Tüberkülozdan korunmanın en etkili yolun erken teşhis ve
başarılı bir tedavi olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Niyazi Can, “Uzamış
öksürük, ateş, halsizlik, kilo kaybı ve gece terlemesi gibi şikâyetleri olan
kişilerin ya da hasta kişi ile temas edenlerin gecikmeden sağlık kuruluşlarına
başvurması ve gerekli tedbirleri alması son derece önemlidir. Özellikle pandemi
ile mücadele ettiğimiz bugünlerde benzer hijyen tedbirleri ile kendimizi ve
çevremizi tüberküloz hastalığından koruyabiliriz.” dedi.
KSÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fulsen Bozkuş da ‘Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası’ münasebetiyle bilgilendirmelerde bulundu.
“Tüberküloz hastalığı en çok akciğerleri tutmakla
birlikte tüm organ ve sistemleri tutabilen Mycobacterium tuberculosis basili
ile oluşan bulaştırıcı bir hastalıktır. Halk arasında verem olarak adlandırılan
bu hastalığın ince hastalık, kuru hastalık, ince sızı şeklinde farklı
adlandırılmaları da günümüzde kullanılmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca zaman
zaman salgınlara yol açan, ölümcül seyreden bu hastalıkta, neden olan basil
Robert Koch tarafından 24 Mart 1882’de keşfedildikten sonra hastalığın tanı ve
tedavisinin önü açılmıştır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü, 1996 yılından
itibaren her yıl 24 Mart tarihini “Dünya Tüberküloz Günü” ilan
etmiştir. Ülkemizde ise 1947 yılından bu yana, tüberkülozla etkin bir mücadele
için Ocak ayının ilk Pazar günü ile başlayan hafta, toplumu bilinçlendirme
amacıyla “Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası” olarak kutlanmaya
başlamıştır.
Tüberküloz hastasının solunum yoluyla havaya saçtığı
basiller, sağlıklı kişiler tarafından nefes ile alınarak akciğerlerine
yerleşebilir. Bu durum, bir hastalık durumunu göstermez. Basilin vücutta
hapsedildiği sessiz bir enfeksiyonu gösterir. Enfekte olan kişilerin %5’i 1-2
yıl içinde aktif tüberküloz hastası olur, %5’inde ise basil vücutta sessiz
olarak bekler. Vücut direncinin düştüğü durumlarda, beklemekte olan basil çoğalarak
tüberküloz hastalığına yol açar.
Tüberküloz hastalığının en erken ve en sık belirtisi 2-3
haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı,
yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ve sırt
ağrısıdır. Tüberküloz şüphesi olan hastada ilk istenecek tetkiklerden biri akciğer
filmidir. Ancak hastalığın kesin tanısı balgamda tüberküloz basilinin
gösterilmesi ve kültürde üretilmesiyle konulur.
Tanı konulan hastalar Verem Savaş Dispanserinde tedavi ve
takip edilir. Tedavide çoklu ilaç tedavisi gerekmektedir ve tedavi süresi
uzundur. Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) adı verilen tedavi yaklaşımı ile hastanın
tüberküloz tedavisini düzenli olarak alması sağlanır. Tedavisini düzenli
kullanan hastaların büyük kısmında tedavi yanıtı görülür.
Ülkemizde uzun yıllardır başarıyla yürütülen tüberküloz
kontrol çalışmaları sonucunda, tüberküloz hasta sayısı ve tüberküloz görülme
sıklığı her yıl azalmaktadır. Bu başarıda hastaların erken tanısı ve tedavisi,
hasta temaslılarının muayenesi ve hastalanma riski taşıyanlara koruyucu tedavi
verilmesini kapsayan bütüncül bir yaklaşımla çalışan verem savaş
dispanserlerinin rolü çok önemlidir.”
YORUMLAR