Panik yapılmaması ancak önlem de alınması gerektiğine
dikkat çeken Uzbay ülkemizde tedavide yoğun olarak kullanılan sülükler
konusunda da uyarıyor. “Çin’den sülük ithalatı yapılıyorsa sülüklere mutlaka
dikkat edilmeli, sülük tedavileri yapılan yerlerin bu sülüklerin nasıl temin
edildiği ile ilgili mutlaka açıklayıcı bilgi vermeleri gerekiyor.”
Virüs hayvandan
insana geçtikten sonra başka insanlara bulaşacak şekilde mutasyona uğradı!
Korona virüsü hakkında bilgi veren Üsküdar Üniversitesi
Rektör Danışmanı, Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bölümleri ve Tıbbi Farmakoloji
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay salgının genel seyir durumu
hakkında bilgilendirmede bulundu. Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Korona virüs
enfeksiyonları son 15 yıldır görülüyor. Şu anda gündemde olan bu virüs
ailesinin yeni bir tipi ve bu virüsün hastalık nedeni olduğu insandaki ilk tanı
12 Aralık tarihinde Çin’de kondu. Özellikle Çin’in Wuhan kentinde vaka sayısı
birdenbire artmaya başladı. Çin sağlık yetkilileri bu durumu incelediler. Daha
önce gribe neden olan, domuz gribi, kuş gribi ve SARS gibi geçtiğimiz yıllarda
yaşadığımız virütik salgınlar oldu. Korona’da da benzer bir durumla karşı
karşıyayız. Virüs hayvandan insana geçip daha sonra insandan insana geçen bir
forma dönüşüyor. Virüs kaynağı ile ilişkili ilk açıklamalar yarasa şeklinde
olsa da daha sonra kaynağın yılan olabileceği ağırlık kazandı. İlk vakaların
büyük çoğunluğunun Huanan Deniz Ürünleri Toptan Satış Pazarı çalışanları veya
müşterileri olduğu dikkati çekti. Burada yemek için yılanlar da satılırken, bu
yılanların genellikle vahşi doğada yarasa avlayarak beslendiği de biliniyor.
Sonuç olarak çeşitli hayvanlardan insanlara virüsler bulaşarak insandan insana
geçen beklenmedik salgınlara neden olabiliyor” dedi.
Her virüs alan
hasta olmayabilir
Her organizmayı alanın hasta olacak diye bir durumu
olmadığını ifade eden Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Virüs vücuda girince bağışıklık
sistemine saldırıyor ve kendi karargâhını orada kuruyor, sizin bağışıklık
sisteminiz güçlüyse virüs etkisiz hale geliyor. Siz böyle bir virüsle
karşılaştığınızın farkında bile olmuyorsunuz. Bazen de virüsler vücudunuzda
hastalık yapmadan çok uzun süreler barınabiliyor. Bu durumda taşıyıcı oluyorsunuz. Bunun en
güzel örnekleri Hepatit C ve HIV’dir. Bunların bazı taşıyıcıları hastalanmasa
da çeşitli yollarla virüsü başkalarına bulaştırabilir. Korona
virüste de buna benzer olgular olabilir. 12 Aralık’tan bugüne kadar virüs
nedeniyle 9 binin üzerinde kişide hastalık belirtileriyle birlikte virüs tespit
edilmiş durumda… Bu rakamlara bakınca Wuhan bölgesinde başka kişilere de
mutlaka bulaşmış olabilir, ama onlar bağışıklık sistemi güçlü olduğu için ya da
bu virüse karşı dirence sahip oldukları için hastalanmamıştır” dedi.
Korona virüsünün
genel profili biliniyor ve buna karşı aşı geliştirilecektir
Virüs salgınların bilim kurgu filmlerindeki gibi
olmadığını belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Bilim kurgu filmlerinde de
izleriz. Bir yerde ani ölümler meydana geliyordur, bu virütik veya bakteri gibi
bir şeye bağlıdır ama bunun ne olduğunu tespit edemezsiniz. Tespit edene kadar
bir süre geçer ve ölümler yükselir. Filmlerdeki senaryoların insanların aklına
yer etmesi gereğinden fazla korku ve paniğe neden oluyor. Şu andaki bilimsel
gerçek, salgına neden olan virüsün adının ve özelliklerinin iyi bilinmesidir.
Yani tehdidin ne olduğunu ve özelliklerini biliyoruz. Bu önleyici tedavinin
geliştirilmesi ve önlemlerin alınması açısından çok önemlidir. Şu an bir tedavi
yok ama buna karşı bir aşı mutlaka geliştirilecek. Daha önce buna benzer
virüsler için aşı geliştirildi. Dünya Sağlık Örgütü ve ülkelerin sağlık sistemi
çok iyi çalışıyor. Daha önce yaşanabilecek birçok salgının önüne geçildi.
Örneğin; İspanyol gribi 1918 yılında dünyanın tanıştığı en büyük grip
salgınıydı. Bu salgında bazı kaynaklara göre 2.nci dünya savaşından çok daha
fazla sayıda insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insandan bahsediyoruz. Domuz
gribine, Sars’a ve Ebola’ya baktığımızda binli rakamlardan bahsediyoruz. HIV
virüsünün yayılması bile belli oranlarda durduruldu. Korona’da an itibarıyla
küresel ölçekte 200’ün üzerinde bir kayıp söz konusu. Buna karşın hastalığı
atlatan veya hastalanmayan binlerce kişi var. Ölüm vakalarına baktığımızda her
salgın hastalıkta olduğu gibi genelde yaşlı, kronik hastalığı olan, bağışıklığı
düşük olan yani risk grubunda olan kişiler. Bu salgının seyri de öncekilerle
benzer. Alınan tedbirler ile yayılma hızı yavaşlayacak ve aşı ile de kontrol
sağlanacaktır” dedi.
Sülük tedavisine
dikkat!
Küreselleşmeden dolayı dünyanın küçüldüğünü, seyahat ve
etkileşimin arttığını ifade eden Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Dikkatimi çeken bir
konu var. Başka ülkelerde görülen vakalar Wuhan eyaletindeki gibi yoğun bir
şekilde artmadı. Bunda kuşkusuz alınan önlemlerin de payı var ancak virüsün
Çin’deki odağının da göz ardı edilmemesi şart. Burada hayvandan insana geçiş önem kazanıyor. Hayvandan insana başka
virüsler de geçebilir ve değişime uğrayarak ölümcül hastalıklara yol açabilir.
Hatta başka insanlara bulaşabilir. Mesela sülük, ülkemizde tedavilerde yoğun
bir şekilde kullanılıyor. Tedavide kullanılan ve uzmanlarca etik ölçülerle
yapılan tedavilerde kullanılan sülüklerin orijini belli olmalıdır ve elbette
bakanlığın denetimde bu tedavilerin yürütülmesi şarttır. Etik dışı tedaviler
için internetten veya merdiven altı başka denetimsiz kaynaklardan alımlar ve
kullanımlar olabilir. Uzak doğudan da tedavi amaçlı sülükler getiriliyor
olabilir. Korona virüsteki yılan veya yarasa ile insan bağlantısını üzerinden
sülükle tedaviyi sorgulamak çok da mantıksız değil. Bu tedavinin tekrar gözden
geçirilmesi gerekiyor. Çin’den sülük ithalatı yapılıyorsa mutlaka dikkat
edilmelidir. Sülük tedavileri yapılan yerlerin bu sülüklerin nasıl temin
edildiği ile ilgili mutlaka açıklayıcı bilgi vermeleri gerekiyor. Ülkemizde çok
yaygın kullanılan bir tedavi yöntemi olduğu için önemli bir konu. Aynı şekilde
menşei belirsiz ve denetimsiz uzak doğu kökenli gıda takviyeleri ve yiyeceklere
de dikkat edilmelidir” dedi.
Biyolojik silah
teorileri yanıltıyor
Virüslerin biyolojik silah tehdidi olması konusuna
değinen Prof. Dr. Tayfun Uzbay; “Sosyal medyada ve bir takım medyada biyolojik
silahlar üzerinde çalışıldığı, bu virüsün laboratuvardan dışarı kaçtığı, müthiş
ölümlere neden olduğu ile ilgili haberler dolaşıyor. Bu komplo teorileri iki
noktadan çürütülebilir. Birincisi eğer bu laboratuvarda üretilen bir şey
olsaydı kimliğini ve özelliklerini belirlemek bu kadar kolay olmazdı. İkincisi
Çin Koronayı biyolojik silah olarak üretti ise Çinliden çok diğer ırklarda
hızlı yayılması ve çok daha öldürücü olması gerekirdi. Burada tersi bir durum
söz konusu. Çin veya başka ülkelerin biyolojik silahlar üzerinde çalışabileceği
doğru olabilir ancak bu salgın öyle bir şey değil. Bunun üzerine komplo teorisi
kurarak aşırı bir panik ve korku havası estirmemek gerekiyor. Çünkü virüsün
gidişatı aynı önceki salgınlar gibi. Geçen yıl grip salgınlarında dünyada yaklaşık
400 bin kişi hayatını kaybetti. Şu anda temennimiz Korona ile ilgili daha fazla
ölüm olmadan soğukkanlı bir şekilde önlemlerin alınması ve büyüme olasılığını
tümden ortadan kaldıracak bir aşının geliştirilmesi. Bütün bulaşıcı
hastalıklarda, hastalıkların kuluçka dönemi dediğimiz sessiz bir dönem vardır.
Bu dönem kişiye göre değişkenlik gösterir. Çeşitli bilimsel kaynaklar Koronada
bu sürenin 2-14 gün olduğuna işaret ediyor. Virüs hastalık belirtisi oluşmadan
da başkalarına bulaşabiliyor, Tokalaşma, sarılma, başka yakın temaslardan virüsü
alabilirsiniz ama hastalanmayabilirsiniz, hastalığı ölüm olmadan atlatabilirsiniz.
Eğer hastalık belirtisi vermediği dönemde de bulaşıyorsa küresel ölçekte daha da
yaygınlaşabilir. Havaalanlarında termal kameralarla ateş ölçümü yapılıyor ancak
oradan geçen ve henüz belirti vermeyen kişiler de taşıyıcı olabilir. Taşıyıcı
olmadığının garantisi bulunmuyor. Bu bir risk oluşturuyor. Önlem olarak bir
süre bu hastalığın ortaya çıktığı ve yaygın görüldüğü yerlerden iletişimi ve
etkileşimi kesmektir. Birçok ülke de şu anda bunu yapıyor. Bu düşünce ile bazı
ülkeler Çin’den gelen kişilerde kısıtlamaya gittiler veya gelen kişileri önce
14 gün karantinada tutuyor” dedi.
Panik yapmadan
gerekli önlemler alınmalı!
Prof. Dr. Tayfun Uzbay, bireysel olarak alınabilecek
önlemlere değinerek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sabunlu suyla ellerimizi
yıkamaya sürekli özen göstermemiz gerekiyor. Bu virüsler temas yoluyla elimizi
dokundurup sonra yüzümüze, ağzımıza sürdüğümüzde de alınabiliyor. Havaalanı,
AVM, toplu taşıma aracı gibi yoğun kullanılan ortak noktalarda bulunduktan
sonra el mutlaka yıkanmalıdır, çok kalabalık alanlarda maske elbette
takılabilir. Ancak büyük panik olacak
bir durum pek ortada yok. Gripten her yıl dünya üzerinde kayıplar olacaktır ama
bakıldığında bunların büyük çoğunluğunun yaşlı, ikinci bir sorunu olan,
dolaşım, kalp gibi ciddi sorunları olan insanlar olduğunu, çocuklar olduğunu
görüyoruz. Bir de bu tip virüslere doğal olarak hassas gruplar da var, ama
bunların sayısı oldukça az. Salgınların da illa Korona olması gerekmiyor.
Riskli grupta yer alan kişiler başka virüslere ve salgın etkenlerine karşı da
aynı tepkiyi verebilirler. İşte biz aşıyı bu yüzden savunuyoruz. Komplo
teorisyenleri ‘önce hastalığı salıyorlar sonra aşıyı çıkarıyorlar’ diyor ama
hiçbir aklı başında ülke böyle bir şey yapmaz. Bu tip virüsler zaten var, mutasyona
uğrayıp çeşitli yollardan insana geçerek hastalığa neden olabiliyorlar. Bunların
aşısının geliştirilmesi koruyucu tıp açısından çok önemli. Aşı gibi önleyici
tedaviler hem ölümleri azaltıyor hem de hastalık sürecindeki tedavi maliyetini
azaltıyor. Aşı karşıtlığının sanki iyi bir şeymiş gibi savunulduğu günlerde bunu
da önemle belirtmek isterim.”
YORUMLAR