Parlamenterizm Türkiye’ye dar geliyor
Reklam

Parlamenterizm Türkiye’ye dar geliyor

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yaman, Türkiye’nin ilerlemesinin mevcut sistemle mümkün olmayacağını ifade ederek Parlamenter Sistemin, Türkiye’ye dar geldiğini söyledi.

16 Ocak 2017 - 10:09

MEVCUT SİSTEM GÜÇ KAYBETTİRİYOR

Kahramanmaraş’ta “Yeni Türkiye Vizyonu ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi” konferansına katılan Yayman, mevcut parlamenter sistemi değerlendirerek Cumhurbaşkanlığı Sisteminin artılarını anlattı. Yayman, Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferansta mevcut sistemin Türkiye’ye güç kaybettirdiğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Mevcut durum; her 10 yılda bir darbelerin olduğu, Türkiye'nin her 10 yılda bir askeri darbeler tarafından mağdur edildiği ve siyasi partilerin kapatıldığı, Başbakanın ve bakanların idam edildiği, hükümetlerin kurulamadığı Türkiye'nin 30 sente muhtaç hale geldiği sisteminin adı; parlamenter sistemdir. Parlamenter sistem, Türkiye'ye zaman kaybettirmiştir. Türkiye'ye enerji kaybettirmiştir. Türkiye'ye güç kaybettirmiştir. Türkiye'nin maalesef sürekli bir patinaj içerisinde durmasına yol açmıştır.”

 

21. ASIR TÜRKLERİN ASRI OLMALI

Geçmişten örnekler vererek Parlamenter sistemin acizliğini vurgulayan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, Türkiye’nin 9 yılda 11 seçim atlattığını aktardı. Parlamenter sistemin yakın tarihte Türkiye’nin 5 ay boyunca Cumhurbaşkansız kaldığını hatırlatan Yayman, “1979 yılında Fahri Korutürk'ün Cumhurbaşkanı olarak görev süresi bitti. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanını seçemedi. 115 tur oylama yapıldı! Artık mesele o kadar sulandırıldı ki Zeki Müren ve Bülent Ersoy'a dahi oylar çıkmaya başladı. Türkiye tam 5 ay Cumhurbaşkansız kaldı. Yani hangi birini söyleyelim gerçekten dertliyiz. Türkiye'nin artık böyle istikrarsızlıklarla böyle sorunlarla uğraşmaması gerekiyor. Biz diyoruz ki rahmetli Turgut Özal'ın dediği gibi 21. asır, Türkiye'nin ve Türklerin asrı olmalı” dedi.

 Kahramanmaraş’ta Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Yeni Türkiye Vizyonu ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi” konferansta, parlamenter sistemin görünmeyen yüzü gözler önüne serildi.

 Mevcut sistem zayıflıklarının yanında Cumhurbaşkanlığı sisteminin artılarını anlatan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yaman, konuşmasına Kahramanmaraş’a övgülerle başladı. Kahramanmaraş’ın, Türkiye tarihi için çok önemli bir şehir olduğu vurgusunu yapan Yayman, “Bizim Kurtuluş Savaşı destanımızın, Kurtuluş Savaşı meşalesinin ilk yandığı şehirdir. Kuvay-ı Milliye ruhunun tecessüm ettiği bir şehir! Böyle bir şehirde, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı sistemini konuşuyor olmaktan bende iftihar ediyorum, gurur duyuyorum. Gerçekten Maraş'ı ne kadar övsek ne kadar anlatsak azdır. Maraş'ı yaşamak lazım. Maraş'ın ruhi, ruhani yaptığını hissetmek lazım. Bu anlamda biz de Bakanlık olarak Maraş'ta İnşallah çok güzel hizmetlere; Sayın Valimizle, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızla, Bakanımızla, Başbakan Yardımcımızla, inşallah milletvekillerimizle hep beraber birlik ve beraberlik içerisinde bütün bu hizmetleri yapmaya çalışacağız. Biz, diyoruz ki; ömrümüzden uzun hayallerimiz var. Biz, bu ülkenin ağacını seviyoruz, ormanda seviyoruz. Yollarını seviyoruz, dağlarını seviyoruz. Kahramanmaraş'ı seviyoruz, İstanbul'u seviyoruz, Erzurum seviyoruz. Bu necip milleti seviyoruz” dedi.

ARTIK TÜRKİYE DARBELERLE ANILMAMALI

Konuşmasını, Türkiye tarihinde iz bırakan fotoğrafları paylaşarak yapan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, şöyle konuştu: “Nedir Bu Cumhurbaşkanlığı sistemi? Bunu size bir ana fikir olarak arz etmeye çalışacağım. Bu konuyu size arz etmeye çalışırken üzerinde duracağım iki tane yaklaşımın var: Birincisi mevcut sistem nedir? Mevcut sistemin, Türkiye'de parlamenter sistemin bir bilançosunu çıkarmaya çalışacağım ve siz buna kendiniz karar vereceksiniz; iyi midir, kötü müdür? Daha sonra da Başkanlık sistemi nedir ya da Cumhurbaşkanı Sistemi nedir? Bunun faydaları nelerdir? Bunun mahsurları nelerdir? Bunları size çok kısa olarak özetlemeye çalışacağım. Mevcut durum her 10 yılda bir darbelerin olduğu, Türkiye'nin her 10 yılda bir askeri darbeler tarafından mağdur edildiği ve siyasi partilerin kapatıldığı, Başbakanın ve bakanların idam edildiği, hükümetlerin kurulamadığı Türkiye'nin 30 sente muhtaç hale geldiği sisteminin adı; parlamenter sistemdir. Parlamenter sistem, Türkiye'ye zaman kaybettirmiştir. Türkiye'ye enerji kaybettirmiştir. Türkiye'ye güç kaybettirmiştir. Türkiye'nin maalesef sürekli bir patinaj içerisinde durmasına yol açmıştır.”

 

MENDERES VE ARKADAŞLARIYLA ÖZGÜRLÜĞÜ TATTIK

Konuşmasında Adnan Menderes ve arkadaşlarının tek başına iktidar olduklarında, ülkenin büyük atılımlar yaşadığını kaydeden Bakan Yardımcısı Yayman, Menderes zamanında Türkiye’nin özgürlükleri tattığını ancak kendisi ve arkadaşlarının şimdiki mevcut sistemin kurbanı olduklarını ifade etti. Yayman, şu açıklamalarda bulundu: “Biliyorsunuz Türkiye'de çok partili hayata 14 Mayıs 1950 tarihinde geçildi. 14 Mayıs 1950'de Adnan Menderes ve arkadaşları Demokrat Parti iktidara geldi ve ilk yaptıkları iş Türkiye'de gerçekten demokrasinin halka ulaşmasını sağlamak oldu. Ve ezanın tekrar Arapça okunmasını, Türkiye'de dinin üstündeki baskıların kaldırılmasını, yani düşünce hürriyetini, özgürlüğünü, din özgürlüğünü, teşebbüs özgürlüğünü; biz Demokrat Parti ile Adnan Menderes'in arkadaşlarıyla geldiğini gördük. Aynı zamanda şunu gördük: Türkiye'de bir kalkınma yaşadıysak; Türkiye'de yolları yapıldıysa, köprüler yapıldıysa, barajlar yapıldıysa bu Demokrat Parti sayesinde oldu. Adnan Menderes'in arkadaşları 1923'ten 1950 yılına kadar… O günkü koşullarda zordu. Tabi bir savaş dönemi yaşanıyordu ve sadece Türkiye'de 3 tane Barajımsı bir gölet yapılmıştı. Ama Demokrat Parti ile beraber Türkiye'de traktör sayısı 300'den 15 bine çıktı. Türkiye'deki yollar yapıldı. Köprüler yapıldı, barajlar yapıldı ve Türkiye'nin kalkınma hamlesinin olduğunu görüyoruz. Bu dönemde tek parti iktidarı vardı. 27 Mayıs 1960 darbesi oldu. demokrasiye ara verildi. Başbakan ve Bakanlar idam edildi. Yeniden Türkiye, bir paranteze alındı.”

 

9 YILDA 11 HÜKÜMET KURULDU

1960 ile 65 yıllarında koalisyon hükümetlerinin iktidara geldiğini hatırlatan Yayman, Türkiye’de 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 tarihleri arasında 11 hükümet kurulduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Daha sonra 1965 yılında Süleyman Demirel, tek başına iktidar oldu ve Türkiye'de yeniden bir kalkınma hamlesi başladı. Süleyman Demirel her ne kadar ahir ömründe… Allah rahmet eylesin yine de 28 Şubat sürecinde çok kötü bir imtihan vermiş olsa da 65 ile 71 muhtırası döneminde tek Parti iktidarı döneminde yine pek çok hizmeti oldu. 10 yıl geçti. Bu defa 12 Mart 1971 darbesi oldu ve Türkiye'de maalesef yeniden partiler yasaklandı ve Türkiye'de liderler Zincirbozan’a götürüldüler. Cezaevlerine tıkıldılar. Daha sonra siyasi partiler yeniden açıldı. Bu defa 12 Mart 1971 ile 12 Eylül darbesi arasında 9 yılda 11 tane hükümet kuruldu, dağıldı. 9 yılda 11 hükümet ve Türkiye maalesef 12 Eylül öncesi dönemde; kuyrukların olduğu, kara borsanın olduğu, yokluğun olduğu, kardeş kavgasının olduğu, 5 bin tane vatan evladının toprağa düştüğü bir dönem yaşadı.” Daha sonra Özal döneminin başladığını dile getiren Bakan Yardımcısı Yayman, “Biliyorsunuz Özal’ın tek parti iktidarında Türkiye'de büyük atılımlar yaşandı. Bu defa da 28 Şubat Postmodern Darbesi oldu. Yani Türkiye'de parlamenter sistemin sicilinde problem var. Darbelerin olduğu, ekonomik istikrarsızlığın, siyasi istikrarsızlığın yaşandığı, Türkiye'de kardeş kavgasının yaşandığı bir dönemin adıdır, Türkiye'de Parlamenter Sistem! Parlamenter Sistem veya adı her ne olursa olsun Başbakanın idam edildiği, darbelerin yaşandığı, milletin tahkim edildiği bir sistemin adıdır” ifadelerine yer verdi.

 

YENİ VİZYON İÇİN KOALİSYONLARA VEDA EDİLMELİ!

Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belirlediği 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşabilmesi için koalisyonları öngören sisteme veda edilmesi gerektiğine vurgu yapan Yayman, “7 Haziran'daki tabloyu gözünüzde canlandırın! Yaşadığımız sorunu anlayabilmek için bir an gözünüzü kapatın ve bir hayal kurun! Eğer 15 Temmuz hain, şerefsiz bu FETÖ’cü darbe girişimi 2016’da değil de 15 Temmuz 2015’te olsaydı; yani 7 Haziran seçimlerinden bir ay sonra olsaydı, Türkiye ne yaşardı? Yani onun için biz diyoruz ki bu elbise bu bedene dar geliyor. Türkiye'nin muhakkak küresel bir ülke olabilmesi için Türkiye'de bizim aşı büyütebilmemiz için aşı-ekmeği büyütebilmemiz için hürriyeti, özgürlükleri büyütebilmemizi için muhakkak bizim bir sistem değişikliğine gitmemiz gerekiyor. Tankların sokaklara indiği, halkın tehdit olarak görüldüğü bir sistemin adıdır parlamentarizm. Bu kış komünizm gelecek, lafından; Türkiye'de şeriatçı bir darbe olacak, lafına kadar toplumu ötekileştirilen bir sistemin adıdır. İnsanların Dindar, Laik, Alevi, Sünni, Arap, Türk, Kürt diye birbirine ayrıldığı, toplumun kutuplaştırıldığı ve asıl önemlisi milletin tehdit olarak görüldüğü bir sistem vardı. Ve buna bağlı olarak da millet kendini tehdit olarak gördüğünde doğal olarak Devleti'ne de kırgın bir millet vardı.”

 

ERDOĞAN İLE TOPLUMA ÖZGÜVEN GELDİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım 2002'de iktidara gelmesiyle devlet ile millet arasındaki engellerin ortadan kalkmaya başladığını ve herkese bir özgüven geldiğini aktaran Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Maraş'taki esnafımızla Türkiye'nin en ücra köşesindeki bir vatandaşımız da lisedeki bir tane kardeşimiz de ev hanımı olan bir hanımefendi de şunu söylemeye başladı: Evet ben başarabilirim! Ben yapabilirim duygusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dönemi ile beraber hepimizin ruhuna ve bedenine işledi. Şöyle baktığımızda darbelerinin Türkiye'ye maliyeti 500 milyar dolar oldu. Türkiye'de her 10 yılda bir darbe oluyor. Her 10 yılda bir demokrasi askıya alınıyor. Belediye Meclis Üyeleri yasaklanıyor. İl Genel Meclisi Üyeleri yasaklanıyor. Belediye Başkanları hapse atılıyor. Milletvekilleri yasaklanıyor. Siyasi partiler kapatılıyor. Her 10 yılda bir sistem kesintiye uğruyor. Düşünün böyle bir düzen içerisinde bir demokrasinin tecrübesinin birikmesi ve burada toplumu ileriye götürecek bir düşünce, bir fikir, bir plan gelişebilir mi? Türkiye'nin en eski kurumlarından bir tanesi Hacı Bekir Lokumcusu! Biz her 10 yılda bir ustasını değiştirsek; her beş yılda bir oradaki sistemi değiştirsek aynı lezzette lokum üretilebilir mi? Aynı lezzette yemek üretilebilir mi? Biliyorum sizler hepiniz bunun farkındasınız; ama hatırlatmakta fayda var. Çünkü insan beşer. Biz hep unutuyoruz; bu ülke sanki hep Recep Tayyip Erdoğan döneminde olduğu gibi AK Parti döneminde olduğu gibi güzel yönetildi, biliyoruz.”

 

KAHRAMANMARAŞ ÖZAL DÖNEMİNİ BİLİYOR

Özallı yıllarla beraber Türkiye'de gerçekten büyük atılımlar olduğunu ve Kahramanmaraş’ın da bunu çok iyi bildiğini dile getiren Yayman, konuşmasına şöyle devam etti: “Kahramanmaraş çok önemli bir girişimci sınıfa sahip. Türkiye'nin, Anadolu kaplanlarının en önde gelenlerden bir tanesi! Ne kadar gurur duysak azdır. Girişimci ruhuyla, maneviyatıyla, bayrağına sahip çıkmasıyla ve aynı zamanda Türkiye'nin modern şehirlerinden bir tanesidir. Türkiye'de kalkınma yerelden başlar, dediğinizde; insanlar size Maraş'ı gösterirler. Denizli’yi gösterirler. Gaziantep'i gösterirler. Özal'ın burada çok önemli yatırımlar var. Hepimizin ufkunu açtı. Allah onların razı olsun. Onlar milletin adamları idi. Özal, Menderes, Erbakan ve Tayyip Erdoğan! Eğer Türkiye'de bunlar iktidarda olmasaydı; Türkiye maalesef çok daha kötü şartlarda yer alacaktı. Özal'la beraber Türkiye'de çok önemli bir kalkınma hamlesi oldu. Özal, Türkiye'de fikir hürriyetini getirdi. Düşünce hürriyetini getirdi, inanç hürriyetini getirdi, teşebbüs hürriyetine getirdi. Bunlar çok önemli! Özal'ın vefatından sonra Türkiye, yeniden bir koalisyonlar parantezine girdi. Türkiye'de yeniden koalisyon hükümetleri oldu. 20 Ekim 1991 seçimleri ile 3 Kasım 2002 seçimleri arasında yani 11 yılda 10 tane hükümet kuruldu ve dağıldı. Düşünebiliyor musunuz?  Bu hükümet hangi yatırım projesine karar verecek? Hangi yolun yapılmasına karar verecek? Hangi Kültür Merkezi'nin, hangi fabrikanın, hangi köprünün, hangi hastanenin yapılmasına karar verecek? Bu dönemi daha yakın bir zaman içerisinde yaşadık.”

 

15 YIL SONUNDA YÜZDE 50 OY ALAN BİR PARTİ

Türkiye’de 15 yıllık tek parti iktidarının ardından hala yüzde 50 oy alabilen bir parti olduğunu belirten Yayman, şu değerlendirmelerde bulundu: “3 Kasım 2002'de Türkiye'de sessiz bir devrim oldu. Birbirimize gaz vermek ya da birbirimize Tayyip Erdoğan propagandası yapmak için söylemiyorum. Gerçekten Türkiye'de 15 yılda; 5 genel seçim, 3 tane yerel seçim, 2 tane referandum ve 1 tane Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. 15 yılın sonunda yüzde 50 oy alan bir parti var ve Türkiye'de yapılan yollar var. Türkiye'de hastaneler var. Türkiye'de aşın, işin, refahın büyütülmesi meselesi var. Adına ne derseniz deyin! Benden özetlememi isterseniz; sorun çözen bir sistem değil, sorun üreten bir sistem var. işte Ortadoğu'da yaşananları görüyorsunuz. Irak'ta Körfez Savaşı başladığında ben talebe idim. Ben üniversitede hoca oldum, akademisyen oldum, siyasete girdim. Irak'ta savaş devam ediyor. 1990 yılından 2017 yılına kadar 27 yıldır savaş devam eder mi? Suriye'de yaşananları biliyorsunuz. Ukrayna'da yaşananları biliyorsunuz. Dünyada yaşananları biliyorsunuz. Asimetrik bir terör var. Asimetrik bir mücadele var. Evet, maalesef Türkiye'de bundan etkileniyor. Ama şunu görmemiz lazım: Bölge bir ateş topu iken; Türkiye’de güçlü bir yönetime ihtiyaç var.” 15 Temmuz’un Türk tarihinin en önemli günlerinden bir tanesi olduğunu bildiren Yayman, “Bu hain darbeye karşı direnişin ne kadar önemli olduğunu, biz yaşarken tarihin içerisinde bunun farkına varmıyoruz. Ama biraz zaman geçtikten sonra; vay be böyle olaylar mı olmuş, deriz. Düşünün şimdi Çanakkale'yi biz kitaplardan, romanlardan, hikâyelerden okuyoruz. Ve onun ne kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. İşte onun üzerinden 20 yıl, 30 yıl geçtiğinde; 15 Temmuz'da sizlerin bu necip milletin kahramanlığı bir kez daha takdirle anılacaktır” değerlendirmelerinde bulundu.

 

MERKEZ SAĞ HEP BAŞKANLIĞI İSTEDİ

 Türkiye’de Başkanlık sistemini sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği yönünde bir algı oluşturulmak istendiğine dikkat çeken Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, şu açıklamalarda bulundu: “Şimdi şöyle bir algı operasyonu yürütülüyor. Bunlar meclisin içinde! Aktüel siyasete girmek istemiyorum; ama küçük bir parantez açayım. Bazı partiler diyor ki bunu Recep Tayyip Erdoğan istiyor. Ya Allah aşkına şöyle bir geriye yaslanın! Şöyle bir sakin sakin düşünün: Şimdi biz, Demirel'i biliyoruz. Demirel, Cumhurbaşkanlığına çıktıktan sonra yani başbakanlığı bırakıp Cumhurbaşkanlığına çıktıktan sonra Türkiye'de yarı başkanlık sistemini savundu. Rahmetli Turgut Özal köşke çıktı. 1989 yılında Partisi'nin başına Mesut Yılmaz geldi. Anavatanla Turgut Bey’in arasında problemler çıktı. Rahmetli Turgut Özal başkanlık sistemini savunmaya başladı. Yani hem Demirel hem Özal siyasi hayatlarının en zayıf olduğu zamanlarda başkanlık, yarı başkanlık sistemini savundu; ama Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en güçlü olduğu zamanda başkanlık sistemini savundu. Çünkü zaten Tayyip Erdoğan, 11 seçim olmuş, 11 seçimin sonunda yüzde 50 oy alan bir lider! Tayyip Erdoğan var ki hepimiz elhamdülillah güvendeyiz. Sadece Maraş değil, sadece Hatay değil, sadece Ankara değil, sadece Türkiye değil, bütün Ortadoğu, bütün dünyanın mazlum milletleri kendilerini güvende hissediyorlar. Tayyip Erdoğan'ın, ‘dünya beşten büyüktür’ sözü herkes için bir ilham kaynağı oluyor. Ve bu gerçekten adaletsiz Birleşmiş Milletler’de Türkiye'nin sesini yükseltmesi insanlar için umut oluyor. Bu anlamda Tayyip Erdoğan için problem yok. Peki ya Tayyip Erdoğan'dan sonra ne olacak?”

 

BAHÇELİ YAKIŞANI YAPTI

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi eleştiren muhalefet partilerinin haksız eleştiriler yaptığını belirten Yayman, Bahçeli için şunları kaydetti: “Kendisini devlet adamı kimliğiyle biliyoruz. Bugün de Devlet Bahçeli hocamızdan Allah razı olsun. Benim üniversitede hocamdı. Gerçekten çok çok devletli ismine yakışır bir şekilde tavır sergiledi. Ve Türkiye'nin yeniden maceradan maceraya, serüvenden serüvene sürüklenmesine müsaade etmeyerek Türkiye'de başkanlık sisteminin kapılarını aralayan hamleyi gerçekleştirdi. Bugün muhalefet partileri, Milliyetçi Hareket Partisi'ni eleştiriyorlar. Gerçekten Türkiye'nin güçlü bir yönetime, güçlü bir iktidara ihtiyacı var. Bakın Alparslan Türkeş diyor ki; Türklerin töresine uygun olan yönetim biçimi, başkanlıktır. Çünkü Türklerin töresinde başbuğluk var, hakanlık var. Yani güçlü bir yönetici var ve Türkiye'de 1969 yılında yazdığı Dokuz Işık kitabında Türkiye'de Başkanlık Sistemini savunuyor.” Merkez sağdaki tüm liderlerin Türkiye’de başkanlık sistemini savunduklarını vurgulayan Yayman, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Demek ki bu o kadar kötü bir şey değil, demek ki bunu sadece Tayyip Erdoğan istemiyor. Bunu başka liderler de istiyor. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri nasıl yönetiliyor? Başkanlık sistemimi var? Parlamenter sistem mi var? Krallık mı var? Meşruti bir monarşi mi var? Ne var? Hem parlamenter sistemle hem de başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin listesi. Başkanlık sistemi Amerika Birleşik Devletlerinde var. Amerika bölündü mü? Yok. Amerika’da ekonomik kötü mü? Hatırlarsanız Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına karşı çıktılar. Ve dediler ki Meclis Başkanının eşi başörtülü, Başbakanın eşi başörtülü, Cumhurbaşkanı’nın eşi başörtülü olamaz. Hay kafanıza başörtüsü kadar taş düşsün desem yazık olur. Biz ne dedik? Millet ne dedi? Reis seni başkan yapacağız. Başkanlık sistemi gelirse, gerçi şimdi adı Cumhurbaşkanlığı sistemi oldu. Türkiye modeli olduğu için. Cumhurbaşkanlığı sistemi gelirse hastanelerdeki kuyruklar azalacak mı? Evet azalacak. İş bulabilecek miyiz? Evet bulacağız arkadaşlar. Sokaktaki simitçiden, Türkiye’nin en büyük iş adamına kadar herkes 5 yıl boyunca önünü görecek. Kötü yönetti o gidecek başka biri gelecek.”

 

ÖZKAN: MARAŞ’IN EV SAHİBİ OLMASI GURUR VERİCİ

Programda selamlama konuşması yapan Kahramanmaraş Valisi Vahdettin Özkan, böyle bir programın ilk defa Kahramanmaraş’ta yapılmasının gurur verici olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Gerçekten Kahramanmaraş ilimizin bu kahramanlık unvanını hakkıyla taşıyan nesillere sahip olması ilimizin en büyük zenginliğidir. Kahramanmaraş, Kurtuluş Savaşımızda nasıl kahramanlık yaptıysa aynı zamanda insan haklarının, demokrasinin, hukukun yerleşmesi yönünde milli bir şuurla milli ve manevi bir hassasiyetle demokrasimizi güçlendirmede de böylesine ilk bir faaliyetin icra edilmesine ev sahipliği yapması hepimiz için sevindirici bir olaydır. Aslında bu konunun demokrasimizin güçlendirilmesi, demokrasinin ve kamu özgürlüklerin güvence mekanizmaları olan kuvvetler ayrılığının kurumsallaşması bu konuda hemşerimiz Sayın Bakanımız aynı zamanda değerli bir akademisyen olan Hüseyin Bey'in aramıza teşrif etmeleri ve bu konuyu ilk olarak Kahramanmaraş'ta güzide bir toplumda paylaşması ayrıca anlamlıdır.”

 

ERKOÇ: TÜRKİYE’YE AĞIR SALDIRI VAR

Programın açılış konuşmasını yapan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Türkiye’nin ne zaman ilerlemeye çalışsa önünün kesildiğini ve ağır saldırılara maruz kaldığını söyledi. Erkoç, şöyle konuştu: “Ülkemizin dört bir yandan saldırı altında! Türkiye'miz ne zaman ayağa kalksa ne zaman güçlü adımlarla geleceğe yürüse birçok badireler önüne çıkarılmış, bunlarla bu yürüyüşler hep engellenmeye çalışılmıştır. Bizim yaşadığımız bu dönemde tarih yazılmakta! Gelecekte tarih, bu günleri çok önemli kelimelerle belki Türk tarihinin en önemli dönemlerinden biri olarak belirterek yazacaktır. Tabii bu saldırıları atlatabilmek için ülkemizin bağımsızlığına, huzuruna, birlik ve beraberliğine yönelik bu alçakça saldırıları atlatabilmek için omuz omuza olmamız gerek. Birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekir. Yüreklerimiz toplu atmalı! Çünkü şairin söylediği gibi toplu attıkça yürekler, top bile sindiremez. Onun için Kahramanmaraş'ta birlik ve beraberlik, Kayseri'de birlik ve beraberlik, Anadolu'da, Türkiye'de birlik ve beraberlik, bu düşmanca oyunların hepsini boşa çıkaracaktır. Saygıdeğer cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde son 15 yıldan bu yana kutlu bir yürüyüş var. Bu yürüyüş, Türkiye'nin geleceğinin yürüyüşü! Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma ve tarihinde olduğu gibi geçmişte büyük medeniyetler kurmuş olan bu aziz milleti hak ettiği yere yeniden getirme yürüyüşü! Dünya Milletler arenasında olmamız gereken yere, ulaştırma yürüyüşü! Tabi bundan dolayı çok ağır bir saldırı var. Hem cumhurbaşkanımıza hem aziz milletimize yönelik ağır bir saldırı altındayız. İnşallah bunları hep beraber atlatacağız. Çünkü hamdolsun bu aziz millet, feraset sahibi bir millet.” (HABER: KENAN ONARAN)

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x