Bu dönemde sorun yaşayan
kişilere yaklaşımda dengeli tutumun önemine işaret eden uzmanlar, “Bazen
yakınlar hastayı aşırı korumak ve kollamak isteyip kendilerine bir kurtarıcı
rolü biçerler ki bu durumda hasta, bağımlı hale gelebilir ve hasta yakını
tükenir” uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, yaşam kalitesini düşüren kaygı
durumlarında profesyonel destek alınmasını tavsiye ediyor.
Dünya Ruh
Sağlığı Federasyonu’nun girişimi ile 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim günü
"Dünya Ruh Sağlığı Günü" olarak anılıyor ve ruh sağlığının önemine
dikkat çekmek amaçlanıyor. Bu yılki tema ise “pandemi ve ruh sağlığı” olarak
belirlendi.
Üsküdar Üniversitesi NP
Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, pandemi
ve pandemi koşullarının ruh sağlığı üzerindeki etkilerine değindi.
Dokunamamak ruh sağlığımızı etkiliyor
Fiziksel
mesafe nedeniyle temasın çok aza indiği bugünlerde özellikle bireylerin
sevdiklerini korumak amacıyla dokunamadıklarını hatırlatan Dr. Barış Önen
Ünsalver, “Dokunmak oksitosin denilen bir maddeyi yükseltir. Oksitosin
yükseldiğinde kişi rahatlamış ve güvende hisseder. Birbirimize sarılmak ve
dokunmak istememizdeki sebeplerden biri farkında olmadan oksitosini yükseltme
ihtiyacımızdır. Pandemi buna engel oluyor ve bir kesimde bu geri tepme
etkisiyle insanların birbirlerine öncekinden daha fazla dokunma eğiliminde
olması biçiminde bir davranışsal yansıma yapıyor. Bu da dokunulmaktan tedirgin
olan kişilerle dokunmak isteyenler arasında kırgınlık ve huzursuzluklara sebep
oluyor. Kişilerarası ilişkiler zedeleniyor. Bir kesim ise dokunmamayı başarsa
da dokunma yoksunluğu gerginlik artışı ve özellikle toplum içinde ötekileri
tehdit edici görme ve kolay öfkeli tepkiler göstermeye neden oluyor. Elbette
yalnızlık hissi artıp bazı kişiler riskli olabilecek yakınlaşmalara
yönelebiliyor” dedi.
Sağlık çalışanları tükenmişlik yaşıyor
Özellikle
sağlık çalışanlarının bu konuda en çok etkilenen kesim oldığunu hatırlatan Dr.
Barış Önen Ünsalver, “En zor durumda olan sağlık çalışanları. Çoğu tükenmişlik
yaşıyor ve ne yazık ki bu tükenmişliği bireysel çabalarıyla gideremezler.
Kurumların yapması gerekenler var, halkın yapması gerekenler var. Sağlık
çalışanlarının COVID’e yakalanıp ölmesi durumunda bu meslek hastalığı
statüsünde değil ve tek başına bu bile çalışanın motivasyonunu düşürüyor. Özlük
hakları, ödemeler, nöbetler, personel sayısı, gibi birçok idari çözüm gerekli.
Halka düşen ise sorumlu davranıp önlem almaları. Maske ve fiziksel mesafenin
korunması gibi temel şeylerin bile yerine gelmemesi sağlıkçıların isyanını
körüklüyor. Çalışanların alkışa değil, somut çözümlere ihtiyacı var” dedi.
Belirsizlik kaygıyı artırıyor
Pandemi
sürecinde öfke duygusunun artmasında tüm bu faktörlerin etkisi olabileceğini
kaydeden Dr. Barış Önen Ünsalver, “Ortada somut bir tehlike var. Bulaşıcı bir
hastalık ve etmeni belirsiz bir biçimde ortalıkta dolanıyor. Bu belirsizlik
öncelikle kaygıyı arttırıyor. İnsanlar herkesi ve her şeyi olası bir hastalık
sebebi gibi görüyor. Bu da öfkeyi kolaylaştırıyor. Diyelim ki markette birinin
maskesi çeneye inmiş. Bunu gören bir müşteri o maskeyi indiren kişiyi kendisine
tehdit olarak algılayarak sertçe uyarıyor, bazen aşağılıyor, bağırıyor ve bunun
sonucunda maskeyi yanlış takan kişi utanıyor ya da korkuyor ya da haksızlığa
uğradığını düşünüyor. Bunların sonucunda o da öfkeyle tepki gösteriyor ve
sonuçta marketin ortasında bağırış çağırış ya da fiziksel tepkiler oluyor. Ölüm
kaygımızla sürekli yüzleşiyoruz ve bu da öfkeyi kolaylaştırıyor. İnsanlar işlerini,
statülerini, eğlencelerini, alışkanlıklarını kaybediyor ve bunların her biri hüzün ve öfkeye sebep oluyor” diye
konuştu.
En iyi yardım kişiyi dinlemek ve empati yapmaktır
Bu
dönemde ruhsal sorunlar yaşayan kişileri dinlemenin önemli olduğunu vurgulayan Dr.
Barış Önen Ünsalver, empati yapmanın da önemine işaret ederek şunları söyledi:
“Bu
kişiyi sadece yanında durup samimi bir şekilde dinlemek en iyi yardım olabilir.
Kişiyi eleştirmeden, kendi hayatımızdan örnekler vermeden, soruna hızlı
çözümler getirmeden sadece dinlemek. Ruhsal sorunu olan insanlar sizin sorun
çözmenizi istemezler çoğunlukla, kabul görmek isterler, kendilerini ifade etmek
isterler. Samimi bir şekilde dinlemek kişinin gözlerinin içine bakarak ve
aralarda söylediklerini dinlediğimizi belli eden jest ve mimiklerle ya da
konuşma bittiğinde ‘Of ne zor bir şey yaşamışsın’, ‘Anlıyorum uykuya dalman bu
kadar zorsa sabah nasıl dinç kalkabilirsin ki’ gibi empati cümleleriyle olur.
Empati acımak değildir. O kişinin neler
yaşadığını hayal edip kendimizi onun yerine koymaktır.”
Hasta bağımlılığına dikkat
Yargılayıcı,
reddeden, ders veren, kişinin duygularını değersizleştiren tutumların kişiyi
uzaklaştırdığını belirten Dr. Barış Önen Ünsalver, “Ruhsal sıkıntı yaşayan bazı
insanlar sürekli sorunlarından konuşmak ister ve fakat bu hem sorun yaşayan
kişi hem de yakını için sorun yaratır. Sıkıntı yaşayan kişi sorununu devamlı
dile getirdikçe kendisini çaresiz ve daha da mutsuz hissedebilir. Yakınları ise
zamanla kişiye karşı öfke duymaya, kişiden sıkılmaya başlayabilir. Bazen de
yakınlar hastayı aşırı korumak ve kollamak isteyip kendilerine bir kurtarıcı
rolü biçerler ki bu durumda hasta, bağımlı hale gelebilir ve hasta yakını
tükenir. Bu sebeple hastaların yakınları ruhsal sıkıntıları sürekli konuşmamalı
ama ruhsal sıkıntıyı tümden de yok saymamalıdır” uyarısında bulundu.
Dr. Barış
Önen Ünsalver, yaşanan kaygıyla başa çıkılamaması ve kişinin yaşam kalitesini
etkilemesi durumunda uzman desteği alınması gerektiğini sözlerine ekledi.
YORUMLAR