Plazalar, günümüz iş dünyasının soğuk ve yapay
sığınakları. Beyaz yakalı diye tabir edilen çalışan grubunun, hayatının büyük
bir kısmının geçtiği bu yüksek katlı, penceresiz, klimalı ortamların insan
sağlığı üzerine etkileri çok tartışılıyor. Hareketsizlik, doğal hava yerine
klimatize havanın solunması, gün boyu bilgisayar ekranına bakarak çalışmak ve
kapalı ortam nedeni ile mevcut hastalıkların yayılmasının kolaylaşması sağlık
açısından olumsuz koşullar oluşturuyor. Bu nedenle solunum yolu hastalıklarının,
alerjik hastalıkların ve enfeksiyon hastalıklarının haricinde özellikle
hareketsizliğin neden olduğu bazı kalp-damar hastalıklarının, plaza
çalışanlarında sık görülmesi pek de sürpriz değil. Bununla birlikte günlük
çalışma dinamiklerinin getirdiği stres de tüm bu olumsuz fiziksel faktörlere
kattığı ruhsal yükler ile kalp damar sistemine ek riskler getiriyor.
Masa başı ve kapalı ortamda çalışanlarda özellikle
atardamar problemlerinin gelişme riskinin oldukça yüksek olduğunun altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar
Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Hareketsizlik,
aterosklerotik -yani damar sertliği- sürecin en önemli nedenlerinden. Bununla
birlikte plaza şartlarında beslenme ile ilgili düzensizlikler de damar
sertliğinin gelişimine katkıda bulunmakta. Çalışma saatlerinden kaybetmemek
için fast food türevi beslenmenin tercih edilmesi ise bu süreçteki en önemli
nedenlerden bir diğeri. Ayrıca çalışma şartlarının oluşturduğu stres ve bu
stresi yenebilmek için artan sigara tüketimi yine atardamarlar üzerindeki
etkisi ile darlık gelişimine neden olabilmekte” dedi.
Düzenli Kontrollerin
Yapılması Önemli
Atardamarın bulunduğu her vücut bölgesinde damar sertliği
gelişebilmesinin mümkün olduğunun altını çizen Dr. Cem Arıtürk sözlerine
şöyle devam etti: “Kalp damarlarında meydana gelebilecek darlık ve
tıkanıklıklar hayati sonuçlar doğurabilmesi nedeni ile en dikkat edilmesi
gerekenlerden. Bununla birlikte şah damarlardaki tıkanıklıklar da kalıcı/geçici
felç geçirme riski getirmesi nedeni ile önem taşımakta. Ayrıca bacak
atardamarlarındaki tıkanıklıklar hayat kalitesini bozabilmekte ve ileri
yaşlarda uzuv kaybına neden olabilecek süreçlere kapı aralamaktalar. Keza iç
organlardaki damar tıkanıklıkları da ilgili organın görevleri ile ilgili sorun
yaratabilmektedir. Böbrek damarı tıkanıklıklarında böbrek yetersizliği, barsak
damar tıkanıklıklarında mide-barsak sistemi sorunları gibi…
Bahsedilen bu damar sertliği süreci, günümüzde çok daha erken dönemde ortaya çıkabiliyor. Ailesinde risk faktörü bulunmayan kişilerde, herhangi bir şikayet bulunmadığı takdirde 50 yaş, rutin kardiyovasküler kontrollere başlamak için sınır olarak kabul edilmiş durumda. Bununla birlikte ailede kalp ve damar hastalığı öyküsü olan kişilerde 40 yaştan itibaren düzenli kontrollerin yapılması önem taşımakta. Bunun haricinde damar tıkanıklığını düşündürtecek herhangi bir şikayet olduğu zaman hekime başvurmak, sorunların erken saptanması ve büyümeden önlemlerin alınabilmesi açısından çok önemli. Mevcut hayat şartlarının attığı riskleri en aza indirmek, düzenli spor yapmak, sağlıklı ve doğal bir beslenme düzeni oluşturmak, sigarayı bırakmak ve mümkün olduğunca az stresle yaşamaya çalışmak ise hayatımızı kardiyovasküler hastalıklardan uzak yaşamak için alınabilecek önlemler arasında ilk sıralarda yer alıyor.”
YORUMLAR