Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, yaptığı konuşmada, Türk tıp tarihi ile ilgili bilgiler paylaştı, 14 Mart’ın aynı zamanda Askeri Tıbbiyenin de kuruluş tarihi olduğunu söyledi.
Tıbbiyelilerin her zaman halkın yanında olduğunu belirten ve hekimlerin yanı sıra, sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlayan Prof. Dr. Dağlı, “Savaşların sona ereceği, pandeminin ortadan kalktığı, sağlıklı ve huzurlu bir dünyaya kavuşma dileğiyle nice bayramlarımız olsun” dedi.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın ise konuşmasında, öğrencileri iyi hekimlik değerleri ve meslek idealleri ile yetiştirip sağlık ordusuna emanet ettiklerini kaydetti.
Mezunları ve tüm sağlık çalışanlarının tek hedefinin, insan odaklı bilimsel zeminde aldıkları zorlu eğitim süreçlerinin gereklerini pratik meslek yaşamlarında layıkıyla yerine getirebilmek ve böylece ülkede sağlık düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akkın, “Bu duygu ve düşüncelerle pandemi sırasında yitirdiğimiz sağlık ordumuzun şehitlerini rahmet ve saygıyla anıyor, başta hekim meslektaşlarımız olmak üzere tüm sağlık çalışanları ve öğrencilerimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum” şeklinde konuştu.
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E İLK KADIN HEKİMLERİMİZ
“Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İlk Kadın Hekimlerimiz” konulu sunum yapan Prof. Dr. Akkın, ülkemizde tıp fakültesine kız öğrencilerin ilk kez 1922 yılında kabul edildiğini bildirdi.
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde önce yurt dışında tıp diploması alıp yurda dönen kadın hekimlerin görüldüğüne vurgu yapan Prof. Dr. Akkın, “Ancak onlar yürürlükteki yasaların kadınların hekimlik yapmalarına izin vermemesi nedeniyle pratik meslek yaşamlarında uzun süre sorunlarla baş etmek zorunda kaldılar” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet'in ilk kadın hekimi olarak tarihe geçen Safiye Ali’nin de tıp ve ardından uzmanlık eğitimini yurt dışında aldığını hatırlatan Prof. Dr. Akkın, ancak yurda dönüşünün Cumhuriyet dönemine denk gelmesi ve çalışkanlığı sayesinde çok yararlı mesleki faaliyetlerinde bulunabildiğinin altını çizdi.
Darülfünun Tıp Fakültesinin 1928 mezunları arasında olan ilk 6 kadın hekimin daha çok cerrahi alanda uzmanlık yaptığını anlatan Prof. Dr. Akkın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Böylece memleketin öne çıkan ihtiyaç alanında operatör olarak uzun yıllar hizmet verdiler. Bir bölümü akademik çalışmalarda bulundu ve hoca oldular. Hemen hepsi de 20. yüzyılın başlarında dünyaya gelmişlerdi; çocukluk ve ilk gençlik yılları Trablus ve Balkan Savaşlarıyla başlayan, 1. Dünya Savaşı ile devam edip Kurtuluş Savaşı ile biten ağır mücadele ortamında geçmişti.
Bununla birlikte başarılarının temel özelliği çok iyi bir lise eğitimi almış olmaları, ortak yanları ise azim, mücadele ve çalışkanlıktı. Onlar öncülerdi. Cumhuriyet'in açtığı kapıdan zorluklarla baş ederek geçen bu öncü kadınlar bugün sağlık ordumuzda görev yapan nice kadın hekim ve hocanın güvenle yol aldıkları izleri bırakmayı başarabildiler. Ruhları şad olsun.”
PANDEMİ VE ETİK
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu ise “Pandemi ve Etik” konusunda sunum gerçekleştirdi.
Tıp etiğinin uygulamalı bilimsel bir etkinlik olan tıp alanında, hekimi uzmanlık bilgisi ışığında seçim yapmak zorunda bırakan ikilemlerin çözümüyle ilgili olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çobanoğlu, “Bu ikilemlerin çözümü, iyi bir uzmanlık bilgisi ve becerisinin yanı sıra, değerler bilgisi ve sağlam bir değer sistemi ile mümkündür” değerlendirmesinde bulundu.
Önceden bilinmeyen ve ölümcül olabilen yeni bir koronavirüs etkisiyle oluşan Covid-19 pandemisinde insanlığın yepyeni değer sorunlarıyla da yüzleşmek zorunda kaldığını söyleyen Dr. Çobanoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19 pandemisini durdurmanın tek yolunun dayanışma olduğunu belirtti” ifadelerine yer verdi.
Ölümcül olabilen ve çok hızlı yayılan bir pandemide en korkutucu durumun, sağlık hizmeti sunum kapasitesinin çok üzerinde hasta olduğunu anımsatan Prof. Dr. Çobanoğlu, “Böyle bir durumda tanı ve tedavi süreçlerinde sıkıntı yaşanır. Etik açısından en önemli konu adalet ilkesi kapsamında, sınırlı kaynakların hakkaniyete uygun paylaştırılmasıdır ki, hekimin bizzat kendisi de sınırlı kaynaktır” diye konuştu.
“Hepimizin hekim sorumluluğu ile bugüne kadar ilgili literatürü sıkı takip ettiğimize inanıyorum” diyen Prof. Dr. Çobanoğlu, özetle şu bilgileri paylaştı:
“Etraflıca düşünerek gerekli adımları atan, hastalık gelmeden alanlarındaki uzmanlık bilgileri ile ülkemizi ve bizi bilgilendiren meslektaşlarımla gurur duyuyorum. Etik açıdan, sınırlı kaynakların hakkaniyetle paylaştırılması, mahremiyete saygı ilkelerine uyarken, Özerkliğe Saygı İlkesi toplum sağlığı gerekçesiyle pandemilerde göz ardı edilebiliyor.
Özellikle üniversitelerde görevli öğretim üyesi hekimler olarak öncelikli etik ödevimiz olan literatür takibi ile bilgimizi güncellemeyi, hastaları tedavi etmeye uğraşırken, dikkatli gözlem ve hastalıkla ilgili bilimsel araştırmalar yapmayı ihmal etmemeliyiz.”
Cumhuriyet döneminde izlenen sağlık politikaları ile toplum sağlığını önceleyen yapısal değişimlerin gerçekleştirilerek ülkemizin birçok bulaşıcı hastalığı önlemeyi ve yok etmeyi başardığına dikkat çeken Prof. Dr. Çobanoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Sağlık alt yapımız, yaşanan tsunamilere karşın toplum sağlığını korumak amacıyla işlevseldir. Sağlık hizmetlerinin kamu tarafından üstlendiği ülkeler pandemi döneminde daha başarılı olmuştur. Kadın liderler tarafından yönetilen ülkelerin salgını daha başarılı yönetebilmeleri ise ayrıca araştırılmaya değerdir.”
Sunuculuğunu Tıp Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi Mehmet Efe Palacı’nın yaptığı törene Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Metin Bayram, Genel Sekreter Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayşen Bayram, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. H. Ayhan Özkur, SANKO Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Dr. Sermet Kileci, akademik ve idari personel ile çok sayıda öğrenci katıldı.
YORUMLAR