Bölgeye hükmetmesi, 1298 yılında Elbistan’ın fethiyle
başlayan Dulkadiroğlu Hanedanı 1522’de Osmanlı’ya katılmıştı. Maraş’ın
Türkleştirilmesinde ve İslamlaştırılmasında kalıcı eserler bırakan Dulkadiroğlu
Hanedanının bugünkü mensupları hem sancaklarının hem de Alaüddevle Bey’in
türbesine gereken önemin verilmesini istedi.
Maraş, Kayseri, Adıyaman, Hatay ve Harput’a kadar
sınırlarını genişleten ve Osmanlı’ya bağlanan son beylik olarak bilinen
Dulkadiroğlu Hanedanının Kahramanmaraş’taki temsilcilerinden Hacı Mehmet
Dulkadir atalarının miras bıraktığı eserlere hakkettiği değerlerin verilmesi
gerektiğini belirtti.
Hanedanlarının 1298 yılında Elbistan’ın fethiyle bu
bölgeye yerleştiğini hatırlatan Hacı Mehmet Dulkadir, bazı tarihçiler
tarafından yazılan Dulkadiroğlu’nun kuruluşunun 1337’de değil 1298’de
Elbistan’ın fethiyle başladığını ve beylik değil bu bölgede yaşayan bir devlet
olduğunu söyledi. Tarih kitaplarında geçen Beyliğin kuruluşunun 1337 olduğuyla
ilgili bilginin ise Devletlerinin kurulduktan 39 yıl sonra çevre devletler
tarafından tanındığı için o tarihin kitaplarda geçtiğini belirten Dulkadir 1298
yılında Elbistan’ın fethiyle devletlerinin de kurulduğunu vurguladı.
Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesinin büyük bir gazetecilik
örneği göstererek ortaya çıkarttığı sancağın hala kaderine terk edilmiş bir
şekilde bekletildiğini belirten Hacı Mehmet Dulkadir, Dulkadiroğlu Sancağının
adını hanedanlarından alan Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından restorasyon
yaptırılıp yeni belediyenin giriş yerinde halkın görebileceği şekilde
sergiletmeleri gerektiğini kaydetti.
SANCAĞI İLK ELİF
NİNEM SÖYLEDİ
Sancaktan uzun yıllardır haberi olduğunu ve nerede
olduğunu bilmediğini de ifade eden Dulkadir, Sancağa giden süreci
Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesine açıkladı; “Rahmetli Elif ninem (anneannem) 7
yaşından beri hanedanımızla ilgili bir çok bilgi verirdi ve hanedanımızın bu
bölgede sancağı olduğunu söyler dururdu. Rahmetli ninemin bu söylemleri beni
atalarımın tarihine yönelik bir araştırmaya sevk etti.
SANCAĞIN MİNYATÜRÜ
EVİMDE ASILI
Küçük yaşlarda yani 1976’larda Ulucami’ye teravih namazı
kılmaya gittiğimde minberde bir sancak görürdüm, ninemin söz ettiği sancağı o
bilirdim. Zaman geçtikçe atalarımın miraslarına yönelik araştırma aşkı içimde
bir volkan gibi büyüyüp durdu. Sonra biraz daha büyüdüğümde hanedanımızın
sancağının görsel olarak minyatürünü yaptırıp evimdeki duvarıma astım. Belli
bir süre sonra kızımın düğünü oldu ve kızımın nikâh törenine bir imam evimize
geldi. Duvardaki minyatür sancağı görünce; “ben bu sancağı biliyorum’ dedi.
Sonra cebinden telefonu çıkartarak sancağın fotoğrafını gösterdi. Cep telefonu
eski olduğu için sancak çok net görünmüyordu. Sancağın nerede olduğunu
sorduğumda bugünkü bulunduğu caminin adını verdi.
SANCAĞIN KİME AİT
OLUDUĞU BİLİNMİYORDU
Sancağı görme hissi içimde iyice büyümüş ve aşırı şekilde
heyecanlanmıştım. Acaba o sancak bizim hanedanımızın sancağı mı diye de kendi
kendime söyleniyordum. Sonra bir gün o sancağı görmek için camiye gittim.
Caminin restorasyonda olduğunu gördüm, sonuçta sancağı kimseye de soramıyordum.
Caminin restorasyonunun bitmesini sabırsızlıkla 1 yıl bekledim. 2015 yılında
caminin restorasyonu bitti, ibadete açıldı ve sancağı görmeye bir kez daha
karar verdim. Camiye gittiğimde sancağı görmek istediğimi imama söyledim ve
imam kim olduğumu sorup tanıştıktan sonra sancağı bana göstereceğini söyledi.
Caminin iki üç basamak merdivenlerinden çıkarken heyecandan bacaklarım
tutmuyordu. Sancağın hanedanımıza ait olduğunu tam olarak bilsem dahi imama
sancağın Dulkadiroğlu Devletine ait olduğunu söylemeyecektim. Çünkü Alaüddevle
Bey’in Veliahtı Şahruh Mehmet Bey’in torunu Dulkadiroğlu Dernekleri Genel
Başkanı Hakan Türker Dulkadiroğlu Milletvekili aday adayıydı. Biz Milletvekili
olacağına kesin gözle bakıyorduk ve Genel Başkanımız Milletvekili olduğunda bir
sürpriz yaparak bu sancağı ortaya çıkaracaktık. Fakat vekillik işi kısmet
olmadı.”
İLK GÖRDÜĞÜMDE
KENDİMDEN GEÇTİM
Cami Görevlisi İmamın sancağı çıkartıp halının üzerine
sermesiyle yaşadığı heyecan ve duyguyu anlatmanın tarifinin olmadığını da
belirten Hacı Mehmet Dulkadir; “sancağı ilk gördüğümde bizim hanedanımıza ait
olduğuyla ilgili hiçbir şüphe içimde kalmamıştı. Bu sancak bizim hanedanımıza
aitti ve evimdeki minyatür sancakla aynıydı. Ağlamamak için kendimi zor
tutarken birde tekbir getirmeye başlamıştım. Cami görevlisi durumumu ve
heyecanımı görünce bu sanacağın ne olduğunu ve hangi tarihe ait olduğunu benim
bildiğimi ve kendilerine de söylememi istedi. Abdestli olduğum için hocaya
yalan söylemedim ve orada bu sancağın Dulkadiroğlu Hanedanına mensup olduğunu
ve evimdeki duvarımda asılan minyatür sancakla aynı olduğunu söyledim. Evimdeki
minyatür sancağı getirip gösterince imam daha da ikna oldu ve eline telefonu
alarak birkaç kişiyi aramaya başladı.” Dedi.
KUTSAL
TOPRAKLARDAN GELDİĞİ BİLİNİYORMUŞ
Sancağı bulduğu andaki heyecanın aynısını açıklamayı
yaparken de yaşayan ve gözleri dolan Hacı Mehmet Dulkadir, o camide bulunan
sancağın imam ve görevliler tarafından Dulkadiroğlu Hanedanına ait olduğunun
bilinmediğini, sadece kutsal topraklarda gelen bir sancak olarak bildiklerini
imamın kendilerine anlattığını da söyledi.
Sancağın Dulkadiroğlu’na ait olduğunun anlaşılmasının
ardından imamın da aşırı heyecanlandığını belirten Hacı Mehmet Dulkadir
Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesinin büyük bir gazetecilik başarısı göstererek
ortaya çıkarttığı bu sancağı hala görmeye gelen insanların da olduğunu ifade
etti.
Bir gün sabah namazına gittiğinde cemaatin hala bu camideki
sancağı görmek istediklerine de şahit olduğunu belirten Dulkadir sancağın
Müftülük tarafından çalınma ihtimaline karşı koruma altına alındığını dile
getirdi.
BU HANEDANIN
BİREYLERİ BURADA YAŞIYOR
Hacı Mehmet Dulkadir, “Dulkadiroğlu Hanedanına mensup olan
kişiler olarak Kahramanmaraş’ta Dulkadiroğlu hanedanına mensup eserlerin var
olduğunu ve bu hanedana ait kişilerin de bu memlekette yaşadığının bilenmesini
istiyoruz. Aziz sancağımızın camiden alınarak restorasyon çalışması
tamamlandıktan sonra özel bir bölümde hemşerilerimizin göreceği şekilde
sergilenmesi gerektiğine de değinen Hacı Mehmet Dulkadir; “ben firmada
çalışıyorum. Kendi imkanlarımca sancağın daha iyi şartlarda korunması ve halka
gösterilmesi için Müze Müdürlüğüne müracaat ettim. Müze bu işin çok masraflı
olduğunu ve restorasyon yaptırsalar bile depoya koyacaklarını
sergileyemeyeceklerini söyledi. Sonra Kültür Müdürlüğüne gittim onlar da almak
istemedi.” Dedi
HANEDAN MENSUPLARI
OLARAK ÇOK ÜZGÜNÜZ
İsmini hanedanlarından alan Dulkadiroğlu Belediyesinin bu
sancağı alarak restorasyonunu tamamladıktan sonra belediye bünyesinde
sergilenebileceğine de dikkat çeken Dulkadir, 5 bin yıllık Türk tarihinde en
çok vakfiyeler kuran, medreseler açan ve kendini milletine adayan büyük devlet
adamı olan dedeleri Alaüddevle Bey’in Aladan’daki türbesine her gittiğinde
ağladığını söyledi. Dulkadir şöyle konuştu; “Dedemizin Aladan’daki türbesini
ilk Adanalı bir işadamı yaptırmış. Buradaki Zulkadiroğluların en büyük sitemi
oraya sahip çıkılmaması. Ondan dolayı da çok çok hanedan mensupları olarak
üzgünüz.
DULKADİROĞLU
BELEDİYEMİZE ÖZEL RİCAMIZDIR
Etik olarak türbenin daha iyi şartlarda yapılması
gerekir. Orada yatan atamız bu topraklara yıllarca hükmetmiş ve kalıcı eserler
bırakmış, buradaki İslam’ın ve Türlüğün temellerini sağlamlaştırmıştır. Diğer
taraftan camimizde saklanan bu sancağın artık gün yüzüne çıkma vakti gelmiştir.
O sancağın hanedanımızın adını taşıdığı Dulkadiroğlu Belediyemizin alarak
gereken önemi verip halka göreceği şekilde sergilemelidir. Sergilendiği yere de
sancağın nerelerde kullandığı ve nasıl yapıldığıyla ilgili de bir kitabe
yazılmalıdır.
3 BELEDİYEMİZDE
MÜZE İÇİN SÖZ VERMİŞTİ
Genel Başkanımız Hakan Türker Dulkadiroğlu, Belediye Başkanlarımızdan Kahramanmaraş’a bir Dulkadiroğlu Müzesi kurulmasını istemişti. Sempozyumda 3 Belediye Başkanımız da Kahramanmaraş’a bir Dulkadiroğlu Müzesinin kurulmasına söz vermişti. Dulkadiroğlu Müzesi kurulduğu zaman Kırşehir, Ankara, Kayseri gibi illerden bile hanedanımıza ait eserleri bu müzeye bağışlamayı düşünen yüzlerce insanımız var. Dönemin Turizm Bakanı Mahir Ünal’da Sarayaltı bölgesine Dulkadiroğlu sarayının eski yerine yeniden bir saray yaptırılarak buranın müze haline getirileceği sözünü vermişti. Eğer bir müze olursa Dulkadiroğlu’nun birçok eseri burada sergilenir, yaptığı eserlerin fotoğrafları, minyatürleri burada sergilenebilir. Böylece Dulkadiroğlu Beyliğini halkımız daha da yakından tanıma imkânı bulur. Bu müze yapıldığı takdirde bile yurt içinden ve yurt dışından binlerce insanımızın bu müzeyi görmeye geleceğinden hiçbir şüphem yok.” (KAYNAK: KAHRAMANMARAŞ'TA BUGÜN GAZETESİ)
YORUMLAR