İşte Ali Öztunç tarafından yapılan açıklama;
Öncelikle Giresun’da meydana gelen felaket nedeniyle
yaşamını yitiren vatandaşlarımızı rahmetle anıyor yakınlarına sabır diliyoruz.
Kayıp olan yurttaşlarımıza sağ olarak erişilmesini diliyor, yaralanan
yurttaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Maalesef sel ve diğer aşırı doğa olayları nedeniyle can
kayıpları yaşıyoruz. Aşırı yağış, toprak kayması gibi ani doğa olayları bir
gerçeğimiz haline geldi. Ancak, bunu normalleştiremeyiz. İklim ve coğrafi
özellikleri göz önüne alarak, doğanın ve yaşamının devamlılığını sağlayacak
tedbirleri almalı, sakınım planları oluşturmalıyız.
Aşırı doğa olaylarının sık yaşandığı riskli
coğrafyalarda, bu riski bir krize dönüştürmeyecek yatırım planlaması en önemli
risk önleme biçimidir. Ön tedbirlilik yaklaşımının sonucu olarak, riskin
artmasına ve riskin yönetilmesi için maliyetlerin şişmesine yol açacak yatırım
planlamasından uzak durulmalıdır. Doğa olaylarının bir afete dönüşmesini
engellemek için bir takım sakınım planlama adımlarına ihtiyaç vardır. Bu
bağlamda, çevre düzeni planlarının sakınım planlarına göre yeniden
geliştirilmesi gerekir. Tekil afet önleme politikasından uzaklaşılarak, bölge
planlaması düzeyinde afet önleme politikası geliştirilmesi gerekmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan
Karadeniz İklim Eylem Planı’nda, Karadeniz Sahil Yolu ve bölgedeki yapılaşma,
dere yataklarındaki imar uygulamalarının aşırı doğa olaylarını tetiklediği dile
getirilmiştir. Ancak, dere yatağı üzerinden yapılan yol uygulamaları dışında, TOKİ
gibi kurumların da dere yataklarında yapılar inşa ettikleri de bir
gerçekliktir. Nitekim, şu ana kadar herhangi bir biçimde uygulamasına şahit
olunamayan Karadeniz İklim Eylem planı da mevcut yapılaşmaların yıkılarak yeni
yapılaşma-inşaat alanlarının oluşturulmasından başka bir çözüm getirmemektedir.
İnsan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış imar ve
yapılaşma politikaları, yanlış su yönetimi politikaları, HES’ler, dere ıslah
çalışmaları vb. etkenler bu felaketleri tetikliyor. Her gün bir başka yerleşim
yerinde bu acıları yaşıyoruz. Artık bir ders almamız gerekiyor. Bu bağlamda CHP
Doğa Hakları olarak önerilerimiz;
1.) Doğa olaylarının bir afete dönüşmesini engellemek
için sakınım planlaması yapılmalı, bu bağlamda, çevre düzeni planlarının
sakınım planlarına göre yeniden geliştirilmesi gerekir. Tekil afet önleme
politikasından uzaklaşılarak, bölge planlaması düzeyinde afet önleme politikası
geliştirilmesi gerekmektedir.
2.) İklim krizini derinleştiren ormansızlaştırma, orman
alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi, dere yataklarının değiştirilmesi,
imara açılması, dolgu alanları yaratılması gibi çarpık kentleşme-yerleşme
politikaları terkedilmeli, doğa ile uyumda yöredeki kültürel miras ve kadim
bilgi de esas alınarak doğayla ve iklimle uyumlu yerleşim pratiklerine
geçilmelidir.
3.) Selden zarar gören yerleşim alanları ve yurttaşlara
herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit hizmet sunulmalı, mağduriyetleri oranında
eşit koşullarda kamu hizmetlerinden yararlandırılmaları sağlanmalıdır.
4.) Sel sonrasında evleri “oturulmaz” hale gelen mülkiyet
sahibi ve kiracı yurttaşlara barınma imkânları sunulmalı; zararları tazmin
edilmeli, eşya ve kira yardımı yapılmalıdır.
5.) Sel felaketi öncesi ve sonrasındaki ihmaller tespit
edilerek ilgili kişi ve kurum yetkilileri hakkında suç duyurusunda
bulunulmalıdır.
YORUMLAR