Herhangi bir zorlama olmadan, mide içeriğinin yemek
borusuna doğru kaçması “gastroözofageal reflü” olarak tanımlanıyor. Ancak
sorunun hastalık olarak tanımlanabilmesi için şikayet ya da şikayetlerin
olması, bunların sürmesi ve belirli sıklıkta tekrar etmesi gerekiyor. Eğer
kişide göğüs arkasında yanma hissi, ağza acı su gelmesi, geğirme, yutmada
zorlanma ve ağrı duyma gibi reflünün klasik bulguları varsa hastalıktan bahsedilebiliyor.
Reflünün en sık görülen şekli, midedeki asitli içeriğin geri kaçışı olsa da, bazen
sadece gazın geri kaçması da hastalığa neden olabiliyor. Acıbadem Adana
Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Türker Egesel, bu ayrımın doğru yapılmasının
tedavi açısından büyük önem taşıdığına işaret ediyor.
Aşırı kilo ve
hamilelik tetikliyor
Karın içi basıncı her zaman göğüs boşluğu basıncından
fazla oluyor. Dolayısıyla, hamilelik ya da aşırı kilo alma gibi karın içi
basıncını arttıran her türlü olay reflü oluşumu için zemin hazırlıyor. Bununla
birlikte mide çıkışında darlık, ülser, kansere bağlı tıkanıklıkta gıdalar rahatça
bağırsaklara geçemediği ve geriye doğru baskı uygulandığı için reflü ortaya
çıkabiliyor.
Kalp dışı göğüs
ağrısının en sık nedeni!
Hastalıkla ilgili şikâyetlerin büyük çoğunluğu yemek
borusuna bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bunların başında göğse doğru yanma hissi,
ağza acı su gelmesi, yediklerimizin ağzımıza gelmesi, yutma zorluğu, geğirme ve
ağrılı yutma geliyor. Ayrıca, göğüs ağrısı, öksürük, astım, kronik bronşit şikâyetleri,
ses kısıklığı, boğaz ağrısı, boğazda gıcıklanma gibi kronik larenjit-farenjit
şikâyetleri, ağız kokusu, diş çürümesi de reflü sonucu ortaya çıkabiliyor.
Hatta kalp dışı göğüs ağrılarının en sık nedenlerinden birini oluşturuyor. Hastanın
tüm yaşadıklarının değerlendirilmesi ve fiziki muayene ile reflü tanısı hızlıca
konulabiliyor. Doğrulamak içinse endoskopi uygulanıyor.
Ciddi
komplikasyonlar yaratabiliyor
Reflünün tedavi edilmemesi ya da eksik tedavisi durumunda
ciddi komplikasyonların gelişebileceğini belirten Dr. Türker Egesel, “Yemek
borusunda ülserler gelişebilir ve kanama görülebilir. Ayrıca, sürekli asit
tahrişine bağlı darlık ve yemek borusunda “barret” adı verilen hücre bozulması
oluşabilir. Bu, yemek borusu kanseri riskini oldukça arttıran bir durumdur”
diye konuşuyor.
Tedavinin üç
önemli saç ayağı var
Tedavinin ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi,
endoskopik tedaviler olmak her hastaya göre uygun tedavi seçenekleri
bulunuyor.
İlaçlar ve yaşam tarzı önerileri: Son yıllarda asit
oluşumunu, salgılanmasını engellemek için yapılan çalışmalarda önemli yol
alındı. Dolayısıyla bu konuda oldukça güçlü ilaçlar bulunuyor. Mutlaka doktor
kontrolünde kullanılması gereken bu ilaçlar uygun doz ve sürede alındığında
belirgin başarı sağlanıyor.
Reflüde diyetten çok yaşam şeklinin değiştirilmesi ve
bazı hekim önerilerinin temel ilaç tedavisi kadar önemli olduğunu belirten Dr.
Türker Egesel. “Hastaların ‘ilaç kullanıyorum ve şikâyetlerim yok’ bahanesiyle
diyet ve önerilere uymaması tedavinin önündeki en büyük engeldir” diye
konuşuyor.
Endoskopik tedavi: Son yıllarda sıkça gündeme gelen reflünün
endoskopik tedavisinde uygulanan birçok yöntem bulunuyor. Etkili sonuçlar
alınabilmesi için uygun hastaya, uygun yöntem kullanılması önem taşıyor.
Cerrahi tedavi: Dr. Türker Egesel, reflüde cerrahinin
etkin bir tedavi şekli olmasına karşın, her reflü hastasında cerrahinin gerekli
olmadığını belirtiyor. Bununla birlikte cerrahi yöntemin uygun hastalarda başarı
şansının yüzde 90’lara vardığını belirterek şu bilgileri veriyor: “Hasta,
gastroenterolog ve genel cerrah tarafından birlikte kontrolden geçirildikten sonra
ameliyat kararı verilmeli. Genç, uzun süre ilaç kullanmak istemeyen, reflü
önerilerini uygulayamayan, mide fıtığı gibi anatomik bozukluğu olan hastalar cerrahi
açıdan değerlendirilebilirler. Son yıllarda özellikle laparoskopik cerrahideki
gelişmeler ve cerrahların da bu konuda tecrübe kazandıkları göz önünde
bulundurulduğunda, uygun hastalara cerrahi tedavi seçeneği de dikkate
alınabilir.”
Yaşamı
kolaylaştıracak öneriler
Asitli meyveler, narenciye ürünleri, yağlı yiyecekler,
soğan, sarımsak, baharat, kızartmalar ve domatesi daha az tüketin.
Yemeklerinizi küçük porsiyonlar halinde yiyin.
Yemek yemek için zaman ayırın, hızlı olmamaya çalışın.
Herhangi bir şey yedikten hemen sonra uzanmayın.
Gece yatmadan 3-4 saat önce herhangi bir şey yiyip
içmeyin.
Çay, kahve, çikolatadan uzak durun.
Sigarayı bırakın.
Alkol alımını sınırlandırın.
Kilo almamaya çalışın ve fazla kilonuz varsa verin.
Sıkı ve dar giyecekleri tercih etmeyin.
Yatağınızın baş kısmını bir miktar yükseltin.
YORUMLAR