSUZ ETKİ ETMEYEBİLİR
Dijitalleşmenin de hızlandığı bu günlerde, teknolojinin
avantajlarını kullanıyoruz ancak bu durumun farklı sonuçları olabiliyor.
Telefonda gezinirken, televizyona bakarken ya da bilgisayarda vakit geçirirken,
günlük kısa süreli can sıkıntılarımızdan uzaklaşmakla beraber yaratıcılığımızı
da köreltiyoruz. Yapılan araştırmalar günlük dozda boşta kalmamızın ve can
sıkıntısının, yaratıcılığı ve başarıyı artırdığını gösteriyor. Sıkılma durumu
negatif olarak algılansa da, bu durum içeresindeyken ruhen ve bedenen daha
dingin olup, daha akılcı düşünebiliyoruz. Can sıkıntısıyla ilgili yapılan bir
araştırma, sıkıntıyı beş farklı seviyeye koyuyor; kayıtsız, kalibrasyon, arama,
reaktan ve ilgisiz. Sıkıntı seviyeleri belirlenirken kişilerin ne kadar olumsuz
hissettikleri ve bu konuda ne zaman aksiyon aldıkları değerlendiriliyor. İlk
iki seviyede; kişiler daha sakin ve pasif olurken, üçüncü ve dördüncü
seviyelerde sıkıntının yarattığı olumsuz duyguların artmasıyla kişi arayışa
giriyor ve yaratıcılığını kullanarak kendine yeni çözüm yolları bulmaya
çalışıyor. Beşinci seviyede ise kişi düşük seviyede uyarılıyor, arayışa
girmiyor ve sıkıntının yarattığı olumsuz duygularla beraber depresyona
sürüklenebiliyor. Evde kaldığımız bu günlerde, ne kadar sıkılmanın verdiği
rahatsızlık hissini yaşasak da, aslında yaratıcılığımızın canlandığını
hatırlayıp harekete geçmeyi deneyebiliriz.
YARATICILIĞIMIZ
ZORUNLU OLARAK GELİŞİYOR!
Sıkılmanın yanında salgınla beraber, hayatlarımıza
birtakım kısıtlamalar da geldi. Kısıtlamalar sanılanın aksine yaratıcılığımızı
artırmamızı sağlayabiliyor. Kısıtlamalar üzerine yapılan 145 çalışmanın
meta-analizini kapsayan bir araştırmada, insanlar kısıtlamaların yaratıcılığı
bastırdığını sezgisel olarak inanma eğilimindeyken, bunun aslında tam tersi bir
etkiye sahip olduğu ortaya çıkıyor. Kısıtlamaların olmadığı durumlarda
insanlar; en az direnç yolunda akıllarına ilk gelen fikirlerine bağlı kalıyor ve
daha iyi fikirlerin geliştirilmesine kafa yormayı tercih etmiyor. Kısıtlamalar;
insanları farklı bakış açıları aramaya ve yeni çözümler üretmek için fikirleri
dinamik yollarla birleştirmeye motive eden, yaratıcı bir zorluk sağlıyor.
MÜZİK BU ZOR
ZAMANLARDA BİZLERE YARDIMCI OLABİLİR Mİ?
Müzik ruhun gıdasıdır sözü, belki de bu dönemde daha
anlam kazandı çünkü müzik; geçirdiğimiz bu zor günlerde gerçekten bizi farklı
alanlarda beslemeye devam ediyor. Öncelikle ruh halimizi iyileştirmede, önemli
bir rol oynuyor.Sevdiğimiz bir müziği dinlediğimizde vücudumuz, ruh halimizi
olumlu etkileyen dopamin hormonunu salgılar. Araştırmalar da, müzik dinlemenin;
duyguları düzenlemeye yardımcı olabileceğini ve günlük yaşamda mutluluk ve
rahatlama yaratabileceğini gösteriyor. Böylece müzik, bu zor zamanlarda
yaşadığımız kaygı ve stresi bir miktar da olsa azaltmada yardımcı oluyor.
Yalnız, çaresiz, depresif hissettiğimiz zamanlarda bizleri olumsuz bulutun
içinden çıkarabiliyor. Örneğin; bu süreçte canla başla çalışan doktorların
hastanede çektiği videolarda müziğin, yaşadıkları zorluklara bir süre ara
vermelerini sağladığını ve kaygı seviyelerini azalttığını gözlemliyoruz.
Bunların yanı sıra, müziğin sıkıntı yaratan aktiviteleri daha eğlendirici hale
getirdiği bir gerçektir. Örneğin; temizliği müzikle beraber yaptığınızda,
işinizi daha eğlenceli ve hızlı bitirebilirsiniz. Aynı şekilde sporu da,
müzikle yaptığınız da daha az sıkılır ve daha canlı hareket edebilirsiniz.
“MÜZİK BİZİ
BİRLEŞTİRİRKEN UMUDUMUZU DA BESLİYOR”
Müzik evrenseldir. Bir başka dilde çalınan şarkıyı
anlamasanız bile, hissettirdiği duygu sizle kalabilir. Pandemi etkilerini en
başlarda yaşayan İtalyanların; evlerinden çıkmadan toplu halde marşlarını
söylemeleri, dili anlamayanlar için de bir hissiyat oluşturmuştur.
Evrensellikle beraber müzik, bizleri ortak noktada birleştirir. Bizler de
Cumhuriyetimizin 100. yılında İstiklal Marşı’nı hep beraber balkonlarımızdan
söyledik. Belki birbirimize uzaktık, ama müzik sayesinde kalplerimiz aynı yerde
atıyordu. Dünyaca ünlü müzisyenlerin de bizler için, yeni parçalar
bestelediklerini ve canlı konserler verdikleri görüyoruz. Birlik ve beraberliği
sağlayan müzik, geleceğe olan umudumuzu beslemeye de yardımcı oluyor.
İÇİNİZDEKİ
YARATICI GÜCÜ SERBEST BIRAKIN!
Zor günler geçiriyorsunuz ama yalnız değilsiniz.
Sıkılabilirsiniz, ama bunu fırsata çevirebilirsiniz. Unutmayın; yaratıcılık bir
ayrıcalık değildir, hayatta kalmamızın ve adaptasyonumuzun bir parçasıdır. Bu
nedenle sıkılmanın içine dalıp pasif kalmak yerine aksiyona geçin. Kendinize
hatırlatın; “içimdeki yaratıcı güç dünyaya açılmayı bekliyor ve bunu benden
başka kimse sağlayamaz”
YORUMLAR