30 Haziran – 1
Temmuz 2018 tarihlerinde düzenlenecek Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS)
öncesi önerilerde bulunan Cengiz, “Sınav kaygısı, öğrencilik sürecindeki
sorunlardan biridir. Kaygı, bireyin hayatının belli dönemlerinde yaşadığı
evrensel bir duygu ve deneyimdir” diye konuştu.
Genel olarak
gelecekte kötü bir olay olacakmış gibi algılanan ve bireyin kendisini kötü
hissettiği durumlar karşısında gösterdiği bu tepkinin geleceğe yönelik endişe,
kararsızlık, korku, kötümserlik ve umutsuzluk duygularını ifade ettiğini
anlatan Cengiz, bunun bireyin bazı hayat olaylarıyla başa çıkabilmesine engel
olduğunu söyledi.
Kaygının kökenin
bireyin çocukluk dönemine dayanabileceğini kaydeden Cengiz, çocuğun öğretmenleri
ve ebeveynlerinin yanı sıra, yaşıtlarıyla olan ilişkilerini de içerdiğini ve çevresindeki
insanların varlığıyla geliştiğine vurgu yaptı.
“Kaygı bulaşıcı
bir duygudur. Bu nedenle de kaygılı olan bir annenin çocuğunun da aynı durumda
olma ihtimali yüksektir” diyen Cengiz, okulda kaygıyla ilgili olarak şu
değerlendirmeyi yaptı:
“Okulda kaygının
en yoğun yaşandığı durumlar sınavlardır. Bu noktada sınav kaygısı özel bir
kaygı çeşidi olup çocuğun değerlendirilmesi söz konusu olduğunda hissedilen
korkuyla karışık tedirginlik duygusudur. Bireyin zihinsel yeteneği ve okul
başarısı dikkate alınmadan yapılan pek çok sınav bireyler üzerinde ciddi
etkiler yaratmaktadır. Sınav kaygısı çocukluk döneminde oluşan ve bireyin yaşı
ilerledikçe artabilen bir duygudur.
Evdeki sıkı
disiplin, kısıtlayıcı ebeveyn tutumları, okuldaki otoriter eğitim öğretim
davranışları, olumsuz soğuk ve kırıcı öğretmen eleştirileri, cezalar, kısıtlı
not verme ve ödüllendirmeme gibi tutum ve davranışlar bireyde sınav kaygısının
oluşmasında zemin hazırlamaktadır. Böylece bireyde sık tekrarlanan okul
başarısızlıkları, yetişkinlerin olumsuz değerlendirmeleri ve bu gibi durumların
kişide çağrıştırdığı öze yönelik tehdit duygusu sınav kaygısını pekiştirir.”
SINAV KAYGISI BÜYÜK TEHDİT
Sınav kaygısının
öğrenciler için büyük tehdit olduğunu ve araştırmalara göre genel cerrahide
ameliyat sırası bekleyen hastalardan daha yoğun görüldüğünün ortaya konulduğuna
dikkat çeken Cengiz, şöyle devam etti: “Araştırmalar yüksek kaygılı öğrencilerin
verimsiz çalışma yöntemlerine sahip olduklarından, daha yetersiz öğrenme
süreçlerine sürüklendiğini göstermektedir. Sınav anında hızla gözden geçirilmiş
çalışma süreci bireyde daha fazla kaygıya yol açar. Kişi yoğun kaygıya sahipse
akıl yürütme ve soyut düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri de bozuluyor
olur. Böylece sınav kaygısı bireyin başarısızlığında önemli bir rol oynar.
Sınav kaygısı bireyde
iki zeminde ortaya çıkabilir. Bilişsel zeminde kişi başarısızlığın sonuçlarını
düşünür, başarmak için yetenekleri hakkında kuşkuya düşmüştür ve olumsuz içsel
konuşmalar yaşar. Duyuşsal zemindeyse kişi hızlı kalp atışları terleyen eller
mide bulantısı kızarma terleme sararma gibi fizyolojik durumlarla
yüzleşmektedir.”
SINAV KAYGISIYLA NASIL BAŞA ÇIKILABİLİR?
Problemle başa çıkabilmek
için önce sorumluluk almak gerektiğini vurgulayan Cengiz, yaşamın güçlükleri
ile mücadele etmek için bireyin yeteneklerine güvenmesinin sınav kaygısının yol
açtığı öze tehdidi azaltan önemli bir yol olduğunun altını çizdi.
“Doğru bir
şekilde durumu değerlendirdiğimizde sınav kaygısı bazen bir motivasyon kaynağı
olabilir, sınava çalışmak için stratejiler belirlememizi sağlayabilir” diyen
Cengiz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sınav kaygımız
bize ihtiyaç duyduğumuz yardımı istemek için yol gösterici olabilir. Sınav
başarısına ulaşmak için farklı seçenekleri araştırmamıza motive edebilir. Düşünce
ve inançları sorgulamamıza yön verebilir. İşlevsel olmayan düşüncelerimizi
keşfedip yerine alternatif düşünceler seçmeyi öğretebilir.
Sınav sırasında
yaşanan kaygıyla başa çıkmak için sınav öncesinde kaygı yaratan olumsuz
düşüncelerin yerine alternatif açıklamalar getirmek kontrolün kaybedilmediğini gösterir.
Kaygı bir yanıyla bizi hayata karşı engellerken, diğer yanıyla da canlı olduğumuzun
bir göstergesidir. Yaşıyorsak ve canlıysak kaygılıyız da demektir. Kaygı her
zaman acilen giderilmesi gereken bir duygu olmayabilir.
Sınava çalışma
döneminde bize kendimizle ilgili pek çok cevabı sunuyor olabilir. ‘Kaygılıyım.
Peki bunun anlamı ne?’ diye sorguladığımızda alacağımız yanıtlar davranışımıza
yön verebilir. ‘Az mı çalıştım? ‘Yoksa üzerimde çok mu baskı var’ ya da ‘başaramazsam’
gibi yanıtlara göre şekil almak mümkün olabilir. Kaygıyı hemen dindirmeye
çalışmak ya da onu bastırmak her zaman çözüm olmaz. Kaygılıysanız bunu yok
etmeye çalışmayın.
Bir seçenek daha
mümkün, o da deneyimi dinlemek, size ne anlatmaya çalışıyor. Kaygılı
hissettiğinizde kendinizi merakla dinleyin bu kaygı size ne söylemek istiyor.
Onu dinlerseniz size iyi bir rehber olabilir. Kaygılı olduğumuzda başka
seçenekleri göremeyebiliriz fakat kaygının bir diğer işlevi bize farklı
seçenekleri öğretmek olabilir. Onu dikkatle dinleyin. Acaba sizin sınav
kaygınız size ne anlatmak istiyor?”
AİLELERE ÖNERİLER
Sınav kaygısıyla
ilgili olarak ailelere önerilerde bulunan Cengiz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sınav öncesi
bireye güven ve sorumluluk birlikte verilmeli. Aileler çocuklarına olan
inançlarını çocuklarının üzerinde bir baskı oluşturmayacak şekilde sunmalıdır.
Sınava ilişkin konuşmalarda bireyi destekleyici olmalı ve aile bu konuşmalarda
özenli davranmalıdır.
Her birey
biricik ve tektir. Her deneyim kişiye özgüdür. Çocuğunuzun deneyiminin kimseye
benzemediğini bilmek aileleri rahatlatabilir. Çocukları geçmiş tecrübelerle
kıyaslamak doğru değildir. Bu hayatın herhangi bir alanında karşımıza çıkmış
bir basamak gibi görülmeli.
Sınav bir ölüm
kalım meselesi haline geldiğinde çocuk için performans kaygısı da yaratacaktır.
Aile çocuğunun yeteneklerini iyi gözlemlemeli ve çocuğunun sınırlarında ve
yetenek düzeyinde onları desteklemelidir.”
YORUMLAR