Araştırmacı Av.
Özcan Pehlivanoğlu ise günümüzde Balkanlar’da halen çok sayıda bulunan Türk
nüfusun Türkiye’den ilgi beklediğini vurgulayarak “Maalesef Türk toplumu olarak
Balkanlar’a gereken hassasiyeti göstermiyoruz. Oradaki kültürümüzü ve Türkleri
unutmamalıyız” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Kampüsü Nermin Tarhan
Konferans Salonunda düzenlenen “Göç Eden Hayatlar” başlıklı programda 1923
yılında Lozan Barış Antlaşması'na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye
ve Yunanistan’ın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe
tabi tutmasıyla gerçekleşen mübadele konuşuldu.
Sosyal sorumluluk
ve sosyal duyarlılık açısından çok önemli
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Nazife Güngör, açılış konuşmasında etkinliğin sosyal sorumluluk ve sosyal
duyarlılık açısından çok önemli olduğunu söyledi. Üsküdar Üniversitesi İletişim
Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nihal Toros
Ntapiapis ve İletişim Fakültesi öğrencilerinin hayata geçirdiği “Göç Eden
Hayatlar Projesi’nin uzun süreden beri devam ettiğini ifade eden Güngör, “Bu
projede bu duyarlılık dile getirildi. Yaptıkları web sayfası ve röportajlarla
ki bunlar önümüzdeki aylarda çok ilginç, belgesel nitelikli bir filme de
dönüşecek. Önemli bir trajedi ve dram yanı olan, ilginç hikayeleri olan ve
insana dokunan bir kesit. İki toplumun ve kültürlerin önemli kesit alanlarını
buluşturan filmin İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından çalışılması
öğrencilerimizin duyarlılığı açısından önemli bir durum” diye konuştu.
Yalçın Bayer: “Hem
anne hem baba tarafında hasretler yaşandı”
Göç Eden Hayatlar Projesi’ni hazırlayan öğrencilerin
geçen yıl ziyaret ettikleri Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Bayer de programa
katıldı. 1963 yılında Cumhuriyet’te başladığı meslek hayatına 1993’ten buyana
Hürriyet’te devam ettiğini belirten Bayer, ailesinin de Balkanlar’dan göç
ettiğini söyledi. Bayer, “Babam Roman göçmeni sayar kendisini, Varna’nın 50 km
üstünde Pazarcık vardır, o Pazarcıklıdır. 1932’de o zaman Bulgaristan
toprakları Türkiye’ye doğru daha az. Oralar 2. Dünya Savaşından sonra
Bulgaristan’a Romanya’dan yeni yerler verdiler. Babam kendisini daha çok Romen
göçmeni sayar. Annem de şu anda o dönemde Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
bünyesinde yer alan Kosova’nın Gilan ilçesinden. Onların da acı hikayeleri
vardır. 1910’lu yıllarda babası kardeşleriyle birlikte eşi ve üç kızını manda
arabasıyla 15 günde getiriyorlar. Ailemizde bu hikayeler çok konuşuldu, hem
baba hem anne tarafında hasretler yaşandı” diye konuştu.
Sefer Levent:
“Türk toplumu göç kökenlidir”
Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sefer Güvenç, Göç
Eden Hayatlar Projesi’ni hazırlayan ekibi tebrik ederek başladığı konuşmasında
mübadeleyi ele aldı. 80 milyonluk Türkiye’nin yarısının göç kökenli olduğunu
belirten Güvenç, “Nerelerden geldik? Balkanlar’dan geldik, Kafkaslar’dan
geldik, en önemli göç hareketleri bizim tarihimizde Kırım Savaşı ile başlar.
1850’lerden bu yana Osmanlı elinden çıkan topraklardan elinde kalan topraklara
göç almıştır”dedi. Tarihsel süreçte göç hareketlerine değinen Güvenç, Osmanlı
Rus Savaşı sonrası ortaya çıkan göç dalgası ile 1912 Balkan Savaşı sonrası
yaşanan göç dalgalarını anlattı. Göçlerin sebebinin savaşlar olduğunu ve
günümüzde de devam ettiğini belirten Güvenç, mübadele sürecinde ve sonrasında
hem Türk hem Yunan milletinin büyük acılar çektiğini söyledi. Güvenç, “Vakıf
olarak insanların doğduğu topraklardan zorla sürülmesine, göçe zorlanmasına
karşıyız. Çalışmalarımızı da bu doğrultuda yapıyoruz” dedi.
Özcan
Pehlivanoğlu: “Balkanlar’ı ihmal ediyoruz”
Araştırmacı Av. Özcan Pehlivanoğlu ise “Balkanlar Üzerine
Bir Ufuk Turu” başlıklı konuşmasında günümüzde büyük bir coğrafya olan
Balkanlar’da Yunanistan, Kosova, Bulgaristan, Makedonya’da halen çok sayıda
Türk nüfusu, varlığı ve tarihi mirasın bulunduğunu söyledi. Balkanlar’da
yaşayan Türklerin Türkiye’den ilgi beklediğini vurgulayan Pehlivanoğlu
“Maalesef Türk toplumu olarak Balkanlar’a gereken hassasiyeti göstermiyoruz.
Türklerin oraya kattığı çok eser var. Oradaki kültürümüzü ve Türkleri
unutmamalıyız” dedi.
“Rumeli’nin
kaybında tek suçlu Türk milletinin kendisidir”
Bu geniş coğrafyada çok ağır sıkıntılar yaşandığını,
bugün de o sıkıntıların devam ettiğini belirten Av. Özcan Pehlivanoğlu, “Bu
sıkıntılar nereden çıktı? Bir suçlu olması lazım, birilerinin bir kabahati
olması lazım. 2. Doğu Orduları Komutanı Mahmut Muhtar Paşa’nın kocaman bir
kitabı vardır; Rumeli’nin Kaybı diye. ‘Rumeli’nin kaybında tek suçlu Türk
milletinin kendisidir’ der. Balkanlar’daki insanlar sıkıntı çekiyorlarsa,
kültürel, dini, milli bir asimilasyona uğruyorlarsa, geçim sıkıntısı yaşıyorsa,
inançlarını yaşayamıyorlarsa, devamlı baskı, tehdit ve katliam korkusu
içerisindeyseler o dönem içinde yaşayanların suçudur bu diyor ve ben de buna
yüzde 100 katılıyorum. Eğer başımıza yarın bir şey gelirse hepimizin suçudur
diyorum ” dedi.
Programın devamında Kemerburgaz Mübadilleri Halit Aktaş,
Yalçın Bölükbaşı ve Erdoğan Ünal hikayelerini, ailelerinin ve kendilerinin
yaşadıkları anıları paylaştı. Program Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” filminin
gösterimiyle sona erdi.
YORUMLAR