Ormanlık alanların
içerisinde nasıl yolculuk ettiğinizi anlayamadığınız, o uzanan kıvrımlı
yollarda, şehrin betonarme yapısından ruhu sıkılan insanlar, o sırlı
sessizliğe, o sırlı sessizlikte o muhteşem huzura doğru ilerlerken dalıp,
bedeninde hissettiği hafif bir üşüme ve ürperti hissiyle kendine gelirken,
buraya karşı gönlünde bir tutku yerleşir farkına varmadan.
Yolculuk boyunca size eşlik eden dere kenarlarında ki
çınar ve kızılağaçlar asra yaklaşan sırlarını o efsunlu kokularıyla size aşikâr
eder.
Başkonuş Yaylası tesisinin kapısından içeri girdiğiniz
anda, size huzur veren, adeta bilinen notaları kıskandıran rüzgârın sesiyle
yeşilin her tonunun raksı başlar. Burada sırt sırta vermiş kızılçam, karaçam,
sedir, köknar, meşe, ardıç, akçaağaç, dişbudak, boylu ardıç, gürgen alır
götürür sizi şükrün sırlı dergâhına.
Bu bitki örtüsü saf veya karışık topluluklar halinde,
değme ressamların hayallerini zorlar. Ayrıca dağ, çeşitli step türlerinin de
yer aldığı zengin bir floraya sahip olması nedeniyle, bilinmedik duygulara
kapılarak, o anın büyüsüyle kendinizden geçersiniz. Otsu bitkiler açısından
zengin olan bu sırlı diyarda, her biriyle ayrı ayrı bir sırlı muhabbete
başlarsınız. Lisanlar bu anda anlamını yitirir, gönül dilinizin sınırları alt
üst ettiğine şahitlik edersiniz.
Akşam vaktinin yaklaştığı o anlarda, güneşin başka
diyarlara doğru yolculuğa başladığı anı yaşarken, Serseme doğru yolculuğun
başlaması hissi uyanır gönlünüzde. İlk adımla birlikte yağan “Zopur” size eşlik
etmeye başlar. Su zerrecikleri bu diyarın sakinlerine arştan verilen umut,
arştan sunulan sırlı ikramdır. Yağan bu sırlı zerreciklerin musikisi eşliğinde
her türlü nebat ve hayvanatın kendi lisanlarınca zikir çektiği hissine
kapılırsınız. Bedeninizden ruhunuzun ayrılıp yağan zopurla arındığı duygusuna
kapılırsınız. Ruhunuz beden dergâhına döndüğü anda secdeye kapanma hissi uyanır
içinizde. Su zerrecikleriyle vuslatınız, muhabbetiniz başlar en koyusundan.
Secdeden; Kızıl Geyik sürüsünün ve leyleklerin geçiş
töreniyle kalkarken seyre dalıp, hikmet dergâhından sırları devşirirsiniz.
Özgürce kendi diyarında yaşayan bu canlara gıptayla bakıp, bir an göz göze
gelirsiniz. Sanki size seslendiğini sanıp, kulak verirsiniz.
Başkonuş sırlı diyarın giriş kapısı, Sersem ise sırlı
dergâhın ta kendisidir. Âdemoğlunun âlem olabilme yolculuğunda uğraması gereken
bu diyar yuva, yurt olduğu nebat ve hayvanatla kâinat kitabının sırlı
sahifelerinden biridir. Bu diyarda dengeyi bozanın, dengesi bozulurmuş. Bunun
içindir ki; gecenin bu geç sırlı vakitlerinde âdemoğlunun bu diyarda
bulunmaması gerekirmiş. Bulunanın ise derin bir teslimiyet ve tefekkür
içerisinde sessizliğe bürünmesi usuldenmiş.
Gün gelmiş Sersem’i; çevreye karşı duyarsız, nebat ve
hayvanata saygısız, âdemoğullarının haksızca, günü birlik işgalleriyle, bu
huzur kokan diyarın huzuru bozulmuş. Motorlarıyla, çeşitli araçlarla kornalar
çalarak, sağa sola ateş ederek, grup halinde gelip, gecenin sessizliğini
bozmaya başladıkları andan itibaren Kızıl Geyik sürüsü, leylekler başka
diyarlara göç etmeye başlamış.
Yurt ve yuva özlemiyle gecenin ilerleyen saatlerinde,
arada uğrayan Kızıl Geyik sürüsünün, gecenin o huzur veren sessizliğini bozan
çığlıkları, dört bir yandan semaya yükselirmiş. Leylekler semadan hasretle
Serseme bakarak bu çığlıklara eşlik ederlermiş. Bu çığlık değil sanki
âdemoğluna meydan okumaymış. Çığlıklara kulak verdiğinizde yüreğiniz sızlar,
gözyaşlarınıza hâkim olamaz, adeta zopur gibi gözyaşlarınız toprağa düşermiş.
Seher vaktiyle beraber bu sırlı dergâhı talan edenlere
karşı duyduğunuz kötü hislerle dolarmış yüreğiniz. Âdemoğlu olmaktan
utandığınız o anlarda bir şeyler yapma, sorumluluk duyma ve kendinize görev
addetme kararını vererek karmakarışık duygularla şehre doğru yolculuğunuz
başlarmış.
Dönüş yolunda kulaklarınızda Kızıl Geyiklerin çığlığı
uğuldar,leylekler semadan çığlıklarıyla son bir kez ademoğlunun vicdanlarına
seslenirken, geliş anında ki yaşadığınız
o duygu yoğunluğunu yakalayamaz, yüreğinizin yeniden katılaşıp, taşlaşmaya
başladığı hissi uyanırmış. Bu his uyandıkça kendinizi bir anda, Doğa Koruma ve Milli Parklar Kahramanmaraş
Şube Müdürlüğünde bulurmuşsunuz.
Söze; “SERSEM YAYLASI SESTEN KİRDEN ARINSIN, KIZIL GEYİKLER, LEYLEKLER ÖZGÜRCE BARINSIN”
diye başladığınızın farkına bile varamazmışsınız. O an oraya yığılıp derin bir
rüyaya dalarken tekrar başlarmış yolculuğunuz.
Sersem’in her türlü araç trafiğine kapatıldığı, duyarsız,
saygısız âdemoğullarına yasaklandığı, Kızıl Geyik sürülerinin, leyleklerin
yurtlarına yeniden döndüğü, sayılarının arttığı, daha önce görülmemiş canlı
türlerinin burayı yurt edindiği, bitki örtüsünün bakir kaldığı, doğal
güzelliklerin tahrif edilmediği, insan elinin değmediği rüyasıyla, ilk
kilometrelerde yaşadığınız o sırlı anları yeniden yaşamaya başlarmışsınız.
İşte o andan itibaren bu güzel rüyadan, uyanmak
istemezmişsiniz. Bu rüyamızın, rüyanızın hakikat olması için vakit gelmedi mi?
2023’ün gençliğinin,2053 kuşağının ve 2071’in ak saçlılarının da Başkonuş’un
sırlı kapısından içeri aynı hissiyatlarla girme, Sersem sırlı dergâhında tam
bir teslimiyet ruhuyla ve tefekküre dalma hakkı yok mu?
YORUMLAR