17-22 Kasım Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftasına istinaden ağız sağlığının önemine değinen ve bir çok hastalığın ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklandığına dikkat çeken Hospitadent Diş Hastaneleri Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Selçuk Özbölük, “Önemsenmeyen ve tedavi edilmeyen diş ve diş eti iltihaplanmaları ya da küçük bir çürük kalp-damar hastalıklarına, romatizmaya, ülsere, böbrek ve karaciğer sorunlarına hatta kansere neden olabilir. Ağız ve diş bakımına gereken özenin gösterilmesi durumunda koruyucu ve önleyici tedaviler ile problemler anında çözülebilir ve ilerde oluşabilecek sistematik rahatsızlıkların da önüne geçilebilir” dedi.
Dünyada ve ülkemizde diş ve diş eti hastalıklarının en önemli sağlık sorunları arasında yer aldığını belirten Hospitadent Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Selçuk Özbölük; “Ağız ve diş sağlığının öneminin farkındalığında olan ülkelerde dişhekimine 6 ayda bir gitme zorunluluğu varken ülkemizde son ana gelinceye kadar beklenmekte, onun öncesinde ise sürekli ertelenmektedir. Dolayısıyla koruyucu önlemler alınmadığı için dişle ilgili maddi ve manevi olumsuzluklar ortaya çıkıyor. Dişhekimine gitmeye gerek görmediğimiz ve önemsemediğimiz bir çürükten üreyen ve tüm vücudumuza hızlıca yayılan bakteriler bağışıklık sistemimizi zayıflatarak; romatizmaya, çene altı lenf bezlerinin büyümesine, kalp–damar hastalıklarına, şeker hastalığında kan şekeri değerlerinin değişimine, 5-17 yaş grubu çocuklarda büyüme yetersizliğine, kemik erimesine, hamilelerde düşüklere yol açıyor” diye konuştu.
Ağız ve dişde oluşan iltihapın önemsenmeyip tedavi edilmediği sürece daha ciddi enfeksiyonların oluşacağını söyleyen Özbölük, “Bu enfeksiyonlar bağışıklık sistemini zayıflatarak ciddi hastalıkları tetiklemektedir. Ülkemizde 65 yaş üzeri dişsizlik oranı yüzde %67. Yetişkin bireylerin yedide birinde yetersiz ağız sağlığının psikolojik ve sosyal huzura etkisi olduğu, tat almayı, iletişimi, sosyal ilişkileri ve diğer günlük aktiviteleri azalttığı görülmüştür. Araştırmacılar yetişkinlerin diş kayıplarına olan reaksiyonlarını; öz-güven kaybı ve öz-imaj değişimi, yoksunluk, görünüşlerinden hoşnutsuzluk ve kendilerini daha ileri yaşlarda algılama şeklinde sıralamışlardır” dedi.
YORUMLAR