Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özdemir, Glokom hastalığının belirtileri ve
tedavisiyle ilgili bilgi verdi.
Glokom, halk arasında bilinen adıyla yüksek göz içi
basıncı, görme sinirini tahrip ederek kalıcı görme kaybına yol açan bir
hastalıktır. Özellikle 40 yaşın üstündeki bireylerde yüzde 1 gibi bir görülme
oranına sahip glokom, ülkemizde ve dünyada yaygın görme kayıplarının başında
gelmektedir. Bu hastalık her yaş grubunu etkileyebilmekle birlikte, ileri
yaşlarda daha sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Nüfusun yaşlanması ve ortalama
yaşın yükselmesinin beklenmesiyle birlikte, glokom hastalığına maruz kalan
hasta sayısının her geçen gün artacağı tahmin edilmektedir. İnsanlarda göz içi
basıncının normal fizyolojik bir sınırı vardır ve bu aralık 10-21 mmHg arasında
değişebilir. Göz içi basıncı bu sınırın üstüne çıktığında görme siniri üzerinde
tahribat oluşturur. Görme siniri (Optik sinir) gözdeki tüm veriyi beyine ileten
bir sinir olduğundan, bu sinirdeki bir tahribat görme kaybı oluşturur.
Glokom sinsi bir hastalıktır ve çoğunlukla herhangi bir
belirti vermez. Gözde yaygın olarak saptanabilen, batma, yanma, kızarma, ağrı
ve sulanma gibi şikâyetler bu rahatsızlıkta oluşmaz. Glokomda periferik görme
alanında kayıplar belirgindir ve santral görme alanı genellikle korunur. Bu
nedenle kişiler görmelerinin kaybolduğunu hastalığın ileri evrelerine kadar anlamayabilirler.
Glokom tanısı göz hekimleri tarafından düzenli olarak yapılan göz kontrolleri
sayesinde konulabilir. Bu nedenle belli bir yaşın üzerinde düzenli göz
muayeneleri önem kazanmaktadır. Göz muayenesinde göz tansiyonuna ilaveten optik
sinirin değerlendirilmesi ve Bilgisayarlı Görme Alanı testi yapılması tanıyı
mümkün kılacaktır.
Glokom ciddi bir hastalık olup, kalıcı görme kaybı yapar
ve ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Bu hastalıkta kaybedilen görme
kaybını geri getirmek olası değildir ve amaç var olan görme kaybının
ilerlemesini durdurmaktır. Glokom önemli bir sağlık sorunu olmasına karşın
tedavi ile başarılı olma şansı yüksektir. Bu hastalıkta göz içi basıncını
düşüren ilaçlar vardır ve bunların devamlı damlatılması ile göz içi basıncını
kontrol altına almak ve görme kaybının önüne geçmek mümkündür. Burada
unutulmaması gereken nokta, bu ilaçların belli bir süre kullanılmayıp, ömür
boyu kullanılmasının gerekliliğidir. İlaçların
yetersiz kalma durumunda cerrahi tedavi seçeneği de bulunmaktadır.
YORUMLAR